Geçen hafta yaşanan büyük hengâmeden kalan izlenim şu olsa gerek: Meral Akşener’in Masa’dan ayrılıp geri dönüşü arasında kalan bir iki gün içerisinde Türkiye siyasetinde bir şeyler hızla ve aksi istikametlerde değişti. Olup bitene bakınca şu hissiyata kapılmamak mümkün değil gerçekten: İktidar yolundaki muhalefet bu bir iki gün içerisinde, önce iktidardan uzaklaştı, ardından da iktidara öncesinden de çok yaklaştı. “Öldürmeyen kriz güçlendirir” denerek özetlenen bu hengâme, muhalefeti önce iktidar yolundan yüz geri etmiş, sonrasında da aynı yolun daha ileri bir noktasına taşımış görünüyor.
Bu hengâmenin bir şeyleri değiştirdiğine şüphem yok. Ancak, her nedense, ilk izlenimde değişti denilenlerin aslında çok da değişmediğini, muhtemelen aynı kaldığı varsayıldığı ya da zamanı değil dendiği için üzerine çok konuşulmayan başka bazı şeylerinse değiştiğini düşünüyorum. Kısaca söyleyecek olursam, muhalefetin iktidar yolundaki konumunun bütün bu hengâmeye rağmen aslında çok değişmediğini, ne ters ne de düz istikamette büyük mesafeler alınmadığını, muhalefetin iktidara olan mesafesinin ne çok uzayıp ne de çok kısaldığını düşünüyorum. Beri yandan, muhalefetin seçim sonrası istikametininse köklü bir biçimde değiştiği, hiç değilse değişebileceği kanaatindeyim.
Dediklerimi açıklamadan önce Akşener Masa’dan niye ayrılıp, neden geri döndü sorusunu bir de ben cevaplamaya çalışayım.
Akşener’in iki açmazı
Pek çok yorumcunun da işaret ettiği üzere, Akşener’in Masa’dan ayrılması da ardından dönmesi de öyle aman aman bir sürpriz olmadı. Gidişat, şartlar İYİ Parti’nin Masa’dan ayrılmasını da dönmesini de anlaşılır ve makul kılıyor. Şundan: Türkiye siyasetinin mevcut ahvalinde Masa’da kalması da Masa’dan kopması da İYİ Parti’nin aleyhine. En azından alınabilecek seçmen desteği açısından. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye siyasetinde belirleyici seçimler haline geldiğinden ve içinde olduğu Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı da olağan şartlarda Kılıçdaroğlu olduğundan, cumhurbaşkanlığı seçimlerine Kılıçdaroğlu’yla girmek ve hele de Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanması, ama az ama çok aynı seçmen havuzundan beslenen CHP’yle İYİ Parti’den ilkini büyütüp ikincisini küçültecek, burası belli. Diğer bir deyişle, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin adayının CHP genel başkanı olması olağan ve hatta kaçınılmaz ve fakat bu olağan ya da kaçınılmaz durumun İYİ Parti’nin aleyhine sonuç üretmesi de kaçınılmaz. Öte yandan, İYİ Parti’nin uzun zamandır muhalefet cephesinde konuşlanmışlığı, haddizatında Millet İttifakı’nın iki esas oyuncusundan biri olması ve tabanının Erdoğan’a olan uzaklığı İYİ Parti için Masa’dan uzaklaşmayı da riskli kılıyor. İYİ Parti Masa’dan ayrılıp dolaylı yolla bile olsa Cumhur İttifakı lehine bir durum yaratacak olursa seçmeninin bir kısmını yine CHP’ye kaptırması çok muhtemel. Hülasa, gidişat İYİ Parti açısından Masa’da kalmayı da Masa’dan kalkmayı da riskli hale getirmişti ve bu İYİ Parti’nin ilk açmazıydı. Bu açmaz karşısında İYİ Parti önce ikinci ardından ilk riski almaya karar verdi. İkincisindense ilk riskin alınmasının da çok anlaşılır iki sebebi var. Bir: İkinci riskin daha yıkıcı olabileceğinin anlaşılması. İki: İmamoğlu ve Yavaş’ın resme dahil edilmesi formülünün ‘mucidi’ olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazanılmasına katkıda bulunan aktör rütbesini alıp ilk riskin yıkıcılığını azaltma imkânının bulunmuş olması.
Ancak, Akşener’i Masa’dan kalkıp geri dönmeye sevk eden ikinci bir açmaz daha var ve işin kötüsü Masa’dan kalkılıp geri dönülmesiyle bu ikinci açmaz ortadan kalkmış ya da ilkinde olduğu gibi hafiflemiş değil. İkinci açmaz şu: İYİ Parti seküler, milliyetçi ve ‘sağcı’ bir parti olarak büyüyüp, merkeze oturmayı ve 2023 sonrası Türkiye siyasetinin bu türden bir merkez etrafında şekillenmesini hedefliyor. Ne var ki, muhtemelen devletin Erdoğan’ın aşırılıklarından endişeli kısmını da teskin edeceği düşünülen bu teşebbüsün başarı şansı çok değil, çünkü yine gidişat başka bir şey gösteriyor. Gidişat, bugünkü rejimden, dışarıdan HDP’nin desteklediği CHP ve onun ‘demokrat/liberal’ müttefiklerinin seçim başarısıyla çıkılacağını gösteriyor. Bu da 2023 sonrasında siyasi merkezin İYİ Parti’nin tasavvur ettiğinden daha az ‘sağcı’ ya da daha demokrat bir yerde kurulması ihtimalini daha kuvvetli kılıyor.
Açmaz da burada ortaya çıkıyor. İYİ Parti’nin Masa’da kalması kendi tasavvurunun ötesine geçen bir demokrasi durumunun ortaya çıkmasına katkıda bulunması demek. Öte yandan, seçmen desteğini zayıflatacak olduğundan, Masa’dan ayrılmak da İYİ Parti’yi kendi tasavvurunu gerçekleştirmek yolunda daha zayıf bir aktöre dönüştürebilir. Bu durumda, Masa’ya dönmek ve seçimlerden olabildiğince kuvvetli çıkıp seçim sonrasında oluşacak yeni güç dağılımında kendi tasavvurunu gerçekleştirmeyi denemek İYİ Parti açısından daha makul görünüyor. İYİ Parti’yi Masa’dan kalkıp yeniden oturmaya sevk eden ikinci açmaz da buydu ve bugün itibarıyla ortadan kalkmış olmadığı gibi ilki kadar bile hafiflemiş değil.
Akşener Masa’dan niye kalktı, neden geri döndü sorusuna cevabım bu. Şimdi Akşener’in Masa’dan kalkıp dönmesiyle ne değişti, ne aynı kaldı ona geleyim.
Değişmeyenler
Başlarken dediğim üzere, ilk izlenimde değiştiği düşünülen şeyin çok da değişmediği kanaatindeyim. Değiştiği, hem de bir kez değil, en az iki kez ve ters istikamette değiştiği düşünülen, muhalefetin iktidara gelme ihtimali. Buna göre, HDP’nin dışarıdan destekleyeceği varsayılan muhalefet, Akşener ayrılmadan önce iktidara çok yakınken Akşener’in Masa’dan kalkmasıyla iktidardan uzaklaştı ve İmamoğlu & Yavaş formülüyle Masa’ya dönmesiyle de, iktidara öncekinden de çok yaklaştı. Muhalefetin bugün itibarıyla iktidara daha yakın olduğu tespitine esas olarak katılmakla beraber sözü edilen bu üç anda muhalefetin iktidara gelme şansının ne aman aman azaldığını ne de arttığını düşünüyorum. Açıklamaya çalışayım.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının Kılıçdaroğlu’ndan başkasının olamayacağı aşağı yukarı belli olduğunda manzara şuydu: Muhalefet cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanabilirdi, ama en az üç şey yolunda giderse. HDP’nin desteği alınır, eskiden AK Parti’ye oy vermiş bugünün kararsız muhafazakârları ikna olunur, aday olarak Yavaş ya da İmamoğlu’nu tercih eden İYİ Partililer yan çizmezse. Manzaranın bir kısmında bu belirsizlikler varken, diğer tarafındaysa bir eğilim vardı. “Erdoğan ve başında olduğu tek adam rejimi değişsin mi, devam mı etsin”, 2023 seçimlerinin ana sorusu haline gelmiş, seçmendeki az da olsa daha kuvvetli eğilim “Erdoğan gitsin” olmuştu. Seçim atmosferine bu eğilimle girileceği aşağı yukarı kesinleştiğinden sözünü ettiğim üç belirsizliğin zamanla Kılıçdaroğlu’nun kazanmasına yol açacak şekilde ortadan kalkması muhtemel görünüyordu. Diğer bir deyişle, Akşener Masa’dan ayrılmadan muhalefetin olağan adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma şansı vardı ve lakin kaybedebilirdi de. Zannımca, bu durum ne Akşener Masa’dan kalktığında kökten değişti ne de Masa’ya geri döndüğünde.
Akşener Masa’dan kalktığında durum kökten değişmedi, çünkü erbabının zaten bildiği bir durum iyice açığa çıktı: İYİ Parti seçmeni Erdoğan iktidarını devam ettirecek işlerin peşine düşmeye yatkın değil. Aksine, İYİ Parti seçmeni Akşener Masa’da olmasa da Erdoğan’ın karşısında Kılıçdaroğlu’na oy verebilecek göründü. Bu da şu demek: Parlamento seçimleri ayrı bahis ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmenin ana sorusu ve eğilimleri Akşener’in Masa’dan kalkmasına bağlı olarak değişmediğinden, Kılıçdaroğlu’yla seçimleri kazanma ihtimali de tümden ortadan kalkmadı.
Öte yandan, Akşener’in Masa’ya Yavaş & İmamoğlu formülüyle geri dönmesiyle Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanacağı da kesinleşmiş değil. Çünkü, seçim atmosferiyle beraber hızla azalması muhtemel olmakla beraber, sözünü ettiğim üç belirsizlik halen giderilmiş değil. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olabilmesi için halen HDP’nin desteğini alabilmesi, “Yavaş ya da İmamoğlu olsaydı” diyen İYİ Partililerin yan çizmemesi ve kararsız muhafazakârların ikna edilmesi gerekiyor. Gidişat, bu belirsizliklerden ilk ikisinin Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanmasına yol açacak şekilde ortadan kalkacağını göstermekle beraber, netice halen kesin değil.
Özetle, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma ihtimali aday olacağının belli olduğu, Akşener’in Masa’dan ayrıldığı ve Akşener’in Masa’ya döndüğü üç anda kökten farklılaşmadı, çünkü 2023 seçimlerinin ana sorusu (Erdoğan gitsin mi kalsın mı) değişmediği gibi, ikisi bilhassa Kılıçdaroğlu’nun adaylığı söz konusu olduğunda oluşan üç belirsizlik tümden ortadan kalkmadı. Akşener’in Yavaş & İmamoğlu formülüyle Masa’ya geri dönüşünün ve artık seçim atmosferine girilmiş olmasının Kılıçdaroğlu’nun seçilme şansını yükselttiği kesin. Lakin şu da: Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanması daha muhtemel, ama halen garanti değil.
Değişenler
Akşener’in Masa’dan kalkması ve geri dönmesi Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanma ihtimalini en azından kökten değiştirmedi, lakin muhalefetin seçim sonrası istikametinin değişebileceğini gösterdi. Yukarıda sözünü ettiğim üzere, Akşener’in Masa’dan ayrılmasının ve geri dönüşünün ardında İYİ Parti’nin iki açmazı var bu iki açmaz da giderilebilmiş değil. Belli ki, İYİ Parti yüzde 10 civarında seçmen desteğine sahip olmasına karşın, kendisini geleceğin hızla büyüyecek merkez partisi olarak görüyor ve Türkiye’de AK Parti sonrası yeni merkezin CHP’nin ve ‘demokrat-liberal’ müttefiklerinin HDP’nin de onaylayabileceği tasavvurları etrafında değil, kendi tasavvuru etrafında kurulması gerektiğine inanıyor. Bu tasavvurun CHP ve müttefiklerininkine kıyasla daha az sosyal ve daha az demokrat olduğunu söylemek mümkün. Keza, aynı tasavvurun AK Parti sonrasına geçişin daha kontrollü olmasını öngördüğünü söylemek de mümkün. Hülasa, 2023 sonrasına ilişkin İYİ Parti tasavvuru, merkezinde CHP’nin olduğu siyasi tasavvurdan farklı.
Akşener’in Masa’dan ayrılıp dönmesine bu farklılığı odağa alarak bakıldığında görünen şu: Erdoğan’ı gönderelim işinde, merkezinde CHP’nin olduğu Millet İttifakı’yla aynı yerde konumlanan İYİ Parti, seçim sonrası oluşacak yeni güç dağılımı içerisinde kendi tasavvurunun peşine düşmek için yeni ve daha kuvvetli imkânlar bulabilir ya da bu imkânları oluşturabilir. Kolayca tahmin edilebileceği üzere, muhtemel görünen Erdoğan yenilgisi gerçekleşirse, AK Parti ve MHP yeni sulara açılmak üzere ‘özgürleşebilir’. Bu da İYİ Parti açısından CHP ve müttefiklerininkine alternatif bir tasavvur geliştirmenin imkânının büyümesi demek olur.
Özetle, İYİ Parti’nin açmazlarıyla birlikte düşünüldüğünde, Akşener’in Masa’dan kalkıp geri dönüşü muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma şansından daha çok muhalefetin istikametini değiştirmişe benziyor. Daha doğrusu hep var olan bu ihtimal daha kuvvetlenmiş görünüyor. Akşener’in Masa’dan kalkıp geri dönmesi demokrasiye dönüş maceramızın umduğumuzdan daha zorlu olabileceğini gösteriyor.