MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezindeki MHP Liderlik ve Siyaset Okulu 19. Dönem Sertifika Töreni’nde konuştu:
“Cehaletin şiddetli ihtirasına karşı direniş gösterilmezse hayatın her cephesinde bilhassa siyasette yenilgi üstüne yenilgi alınması kaçınılmazdır. Halka; hurafeyi din, meskeneti salabet-i iman, zillet ve sefaleti de kader diye telkin edenlerin milli ve manevi hayatımızda açtığı dipsiz kuyuları kapatmak için on yıllar boyunca insanüstü mücadeleler yapıldı. Maneviyatımıza ve milletimize muhafaza için nice badireler aşıldı. Fikriyatı denetim altında tutan sıkı bir Allah korkusundan uzak olanlar için elbette her şey mübah, her yol da meşrudur.”
“Milli ve manevi değerlerimizin istismar edilmesini provoke edenler ne bu vatana ne bu millete ne de 100 yıllık Cumhuriyet müktesebatına sevgi ve saygı duymayan laçka tipler, layüsel asalaklardır. Türk milletinin var oluşuna bu ebedi ve ezeli oluşun dayandığı aşkın fikre hürmet beslemeyenlerin tekerimize çomak sokmak, kervanımızı yağmalamak için sürekli pusu attıkları biliyor, görüyor ve takip ediyoruz. Bunların cehaletin ve cibilliyetsiz zihniyetin pençesinde kıvranan şuursuzlardır.”
“Ellerinden gelse milletimizi gökyüzünden güneş ışığından, hatta ve hatta karanlıktan mahrum etmek isteyenler, hainler iç ve dış husumet cephesinde birleşirken, namusuyla çıkarlarını bir tutan işbirlikçiler vardır ve hüviyetleri bellidir. 30 Aralık 2023 Cumartesi günü Anıtkabir’de ‘Kahrolsun Cumhuriyet, şeriat gelecek’ diyerek avaz avaz bağıran bir sapığın provokasyonu ile yine yılın ilk günü Galata Köprüsü’nde düzenlenen ‘Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e destek, İsrail’e Lanet Yürüyüşü’nde Kelime-i Tevhid sancağını taşıyan masum bir insanımıza ‘hilafet bayrağı açtı’ iddiasıyla saldıranın eylemi tesadüf değildir.”
“Be hey cahiller güruhu, be hey kendini bilmezler güruhu, be hey siyasi işportacılar, kafilesi hilafet bayrağı diye bir şey var mıdır? Böyle bir bayrağa tarihin hangi döneminde şahit olunmuştur? Şayet rahatsızlık, şayet hazımsızlık Kelime-i Tevhid’de ise tarafımızı ve kararımızı açık açık seslendiriyor ve tarihe not düşüyorum: La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah.”
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bir rejim sorunu yoktur”
“Türkiye Cumhuriyeti’nin rejim sorunu, müesses nizamı ile farklı bir arayışı yoktur, olması da düşünülemez. Yürürlükteki Anayasa’nın birinci maddesi, devletin şeklini tanımlar. Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Anayasa’nın ikinci maddesi, cumhuriyetin niteliklerini ifade eder. Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
“Hilafet tartışmasını kamçılayanların, çanak tutanların, istismar edip alarm zilleri çalanların hepsi birden hastalıklıdır, açıkça ipotek altındadır. Toplumsal tansiyonu yükseltmek amacıyla el ovuşturan, bunun yanında tarlası sürülmüş aklı rehin alınmış, öfke nöbetlerine kapılmış, neye ve kimlere hizmet ettikleri az çok belirgin olan, üstelik utanmadan, sıkılmadan, onursuzca partimizin sembolü bozkurtu haydutça kullananların Türkiye’yi darboğaza sokmak için nasıl bir örtülü faaliyet içinde oldukları çok net görülmektedir.”
“Devlete ve millete karşı siyaset yapılamaz. Yapılırsa bunun adı siyaset değil, hıyanetle anılacaktır. Türk milletinin sinir uçlarıyla oynamanın adı milliyetçilik olamaz, olur diyen varsa hevesleri kursaklarında kalacaktır.”
“TFF süreci yönetemediği gibi kulüpler de süreci yönetememiştir”
“Bu karanlık kampanya sürecinin 31 Mart 2024 mahalli idareler seçimlerine kadar artarak devamı beklenmektedir. Riyad’da oynanması gündemdeyken ertelenen Süper Kupa Finali’nden sonra yaşanan sipariş heyecan dalgası, Türkiye’nin bölgesel ilişkilerini ve komşu ülkelerle kurmaya çalıştığı çok boyutlu diyalog köprülerini dinamitleme amacına hizmet etmekten başka bir şeye yaramamıştır. Türk futbolunda olmayan sadece futboldur. Bunun dışında ne aranırsa bulunacaktır. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) süreci yönetemediği gibi Fenerbahçe ve Galatasaray futbol kulüpleri de aklı başında, sağduyulu ve soğukkanlı hareket edememiştir. Hiç kimse Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden siyasi hesaplaşma sayfası açmanın peşinde koşmamalıdır. Aziz Atatürk’ün bir futbol müsabakasında kaygı verici şekilde istismarı müsabakanın günler öncesinde her ihtimalin hesaplanarak lazım gelen tedbirlerin alınmasından imtina edilmesi sadece ihmal veya öngörüsüzlük olarak değerlendirilemez. Eğer böyleyse Türk futbolu duvara toslamış demektir. Süper Kupa Finali’nin oynanması için Riyad’ın niçin seçildiği kadar muhatap ülkeyle hazırlanan protokole neden uyulmadığı kafamızı bulandıran ve kuşkularımızı çoğaltan bir muammadır.”
“En başta TFF Başkanı olmak üzere Riyad krizine dahil olan her kim varsa kuru bir özürle veya bir şey olmamış gibi davranarak sorundan muafiyet kazanamaz. Türk sporunu siyasi çekişmelerin içine çekerek nefret söylemini yaymaya çalışmanın ne vatanseverlikle ne milletseverlikle bağdaşır bir tarafı yoktur. Muhalefet partilerinin Türkiye’nin saygınlığını kundaklamanın yanı sıra kötülemek ve kötü göstermek için çok çirkin yollara tevessül ettikleri saklanamaz bir gerçektir. Atatürk ile en küçük bağ ve bağlantısı kalmamış olanların bu kapsamda çığırtkanlık yapması, bir kaşık suda fırtına koparmaları samimiyetsiz ve sahtekâr bir siyasetin acıklı hâl özetinden başka bir şey değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye demektir, Cumhuriyet demektir.”
“Sosyal medya artık taşınması imkânsız bir yüktür ve zehirlidir. Ya sosyal medya kullanımı a’dan z’ye yeni baştan ahlaki ve milli temelde düzenlemeliyiz ya da Batı’nın içimize konuşlandırdığı bu melanet ve mikrop yuvasını hepten işlevsiz hâle getirmeliyiz.”
“Taştan kuş, kuştan da taş olmaz. Türkiye’de diktatörlük hâkim olsaydı, her akşam televizyonlara çıkıp ileri geri konuşanlar, Can Atalay davasıyla ilgili devlet ve yargıya meydan okuyanlar, bölücüleri ve teröristleri pervasızca destekleyenler, adliye koridorlarında ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’ sloganı atan çapulcular, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek için vızır vızır ortalıkta gezenler, sorarım sizlere, nasıl olacak, nasıl tutunacak, nasıl küstahça küfür ve hakaretlerini sıralayacaklardır? Diktatörlük olsaydı, cezaevindeki bir terörist Türk Devleti’ne nasıl ‘işgalci’ diyecek, vatanımızın bir bölümünü hangi hakla sözde Kürdistan olarak tanımlama cesareti gösterecekti? Diktatörlük olsaydı müstevlilere yaranmak için memleketin ele geçirdiği kimler ileri sürülebilecekti? Çok başlı koalisyonların Türkiye’ye hangi rol ve içinden çıkılmaz hâllere soktuğu ne çabuk unutulmuştur?”
“Türk adaletinin onurunu müdafaa eden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin şerefli hakimlerini yürekten kutluyor ve aldıkları bu kararı destekliyoruz”
“Demokrasi diyorlar, devleti yıkmak için kudurmuş gibi çırpınıyorlar. Özgürlük diyorlar Mehmetlerimizi şehit etmek için kamufle oluyorlar. İnsan hakları diyorlar, barış diyorlar, kundaktaki bebeklere kurşun atmak, vatanımızı ve milletimizi parçalamak amacıyla kanlı silahlarını emperyalist ülkelerin istihbarat örgütlerinden alıyorlar. Bölücülere, teröristlere hak ihlali kararlarını cömertçe veren Anayasa Mahkemesi milletimizin gasp edilen haklarını ne yapacak, nasıl savunacak? Hiç olmazsa adalet ve hukuk namusuna bir nebze de olsa sahip olduğunu ne zaman gösterecektir? Bütün dayatmalara ve baskılara direnerek Türk adaletinin onurunu müdafaa eden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin şerefli hakimlerini de yürekten kutluyor ve aldıkları kararı destekliyoruz.”
“Türkiye’nin müessir ve müthiş siyaseti doğrultusunda, bölgesel kuvvet dengesi tersine döndükçe zalimler yeni oyunlar kurmaktır. Maalesef komşu coğrafyalarda gönüller yıkılmakta, mazlumlar katledilmektedir. Bölücü terör örgütü, sözde müttefik ülkelerce silahlandırılıp üzerimize salınmaktadır. Türkiye’ye sızdırılan, dinimizi istismar eden, FETÖ taktikleri kullanan namussuz casuslar enselenmiştir. Gazze’de soykırım suçu işlenmektedir. Irak ızdırap içinde, Yemen bıçak sırtında, Somali yangın yeridir. İran’ın Kirman şehrinde yaşanan bombalı terör saldırısı 100’ü aşkın masum insanın can vermesine, yüzlerce masumun da yaralanmasına neden olmuştur. Buradan dost ve kardeş ülke İran’a başsağlığı diliyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Terör devleti İsrail kontrolden çıkmış, Beyrut’ta suikast düzenlemiştir. Bizim görevimiz Türkiye’yi, soydaşlarımızı ve din kardeşlerimizi amasız, fakatsız savunmak, arkalarında durmaktır. Tevarüs ettiğimiz medeniyetimizin icap ve iradesi budur.”