Gazeteci İsmail Saymaz, Sözcü’deki yazısında, motorkurye Yunus Emre Göçer’in hayatını kaybettiği kazadan sonra Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un serbest kalmasıyla ilgili yeni bilgiler paylaştı.
Saymaz’ın yazısının ilgili bölümü şöyle.
İçişleri Bakanlığı, motokurye Yunus Emre Göçer’in can verdiği kazaya ilişkin olarak hem iki trafik polisi, hem de Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezi Amirliği hakkında soruşturma başlattı.
Açığa alınan trafik polisi R.A. ve A.S.K’nin, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mohamed Hassan Sheikh Mohamud’u aklayan ve Göçer’i suçlayan gerçekdışı bir kaza tutanağı hazırladığı görülüyor.
Tutanakta kaza şöyle anlatılıyor:
“Önde seyir halinde bulunan Göçer direksiyon hakimiyetini kaybederek kaldırıma çarpar, kaldırımdan sekerek Mohamud’un kullanmış olduğu aracın önüne düşer. Araç duramayarak, sol ön kısımlarıyla çarpması sonucu maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana gelmiş olup kazanın oluşumunda Göçer’in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 56/1A (Sürücünün geçme dönme dışında şerit değiştirmesi) maddesini ihlal ettiği, Mohamud’un beyanından ve kaza yeri inceleme sonucu görüş ve kanaatine varılmıştır.”
Kaza tutanağı saat 14 sularında düzenlendi.
Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezi Amirliği yetkilileri ise saat 17’de nöbetçi savcıyı arayıp talimatını aldı.
20 dakika sonra, saat 17.20’de, MOBESE görüntüleri iki polis tarafından izlenerek, tutanağa dönüştürüldü.
Tutanakta yazıldığı üzere Göçer’in kaldırıma çarpıp sekerek Mohamud’un önüne düşmediği görüldü.
19 dakika sonra Mohamud’un ifadesi alındı.
Mohamud, görüntülere rağmen Göçer’i suçlayarak, “Hiç sinyal vermeden frene bastı, sağa dönüş yaptı ve kaskı bulunmuyordu” diye yalan söyledi.
Fakat karakoldan serbest bırakıldı. İddia o ki…
Karakol yetkilileri savcıya kaza görüntülerini göndererek, bilgi verdi.
Yine de karar değişmedi.
Göçer’in avukatı İyaz Çimen, 1 Aralık’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, Mohamud’un kaçabileceğini belirtti ve tutuklanmasını istedi.
Dilekçede şöyle yazıyor:
“Şüpheli ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştır. Tutuksuz yargılanması usul ve yasaya aykırıdır. Şüpheli yabancı uyrukludur ve kaçma şüphesi mevcuttur.
Kamera kayıtları incelendiğinde kusurun şüphelide olduğu açıktır. Kamera kayıtlan için bilirkişi raporu alınmamıştır. Rapor alınması durumunda yeni delille şüphelinin kusurlu olduğu belli olacaktır. Bu sebeple şüphelinin tutuksuz yargılanmasına itiraz eder, kamera kayıtları için bilirkişi raporu alınmasını ve şüphelinin tutuklu yargılanmasını talep ederiz.”
Gel gör ki, hiçbir işlem yapılmadı.
Çimen’in 5 Aralık’taki ikinci dilekçesi de karşılıksız bırakıldı.
Zaten işlem yapılsa bile Mohamud yakalanamayacaktı.
Çünkü 2 Aralık’ta uçağa binip Somali’ye gitmişti.
Göçer’in ölümünden bir gün sonra savcılık polise verdiği sözlü talimatta “Mohamud’un yurt dışına giriş çıkış kayıtlarının tespitini, ikametinin kontrol edilmesini ve 8 Aralık’ta mesai saatleri içerisinde savcılıkta hazır edilmesini istedi.
Talimat gösteriyor ki…
Mohamud’un kaçtığından bihaberdiler.
Göçer: Bir şekilde kapatıldı diye düşünüyorum
Yunus Emre Göçer’in eşi Öznur Göçer, hastaneye gelen polisin “Eşiniz intihar etti dediğini açıklamıştı.
Dün Öznur Göçer’i aradım.
Bu iddiayı sordum.
-Size kimler intihar ettiğini söyledi?
Eşimin arkadaşları hastane önünde polislere dedi ki, “Görüntü yok, siz neye göre bu kaza tutanağını tutuyorsunuz?” Çünkü motor elektriği kesilince arkadaşlarına alarm gidiyor, kaza yaptı diye. Polis diyor ki “Önce kaldırıma çarptı, sonra da konsolosluk aracının önüne atladı. Bu ne demek? İntihar değil mi? Arkadaşları dedi ki “İntihar olduğunu nereden biliyorsunuz? Orada kaldırım da yok!”
-Yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?
Olay şöyle gerçekleşiyor: Hızlı şekilde geliyor. Eşim sağ şeritte gidiyor. Bir kere vuruyor. Kask kafadan fırliyor ve yere düşüyor. Kafasından darbe alıyor. Arabayla Üstünden geçiyor. 250 metre ileride duruyor, olay yerine geri geliyor. Elinde telefonla konuşuyor. Büyük ihtimalle birilerini aradı ya da polisleri ayarladı. Şöyle demiş: “Diplomatım, dokunulmazlığım var.”