Dünyanın ilk etkili mRNA bazlı koronavirüs aşısını geliştiren BioNTech firmasının kurucusu Prof. Dr. Uğur Şahin, “hayat kurtarabilmek gerçekten de çok güzel bir duygu” dedi.
Almanya’daki Yabancı Gazeteciler Cemiyeti’nin (VAP) zoom üzerinden düzenlediği sohbet toplantısında çarpıcı açıklamalarda bulunan Şahin, koronavirüs salgını ve aşılar hakkında son gelişmeleri değerlendirdi, Türkiye’ye aşı tedariki ve ortak üretim planları hakkındaki soruları yanıtladı.
Eşi Özlem Türeci ile birlikte, tıp alanında yıllardır yoğun çalışmalar yürüttüklerini anlatan Şahin, “Aslında kanser ilaçları için çıktığımız bu yolda, yürüttüğümüz bilimsel çalışmalarımızla geliştirdiğimiz bir aşı ile koronavirüs salgınında tüm insanlığa bu kadar büyük fayda sağlayabilmiş olmak gerçekten beni de şaşırttı” dedi.
Geliştirdikleri aşı sayesinde, koronavirüs salgını döneminde, büyükanne ve büyükbabaları torunlarıyla buluşturabilmiş, aileleri ve sevenleri de yeniden kavuşturabilmiş olmanın kendilerini çok mutlu ettiğini vurgulayan Şahin, çok sayıda hayat kurtarabilmiş olmanın da kendileri için çok büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Ancak Şahin, aşının henüz çok büyük kesimlere ulaşmadığını, bu nedenle başarılarına değil, çalışmalarını sürdürmeye odaklandıklarını vurgulayarak, “Büyük bir hızla giden bir arabanın içindeymişiz gibi yola odaklanmış durumdayız, konsantrasyonumuzu kaybetmemeliyiz” dedi.
“Türkiye’ye mümkün olan en çok aşıyı göndermek isterdik”
Şahin, DW Türkçe’nin “Vaka sayılarının en çok arttığı ülkelerin başında yer alan Türkiye’ye ilave aşı tedarik edecek misiniz? Yeni anlaşmalar yapıldı mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de BioNTech aşısının üretimi konusunda görüşmeler olduğunu açıklamıştı bu görüşmeler hangi aşamada?” sorularını da yanıtladı.
“Türkiye’ye hemen, mümkün olan en çok doz aşıyı vermeyi çok isterdik. Ama bu aşıları bizim üretmemiz gerekiyor” diyen Şahin, Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile haftalardır görüşmeler yürüttükleri bilgisini paylaştı.
Uğur Şahin, “İlk dozları gönderdik, şimdi daha fazlasını teslim etmeyi görüşüyoruz. Ama üretim kapasitelerimizi ne oranda buna ayırabileceğimize bakmak zorundayız. Her şey yolunda giderse, Haziran’da 30 milyona yakın doz aşı göndermek istiyoruz. Temmuz ve Ağustos aylarında da ilave dozlar için görüşmeler yürütüyoruz. Aşı üretimi için TÜBİTAK ile konuştuk. Ancak üretim faaliyetlerini şimdi başlatsak bile ancak 2022’de yol almış olabileceğiz. Oysa bu, hemen şimdi duyulan aşı ihtiyacına yanıt vermiyor. Bu nedenle şu anda mevcut ağımız ile ilerlemek zorundayız” dedi.
Adaletsizliğin giderilmesi için patentler kaldırılabilir mi?
Sohbet toplantısında, koronavirüs aşısı buluşu ile salgınla mücadelenin seyrini değiştiren ve artık “zenginler kulübünün bir üyesi” haline gelen Uğur Şahin’e, dünyada aşı temininde yaşanan adaletsizlikler de soruldu.
DW Türkçe’nin, “Doktor ve bilim insanısınız, büyük bir başarı sergilediniz. Bu sayede aynı zamanda artık dünyanın en zengin kişileri arasında yer alıyorsunuz. Peki siz, içinde yer aldığınız, pek çokları tarafından eleştirilen bu sistemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Sadece refah düzeyi yüksek ülkelerin değil de herkesin aşıya erişimi için, patent ve lisansların kaldırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusunu Şahin, “İçinde bulunduğumuz durum, hayatın kendisi gibi aslında. Her şey kontrolünüz altında değil her şeyi etkileyemiyorsunuz” sözleriyle yanıtlamaya başladı.
“Biz kendimize hep şu soruyu yöneltiyoruz. Biz ne yapabilir, nasıl yardım edebiliriz? Aşımıza her yerde ihtiyaç duyulduğunu biliyoruz. Bizim yapabileceğimiz üretim kapasitesini artırmaktır” diyen Şahin, “sorun lisans vermekle bitmiyor. Çünkü aşı üretimi 20 yıllık bir tecrübeye dayanıyor” dedi.
Aşı üretmek için 30’u aşkın ortakla birlikte hareket ettiklerini, bu ağ olmasa 3 milyar dozu aşı üretemeyeceklerini anlatan Şahin, patent hakkından feragat etmenin öyle basit bir konu olmadığını, bu doğrultuda yapılan çağrıları ise “sonu düşünülmeden edilmiş sözler olarak gördüklerini” aktardı.
Afrika’da ya da Irak’taki aşının, Avrupa’da kullanılan aşı ile aynı kalitede, aynı nitelikte olması gerektiğini, bunun büyük önem taşıdığını kaydeden Şahin, “Bu nedenle gerçekten yetkin olan üreticilere özel lisanslar vermeyi değerlendiriyoruz” dedi.
Aşıdan elde ettikleri gelirleri, kanserin tedavisi ve diğer enfeksiyonların tedavisi için yürütülen ilaç ve aşı çalışmaları ile bunların üretimine yatırım yaparak değerlendireceklerini anlatan Şahin, “AB’den aldığımız mali kaynakları geri ödeceğiz, Almanya’dan aldığımız teşvikler geri ödenebilecek nitelikte değil bu nedenle bu kaynakları çalışmalarımıza, yatırımlarımıza harcayacağız” diye konuştu.
BioNTech aşısı Hindistan varyantına karşı etkili mi?
Şahin’e, BioNTech aşısının Hindistan’da tespit edilen yeni varyanta karşı etili olup olmadığı da soruldu.
Bugüne kadar 30’ı aşkın varyantı incelediklerini ve aşının neredeyse tamamında aynı şekilde iyi sonuç verdiğini gördüklerini aktaran Şahin, Hindistan varyantını da incelemekte oldukları bilgisini paylaşırken, “Hindistan varyantında daha önce incelediğimiz mutasyonlar var ve aşımızın onlara karşı da etkili olacağına inanıyorum, bu nedenle umutluyum” diye konuştu.
Üçüncü doz gerekecek mi?
Şahin, üçüncü doz tartışmalarına da açıklık getirdi. Aşının ilk dozdan ancak 12 gün sonra koronavirüse karşı koruma sağlamaya başladığını, maksimum koruma seviyesine ise ancak ikinci doz aşıdan 7 gün sonra ulaşıldığını anlatan Şahin, “Ancak koruma zaman içinde azalıyor. Altı ay sonra sağlanan korumanın yüzde 95’den yüzde 91’e gerilediğini görüyoruz. 8 ay sonra da antikorlar aşikar şekilde azalıyor” dedi.
Bu nedenle yüzde yüze yakın bir korumayı sağlayabilmek için üçüncü doz aşıya ihtiyaç olacağını kaydeden Şahin, “9 ay, en geç 12 ay sonra üçüncü doz aşı, korumanın gerçekten güçlendirilmesini sağlayacaktır. Kanımca daha sonra, büyük ihtimalle her yıl ya da 18 ayda bir aşı olunması gerekebilecek” dedi.
Kalp kası iltihabı endişesi
İsrail’de BioNTech aşısı olanlarda kalp kası iltihabı görüldüğü iddiaları hakkındaki soruları da yanıtlayan Şahin, basında gördükleri haberler hakkında detaylı bilgi talep ettiklerini söyledi.
Bununla birlikte Şahin ellerindeki veri bankalarına baktıklarını, “şimdiye kadar artan kalp kası iltihabı vakalarına ilişkin bir bulguya rastlamadıklarını, bu yöndeki iddiaları teyit edemeyeceklerini ancak incelemelerin sürdüğünü” açıkladı.
Genelde basında yer alan bu tür bilgilerin bir süre geçtikten sonra bilimsel olarak doğrulanmadığını aktaran Şahin, “Ancak gayet tabii ki duyduğumuz her şeyi çok ciddiye alıyoruz” dedi.
Aşı olanlara seyahat kolaylığı sağlanmalı mı?
Profesör Uğur Şahin, aşı olanlara seyahat kolaylığı gibi avantajlar sağlanması konusunda yürütülen tartışmaları da değerlendirdi.
Şahin, “Aşı olanlar için kolaylıklar sağlanması iyi olur ama bu ayrımcılık oluşturacak şekilde olmamalı” dedi. Bu yönde atılacak adımların, çok da hızlı bir şekilde atılmaması, aşıya henüz erişememiş olanların gözetilmesi gerektiğini söyleyen Uğur Şahin, “Zamanlama önemli” diye konuştu.
Şahin, Mayıs ya da Haziran sonunda Avrupa nüfusunun yüzde 50 ya da 70’inin aşı olmuş olabileceğini, bu sayede de önlemlerin yumuşatılmasına dönük açılımlardan halkın daha büyük bir kesiminin yararlanabileceğine işaret etti.
Çocuklar aşılardan muaf tutulabilecek mi?
Uğur Şahin’e göre çocuklara da aşı imkanı sunulması gerekecek. Daha az sayıda olmakla birlikte çocuklarda da ağır vakalara rastlanmakta olunduğunu anlatan Şahin, “Biz çocuklara aşı imkanı sunulmasının mantıklı olacağı görüşündeyiz. Çünkü bu sürü bağışıklığını güçlendirecektir, ayrıca riskleri de azaltacaktır. Ancak çocuklara yönelik araştırma sonuçlarını henüz bilmiyoruz beklememiz gerekecek” dedi.
Eski günler yerine “Yeni normal”
Profesör Şahin’in, değerlendirmeleri sırasında “Yeni normale dönüşten” bahsetmesi üzerine, “Yeni normal ile ne kastediyorsunuz?” sorusu da yöneltildi.
“Yeni normalden söz ettim çünkü hepimizin bir gün yeniden eski yaşantımıza dönüp ‘olanları unutalım’ diyebileceğimiz izlenimini yaratmak istemedim” diyen Uğur Şahin, şu dikkat çekici değerlendirmeyi aktardı:
“Yeni normalde insanlar kendilerini koruyabilecek, özgürce hareket edebilecek, insanların büyük bir bölümü aşı ile iyi bir şekilde korunabilecek ama yeni normalde aşı olmamış olanlar, aşı olmak istemeyenler ya da zayıf bağışıklık sistemi olanlar da olacak. Ve bizlerin, bu insanlara, gerekleri ne olursa olsun, özen göstermeliyiz. Arada, iki haftada bir, gazetelerde, yeniden küçük çaplı da olsa salgınların patlak verdiğini, ama kontrol altına alındığını göreceğiz. Bir gün bu yeni normale o kadar alışacağız ki Covid’in bizi sürüklediği bu duygusallığı unutacağız ve artık yeni normal, bizler için normal olacak.”
Kanser araştırmaları sekteye uğradı mı?
Almanya’daki yabancı gazetecileri toplantıda Şahin’e “Salgın, kanser araştırmalarınızı sekteye uğrattı mı?” sorusunu da yöneltti.
Kanserle mücadele amaçlı çalışmalarına, daha ağır da olsa devam ettiklerini anlatan Şahin, “Araştırmalarımızı hızlandırmak istiyoruz. Aşı geliştirme çalışmalarımızla, teknolojimizin çok etkili olduğunu ispatlayabildik” dedi.
mRNA teknolojisine güven sağlayabilmiş olduklarına, hem tıp hem de teknolojide yeni bir çığır açtıklarına vurgu yapan Şahin, “önümüzdeki 15, 20 yılda mRNA temelli pek çok ürün görülecek” bilgisini aktardı.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe