Türkiye’nin yanı sıra dünyanın birçok farklı ülkesindeki ekonomik gelişmeleri takip eden ve yorumlayan ünlü fon yöneticisi Timothy Ash, Merkez Bankası’nın kredi faizleri ve büyüme hızıyla ilgili son düzenlemelerini sosyal medya hesabından yorumladı.
“Cuma gecesi Türk düzenleyiciler, banka kredisi faaliyetleriyle ilgili son derece karmaşık yeni kurallar getirdiler. Herkes ne demek istediklerini anlamak için çırpınıyor.
“Yeni düzenlemeye göre ticari kredilerde getirilen limitleri karşılamayan bankalar, devlet tahvili almaya zorlanıyor.
“Genel amaç, seçimlerden önce borç verme oranlarını düşürmek, kredileri ve GSYİH’nin büyümesini hızlandırmak. Düzenleyiciler, bankaları tarıma, KOBİ’lere ve ihracata yönelik sektörlere borç vermeye zorladıklarını, dolayısıyla düzenlemenin enflasyon veya ödemeler dengesi açısından kötü sonuçlar doğurmayacağını düşünüyor.
“Şimdiye kadar her şey çok zekice görünüyor. Ve aslında 2011’den bu yana Türkiye, temelde Erdoğan’ın faizden nefret etmesi nedeniyle aşırı derecede karmaşık parasal ve makro ihtiyati kurallar uyguluyor.
“Sorun şu ki, tüm bunlarla birlikte bankacılık sektörünün kafası karışıyor ve yüzünü aynaya çarpıyor. Sonuç, kaçınılmaz olarak daha yüksek enflasyon olacaktır.
“Devlet tahvillerine olan talep artacak, bu da en azından yurt içinde borçlanma maliyetlerini azaltacaktır. Fakat bütün bunlar seçimlerden önce daha fazla mali gevşeme, daha fazla büyüme, daha fazla talep, daha zayıf lira, daha fazla enflasyon anlamına geliyor.
“Tahmin edilen yeni strateji; Rusya ve Körfez’den gelen yeni dövizleri TL’nin değerini korumak için Merkez Bankası’nda kullanmak ve bunun enflasyon için bir sınır teşkil edeceğini ummak.
“Sorun şu ki, 2011’den bu yana Türkiye’deki ekonomi politikası her zaman çok karmaşık oldu. Eğer bunlardan herhangi biri işe yararsa Nobel ödülünü hak ediyor. Ancak hiçbir ciddi ekonomist bunu mantıklı bulmaz.
“Elbette bu politikalar bir sonraki seçimde Erdoğan’ı kazandırabilir, ancak Türkiye’nin bilançosunu büyük ölçüde bozmak ve kim kazanırsa kazansın seçimlerden sonra ortaya çıkacak ana krize meydan vermek pahasına.”