"Muayenehane gibi olacağını düşünmüştüm ama üç katlı bir evin ikinci katındaydı. Elinde sigara olan bir adam kapıyı açtı. Salonu, mutfağı olan bir ev… Ebeveyn banyosunu kürtaj odası yapmışlar. Ultrason vardı. Sedye, pis ve kanlıydı."
Gül, İstanbul Alibeyköy'de güvenilir olacağını düşünerek gittiği ancak "merdiven altı" diye tabir edilen yasa dışı kürtaj yaptığı ortaya çıkan mekânı böyle anlatıyor. Gül'ün denk geldiği "merdiven altı” kürtaj yapan yerlerin varlık sebeplerinden biri, yasal olmasına rağmen kürtaj hizmetinin kısıtlı olması… İsteğe bağlı düşüğün 1983'te yasallaştığı Türkiye'de gebeliklerin kanunen 10. hafta sonuna kadar, kadının mağdur olması durumunda ise 20. hafta sonuna kadar sonlandırılması yasal. Ancak kâğıt üzerinde hak olan kürtaj, pratikte engellemelere takılıyor.
Hastane: Yasak, Bakanlık: Yasak değil
İsteğe bağlı kürtaj için aradığımız hastanelerin hiçbirinden olumlu yanıt alamamakla beraber, kimi zaman aksi tavırla karşılaştık. Rize Devlet Hastanesi, zorunlu haller dışında kürtaj yapılmadığını belirterek, "Yapılmıyor çünkü” demekle yetindi. Nevşehir Devlet Hastanesi, tıbbi zorunluluk dışında devlet hastanelerinde yapılmadığını söyledi. Nevşehir'de bir özel hastane, "Doktora bağlı, bizde işleyiş böyle" dedi. Gaziantep'te bir özel hastane ise "Yasak hanımefendi. Bakanlık yasaklıyor” yanıtını verdi.
Ancak Sağlık Bakanlığı'na yaptığımız bilgi edinme başvurusuna verilen yanıtta herhangi bir yasak olmadığı belirtildi. Yasaya işaret edilerek, "Gebeliğin 10. haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliye edilir" denildi. Uzmanlar ise "fiilî yasak" olduğunu savunuyor.
"Devlet izin vermiyor, özele gidin"
Otuz yıllık emekli hemşire Nurşen Hanım, basındaki söylemler nedeniyle kürtajın yasak olduğunun düşünüldüğünü vurguluyor:
"Devlet hastanelerinde kürtaj yavaş yavaş kalktı. Bazıları, ‘Yapıyoruz' diyor ama haftalar sonraya gün veriyorlar. Kürtaj yapan hastaneler baskı görebiliyor. Geçici görevlendirmeler ya da sıklaştırılan vergi denetimleri ile kürtaja engel olmaya çalışılıyor." Nurşen Hemşire, İstanbul Anadolu yakasındaki bir devlet hastanesinde karşılaştığı vakayı ise şöyle anlatıyor: "Kadın evlilik dışı hamile kalmış, ‘Kesinlikle doğuramam' diye gelmişti. Başhemşire ile başhekim yardımcısı evine giderek doğurması için ikna etmiş. Doğurdu sonra…”
İstanbul'da 2,5 sene boyunca bir devlet hastanesinin doğumhanesinde çalışan hemşire G. ise kadınları özel hastanelere yönlendirdiklerini söylüyor: "İsteğe bağlı kürtaj bizde yoktu. Hastane çalışanı olursan rica üzerine yapılıyordu. ‘Devlet izin vermiyor, özele gidin' diye yönlendiriyorduk."
"Özellikle dar gelirli kadınlara zor"
Kadir Has Üniversitesi'nin 2016'da yayınladığı "Devlet Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri” raporuna göre, 81 ilin 53'ünde isteğe bağlı olarak kürtaj hizmeti veren hastane yok. Batı Marmara ve Doğu Karadeniz bölgelerinde, isteğe bağlı kürtaj servisi veren devlet hastanesi hiç yok. Türkiye genelinde 431 devlet hastanesinden sadece yüzde 7,8'i isteğe bağlı kürtaj hizmeti veriyor, yüzde 11,8'i ise kürtaj hiç yapmıyor. Araştırmacılardan Doç. Dr. Mary Lou O'neil, sonuçların şaşırtıcı olduğunu çünkü kürtajın bir hak olduğunu söylüyor. "İsteğe bağlı kürtaj hizmeti verilmiyorsa bir hak ihlalidir. Devlette kısıtlı olması özellikle dar gelirli kadınlar için zor" diyor.
"Benim bedenim, benim kararım" Kürtaj, dünya genelinde kadın hareketlerinin temel talepleri arasında yer alıyor
"Yapılmasa daha iyi' gibi bir durum var"
Nişantaşı'nda bir kadın doğum uzmanı, muayenehanesine şehir dışından kürtaj için gelen çok sayıda kadın olduğunu söylüyor. "Eskiden kamu hastanelerinde ücretsizdi, şimdi özele ücret ödemek zorunda kalıyorsunuz. Yolunu bulan yine yaptırıyor. Ancak devlet nasıl kürtaj yapmaz hale geldi, ben de bilmiyorum" diyor.
Kürtaj fiyatı sorduğumuz özel bir klinik, altı haftaya kadar gebelik sonlandırma işleminin 900 lira olduğunu, altı haftadan sonra her haftanın 100 lira ücretlendirildiğini iletiyor. Yani 10 haftalık gebeliğin sonlandırılması için bin 600 lira ödenmesi gerekiyor. "Ödemelerimizde kredi kartı kabul etmiyoruz" diye ekliyorlar.
İstanbul'da devlet hastanesinde çalışan kadın doğum uzmanı, isteğe bağlı kürtajın devlet tarafından karşılanmadığını söylüyor. "Doktor performans sistemi kapsamında puan alıyor ama hastaneye getirisi yok. Böyle olunca fiiliyatta, ‘Yapılmasa daha iyi' gibi bir durum oluyor" diyor. Doktor, hastanesinde tıbbi zorunluluk dışında kürtaj yapmadıklarını, kendilerine sözlü olarak sadece bazı hastanelerde kürtaj yapılabileceğinin bildirildiğini söylüyor.
"Doğum kontrol mekanizmaları azaltılıyor"
Kürtaj, tıbbi zorunluluk dışında istenmeyen gebeliklerde de başvurulan bir müdahale. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Recep Koç, doğum kontrol yöntemleri konusunda aile hekimliğine dikkat çekerek, "Aile hekimleri spiral takabiliyordu ama bu kaldırıldı. Doğum kontrol mekanizmaları azaltılıyor. Bu da istenmeyen gebeliklerin artışına neden oluyor” diyor. Koç'a göre, bu engellemenin sebeplerinden birisi, nüfusu artırmaya yönelik politikalar. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2008'de "En az üç çocuk" söyleminden sonra, 2012'de de, "Kürtajı cinayet olarak görüyorum" demişti. 10. Kalkınma Planı'nda ise "toplam doğurganlık hızının tedricen yükseltilmesi" hedefi yer almıştı.
"Keskin ve ani düşüş var”
Türkiye Aile Sağlığı ve Aile Planlaması Vakfı, Nüfusbilim Derneği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından yayınlanan "Sisteme Değil, İsteğe Bağlı Hizmet" raporunda kürtajda yaşanan arz düşüklüğünün kadınların hizmet alamayacaklarını kabullenmeleri sonucu yaşanıyor olabileceği belirtiliyor. Kamu hastanelerinin çoğunda dayanaksız biçimde kürtaj yapılmadığı belirtilerek, "Bu hal bir nevi kabul edilmiş durumda” deniliyor. Gebeliği önleyici yöntem kullanımının artmasına paralel olarak kürtaj hızı azalsa da 2008-2013 arasında yaşanan "keskin ve ani düşüşün" önceki yıllarda gözlemlenenin oldukça üzerinde olduğuna dikkat çekiliyor.
2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması raporunda 20 yılda isteyerek düşük düzeyinde önemli bir azalma görüldüğü belirtilerek, 1993 araştırmasında yüzde 18 olan isteyerek düşük yapma oranının 2013'te yüzde 5'e gerilediği ifade ediliyor. Aynı rapor, kadınların yüzde 62'sinin isteyerek düşüğü özel hastane veya kliniklerde gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor.
"Kadın her taraftan sıkıştırılmış durumda"
Türkiye Aile Sağlığı Planlaması Vakfı'ndan Şule Dursun da nüfusu artırmaya yönelik politikaların isteğe bağlı kürtaj önündeki engellerden biri olduğu görüşünde. "Fiilî yasağın nedenlerinden biri nüfus hızının yavaşlamasından doğan panik" diyen Dursun, eğitim programlarında gebelik önleyici modern yöntemlerden kadınların haberdar olmadığı gerçeğiyle karşılaştıklarını söylüyor. "Kamu hastanelerinde doğum kontrol yöntemleriyle ilgili kadınların bilgilendirilmesi gerekiyor ama bu yapılmıyor. Muhafazakârlaşan ortam sağlık sisteminde de kendini gösteriyor. Hem bilgilendirme yok hem kürtaj yasağı söz konusu, kadın her taraftan sıkıştırılmış durumda" diyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe