CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün (24 Mayıs) partisinin Meclis grup toplantısında öyle bir heyecan yarattı ki, gece 22:00 için verdiği randevuda açıklayacak olduğu ‘gerçek’ten sonra muhalif saflarda iktidarın bir daha belini doğrultamayacağına dair büyük bir beklenti oluştu.
Nasıl oluşmasın? Kılıçdaroğlu, başta Erdoğan ve ailesi olmak üzere 150-200 kişilik bir grubun kaçış planını ifşa edeceğini söylüyordu.
“Sarı bürokratlara” sesleniyordu, onlar o 150-200 kişi arasında yoktu, onlar ülkede kalacak ve hesap vereceklerdi: “Şunu çok iyi bilmen gerekiyor suça bulaşmış bürokrat. Bu birkaç yüz kişilik kurtarma operasyonunda sen asla yoksun. O uçaklarda yeri ayrılanlar arasında da sen olmayacaksın. O uçağın kapısı sana hiç açık olmayacak.”
CHP genel başkanının “Akşam 10’da bir kaçış planının anatomisini ifşa edeceğim” sözlerinin ağırlığı ve çekiciliği, CHP’nin yayımladığı “kaçış planının anatomisi” başlıklı videoyla bir kat daha yükseltildi. Videoda, içinde “100-150 kişi”nin olduğu kolayca tahmin edilebilecek bir uçak fotoğrafı vardı; Kılıçdaroğlu’nun Meclis’teki sözlerine fonda esrarengiz bir müzik de eşlik ediyordu.
22:00’ye birkaç dakika kala Halk TV’nin KJ’sinde “Kılıçdaroğlu hangi isimleri açıklayacak” cümlesi belirdi. Haksız sayılmazdı Halk TV’ciler, onlar gibi birçok kişi de ‘liste’ bekliyordu.
… Ve beş dakikalık video geldi. Geldi ve anlaşıldı ki Kılıçdaroğlu’nun ‘kaçış planı’ dediği şey, kurucuları arasında Erdoğan’ın ailesinden ve yakın akrabalarından kişilerin de olduğu iki gençlik vakfından yine onların bulunduğu ABD’de kurulu başka bir vakfa gönderilen 60 milyon dolarlık transferlerdi.
Peki, bunun ‘kaçış planı’ olduğuna delalet eden şey neydi? Kılıçdaroğlu bu konuda hiçbir şey söylemedi, Bu açığı, videonun yayımlanmasından hemen sonra Halk TV’ye bağlanan CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan giderdi. Özcan, “Genel Başkanımızın sözlerine katkı mahiyetinde eklemek istiyorum” dedi, ekledi ve biz de anlamış olduk ki “kaçış planı” ABD’de vakıf kurmak fiilinden türetilen bir varsayımdan ibaretmiş.
Yurter Özcan, ABD yasalarının yabancı şirketlere tanımadığı bir hakkı vakıflara tanıdığını hatırlatarak başladı sözlerine… Şirketlerin, bağlı olduğu ülkeden insan getirtip ABD’de yaşamalarını sağlamaları çok zor iken vakıflar söz konusu olduğunda bu güçlüklerin hepsi buhar oluyordu. Vakıflar, iki kelime İngilizce bilmeyen, hiçbir vasfı bulunmayan kişileri bile kolaylıkla ABD’ye getirebiliyorlar, onların ABD’de yaşamalarını sağlayabiliyorlardı.
Varsayım işte buydu: “Vakıf kurdular, vakıf üzerinden ABD’ye yerleşmek kolay, demek ki ABD’ye kaçmaya hazırlanıyorlar…”
Kılıçdaroğlu’nun ‘kaçacaklar’ hamlesinin ‘doğruluğuna’ ve ‘yerindeliğine’ kanıt olarak bazı argümanlar öne sürüldü; bunların hepsi de birbirinden perişan argümanlar.
Bu argümanlardan en fazla öne çıkartılan üçünü hatırlayalım; bunlar bu sabah (25 Mayıs) Ayşenur Arslan’ın sunduğu Halk TV’deki Medya Mahallesi programında da önü sürüldü.
Ayşenur Arslan, konuğu, iktisatçı Mustafa Sönmez’e sordu: “Kılıçdaroğlu’nun açıklaması bazı muhalif çevrelerde de etkisiz ve zayıf bulundu. Sen ne diyorsun?”
Mustafa Sönmez hiç öyle düşünmediğini söyleyerek başladı sözlerine… Bir kere Kılıçdaroğlu bir kez daha “gündemi belirlemişti…” İkinci olarak, iktidar sözcüleri paniğe kapılmıştı, Kılıçdaroğlu’na cevap vermek için sıraya girmişlerdi… Ve en güzeli, üçüncü olarak Erdoğan çıkıp “Hayır kaçmayacağım” dememişti, diyememişti.
Ne yazık ki bu üç argüman da geçerli değil.
Birincisi: Gündemde kendinden söz ettirmek başlı başına bir marifet değil; marifet, kendi lehine etki yaratarak gündemi belirlemekte.
İkincisi: İktidar sözcüleri panikledikleri için birbirlerini ezerek söz almıyor değiller, Kılıçdaroğlu’nun attığı pası en iyi biçimde gole çevirerek puan toplamak istiyorlar.
Üçüncüsü: Bu argümana söyleyecek sözüm yok.
Kılıçdaroğlu kendine yazık ediyor. Güvenilirliğini sakinliğinden ve ikna yeteneğinden alıyordu. Böyle hamleler, artık bu akılları kim veriyorsa ona, güvenilirliğini fena halde zedeliyor.