Kaynak: Dünya gazetesi ve HerkeseBilimTeknoloji.com
Sosyal paylaşım ağı Twitter, bilgi toplumu niteliği kazanmış ülkelerde sadece “laf yetiştirmek” veya haber/bilgi iletmek için değil, edebiyatta yaratıcı-yenilikçi biçimlerde de kullanılıyor. Gündelik sosyal mesajlaşma özelliği hep en önde görülen Twitter’ın, aslında arka planında “yeni tür edebiyat” için bir inovasyon ekosistemi hazır. Bunun farkına varanlar, Twitter’ın sağladığı iletişim biçiminin -şimdilik- 3 değişik uygulamasını dünyaya sunuyor:
Birinci uygulama: Bir öyküyü Twitter’da kısa cümlelerle, roman gibi anlatmak.
İkinci uygulama: Çok sayıda katkıcının ortak bir üslupla Twitter’da “kitle destekli” öykü yazması.
Üçüncü uygulama: Twitter’ı kitap okuma klübü olarak kullanmak.
Biribiriyle bağlantılı bu üç konuya, “en eskisi” olan Birincisi’nden başlayarak giriş yapalım:
Doktorun COVID anıları
Amerika’da SanAntonio/Texas’ta çalışan böbrek hastalıkları doktoru Sayed Tabatabai, ardı ardına 19 tweet’le basit bir bilim kurgu öyküsü yazdı. Bu 19 tweet, “bilgisel” (thread) denilen bir zincir gibiydi. Şöyle:
Yıl, 2060 olmuş. 80 yaşındaki bir doktor Zoom üzerinden “toplanan” bir tıp kongresine konuşmacı olarak davetli. Sunum konusu, 2019-22 yılındaki COVID-19 salgını. 40 yaşındayken tanık olduğu salgın izlenimlerini anlatacak, hayatta kalan “tek tük” doktorlardan biri.
Konferans salonu tenha. Çünkü “on yıllardır” konferanslar kalabalıklarla yapılmıyor. Artık tenhalık ve mesafe normal olmuş. Bütün toplantılar 2020’den beri ekranlarda. Ama herkes maske takmaya devam. Şu farkla ki, maskeler nano bir maddeden yapılmış. Bakınca görülmüyor. Kişinin maskeli olup olmadığı, konferans kimlik kartında yanan yeşil ışıktan belli. Maske takmadığı anlaşılanların etrafını bir anda detox ekipleri sarıyor.
Doktor, kendisine ekranlardan bakan yüzlere anılarını anlatıyor:
“O salgına COVID-19 adı verildi. Ama daha sonra HantaVM-26, COVID-35 ve FluVAR-59 da geldi geçti biliyorsunuz. İlk salgın başladığında, o dönemde yaptığımız hatalar her şeyi değiştirdi. Salgın diye bir şey olmadığını söyleyen devlet başkanları vardı. Tıp dünyasında salgına inananlar, inanmayanlar. Milyonlara verilen yalan yanlış bilgiler, söylenen yalanlar. Maskeyi gereksiz bulanlar.”
Doktorun kısa öyküsü, konferans salonundan çıkıp oteline dönerken karşılaştığı şu soruyla bitiyor: “Tanıdıklarınızın öldüğünü söylediniz? Sizin de kaybınız oldu mu?”
Doktor, buna cevap veremiyor, yürümeye devam ederken okuyucuya söylediği şu: “Bana ne sorduğunu biliyorum. Konuşmadığım bir konu. Bazı yaralar asla kapanmaz.”
Belli ki doktor da sevdiği birini, birilerini COVID-19 ile kaybetmiş.
Twitterature diye bir şey
Dr Tabatabai’nin, twitter hesabından (@TheRealDoctorT) Amerikan tıp çevrelerine, sonra gazetelere yayılan bu basit öyküsü, twitter üzerinden edebiyat (Twitterature) konusunda yeni bir örnek daha oldu.
Uydurma bir sözcük bu, twitter ortamında yazılan öykü/romana deniliyor: Twitter + literature (edebiyat).
Twitter 2006 Mart’ında kullanıma girdikten bir süre sonra (o sırada sadece 140 karakterle) “edebiyat” (?) yapanlar, “roman” (?) yazanlar görülmeye başlandı. Zaten cep telefonlarına “baş parmakla” yazı yazılmaya başlandığından beri “sms-anlatımı” ile de tanışmıştı dünya.
Aslında, kısa mesajla veya twitter’la öykü yazmanın, 19 ve 20’inci yüzyıl gazetelerindeki “tefrika” (arkası yarın, veya haftaya) romanlardan farkı yoktu. Gazeteye daha çok cümle sığıyordu, twitter ise 140 karakterle sınırlıydı (Sonra 280’e çıktı). Bizde, toplumun ortak belleğinde hâlâ yeri olan Saatli Maarif Takvimi’nin “anlatılarını” eskiden 365 sayfaya bölüştürmesi de tefrika uygulamasının örneğiydi. Takvim, şimdilerde her sayfasını twitter stilinde “tek seferde okunacak” şekilde tasarlıyor.
Cep telefonu romanı
Teknolojideki gelişmeyle telefon küçülüp cebe sığmaya başlayınca Japonya’da “cep telefonu romanı” (keitai shousetsu) diye bir anlatı türü ortaya çıktı. Telefon, 1875’de icadından beri sabitken, kalkıp cebe girmiş, ekranında yazı yazmak mümkün olmuştu. Japonya’da daha 1998’de 3G vardı. Yaygın kullanımı 2001’de başladı. 3G’nin sunduğu iletişim fırsatlarından ilk yararlanan ülkelerden biri Japonya oldu.
Ayrıca Japon kültürü, Twitter’ın “140 karakter” sınırlamasına uygun, “Haiku” denilen kısa anlatı türünün de adresiydi: Vezin ve kafiye gerektirmeyen, zekice kurgulanmış, 3 satırı aşmayan, kısacık cümlelerle “şiirimsi” bir yazı türü. [Türkçede de haiku tarzı yazan şairlerimiz oldu. En başta Orhan Veli. Onun, “Gemliğe doğru / Denizi göreceksin / Sakın şaşırma” dizeleri edebiyatımızın 1 numaralı haiku örneği sayılmalı… Bu alanda İlhan Berk, Cemal Süreyya, Oruç Aruoba vb de anılmalı].
Haiku’ya alışkın Japon gençleri, telefonların küçük ekranlarına kısa mesajla öykü yazmaya koyuldu. Bugün bu konuda listeler halinde makale, tez, kitaplar dolu. Meraklısı için 2 kitap makalesi: Prof. Alisa Freedman, “Cell Phone and Internet Novels: How Digital Literature Changed Print Books in Japan.” The Routledge Companion to Global Internet Histories (2017), Gerard Goggin ve Mark McLelland (editörler), s.412-424… Ayrıca: New Yorker dergisi yazarı Dana Goodyear, “I Love Novels”. The Best Technology Writing 2009, Steven Johnson (editör), Yale University Press, s.20-38.
Japonya’da telefonda “edebiyat denemeye hevesli” gençleri teknik bakımdan destekleyen sosyal medya siteleri oluştu (önde geleni Maho no i-Rando). Bu destek, gençler arasında gerçekten yetenekli olanların ileri çıkıp tanınmasını sağladı.
O dönemde Japonya’da başlayan “tele-roman” akımı 6-7 yıl içinde inovasyon “geçirip” Twitterature stiline dönüşene kadar kendi kahramanlarını yarattı:
Cebe uygun “edebiyat”
Soyadını açıklamayan Yoshi’nin, telefonuna yazdığı “Derin Aşk” (Deep Love), 2003’te yayınlandı. Kısa sürede televizyon dizisi, Japon kültürüne özgü çizgi roman (Manga) ve sinema filmi oldu. Trajik-ötesi ağlak bir aşk öyküsüydü. 2.7 milyon sattı. [Telefon “yazarları” soyadı kullanmıyor]
Bir başka “yazar” Mika’nın, sitede 19 gün yayınladığı “Aşkın Göğü” (Love Sky) 2006’da 300 sayfalık kitap olarak basıldı. 2 milyon sattı. Film, tv dizisi, manga oldu. 20 milyon telefonda ve bilgisayarda okundu. Filmi 36.6 milyon dolar kazandı.
iPhone’un piyasaya çıktığı “tarihi dönüm noktası” 2007’de, Japonya’da en çok satan 10 romandan 5’i telefonda yazılmıştı. Baskı sayısı 3 milyonu aşmıştı.
Yine aynı dönemde, 21 yaşında, “soyadsız” Rin, işine toplu taşımayla gidip gelirken yollarda telefonuna yazdığı “romanı” ile tanındı.
Rin’in “Eğer, Sen” (If You) romanı, yapılan bir ankette birinci sıraya oturdu. Ve mutlu son: Dijital siteden çıkıp, 142 sayfalık, kalın ciltli kağıt baskı kitaba dönüşüp 400 bin sattı. (New York Times bile konuyla ilgilendi: https://nyti.ms/3fc9JSg).
Sıra, Twitterature’da…
Nicholas Belardes’in “Küçük Mekânlar” (Small Places) adlı 358-tweet “uzunluğundaki” romanı ise ilk Twitterature örneği sayılıyor. 25 Nisan 2008’de tweet atmaya başlamış. 8 Mart 2010’da 950 tweet’i, 30 bin kelimeye vardığında bitirmiş. Plaza düzeniyle dalga geçen bir öykü. (https://bit.ly/3fca9I0).
İkinci Twitterature örneği ise Matt Stewart’ın “Fransız Devrimi” adlı romanı, ama Fransız Devrimi’yle ilgisi yok. Tweet’lerine devrimin yıldönümünün her yıl kutlandığı 14 Temmuz 2009’da başlamış. 21 Ekim’e kadar “her 15 dakikada bir” tweet atmış. Toplam 3 bin 700 tweet, 480 bin karakter. Kitap olarak yayınlandı. Hâlâ Amazon’da satılıyor.
Hint mitoloji destanı Mahabharata’yı Hint asıllı İngiliz öğretim üyesi Chindu Sreedharan, Temmuz 2009’dan Ekim 2014’e kadar 2 bin 628 tweet’le İngilizce olarak Twitterature stilinde yazdı. Ortaya çıkan metni Harper Collins Yayınevi 2015’te 288 sayfalık kitap olarak yayınladı.
Buraya kadarki birkaç örnek, son 10+ yıllık Twitterature konusunu özetleyemez elbette. Ama, başlangıcındaki yenilikçi özelliğini, “tanıdık” bir yayın biçimine bıraktığı görülüyor artık. Alışıldı. Benimsendi. Hatta, bu işin “nasıl” yapılması gerektiğini anlatan kitaplar bile yayınlandı [örnek: Rayne Hall, “Twitter for Writers: The Author’s Guide to Tweeting Success.” 2014].
Klasik romanlara tweet’ler
Çeşitli ülkelerde Twitterature “festivalleri” yapıldı. Margaret Atwood gibi marka yazarlar katıldı. Köklü ve ciddi Penguin Yayınları bile, dünya çapında tanınan 82 roman ve “klasikleri” Twitterature stilinde “kısaltan” bir şaka kitabı yayınladı (adı: Twitterature). Da Vinci Şifresi’nden Hamlet’e, Dante’nin İlahi Komedyası’ndan 1984’e kadar niceleri 140 karakterli tweet’lere dönüşüp okuyanda tebessüm yarattı.
Ve, Twitterature diye isim takılan bu inovasyondan, öyle iki farklı ve ilginç uygulama daha çıktı ki!! Bunlardan biri, “kitle destekli Twitterature”, diğeri “Twitter’da Okuma Klübü.” Gelecek yazının konusu, Twitter’ın sosyal paylaşım özelliğini yeniden tanımlayan bu iki inovasyonun öyküsü olacak.