Gökçer Tahincioğlu’nun T24’teki yazısı şöyle:
Şiddet gören yüzlerce kadına umut olan, öldürülen yüzlerce kadının ailesine hukuki destek veren ve katillerinin hesap vermesi için gece gündüz mücadele eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin kapatılması için dava açıldığını hep birlikte dün öğrendik.
BBC’nin belgesellerine konu olan, bir başka ülkede tüm yöneticilerine ödüller verilecek derneğin hangi gerekçeyle kapatıldığı merak konusu oldu elbette. Öyle ya bu kadar mühim işler gören bir derneğin kapatılması için çok önemli bir usulsüzlüğün tespit edilmesi, uyuşturucu, insan ticareti gibi büyük bir eylemin saptanması beklenir.
Ancak dava dosyası tam Türkiye’ye özgü… Bütün süreç, yazım yanlışlarına, ardı ardına sıralanan ifadelere bakıldığında, ciddiye bile alınmaması gereken bir suç duyurusu üzerine, 2016’da başlamış. Aşırı hassas bir vatandaş, dizilerden, filmlerden, açıklamalardan öğrendiği kavramları ardı ardına sıralayarak, şimdi CİMER bünyesine katılan BİMER’e suç duyurusunda bulunmuş.
Düzeltilmemiş haliyle, ihbarda şunlar sıralanmış:
“Sayın cumhurbaşkanımıza ihbardır. Hükümetimizi ve devletimizi sözde kadın haklarının arttırılması ve sözde kadına yönelik şiddetin durdurulması adı altında imzalattırdıkları, uluslararası terör anlaşmaları ile baskı altına alarak çepeçevre sarmalayan ve kımıldayamaz hale getiren, dış destekli ve kötü niyetleri açıkça belli, devletimizi, aile hayatımızı yok etme projesinin mihmandarlığını üstlenen, iplerini kimlerin tuttuğu açıkça belli olan LGBT, travesti ve lezbiyen dernekleri de dahil toplam 256 feminist, ateist, showenist, sözde dinci terörist çeteler… Ülkemizde yaptırdıkları uydurma gündemlerle devletimizi ve toplumsal hayatımızı üst akıl ve uzantılarıyla birlikte yaptırdıkları kanunlarla aile katliamı yapan, sadece kadın ve erkek cinayetlerini, boşanma, fuhuş ve zinayı arttırmaya ve aile hayatımızı yok etmeye, çocuklarımızın geleceğini çalmaya yönelik kurgulanmış terörist çeteler.
“Teröristlerin, terör faaliyetlerine katıldıkları ve devletimizi, milletimizi yok etmeye yönelik faaliyetlerinden ötürü tutuklanan terörist kadın vekillerin sırf kadın olmalarını öne çıkararak seçilmiş diye sözde avukatlığını yapan bu terörist kadın derneklerinin ve platlarının, başta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olmak üzere tamamının OHAL kapsamında derhal inceleme altına alınarak kapatılmasını… Plat… yaptığı paylaşımlarda yargı organları tarafından tutuklanan milletvekillerini savunmuştur. Sayın cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz hakkında hakaret içeren söylemleri vardır…”
Organize suç örgütü lideriSedat Peker’in ortalığı birbirine katması gereken ihbarlarına, yolsuzluklar, usulsüzlüklerle ilgili haberlere kayıtsız kalan devlet ve yargı hemen harekete geçmiş bunun üzerine. Önce iddianın sahibine, suç duyurusunun işleme alındığı bildirilmiş, ardından ihbar dilekçesi İstanbul Valiliği’ne gönderilmiş.
Süreç, bütün bunların ardından şöyle gelişmiş:
- Dosyaya göre, İstanbul Valiliği İl Dernekleri Müdürlüğü, 29 Mart 2018’de İstanbul Başsavcılığı’na başvurarak, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kapatılmasını istedi.
- Savcılık, 2 Mayıs 2018’de verdiği yanıtta, “Suç duyurusu yazısı ile derneğin feshi talep edilmişse de yazı içeriğinde ‘derneğin amacı dışında faaliyet gösterdiği, dernek amacının kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiğine dair kanaat’ oluşturan somut olay ve olguların neler olduğu tam olarak anlaşılamadığından…’ denildi. Somut olay ve olgulara dayalı olarak gönderilmesi ricasıyla yazınız iade edilmiştir” ifadelerini kullandı.
- Valilik, bu kez savcılığa, “adı geçen dernek ve yöneticilerinin terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığı hususunda gerekli incelemenin yapılması için konu İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne iletilmiş olup gelecek cevaba göre bilgi verileceği hususu” şeklinde yazı gönderdi.
- Savcılık 6 Ocak 2021’de, 14 Mart 2019’da bu yazının gönderilmesine rağmen, herhangi bir bilginin kendilerine iletilmediğini valiliğe anımsattı.
- Savcılık, 10 Haziran 2021’de bir yazı daha göndererek, yeniden bilgi gönderilmesini talep etti. Nedense dosyayı kapatmak yerine ısrarla belge ve bilgi istedi.
- Bu yanıt 9 Ağustos 2021’de verildi. Gönderilen yazıda derneğin avukatları ve yönetim kurulu üyelerinin kayıtlarının araştırıldığı belirtildi. Avukat hakkında bilgiye ulaşılamadığı ifade edildi ancak yönetim kurulu üyesi kadınların çeşitli eylemlerde gözaltına alınmaları ve buna ilişkin açılan dava ve soruşturmalar sıralandı.
- Emniyet yazısında, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet suçundan açılan ve henüz karara bağlanmamış davaların yanına, ilgisiz, davanın da konusu olmayan çeşitli örgütlerin isimleri sıralandı, yürüyüşlerin bu örgütler için yapıldığı gibi davalarla ilgisiz notlar konuldu.
- Emniyetin yazısında, “derneklerin organları olarak hareket eden kişilerin fiillerinden sorumlu olduğu, dernek yönetim organlarının asıl amacının dernek faaliyeti olmadığı, dernek amacının kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiği kanaati oluşmuştur” denildi.
İstanbul Başsavcılığı, bunun üzerine harekete geçti. 2 Aralık 2021’de suç duyurularında yer alan ifadeleri ve emniyetten gelen bilgi notundaki “kanaati” bire bir tekrar eden savcılık, derneğin feshi için davaname hazırladı.
Davanamede, HDP’li kadın vekillerin tutuklanmalarıyla ilgili açıklamalar yapıldığı belirtildi. Aynı zamanda OHAL KHK’sı ile kapatılan Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nin bir yöneticisinin de dernekte çalıştığı belirtildi. Bunlar suçmuş, suç oluşturuyormuş gibi davranıldı.
Emniyetin yazısındaki fişlemeler tekrar edilmedi ancak bu dava ve soruşturmalara atıf yapıldı.
İki sayfadan ibaret davanamede, derneğin yüzlerce kadınla ilgili çalışmaları göz ardı edilerek, sosyal medyadan yaptığı birkaç paylaşıma atıfta bulunularak, “dernek amacının kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiği” iddia edildi ve bu nedenle derneğin feshi talep edildi.
Hepsi bu kadar. Yıllardır verilen emeklerin Türkiye’deki karşılığı bu. Hayatını ihbarcılıkça sürdüren birkaç garip insanın suç duyurusu, kadınlarla ilgili yapılan yürüyüşlerdeki haksız gözaltı ve müdahaleler sonucu açılan davalar, birkaç sosyal medya paylaşımı.
Bütün bunları yapanlar, kalkıp da sonradan devletin şiddet gören kadınların yanında olduğuna yönelik açıklamalarda bulunuyor. Öldürülen kadınların ardından yakınlarını arıyor. Ama nedense aynı kişiler, gerçekten kadınların yanında duranların, onlar için mücadele edenlerin de yok olmasını istiyor.