Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, tasarlanmış olduğu apaçık iki ‘sivri’ mesajı aynı güne sığdırdı.
Mesajlardan biri Türkiye’deki mülteci sorununa, öbürü de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde değişiklik yapılabileceğine dairdi.
Mülteciler: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet Vakfı’nın “Uluslararası İyilik Ödülleri” töreninde yaptığı konuşmada “Türkiye tüm mazlumlara, mağdurlara, gariplere kapısını ve gönlünü açık tutacak. Dün Irak, Suriye, Afganistan’dan gelmişlerdi, bugün Ukrayna’dan geliyorlar, yarın nereden geleceklerini bilemeyiz. Ama bu ülke daima mazlumların sığınağı olmaya devam edecektir, bundan hiç endişeniz olmasın” dedikten sonra sözü muhalefetin “mültecileri göndereceğiz” vaadine getirdi ve cümlesini şöyle bağladı: “5 milyon mülteciyi, eğer iktidar olurlarsa göndereceklermiş. Biz göndermeyeceğiz. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Erdoğan, mülteciler konusunda daha önce de benzer şeyler söylemişti, fakat o da zaman zaman bunun geçici bir durum olduğunu, şartlar olgunlaştığında bu insanların kendi yurtlarına gideceklerini dile getiriyordu. “Hep burada kalacaklar” anlamında bir “göndermeyeceğiz”i ondan ilk kez duyuyoruz…
Erdoğan’ın çıkışı bu yönüyle ‘yeni’ ve şaşırtıcı oldu. Fakat asıl yeni ve şaşırtıcı çıkış Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne dair sözleriyle geldi. Erdoğan, bugüne kadar üzerinde en küçük bir tartışmaya bile girmeyi reddettiği cari sistem konusunda dün ilk kez hayli radikal laflar etti:
“Yeni yönetim sistemimizin 2018’den 2023’e kadarki ilk dönem uygulaması daha sonraki iyileştirmelere veri sağlayacak, rehberlik edecektir. Dünyanın hiçbir yerinde Anayasalar da yasalar da yönetim sistemleri de durağan değildir. Değişen şartlara göre sürekli geliştirilen dinamik süreçlerdir. Şu tarihi dönemin sonuçlarını da göz önünde bulundurarak 2023 seçimleri sonrası milletimizle birlikte bu muhasebeyi yaparak daha mükemmele hep birlikte yol yürümeyi sürdüreceğiz.”
‘İç’te müşterisi az olabilir ama…
Erdoğan’ın her iki çıkışı da ‘iç’e yönelik olarak yapılmış görünüyor fakat asıl hedefin ‘dış’ (Batı) olması ihtimali çok yüksek.
Düşünürsek, gerek mülteciler gerekse de sistem konusunda dile getirdiği bakış açısı oya tahvil edilebilir görünmüyor. Hatta mülteciler meselesi riskli bile sayılabilir. Özellikle sınır illerinde Suriyeli mültecilerin AK Parti’nin tabanında da rahatsızlıklar yarattığı biliniyor. İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun AK Parti’nin kalesi Fatih’te Binali Yıldırım’dan daha fazla oy alması da Fatih’teki yaygın mülteci varlığına dayandırılmıştı. Gerçi muhalefetin “davullu-zurnalı törenlerle göndereceğiz” vaadi pratikte “taşlı-sopalı” göndermeye (Bolu) bağlanıyor ve bu ırkçı çıkışlar AK Parti tabanında tepkiyle karşılanıyor ama bu, aynı AK Partililerin mültecilerin ülkelerine dönmesinin daha iyi olacağını düşünmedikleri anlamına gelmiyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne dair ‘reformist’ sözlere gelince… Onların da muhalefeti ve muhalefet tabanını ‘yumuşatacağı’ pek düşünülemez. Bu çıkış oralarda “Erdoğan, ‘seçin beni 2023’te, ben de size reform yapayım’ diyor, buna inanacak kadar saf mı sanıyor bizi” diye karşılanacaktır.
Evet, içeride bu sözlere müşteri bulmak o kadar kolay değil, yani ‘iç’te işe yaramayacak çıkışlar bunlar. Fakat başta birincisi olmak üzere ‘dış’ın (Batı’nın) bunlardan pek memnun kalacağı aşikâr.
Batı böylece Ukrayna’daki savaşın yol açtığı yeni göç dalgasının tetiklediği “Türkiye ya tam böyle bir dönemde Suriyeli kartını çekerse” tedirginliğini üzerinden atabilecek.
Yine, Erdoğan sistem konusundaki sözleriyle, Türkiye’nin artan coğrafi önemi nedeniyle Türkiye’nin demokrasi sorunlarını mesele etmeme ayıbının bir bölümünü seyreltebilecek bir malzeme vermiş oluyor Batılılara. Batı şimdi “Hayır, öyle değil, bizim politikamız Erdoğan’ın otoriter yöntemlerini geriletecek bir rol oynuyor; işte gördünüz, Erdoğan ilk kez mevcut otoriter sistemde reform yapacağını söylüyor” diyebilir.
Özetle: Erdoğan’ın, bir güne sığdırdığı iki önemli çıkışın asıl muhatabı Batı olabilir. Ya da: Bunlar, Erdoğan’ın Batı’ya yaklaşma politikasının yeni adımlarını simgeliyor olabilir.