Tolga Şardan’ın yazısının o bölümünü T24’den aktarıyoruz:
“Hatırlanacağı üzere; cinayetten hemen sonra gözaltına alınan iki Özel Harekat polisi halen tutuklular.
İki Özel Harekatçı’nın Ateş’e yönelik silahlı saldırıdaki konumu, cinayette tetiği çeken katil zanlısı Eray Özyağcı‘yı özel bir araçla Ankara’ya getirmeleri.
Savcılıkça yürütülen soruşturmada, muvazzaf yani görev başındaki Özel Harekatçılar Aşkın Mert Gelenbey ve Murat Can Çolak, yakalandı.
Şimdi söz konusu iki Özel Harekatçı polisle ilgili ilginç ve önemli bir süreci paylaşacağım.
15 Temmuz sırasında bilindiği gibi darbe girişiminde yer alan FETÖ’cü Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının asıl hedeflerinde birisi de Gölbaşı’ndaki Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Başkanlığı yerleşkesiydi.
Darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla beraber hükümette alınan kararlardan birisi, Özel Harekatçı polis sayısının artırılması oldu.
Bu amaçla, Özel Harekatçı polis yetiştirilmesi benimsendi. Karar 2016’nın sonbaharında uygulamaya konuldu.
Bir parantez açayım; bu karar uygulamaya konuluncaya dek, Özel Harekâtçı polisler, meslekten seçildi hep. Birimin ilk kurulduğu 1980’li yıllardan bu yana böyleydi.
Polis olarak Emniyet teşkilatında görev yapan polislerden gönüllü olanlar, Özel Harekat Dairesi’nce açılan sınav ve kursları başarıyla tamamlayanlar, Özel Harekatçı oldular. 2016 ve öncesinde Özel Harekat’a girip şimdilerde söz konusu birimlerde görev yapanlar, bu yöntemle kamuflaj giydi.
Bu seçme yönteminin amacı, az ya da çok mesleki tecrübeye sahip olmak, teşkilat ve üniformanın aidiyetini taşımak ve personeli devlet adına göreve hazırlamaktı.
Parantezi kapattım.
2016’daki karardan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Harekat’a ilk kez dış kaynak olarak tanımlanan dışarıdan personel almaya başladı.
Yani, henüz polislik ve üniformayla tanışmamış lise mezunu kadın ve erkek gençlere, Özel Harekat polisi olma yolu ardına kadar açıldı!
Polis Akademisi Başkanlığı’nca açılan bilgi ve spor sınavını geçenler, kendilerini Özel Harekat Polisi eğitiminde buldular.
Emniyet teşkilatını yakından takip eden bir gazeteci olarak o dönemi de yakından izledim.
Bu dönemde, çeşitli yerlerde hazırlanıp Polis Akademisi Başkanlığı’na ulaştırılan torpil ve tavassut (aracılık etme) listelerinden söz etmeme sanırım gerek yok!
Çeşitli yerlerden kastım tabii ki, iktidar ve iktidara yakın olan siyasi oluşumlar!
Listeler hazırlandı, sonrasında mevcut siyasetten gelen talepler olumlu değerlendirildi ve Özel Harekat birimlerinde görevlendirilecek personel alımı gerçekleştirildi.
Yakın zamana kadar söz konusu yöntemle Özel Harekat’a tam 17 bin kişi alındı.
Dikkatinizi çekiyorum; bin, 2 bin, 5 bin, 10 bin değil, 17 bin kişi. Özel Harekatçı sayısı zaman içinde 24 bine çıktı.
Tayin, emeklilik, suça karışma, ceza ve branştan çıkarma gerekçeleriyle ayrılanlar sonrasında güncel sayı yaklaşık 17 bin kişi şu aralar.
Bu tabloya bakınca, dış kaynak alımıyla göreve başlayan herkesi aynı kefeye koymak elbette doğru yaklaşım olmaz.
Halihazırda terörle mücadelede bu şekilde iş başı yapıp aktif çalışan pek çok personel mevcut.
Demek istediğim, dış kaynaktan yapılan personel alımlarında genel olarak kayırma ve torpil konusu.
Polisler nasıl girdiler?
Gelelim, Sinan Ateş cinayetine katıldıkları iddiasıyla tutuklanan iki Özel Harekatçı polisin durumuna.
Yaptığım araştırmada, iki polisin “dış kaynak” personel alımı sırasında teşkilata girdiklerini tespit ettim.
İşte sürecin kırılma noktası tam burası maalesef.
Bu noktada daha ileri bir yorum yapmak istemem, zira işin ucu farklı yere gidecek büyük olasılıkla.
Avukat Öktem’de vekalet iddiası
Sinan Ateş cinayeti soruşturması demişken; ulaştığım bir bilgiyi daha paylaşayım.
Aynı soruşturmada önemli bir tutuklu, dosyanın kilit isimlerinden. Avukat Serdar Öktem bu isim.
Öktem’in konumu çok özel bir yerde. Avukat olması bir yana, özellikle Ülkücü camia içinde yer alan ve çok fazla bağlantıları olan bir şüpheli. Hatta önceki Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’la da yakın olduğu biliniyor.
Emniyet içinde çokça konuşulan bir iddia var; Öktem’in üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün vekaletinin bulunduğu.
Bunun anlamı, Öktem’in Emniyet Genel Müdürlüğü’nü kurumsal olarak ilgilendiren yargı süreçlerine kurum adına görev almak!
Öktem’in hangi Emniyet Genel Müdürü ve hangi İçişleri Bakanı görevdeyken söz konusu vekaleti aldığına bakmak lazım doğal olarak.”