Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, TİP milletvekili Can Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararına uyulmamasına hükmetmesi ve bir ilke imza atarak ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına hukukçular ve siyasetçilerden büyük tepki var.
CHP lideri Özgür Özel’in konuyla ilgili TBMM Danışma Kurulu’nu toplamasını talep ettiği Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, danışma kurulu toplantısı yapmama kararı aldı. Karar üzerine CHP, Meclis’te adalet nöbeti başlatıyor.
Danışma Kurulu toplantısının yapılmaması üzerine Özel, bugünden itibaren TBMM Genel Kurulu’nu terk etmeyerek “adalet nöbeti”ne başlayacaklarını duyurdu.
Özel şu mesajı paylaştı:
“Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş tarafından yapılacağı bildirilen ve saat 17.00’de toplanması beklenen Danışma Kurulu toplantısının yapılmayacağını öğrendim. Bu durumda dün gerçekleştirdiğimiz olağanüstü grup toplantısında aldığımız karar gereği, yargı krizi ve darbe girişimini gündemde tutmak amacıyla bugünden itibaren TBMM Genel Kurulu’nu terk etmeme eylemine başlıyoruz.”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ve AK Partili eski milletvekili Şamil Tayyar da Yargıtay kararına tepki gösteren paylaşımlar yaptı.
Hayati Yazıcı, “Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez” diye tweet attı.
Şamil Tayyar ise şu mesajı paylaştı:
“AYM’nin kararını eleştirmek/yanlış bulmak ayrı, karara uymamak ayrıdır. Eleştirebilir, yanlış bulabilirsiniz ama uymamazlık edemezsiniz. Anayasa hükmü açık, karar bağlayıcıdır. Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin AYM kararına ‘uymama’ iradesi, hukuki değildir. Kaldı ki AYM’nin benzer mahiyetteki Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven hakkındaki ‘hak ihlali’ kararına uyulmuştu. AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusu ise garabettir. Yargı eliyle hortlatılan bu tür hukuk dışı uygulamalar askeri vesayet dönemini hatırlatıyor, çok üzücü.”
Uçum’dan destek: “Kim Milli Yargıdan yana kim değil belli olur”
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum ise Yargıtay’ın kararına destek verdi. Uçum şunları yazdı:
“Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa’yı tanımıyor. Anayasa’nın 14. Maddesini yok sayıyor. Oysa dokunulmazlığa ilişkin 83. madde 14. maddedeki durumları hariç tutar. Anayasanın bu amir hükmüne rağmen AYM anayasaya aykırı kararlar vermeye devam ediyor. Anayasanın 14. maddesinin belirsiz olduğunu ileri sürmek AYM’nin görevi değildir. 14. Maddeye belirlilik kazandıran Ceza Kanunları ve Ceza Yargısı Kararlarıdır. AYM Anayasanın açık hükmünün yanı sıra Ceza Kanunlarını ve Yargı Kararlarını da göz ardı ediyor. Ne yazık ki AYM’nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir. Bu çerçevede Yargıtay’ın Aym ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. Tepki gösterenlerin Yargıtay kararını okuyup okumadıkları da ayrı bir sorundur. Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır. Bir anlamda kral çıplak demektir. Yönteminin bu olup olmadığı ayrıca tartışılır ama cesareti tartışılmaz. Yargıtay’ın kararı ayrıca turnusoldur, kim Milli Yargıdan yana kim değil belli olur. Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır, kimsenin bundan şüphesi olmasın.”
CHP lideri Özgür Özel, partisinin milletvekillerini toplantıya çağırdı.
Partisinin TBMM’deki grup salonunda konuşan Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Bu karar düpedüz bir darbe girişimi. Can Atalay’ı mağdur eden bir karardır ancak hedefindekiler Can Atalay ile sınırlı değildir. Anayasa’yı hiçe sayma, Anayasa’ya direnme, Anayasal düzeni ortadan kaldırma ve doğrudan bir kalkışma girişimidir Yargıtay eliyle.
“Kendilerini Meclis’in, Meclis Başkanı’nın ve milli iradenin üzerinde görmektedirler. Karar Meclis’e karşı darbe girişimidir, Anayasa’ya karşı darbe girişimidir ve karar Anayasa Mahkemesi’nin tüzel kişiliğine karşı darbe girişimidir. Görünen odur ki, filler tepişirken çimenler ezilmektedir ama göründüğü gibi Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay tepişip, Can Atalay’ın haklarının ezilmesinin çok ötesindedir. Tepişen, aralarında çatışan Cumhur İttifakı’nın kendisidir. Kriz, Cumhur İttifakı’nın krizidir. Kriz, MHP-AK Parti krizidir. AK Parti’nin içindeki kliklerin çatışma krizidir.
“Buna el koymak, direnmek gerekmektedir. Halkı, bu kalkışmayı da bastırmaya davet ediyoruz. Bu darbeye kim direnirse arkasında Cumhuriyet Halk Partisi’ni bulacaktır. Sayın Numan Kurtulmuş Meclis Başkanı sıfatıyla bu darbeye direnirse, ki direnmelidir, arkasında Cumhuriyet Halk Partisi’ni bulacaktır.
“Bu mahkeme, Anayasa Mahkemesi’ne açıkça meydan okumaktadır. ‘Anayasaya rağmen bizi bağlamaz’ demektedirler. Eğer buna Anayasa Mahkemesi üyeleri ayrı ayrı ve kurumsal olarak direneceklerse, gerekeni yapacaklarsa Cumhuriyet Halk Partisi arkalarındadır. ‘Biz yargı krizi çıkarmak, devlet krizi çıkarmak istiyoruz’ demektedirler. Bu karar gerçekten kopuk bir yaklaşımdır.
“Sayın Numan Kurtulmuş’u, sabahın erken saatlerinde ayrıca telefonla arayacağım, yarın buradan tüm grupların başkanlarını, genel başkanlarını kendi başkanlığındaki bir danışma kurulu toplantısı yapmaya davet ediyorum. Danışma kurulunun toplanmasını ve danışma kurulunun yarınki Meclis’in çalışma planına yeniden karar vermesini, bir adalet oturumu gerçekleştirilmesini ve içinde bulunduğumuz adalet krizine TBMM’nin nasıl el koyacağına karar vermesini talep ediyoruz. Bu toplantının yapılmaması durumunda Sayın Numan Kurtulmuş’tan acil randevu talebim vardır.
“Cumhuriyet Halk Partisi, Meclis’in açık olduğu her saat adalet meselesini gündeme getirip, mücadelesini verecek ancak Meclis kapandığında en az 20 milletvekili adalet oturumunu, nöbetini sürdürecektir. Bu iş Türkiye kamuoyuna mal olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, bu darbe girişimini püskürtmek için üzerin düşeni yapacaktır. Sadece Meclis’te değil… Halkı direnmeye çağırıyoruz. Tüm milletvekillerini direnmeye çağırıyoruz.
“Anayasayı ortadan kaldıranlara karşı gün susma günü değildir. Tarih susanları da yazacaktır, direnenleri de yazacaktır. Tüm halkımızı bu darbe girişimine karşı direnmeye davet ediyoruz. Her reaksiyonu sonuna kadar destekliyoruz. Sivil toplumun, meslek örgütlerinin yanındayız. Sokaklarda, meydanlarda direneceğiz; bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız.”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan da TBB olarak olağanüstü toplantı kararı aldıklarını ve bu kararın ‘değerlendirilebilecek hiçbir yanı olmadığını’ söyledi:
“Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı Anayasa’yı yok sayarak Anayasa Mahkemesi’ni fiilen ortadan kaldırma çabasından ibarettir. Kararın hukuken değerlendirilebilecek hiçbir yanı bulunmamaktadır.
Birliğimiz tarafından Anayasayı yok sayan ilgili daire üyeleri bakımından “görevden el çektirmeye davet” yaptırımının uygulanması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’na yarın itibariyle gerekli başvuru yapılacaktır.
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Anayasal düzeni yok sayan bu keyfi uygulamaya karşı hukukun üstünlüğünü ve yurttaşlarımızın haklarını korumak için yapılacakları belirlemek üzere yarın sabah olağanüstü gündemle toplantı kararı almıştır.”
Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Yargıtay’ın Can Atalay için “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına tepki göstererek “Yargıtay’da böyle bir karar verilebileceğine ben inanmıyorum. Bu olamaz” dedi.
Selçuk şunları söyledi:
“Yargıtay’da böyle bir karar verilebileceğine ben inanmıyorum. Bu olamaz. Anayasa Mahkemesi’nin kararına herkes uymak zorundadır. AYM hak ihlalleri konusunda yetkili makamdır. Ortada bir hak ihlali varsa burada son sözü söyleyecek olan AYM’dir.”
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de karara sert tepki gösterdi:
“Yıllar yılı, başını Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu, Yekta Güngör Özden, Nuh Mete Yüksel ve benzerlerinin başını çektiği, vesayetçi güçlerin güdümündeki Kemalist militan yargıdan çektik. Tam vesayetler kalktı derken, bu sefer biz kendi militan yargımızı oluşturduk. Helal olsun bize!!!
Bu yargıya ve anlayışa sahip olunan ülkede, bir de kalkmış, AB’nin eleştirilerine karşı efeleniyoruz.
Aynada kendimizle yüzleşmek için vakit geldi geçiyor bile. Cumhuriyetin 100. Yılı değil de 1000. yılı olsa ne yazar. Cumhuriyet, Cumhuriyet olmadıktan sonra yaşının ne önemi var… Unutmayalım ki, Suriye, İran, Irak, Libya, Kuzey Kore, Çin, Rusya, Küba, Venezuella da Cumhuriyet’tir….”
Eski Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de konuya dair bir açıklama yaptı:
“Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir.
Yargı hakemdir, sorunları çözer. Yargı hakem olma vasfını yitirirse, çözümün değil sorun ve çatışmanın kaynağı haline gelir.
Her kurumun kaynağını milletten alan yetki ve fonksiyonunu hukuk çerçevesinde kullanması esastır. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir.”
CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Twitter hesabından Ülkemizde anayasayı sadece Saray ihlal etmiyor, artık Sarayın yargıçları da anayasayı tanımaz hale geldi. Bu kararı ancak, yasaya uymayan, hukukun üstünlüğüne inanmayan ve vicdan sahibi olmayanlar alabilir. Bunlar yargıç müsveddesi bile olamazlar. Meslek onurunu koruyan, hukukun üstünlüğünü savunan ve vicdanını dinleyen AYM üyeleri tutuklanırsa şaşırmayacağım! Ayrıca… Yargıtay üyeleri önce, hiçbir kararın altında imzası olmayan bir kişiyi, Anayasa Mahkemesi üyesi yapmalarının utancını temizlesinler” mesajını paylaştı.
Olağanüstü toplanan HEDEP’in Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan:
“Meclis’i bu darbe teşebbüsüne karşı tutum almaya çağırıyoruz”
Yargıtay kararına diğer tepkiler şöyle.
Yargıtay’ın kararında en dikkat çekici noktalardan biri ise şu paragraf oldu:
“Anayasa’nın 14. maddesinin yargı organlarının kararları ile belirlilik ve öngörülebilirliği sağlayacak şekilde yorumlamaya elverişli olmadığını söylemenin isabetsiz olduğu ve açık bir şekilde TCK’nın 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320. maddeleri ile 310. maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçların, Anayasa’nın 14. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden, pek çok kanlı terör eylemi ile irtibatlandırılan ve haklarında yukarıda sayılan mutlak terör suçlarından soruşturma veya kovuşturma bulunup, henüz yakalanamayan ve kırmızı bültenle aranan Fethullah Gülen, Şerif Ali Tekalan, Recep Uzunallı, Adil Öksüz, Ekrem Dumanlı, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Ali Ekber Doğan ve bunlar gibi şüpheli ya da sanıkların, milletvekili seçilmelerinin, yemin ederek göreve başlamalarının ve TBMM’ye girmelerinin önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli olduğunu savunmanın izahı kabil olduğunu söylemek mümkün değildir”