Siyasi kulislerde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Avrupa büyükelçileri hakkındaki iddialarının “ortam dinlemesi itirafı” anlamına geldiği, böyle bir skandalın eski ABD başkanlarından Robert Nixon’ı 1974’te istifaya götürdüğü değerlendirmeleri yapılıyordu ki, İçişleri Bakanlığı’ndan gazetecilere “düzeltme yapılması ricasıyla” bir bilgilendirme metni yollandı.
O metinde, Soylu’nun Aydın Adnan Menderes Demokrasi Müzesi’ndeki forumda yaptığı konuşmada “daha önceki açıklamalarında olduğu gibi Kılıçdaroğlu’nun partisindeki bir büyükelçiyi AB ülkesinden bir büyükelçiye gönderdiğini ifade ettiği” söylendi, sıkıntının kaynağı olarak medyaya işaret edildi:
“Bazı basın yayın organlarınca doğru anlaşılmış, ancak bazı basın yayın organlarınca sanki Kemal Kılıçdaroğlu’nun AB ülkesinden bir büyükelçi ile görüşmesi şeklinde yansıtılmıştır.”
Yani ortada skandal yok mu? Skandal var da, mevcut skandallara eklenecek yeni bir durum mu yok?
Soylu, o konuşmasında ne dedi?
Kılıçdaroğlu’nu işaret ederek, “ufak bir dedikodu vereceğinden” söz etti, bildiklerini, duyduklarını sıraladı:
“Utanmadan 2023 yılında kaç milletvekili çıkaracağınızı bir Avrupa ülkesinin büyükelçisiyle konuştunuz. Ufak bir dedikodu daha vereyim. Çağatay Kılıç dedikodusu yaptınız. Tayyip Erdoğan bunu niye bu ülkeye gönderdi dedikodusu yaptınız. Başka bir şey söyleyeyim; ilk Cumhurbaşkanı seçilenin iki veya üç yıl gideceğini, ardından yeni Cumhurbaşkanı seçmek zorunda olunduğunu konuştunuz. Daha söyleyeyim, Ukrayna Rusya krizinin, savaşın ve o savaşın sonuçlarının Türkiye’nin seçimini nasıl etkileyeceğini değerlendirdiniz. Daha ötesini söyleyeyim; sözde millet ittifakı içerisindeki bütün ayrıntıları, Ali Babacan’ı nereye oturttuğunuzu, Ahmet Davutoğlu’nu nereye oturttuğunuzu, HDP’den nasıl oy alınacağını, nasıl oy devşirileceğini. Hiçbir hassasiyetiniz yok.”
Soylu, Kılıçdaroğlu’nun bir Avrupa büyükelçisi ile görüşmesinden değil de, Kılıçdaroğlu’nun partisindeki bir büyükelçiyi Avrupalı bir büyükelçiye gönderdiğine dair önceki iddiasının geniş içeriğinden bahsediyorsa bunu nasıl yapıyor? Her durumda ortada bir dinleme, dinletme mevzubahis değil mi, kanunsuz bir işlem yok mu? İçişleri Bakanlığı’na göre yok.
Soylu da; kafaların bu sorularla kurcalanacağını önceden hesap etmiş olacak ki; konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Allah’tan bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde de bu vatana ihanet edenlere karşı içi cızlayan ve bunlar nerede konuşulmuşsa oradan nakleden insanlar var da bunlar bir vesileyle ihaneti vataniye olabilecek (Bunun tekrar altını çizerek söylüyorum) bir tabloyu burada ortaya koyabiliyorlar.”
Yine suç duyurusu
Kendisinin ortam dinlemesi gibi kanunsuz işlere bulaşmayacağının mı yoksa buna gerek kalmayacağının mı mesajını veriyor bakan Soylu? Kaynağının CHP içinden kendisine haber uçuranlar olduğunu söylemek de az buz bir iddia değil. Şimdi bütün CHP yönetimi isyan ediyor:
“Partimizi, milletvekillerimizi bu şekilde töhmet altında bırakmak, dedikodu siyasetini meşru kılmaya çalışmak demokrasiyle, hukukla bağdaşmaz. Biz suç duyurusunda bulunacağız. Yargı da, meclis de Soylu hakkında harekete geçmek zorunda.”
CHP, Soylu’nun iddia ettiğinin aksine, Kılıçdaroğlu’nun altı muhalefet partisi liderinin parlamenter sisteme geçişte ortak hareket edeceklerine ilişkin bildirisini CHP’deki büyükelçi bir vekil aracılığıyla bir Avrupa büyükelçisine düzelttirmediğinde ısrarlı. CHP yönetimi Soylu’yu iddiasını ispata çağırdıysa da, Soylu geri adım atmıyor hatta “telekulak skandalı” algısı yaratan konuşmasını CHP’ye seslenerek şöyle tamamlıyor:
“Sizin ne demokrasiye ne vatana ne ortaya koyduğunuz masaya saygınız olmadığını, biraz daha konuşurlarsa daha ötesini söyleyerek ortaya koyacağım.”
Daha ötesi demek, görüşmelerin içeriğine dair daha ayrıntılı bilgi demek olsa gerek. Sadece CHP yönetimi değil tüm muhalefet soruyor, dalga geçiyor: Bakan Soylu’nun CHP içinden haberci kuşları mı var? Bunlar, yalancıktan kuşlar mı yoksa?
Hiçbir şeyin ispat edilmediği, iddiaların havada uçuştuğu bir siyaset ortamında kaçınılmaz olarak ülkede huzur ve güvenliği sağlamaktan sorumlu içişleri bakanı da güvenirliğini yitiriyor. Belli ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kendisine yöneltilen sorulara yanıt vermeyecek. Tıpkı mafyadan on bin dolar alan siyasetçi iddiasını ortaya atıp açıklamadığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mobese görüntüleriyle ilgili soruları “dedikodunun değil, iyiliğin zamanı” yanıtıyla geçiştirdiği gibi.
İyi de; bu dedikodu siyaseti nereye kadar?