T24’e Ankara’daki AB Türkiye Delegasyonu’nda verdiği söyleşide Türkiye’nin artık vatandaşlarının en çok Avrupa ülkelerine sığınma başvurusu yaptığı ülkelerden biri haline geldiğini söyleyen Meyer-Landrut, 2022 yılında Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine henüz yılın bitmesine 3 ay olmasına rağmen 20 binden fazla sığınma başvurusu yapıldığını ifade etti.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı, Türkiye’deki mevcut ekonomik durum ve çok sayıda sığınma başvurusu gelmesi nedeniyle vize başvurularının daha dikkatli incelendiğinin sinyallerini verdi:
“Belki neden başvuruların detaylı incelendiğine daha yakından bakmamız gerekir: Türkiye artık vatandaşlarının Avrupa’ya en çok sığınma başvurusu yaptığı 4-5 ülkeden biri. Bu sayı artmaya devam ediyor. Bu yıl 20 bini çoktan geçti. Bu gelişmeler tabii ki vizelerin incelenmesinde rol oynuyor.”
Meyer-Landrut da tıpkı Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor gibi vize konusunun boyutunun Türkiye’de konuşulduğu kadar büyük olmadığını, Türkiye’de redlerin ‘küresel ortalamanın biraz üstünde olduğunu’ iddia etti.
Öte yandan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı konumundaki Büyükelçi, ‘’Türkiye’den yapılan başvurularda geçen senelere kıyasla daha fazla sahte evraka rastlandığını, bunun da ret sayılarının şişmesinde rol oynadığını’’ öne sürdü.
Diğer bütün AB aday ülkelerinin AB ile vize serbestisi olduğuna dikkat çekildiğinden ve Türkiye’den farklı olarak tüm kıstasları karşılayıp karşılanmadığı sorulduğunda da Büyükelçi, “Vize serbestisi kararları alındığına göre AB, koydukları kıstasların karşılandığına inanıyor demektir.” yanıtını verdi.
Meyer-Landrut’un T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle…
“Vize redleri siyasi değil”
Konuştuğum birçok emekli diplomat ve uzman bana Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki mevcut siyasi iklim, ekonomik sıkıntılar ve Brüksel-Türkiye ilişkilerinin mevcut durumu sebebiyle vize konusunda Türkiye vatandaşlarına ‘örtülü bir yaptırım’ uygulanıyor olabileceğini söylüyor. ‘Vize’nin Türkiye’ye karşı bir silah’ olarak kullanılıyor olabileceğinden söz ediyorlar. Bu sebeplerle Türkiye’de Schengen vizesi redlerinin arttığı konuşuluyor. Bu konuda ne yorum yaparsınız?
Şu anda olan durum bu değil. Mevcut gerçeklik böyle değil. AB tarafından bakıldığında vize konusu siyasi bir konu değil. Bu birçok ülkede karşı karşıya kaldığımız bir tatbiki konu. Vereceğim ilk cevap şu: Bu durum siyasetle ilgili değil.
Bu durum sadece Türkiye için de geçerli değil. Dünyanın birçok yerinde vize başvurusu sayısı artıyor, birçok yerde bekleme süresi uzamış durumda. Aynı zamanda dünya genelinde de son zamanlarda ret sayısının arttığını gördük. Türkiye’de ret oranları dünya genelindeki trendle örtüşüyor. Türkiye’deki ret oranı dünyanın kalanına kıyasla biraz daha yüksek. Elimizde bu yılın ilk verileri ve geçen yılın verileri var. Ancak şunu söylemeliyim ki elimizde şu an bu yılla ilgili kapsamlı veri yok çünkü 2022 yılı devam ediyor. Birçok başvuru hala değerlendirilme sürecinde. Evet tatbiki problemlerle karşı karşıyayız, evet vize başvuruları geçen senelere kıyasla çok arttı. Yetkililer bununla olabildiğince iyi şekilde baş etmeye çalışıyor. Ancak olanların siyasi bir gerekçesi, arka planı yok.
AB siyasi vize kararları konusunu Rusya için ele aldı. Bunu haberlerde gördünüz, kararlar alındı. Türkiye için benzer bir tartışma, düşünce, eylem; hiçbir şey yok.
Ancak 2021 verilerine baktığımızda ret oranlarında ciddi artış var. En açık verilerin Almanya’dan geldiğini görüyoruz. Almanya’ya Türkiye’den 2021’de son yılların en az sayıda başvurusunun geldiğini görüyoruz, ancak ret oranları ciddi oranda artmış. Bu veriler Türkiye’de Covid kaynaklı karantinanın bitişinin sonrasını da kapsıyor. AB ülkeleri genelinde ise Türkiye’de aynı yılda savaş öncesi Rusya’ya kıyasla daha yüksek oranda Schengen vizesi başvurusu reddedilmiş. Rusya da Türkiye gibi ekonomik sıkıntıları olan; Türkiye’ye kıyasla daha fazla demokratik gerileme yaşamış diyebileceğimiz bir ülke. Bunu nasıl açıklarsınız?
Spesifik ülkeler hakkında verileri o ülkelerle konuşmanız gerekir. Spesifik ülkeler hakkında yorum yapmayacağım.
Her üye ülkenin her başvuruyu kendi değerlerine göre değerlendirmeye aldığını görüyoruz. Bu tabii bir süreç. Üye ülkelerden duyduğum şey şu: Tamamlanmamış veya sahte belgeler içeren başvurularda artış var. Bu başvurular tabii ki reddediliyor. Bu yüzden diğer ülkelerle kıyas yapmıyoruz. Her ülke kendisine gelen başvuruları değerlendiriyor. Her ülke ret kararını kendisine göre verir. Eğer binlerce başvuru geliyorsa; genelde karşınıza itiraz edilebilecek kararların alındığı durumlar çıkar. Ama bu o kararı veren ülkeyle konuşulması, onlarla gündeme getirilmesi gerekilen bir konudur.
“Sahte evrak konusu gerçek; bizim uydurduğumuz bir şey değil”
Sahte belgelerle vize başvuru yapıldığına dair söylemler sizin de dediğiniz gibi gündeme getirildi. Geçen haftalarda bu konu basında da yer aldı. Bu vesileyle AB üye ülkelerinin Türkiye’de çalıştığı VFS Global ve iData gibi aracı vize ajansları hakkında konuşmak istiyorum. Üye ülkeler veya delegasyonlar bu kurumları denetliyor mu? Kötü muameleden kayıp pasaportlara birçok şikâyet var…
Dünyanın birçok yerinde ajanslarla çalışıyoruz, yoksa gelen çok sayıda başvuru işlenemez. Bence spesifik sorunların ilgili ülke veya konsolosluklara bildirilmesi önemli. Biz dediğim gibi dünya genelinde ajanslarla çalışıyoruz, çok sayıda başvuru ile sadece böyle başa çıkılabilir.
Sahte evrak konusuna gelecek olursak. Benim kendi gözlemim de büyükelçiliklerin söylediği de sahte evrak konusunun gerçek olduğu. Bu uydurduğumuz bir şey değil. Vize için sunulan birçok dosyada sahte iş davetiyeleri ve gerçekte var olmayan şeyler sunulduğunu gördük. Kontrol ettiğimizde sahte olduğunu gördüğümüz belgelerde bir artış var.
Sahte evrak kullanılan başvurularda artış olduğunu söylüyorsunuz. Sizce bunun nedeni vize redleri arttığı için olabilir mi?
Hayır, tam tersi. Daha çok eksik veya sahte belge içeren başvuru olduğu için redler artıyor.
“Türkiye artık vatandaşlarının Avrupa’ya en çok sığınma başvurusu yaptığı 4-5 ülkeden biri”
Birçok AB yetkilisi, redlerin dünyanın kalanıyla aynı trendi izlediğini söylüyor. Peki sizce AB tarafında bir saydamlık sorunu var mı? Türkiye’de vize konusu son aylarda ana gündemlerden biri, ancak AB tarafının bu konuyla ilgili çok fazla şey söylediğini duymadık. Sizce Türkiye seçim senesine girerken bu durum ‘Avrupa, Türkleri turist olarak bile istemiyor’ söylemini güçlendirecek mi? Veya Türkiye’de AB karşıtlığının artmasına sebep olacak mı? Özellikle AB, gerekli kriterlere uyarsa Türkiye’nin üyelik yoluna dönmesine sıcak baktığını söylerken…
2020 ve 2021’de Türkiye’den Schengen vizesi başvurularının ciddi anlamda azaldığını gördük. Bu sene ise çok ciddi bir artış görüyoruz. Elimde şu anda kesin veriler yok çünkü sene hâlâ devam ediyor. Ancak çok ciddi bir artış var. Konsolosluklar ve ülke yönetimleri bununla baş etmeye çalışıyor. Bekleme sürelerini azaltmanın ve vize sisteminin fonksiyon göstermeye devam etmesini sağlamanın yollarını arıyorlar. Ben de bu konuyu iki-üç kez gündeme getirdim; tabii ki sorunlar olduğunu ve başvuruları işleme konusunda hızlanmamız gerektiğini; ancak siyasi bir sorun olmadığını söyledim. Eğer başvuru eksik veya sahte evrak içeriyorsa reddedilecektir.
Belki neden başvuruların detaylı incelendiğine daha yakından bakmamız gerekir: Türkiye artık vatandaşlarının Avrupa’ya en çok sığınma başvurusu yaptığı 4-5 ülkeden biri. Bu sayı artmaya devam ediyor. Bu yıl 20 bini çoktan geçti. Bu gelişmeler tabii ki vizelerin incelenmesinde rol oynuyor. Biz olabildiğince insanlar arası temas, seyahat, turizm, ticaret, Avrupa programlarındaki insanların birbirini tanımasını istiyoruz. Türkiye’de dünya ortalamasının çok üzerinde çok girişli Schengen vizesi veriliyor. Bu yüzden ne kadar kaliteli başvuru sunulursa, o kadar çok vize verilir.
“Vize serbestisi aldılarsa, AB koydukları kıstasların karşılandığına inanıyordur”
Ancak dünya genelinde istatistiklerden söz ettiğimizde bu, küresel güneydeki ülkeleri de kapsıyor. Dünyada birçok farklı ülke var. Türkiye ise AB’ye aday bir ülke. Türkiye, AB ile vize serbestisi olmayan tek aday ülke. Aday ülkelere baktığımızda aralarında Türkiye gibi ekonomik ve demokratik sorunlar yaşayan ülkeler de var, çok sayıda göç veren, yaşam standardının düşük olduğu ülkeler de var. En eski aday ülke vize serbestisi için gerekli kriterleri sağlamazken, diğer bütün adaylar bunları sağlıyor mu?
Türkiye ile vize diyaloğumuz var. Türkiye önemli sayıda kıstası karşıladı, ancak hâlâ açık olan 5-6 tane kıstas var. Bu konularda diyalogun devam etmesine açığız. Bu konular için Türkiye’de kararlar alınması, hatta belki Meclis’te yasa çıkarılması gerekiyor. Örneğin en önemli başlıklardan biri veri koruma. Türkiye’de veri korumadaki durum şu anda terörle mücadele kapsamında Europol’le işbirliği anlaşması imzalamasının önünde bir sorun. Terörle mücadele çok önemli. İşbirliği konusunda ilerleme çalışmalarına açığız, ancak kıstasları karşılama konusunda top Türkiye’nin sahasında.
Peki Ukrayna, Sırbistan ve Gürcistan gibi diğer aday ülkelerin bütün bu kıstasları karşıladığını düşünüyor musunuz?
Ben sadece AB-Türkiye ilişkileri için konuşabilirim. Ukrayna, Gürcistan veya başkasıyla yapılan müzakerelerin bir parçası değildim. Vize serbestisi kararları alındığına göre AB, koydukları kıstasların karşılandığına inanıyor demektir.
“Kısa süreli vizeler konusunda bir trend görmüyorum”
Dediğiniz gibi sığınma başvurularında artış var. Bazı uzmanlar Türkiye’de vatandaşlık verilen yabancı sayısının artmasının da redlerde rol oynamış olabileceğini düşünüyor. Ancak öte yandan gerekli kriterleri ve finansal beklentileri karşılayıp, gerekli belgeleri eksiksiz sunup yine de sadece 2-3 haftalık kısa vizeler alanlar da var. Üstelik bunların arasında ailesi Türkiye’de olan, Batı’ya yasa dışı biçimde göç etmeyeceği anlaşılabilecek iş insanları, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar da var. Geçmişte bu tür eksiksiz ve kriterleri karşılayan başvurulara daha uzun vizeler veriliyordu…
Spesifik vize kararları konusunda yorum yapamam.
Ancak burada spesifik kararlardan değil, bir trendden söz ediyoruz…
Hayır, spesifik kararlar. Bunlar herhangi bir üye ülke tarafından verilmiş spesifik kararlar. O ülkenin yetkilileri bu kararı veriyor. Verdikleri kararların arkasında iyi gerekçeler var. Eğer doğru kararın verilmediği düşünülüyorsa o spesifik ülke ile konuşulabilir.
Demek istediğim şu ki ben bahsettiğiniz trendi görmüyorum. Benim gördüğüm Türkiye’den Avrupa’ya çok sayıda sığınma başvurusu yapıldığı, ekonomik durumun birçok insan için zor olduğu. Bunlar da başvuruların bazı noktalarına daha dikkatli bakılmasına sebep oluyor. Fakat dediğim gibi spesifik sorunlar, o ülkelerin konsoloslukarına bildirilmeli.
“Avrupa’da seyahat başvuran kişi için pahalı hale geliyor; bu da vize değerlendirmesinin bir parçası”
AP Türkiye Raportörü Amor da geçen haftalarda T24’e verdiği söyleşide tıpkı sizin gibi ekonominin mevcut vize durumunda oynadığı role değindi. Bunu biraz açabilir misiniz?
Vize başvurusunda bulunduğunuzda planladığınız seyahat süresince gideceğiniz ülkede kendinizi finansal olarak destekleyebilecek durumda olduğunuzdan emin olmanız gerekiyor.
Ekonomik durum karmaşıklaştıkca bunları kontrol etmek daha da önemli. Avrupa’da seyahat başvuran kişi için pahalı hale geliyor. Gerçek durum bu. Vize değerlendirmesinin bir parçası da bu. Vize veren her ülkenin yaptığı türde bir değerlendirme bu, sadece Schengen ülkelerine değil. Türkiye de vize başvurularını incelerken bunu yapıyordur.
“Vize, Dışişleri ile görüşmelerimizde gündeme geldi”
AB, Türkiye’deki vize durumunda abartılı bir durumu olmadığını söylüyor. Siz de, Sn. Amor da Brüksel de redlerin siyasi olmadığını belirtiyorsunuz. Ancak Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu vize konusunu inceleyeceklerine, hatta toplantı yapacaklarına dair açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanlığı, AB Delegasyonu ile bu konu hakkında temasa geçti mi?
Dışişleri Bakanlığı ile düzenli temaslarımız var. Tabii ki AB-Türkiye ilişkilerini her açısıyla ele alıyoruz ve vize konusu da birkaç kez gündeme getirildi. Öğrenciler konu oldu, TIR şöförleri için vizeler bu konuşmalara konu oldu. Vize konusu yeni bir başlık değil. Düzenli diyaloğumuzun bir parçası. Vize serbestisi konusunda nasıl ilerleneceği de düzenli temaslarımızın parçası. Yani tabii ki Dışişleri Bakanlığı ile bu konuda konuştuk.
Son olarak şunu sormak isterim: Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğinde -süre önemli değil; 1 ay da olabilir 2 yıl da- 2004 seviyesine dönüş görebiliyor musunuz?
Tüm aday ülkelerde, tüm genişleme süreçlerinde momentum ve ilerleme aday ülkelerin reformları nasıl uygulandığına bağlıdır. Bu reformlar en basit cevapla Kopenhag Kriterleri uyum seviyesine gelmek içindir. Avrupa Komisyonu her sene aday ülkeler hakkında ilerleme raporları hazırlıyor. Son 4-5 yılda bu rapor Türkiye’nin geriye doğru adımlar attığına işaret ediyor. Eğer bu raporun ilerlemeyi kayda geçireceği değişimler yaşanırsa, o zaman Avrupa Birliği’nin farklı kolları bunu siyasi diyaloğun temeli olarak baz alır. Ancak gelecekte Türkiye’de ne gelişmeler olacağını ve ne siyasi kararlar alınacağını bilemem.
Ancak üyelik sürecinde en önemli şey kriterlerdir; bu kriterlere ulaşmak için uygulanan reformlardır. Kriterlerin temelinde de temel haklara, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne saygı vardır. Bunlar da zaten saklı tutulan şeyler değildir, herkes tarafından bilinir. Sadece Türkiye için değil, tüm üye ülkeler için geçerlidir.
Kaynak: t24 /Metin Kaan Kurtuluş