Türkiye’nin ilk ve tek kadın başbakanı olan Tansu Çiller’in ismi bugünlerde yeniden gündemde. Çiller aktif siyasete dönüyor.
2002 yılında aktif siyasetten çekilen Çiller’in 20 yılın ardından bugünlerde yeniden merkez sağ için nabız yokladığı, bazı partilerin liderleri ile görüşmeler yaptığı gündeme gelmişti.
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in Çiller’e yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Çiller yeni bir parti kurmayacak. 2020 yılında kurulan Bizim Parti’nin ismi değiştirilecek. Partinin yeni yüzü için Büyük Türkiye Partisi ismi konuşuluyor.
Şu anda eski DYP’li isimlerle ve şu anda başka partilerde görev almış siyasetçilerle Çiller’in ekibine katılım için görüşmeler sürüyor.
Çiller de geçtiğimiz günlerde hükümete yakın bir televizyon kanalının etkinliğinde geri dönüş sinyali vererek, “Ben milletimi özledim. Kim ne kadar isterse, o kadarını alır. Bu benim bir borcum. Bu benim üstümde bir vebal. Yani karar vermiş durumda değilim. Ama neye karar verirsem vereyim bunu koltuk için yapmayacağım, bunu bir ikbal için yapmayacağım” demişti.
Çiller’in siyasette adım adım yükselişi
Türkiye’nin 1990’lı yıllarındaki çalkantılı zamanlarına damga vuran isimlerden olan Çiller, ilk dönemlerde aldığı iyi eğitim ve kadın olması nedeniyle bazı kesimlerde Türkiye’nin yeni yüzü olarak görülmüştü.
Süleyman Demirel’in davetiyle 1990 yılında Doğru Yol Partisi’nde (DYP) siyasete giren Çiller, 1991 seçimlerinde İstanbul’dan milletvekili seçildi. Ekonomi alanındaki altyapısı ile 1991 seçimlerinde kamuoyunun da iyi hatırladığı “herkese iki anahtar” vaadiyle partisini koalisyon ortağı yaparken kendisi de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı oldu.
Ancak gerek “iki anahtar” gerekse Ulusal Dinamik Denge Modeli isimli diğer ekonomik vaadini hayata geçiremeyen Çiller, 1993’te Turgut Özal’ın ani ölümü ve ardından Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasıyla DYP’nin başına geçti.
Çiller daha sonra dönemin Cumhurbaşkanı Demirel tarafından hükûmeti kurmakla görevlendirildi ve böylelikle 25 Haziran 1993’te ikinci DYP-SHP koalisyon hükümetinde Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu.
Çiller ve 1990’lı yıllar
Çiller’in Haziran 1993’de başbakan olarak göreve başlamasını takip eden iki hafta içinde 2 Temmuz’da Sivas, 6 Temmuz’da Başbağlar katliamları yaşandı. Bunlar türbülanslı bir dönemin de bir nevi işareti oldu.
1993’ün yaz ayları Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kanlı olayların ve PKK saldırılarının arttığı bir dönem oldu. Çiller ise 10 Ekim 1993′te Avrupa Konseyi toplantısı için bulunduğu Viyana’da Kürt sorunu için Bask modelinin uygulanabileceğini söyledi. Ancak bu sözler başta Demirel olmak üzere bazı kesimlerde olumsuz yankılandı.
Bu açıklamaların hemen ardından Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 22 Ekim 1993’te Lice Tugay Komutanlığı bahçesinde uzun namlulu silahla alnından vurularak öldürüldü. Resmi makamlar saldırıyı PKK’nın işlediğini söylerken PKK’nın üstlenmediği saldırı için JİTEM’i işaret edenler oldu.
Şiddet olaylarından sonra, önce Bask modelinden bahseden Çiller, sonra 180 derece farklı politikasının işaretini “Bu terör ya bitecek ya bitecek” sözüyle verdi. Kasım 1993’te ise karanlık bir dönemin kapılarını aralayan “Elimizde PKK’ya yardım eden 60 Kürt iş adamının listesi var. Devlet, PKK ile olduğu gibi PKK’ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir” açıklamasını yaptı.
Bu açıklamadan sonra 24 Ocak 1994’te Liceli iş adamı Behçet Cantürk kaçırılarak öldürüldü. Cantürk’le başlayan cinayetler serisi, ünlü Kürt iş adamlarıyla devam etti. Failler ise bulunamadı. PKK’ya karşı başlatılan sert önlemler de yaygın insan hakları ihlallerine neden oldu.
1994’te de bir yandan şiddet olayları tırmanırken, diğer yandan HEP’in kapatılmasından sonra kurulan Demokrasi Partisi’ne (DEP) geçen Kürt siyasetçilerin dokunulmazlıkları TBMM’de kaldırıldı. Orhan Doğan ve Hatip Dicle Meclis’te polis tarafından gözaltına alınarak götürüldü.
Mehmet Ağar, Çiller’in başbakanlığı döneminde İçişleri Bakanı’ydı
Ekonomide 5 Nisan kararları
Çiller her ne kadar iyi bir ekonomi eğitimi almış olsa da Türkiye’nin yaşadığı en önemli ekonomik buhranlardan birisine neden olmuş bir isim olarak gösterilir.
Başbakan olmasının ardından ekonomiyi doğrudan ya da dolaylı olarak yönlendiren tüm kamu kuruluşlarını kendisine bağlayan Çiller’in faizleri doğal yöntemlerle değil emirle düşürme girişiminde bulunması ülkeyi büyük bir krize sürükledi. 1994 yılındaki bu krizin etkilerini yumuşatmak için 5 Nisan kararları açıklandı ve bu kapsamda TL’de yüzde 51 oranla cumhuriyet tarihinin üçüncü en büyük devalüasyonu gerçekleşti.
Başta TEKEL ve akaryakıt olmaz üzere çeşitli vergilerde çok yüksek oranlarda artış yapılırken, IMF ile stand-by anlaşması imzalanarak maddi destek sağlandı.
DYP oyları eriyor, Parsadan dolandırıyor
1995 genel seçimleri Çiller’in genel başkan olarak katıldığı ilk genel seçim olurken, 1991 seçim sonuçları kıyaslandığında partisi DYP’ye yüzde 30 oranında oy kaybettirdiği gözlenir.
O günlerde yaşanan bir gelişme ise Çillerli yılları hafızalara kazıyan bir diğer olay oldu. 1995 seçimlerinden önce Çiller’i arayan Selçuk Parsadan, emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un adını kullanarak “emekli ve muvazzaf askerlerin seçimlerde DYP’ye çalışmak istediklerini” belirterek kendisinden para talebinde bulundu. Bu talebin Çiller tarafından olumlu karşılanmasıyla Başbakanlık örtülü ödeneğinden Parsadan’a 5,5 milyar TL ödeme yapıldı.
Seçimden sonra Mayıs 1996’da patlak veren bu skandal nedeniyle Parsadan dolandırıcılıktan dolayı yargılandı ve mahkûm oldu.
“Kurşun atan da kurşun yiyen de…”
3 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen trafik kazası ise Çiller dönemindeki devlet-siyaset-mafya ilişkilerini ortaya sermesi açısından kritik bir gelişmeydi.
Kaza olduğu sırada Refah Partisi ile DYP’nin koalisyon hükümeti iktidardaydı ve Çiller başbakan yardımcısıydı. DYP’nin Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı kurtulurken, polis müdürü Hüseyin Kocadağ, kırmızı bültenle aranan cinayet sanığı ülkücü Abdullah Çatlı ve Çatlı’nın sevgilisi Gonca Us adlı kadın hayatını kaybetti.
Bu kişilerin aynı arabada olması uzun süre tartışıldı. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Çatlı’yı koruduğu gerekçesiyle sert eleştirilerin hedefi oldu ve istifa etmek zorunda kaldı.
Çiller ise parti grubunda yaptığı konuşmada “Bu ülke, millet ve devlet uğruna kurşun atan da kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır; onlar şereflidirler” diyerek Susurluk’a adı karışanlara sahip çıktı.
Kazadan iki yıl sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporda Susurluk meselesinin “bir bütün ve olaylar zincirinden ibaret” olduğu belirtilerek suikast ve bombalama gibi bir dizi faili meçhul olayların Susurluk kazası sonrası “adeta bıçakla kesilir gibi durduğuna” dikkat çekildi.
Çiller, 2021 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la bir etkinlikte
Yenikapı’da yeniden sahneye çıkış
Uzun bir süre aktif siyasetten uzak olan Çiller’in 24 Haziran 2018 seçimlerine günler kala AKP’nin Yenikapı’da düzenlediği Büyük İstanbul Mitingine katılması çoğu kişi için sürpriz oldu.
İYİ Parti yetkilileri, Çiller’in Erdoğan’ın talimatıyla Meral Akşener’in oylarını düşürme amaçlı bir oluşum içinde olduğunu savundu. Akşener ile Çiller’in yolları 1990’lı yıllarda kesişmişti ve Akşener, Susurluk kazası sonrasında istifa eden Mehmet Ağar’ın yerine İçişleri Bakanı olmuştu.
Kaynak: DW Türkçe-Gülsen Solaker