TÜSİAD Ankara’da Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı düzenliyor.
Toplantının açılışında konuşan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan şunları söyledi:
“Güçlü bir piyasa ekonomisinin temel özelliği güçlü bir kurumsal yapı ve sağlam bir hukuk sistemidir”
Modern bir hukuk devletinde herkesin can ve mal güvenliği garanti altındadır. Sözleşmeler hukuk sistemi içinde uygulanır. Yargılama adildir; herkes adalet önünde eşittir. Yasalar açık ve nettir; herkese eşit uygulanır. Mahkeme kararlarında çelişki olmaz ve herkes için bağlayıcıdır. Uluslararası normlara ve sözleşmelere riayet edilir. Mevzuat değişikliğinde en iyi uygulamalara bakılır; ilgili tarafların görüşü alınır; etki analizi yapılır.
Güçlü piyasa ekonomilerinde yönetim sisteminde ve kararlarda öngörülebilirlik esastır. Şeffaflık ve hesapverebilirlik güvence altındadır. Güçler ayrılığı ve denge ve denetleme mekanizmaları etkin çalışır. Çoğunlukçuluğa değil çoğulculuğa önem verilir. Düzenleyici kurumlar özerktir. Atamalarda sadece liyakat etkili olur. Böyle bir ortamda girişimler ekonomik kararlarını alırken geleceğe güven içinde bakarlar.
Güçlü piyasa ekonomilerinde ekonomik kararlarda kliantalizme yer olmaz, sadece ekonomik değişkenlere göre karar alınır. Bu koşulların sağlanamadığı durumda ülkenin risk primi yükselir; yatırımların maliyeti artar; yolsuzluklar ve haksız uygulamalar yaygınlaşır. Modern bir hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla etkin işlemediği bir ülkeye yabancı yatırımcılar ilgi duymaz. Yabancı yatırımlar doğrudan sermaye yatırımları yerine sıcak para biçimini alır.
Gelişmenin koşullarından birisi de makroekonomik istikrarın korunmasına verilen önemdir. Makroekonomik istikrarı sağlamak için genel kabul gören para ve maliye politikaları izlenir. Makroekonomik istikrar ve hukukun üstünlüğü, uzun vadede öngörülebilirlik sağlayarak yatırım kararlarının alınmasını kolaylaştırır. Bu da bilime ve eğitime verilen önemle birleştiğinde teknolojik ilerlemenin önünü açar. Teknolojik ilerleme, verimlilik ve toplumsal refah artışının esas kaynağıdır. Teknolojik ilerlemeye dayanmayan büyüme süreçleri cılızdır, dengesizdir ve devamlı değildir.
“Biliyoruz ki yeni fikirler ve çağı etkileyen buluşlar, baskıcı toplumlardan çıkmaz”
Verilere baktığımızda, en iyi eğitim kurumlarının, en yaratıcı beyinlerin, en iyi araştırma laboratuvarlarının, milli gelirden Ar-Ge’ye ayrılan en yüksek payın genellikle güçlü piyasa ekonomilerinde olduğunu görürüz. Biliyoruz ki yeni fikirler ve çağı etkileyen buluşlar, baskıcı toplumlardan çıkmaz. Yaratıcılığın önünü açan ve besleyen güçlü hukuk devleti, demokratik teamüllerin yerleşikliği, en aykırı fikirlerin bile ifade edilmesine gösterilen hoşgörü, basın özgürlüğü, kültür ve sanata verilen önemdir.
Ayrıca güçlü piyasa ekonomilerinde gelir dağılımı adaletsizliklerini hafifletmek ve kapsayıcılığı artırmak üzere sosyal güvenlik ağlarının ve sosyal refah programlarının güçlü olduğu da dikkati çeker. Geniş istihdam olanakları, daha dengeli gelir dağılımı, dezavantajlı kesimlerinin desteklenmesi, kapsayıcılığın gözetilmesi ülkedeki mutluluk ve refah düzeyini artırır, toplumsal barışı destekler.
“Yeni ekonomi yönetimiyle birlikte, piyasaların ekonomi politikalarına güveninin yükseldiği bir döneme girdik.”
Bugün, ekonomide altı ay önceye oranla daha umutlu bir noktadayız. Yeni ekonomi yönetimiyle birlikte, piyasaların ekonomi politikalarına güveninin yükseldiği bir döneme girdik. Ekonomi politikalarında son 10 yılda öngörülebilirliğin azaldığı ve oynaklığın yüksek olduğu bir dönemin ardından Mayıs ayından bu yana, geleneksel politikalara dönüldü. Teoride ve uygulamada performansını iyi değerlendirebildiğimiz bu politikalar yatırımcılar için yatırım ufkunun uzamasını sağlıyor. Seçimlerin öncesinde 900 baz puana dayanmış olan Ülke Risk Priminin 350 baz puana kadar gerilemesi uzun vadeli yatırımların finansman imkanlarını genişletiyor.
Ekonomimizdeki bu gelişmeler geçen hafta açıklanmış olan büyüme verileri ışığında daha da dikkat çekiyor. Yüksek enflasyon geçmiş dönemde büyümenin yapısını bozmuştu. Ekonomimiz, ihracat ve yatırıma değil yüksek tüketime dayalı bir patikaya oturmuştu. Şimdi bir dengelenme sürecinin başladığı dikkati çekiyor. Aşırı tüketime dayanan bir büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını hepimiz biliyoruz.
“Merkez Bankamızın para politikasında sıkılaşma yönünde doğru adımlar atmaya başlaması enflasyon sorununun çözüleceğine duyduğumuz umudu pekiştiriyor”
Bu nedenle geçmiş dönemin ekonomik sorunlarının arkasındaki neden olan enflasyonla mücadelede mutlaka başarılı olmamız gerekiyor. Merkez Bankamızın para politikasında sıkılaşma yönünde doğru adımlar atmaya başlaması enflasyon sorununun çözüleceğine duyduğumuz umudu pekiştiriyor. Kademeli şekilde ilerleyen bu süreçle birlikte önümüzdeki yıl fiyat istikrarının sağlanmasında önemli bir aşamaya geleceğimizi umuyoruz.
Ancak uzun vadeli ekonomik performansın artırılmasında para politikasının etkisi hiç şüphesiz sınırlı. Ekonomi yönetiminin başarısı için belki de en belirleyici konu hukuk sistemine duyulan güven. Bu yüzden, hukuk sistemine duyulan güveni sarsacak girişimlerden uzak durulmasını, ekonomik performansımız açısından çok önemli buluyoruz.”