Türkiye’nin 2019 yılında konuştuğu en önemli çevre olayı Kaz Dağları’nda yapılmak istenen altın madeniydi. Ülkenin akciğerleri olarak bilinen Kaz Dağları’nın adının altın madenciliği ile anılması ise yeni değil.
Yaklaşık 12 yıl önce onlarca kilometrekarelik alan içinde önce sondaj çalışmaları için izinler verildi. Ardından şirketler işletme ruhsatlarını aldı. Açılan orman yollarından sondaj makineleri ormanlık alanlara, dağlara, tepelere çıkarılmış, alınan numuneler incelenmişti.
2017’de ilk altın madeni şirketi ruhsat aldı. Lapseki ilçesine bağlı Şahinli ve Kocabaşlar köyleri sınırlarında ilk altın madeni üretimi başladı. Buradaki işletme halen faaliyetlerine devam ediyor.
Çanakkale’nin Kirazlı Köyü’ndeki ikinci altın madeni işletmesiyse Türkiye’nin gündemine bir anda bomba gibi düştü. Çünkü maden için Balaban Tepesi’nde ağaç kesimi başladı. Tarım ve Orman Bakanlığı’na göre 13 bin 400, TEMA Vakfı’na göreyse 195 bin ağaç kesildi.
"Proje şimdilik rafa kalktı"
Daha önce de Kaz Dağları’nda altın madeni için ağaçlar kesildi ancak bu kez durum farklıydı. Çünkü Kirazlı’daki altın madeni sahası Çanakkale’nin tek içme suyu havzası olan Atikhisar Barajı’na çok yakındı. İşletme aşamasında kullanılacak siyanür gibi tehlikeli maddelerin barajdaki suyu kirletmesinden endişe duyuldu.
Temmuz ayının sonunda sosyal medyadan binlerce ağacın kesildiğini gösteren fotoğraf bir anda yüzlerce kişinin Kaz Dağları’na giderek eylem yapmasına neden oldu. Kirazlı’daki maden sahasının yakınlarında çadırlar kuruldu, 'Su ve Vicdan Nöbeti' başladı.
Haftalar süren eylemler kısmen de olsa bir sonuç getirdi. Kanadalı şirket Alamos Gold, inşaat ruhsatları yenilenmediği için bölgedeki faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı. Kaz Dağları’ndaki altın madeni projesi 'şimdilik' rafa kalkmış oldu.
Ilısu Barajı su toplamaya başladı
Batman’ın Hasankeyf ilçesine yapılmak istenen Ilısu Barajı, yarım asırdan daha fazla süredir ülke gündeminde. Tarihi 12 bin yıl öncesine kadar uzandığı belirtilen ve bir açıkhava müzesini andıran Hasankeyf’i sular altında bırakacak baraj, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) son ve büyük bir halkası.
Devlet, yıllardır barajı yapmak, bölge sakinleri ve sivil toplum örgütleri de yaptırmamak için uğraşıyor. Açılan onlarca davaya, yapılan yüzlerce protesto gösterisine karşın, baraj inşaatı tamamlandı. Tarihi eserler taşındı.
İlçede yaşayanlar 'Yeni Yerleşim Yeri'ne taşındı. Hasankeyf Çarşısı’nda son kalan dükkânlar yıkıldı. Ve Ilısu Barajı’nın kapakları yıllarca süren mücadelenin ardından Eylül 2019’da kapandı. İlçeden 90 kilometre uzaktaki Ilısu Barajı’nın gövdesinde su birikmeye başladı. Yağışların miktarına göre 2020 içinde Hasankeyf’in tamamen sular altında kalması bekleniyor.
Define uğruna bir göl yok oldu
2019’un son aylarında en çok konuşulan ekolojik olaylardan biri de Gümüşhane’nin Taşköprü Yaylası’ndaki Dipsiz Göl’ün kurutulmasıydı. Define aramak için yasal izin başvurusunda bulunan kişilere gerekli izinler verildi.
Göl suyu yetkililerin gözetiminde boşaltıldı. Kazı yapıldı. Ancak define bulunamadı. Dipsiz Göl ise susuz kaldı.
Olayın gündeme gelmesinin ardından bir anda ülkenin gündemi Dipsiz Göl’e çevrildi.
Definecilere yasal izin verenler görevden alındı. Göl eski haline getirilmeye çalışıldı. Ancak kaynağı ve akarı olmayan, binlerce yılda oluşan gölün eski haline gelmesi uzmanlara göre pek de mümkün değil.
Bırak ıssız kalsın
İlk kez 2011’de gündeme gelen Yassıada’nın Demokrasi ve Özgürlükler Adası yapılması projesi 2019’da tamamlandı.
Eski hali ile kıyaslandığında 'beton adası' yakıştırmaları yapılan Yassıada’daki çalışmaları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Mayıs 2019’da inceledi. Açılışın 2019 sonunda yapılacağını belirtti. Ancak yıl sonu gelmesine rağmen halen resmi bir açılış yapılmadı.
Yassıada gibi Sivriada’nın da yapılaşmaya açılması ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2017’de proje hazırladı. Planlara göre, Sivriada’ya otel, kongre merkezi, kafe, seyir terası gibi alanların yapılması planlanmıştı.
2019’da adaya konteynırlar kuruldu ve ilk inşaat çalışmaları başladı. Projeye karşı dava açıldı. İstanbul 2. İdare Mahkemesi iptal kararı verdi. Şehir Plancıları Odası’nın açtığı davaya verilen iptal kararının ardından adadaki konteynırların taşınması ve inşaatların bir an önce durdurulması bekleniyor. Ancak şu ana kadar böyle bir durum gerçekleşmedi.
Türkiye’nin Maldivleri millet bahçesi olma yolunda
Burdur'un Yeşilova ilçesinde bulunan ve Türkiye’nin Maldivleri olarak anılan Salda Gölü, millet bahçesi yapılmak isteniyor.
Turkuvaz renkli suyu, beyaz kumsallarıyla son yıllarda dikkatleri üzerine çeken göl, 1989’da 1. derece doğal sit alanı ilan edildi. Sonradan alanın statüsü 1992’de 2. derece sit alanına düşürüldü.
15 Mart 2019 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre Salda Gölü’ne millet bahçesi yapılacak. Bu nedenle imar planları hazırlandı.
Gölün çevresine otopark, festival alanı, tuvalet, mescit, kafeterya gibi yapıların inşa edilmesi planlandı. Projenin iptali için dava açılsa da mahkeme davayı reddetti.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum son yaptığı açıklamada, koruma bölgesi ilan edilen Salda Gölü çevresine yapılması planlanan millet bahçesinin doğal güzelliklere olumsuz bir etki yaratmayacağını, projenin, tamamen gölün kıyısını, bölgesini koruma ve kullanma projesi olduğunu vurguladı. Kurum, yapılacak yapılarda beton ve çimento kullanılmayacağını ve 400-500 kadar kıyı bölümüne hiç bir şekilde dokunulmayacağını söyledi.
Sivil toplum örgütleri Salda Gölü’nde herhangi bir yapılaşmanın olmaması konusundaki direnişlerini sürdürüyor. Birçok imza kampanyası düzenlendi. Ancak şu ana kadar hükümet herhangi bir geri adım atmadı.
Termik santraller şimdilik zehir salmayacak
2019’da yaşanan en büyük tartışmalardan biri de termik santrallerdi. Türkiye’de halen faaliyetlerini sürdüren yaklaşık 40 termik santral bulunuyor. Bunların 15’inde baca filtresi yok. Üç yıl önce çıkarılan mevzuata göre tüm santrallere filtre takma zorunluluğu getirildi. Ancak uyum konusunda 1 Ocak 2020’ye kadar ek süre tanındı.
Torba Yasa olarak adlandırılan ve meclise sunulan yeni yasa tasarısı, bu 15 santrale 2.5 yıl daha ek süre tanıyordu. Tasarı meclisten geçti. Ancak yasa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vetosu ile karşılaştı. Mecliste yasa için oy veren AKP milletvekilleri dahi bu duruma sevindiğini açıkladı. Erdoğan, sermaye ile halk iradesi arasında kaldıklarını, gerekirse yeniden ihale açılacağını açıkladı. Yasaya göre, çevreyi kirleten 15 termik santral 31 Aralık’tan sonra ya filtre takacak ya da faaliyetlerine son verecek.
Cumhurbaşkanı’nın bu vetosu özellikle ekolojik yaşam savunucuları başta olmak üzere birçok çevreciyi sevindirdi. Ancak hükümet 2019’un son günlerinde termik santrallerle alakalı bu kez yeni farklı bir düzenleme yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı yönetmelikte, atıkları çevre mevzuatına uymadığı için kapanması gereken çok sayıda termik santralin yeni yılda çalışmaya devam edebileceğini belirtiliyor. Yeni düzenleme ile kapısına kilit vurulması gereken çok sayıda termik santral böylece kapanmaktan kurtulmuş oldu.
Çılgın Proje tartışmaları yeniden başladı
İlk kez 2011’de gündeme gelen ‘çılgın proje’ Kanal İstanbul’la ilgili 2019’un sonlarında yeni bir gelişme oldu. Önce Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Kanal İstanbul projesinin ÇED raporunun hazır olduğunu açıkladı. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da önümüzdeki haftalarda ihaleye çıkılacağını duyurdu. Üst üste yapılan bu açıklamalar projenin yeniden tartışılmasına neden oldu.
Marmara Denizi’nde Küçükçekmece’den başlayan proje, yaklaşık 45 kilometre sonra Karadeniz’de son buluyor. Uzmanların Kanal İstanbul’a yönelik eleştirileri, kentin içme suyu havzalarının zarar göreceği, kuzeyindeki ormanların, tarım alanlarının, meralarının yok olacağı, Karadeniz’e yapılacak deniz dolduğunun deniz ekosistemine zarar vereceği, balıkçılık ve tarımla uğraşan insanların göç edeceği ve projenin fay hattı üzerinde olduğu gibi noktalarda birleşiyor.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ise yaptığı bir açıklamada, projenin herhangi bir fay hattı üzerinden geçmeyeceğini belirtti.
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu projenin yapılamayacağını söyledi. Erdoğan ise her şeye rağmen yapılacağını açıkladı.
Yapımının milyarlarca dolar tutacağı ve birçok uzmanın ekolojik dengeyi bozacağını ileri sürdüğü Kanal İstanbul projesinin daha çok tartışılacağı aşikâr.
Kaynak:Deutsche Welle Türkçe