Geçenlerde bir arkadaşım, ‘yandaş’ televizyon kanalları ile gazeteleri hakkında ilginç bir tespitte bulundu. Arkadaşıma göre, bu televizyon ve gazeteler sadece ‘yandaş’ oldukları için etkisiz değildi; çok tembel oldukları için de, hiçbir pırıltılı ürün çıkartamadıkları için de etkisizdi.
İlk duyduğumda, “e, propaganda gazeteciliğinden nasıl pırıltılı ürün çıkabilir ki” diye itiraz edecek oldum, fakat sonra epeyce iskonto yaptım bu tespitimden… Çünkü düşününce, hitap ettikleri okur kitlesinin ilgisini çekebilecek hiçbir şey yapmadıklarını, yazdıkları metinlerin okunabilir olması için hiç gayret göstermediklerini bir daha gördüm. Oysa ‘yandaş’ da olsalar, biraz özenle yaptıkları işleri kendileri de beğenebilirler ve bu da onlara iyi gelebilirdi. Fakat artık bu kadarı dahi olmuyor ve akıtılan milyarlarca lira kalitesizlik ve etkisizlikten başka bir şey üretemiyor.
Eski Doğu Bloku ülkelerinde ordunun futbol takımları vardı; o takımlarda işler kötü gitmeye başlayıp da gidişin önü alınamayınca generaller uygun kanallarla öbür takımlar üzerinde baskı kurar, bu baskılar bazen “madem bizim takım dökülüyor, sizi de oynatmayız”a kadar varırdı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) “kaşının üstünde gözün var” gerekçeli cezalarından sonra şimdi de İletişim Başkanlığı internet üzerinden bağımsız yayıncılık yapmaya çalışan yayın organlarını hedef almaya başladı.
Aslında İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un bu yöndeki ilk hamlesi, SETA vakfı üzerindeki denetiminin sürdüğü dönemde hazırlattığı “yabancı medya kuruluşlarında çalışan gazeteciler” çalışmasıydı. (“Hazırlattığı” kelimesini fazla yorumlu bulabilirsiniz ama bulmayın… Onu izleyen hadiseler bu “yorum”u yapma hakkını veriyor bize.)
Evet, onu, ardı arkası kesilmeyen “internet medyasındaki yerli-millî olmayan yayınları nasıl zapt-ü rapt altına alırız” hamleleri izledi; somut sonuçlarını görmedik henüz, ama belli ki birileri harıl harıl çalışıyor bu konuyu.
Geçtiğimiz ay (29 Haziran 2021) Serbestiyet’te yer alan bir haber:
“Altun’a göre mevcut internet haberciliği bir ‘güvenlik sorunu’ ve düzenleme şart! / Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, internet medyasında yeni hukuki düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söyledi: ‘Yalan habere dayanan bu kara düzen toplumsal huzurumuzu açıkça tehdit ettiği gibi bir ulusal güvenlik sorunu olarak görülmelidir…’ Altun’un Türkiye’deki yabancı basını hedef aldığı sözleri, SETA’nın hazırladığı ‘Gazetecileri fişleme raporu’nu akla getirdi.”
“Beşinci kol faaliyetlerine izin yok…”
“Bir ulusal güvenlik sorunu” olan internet medyasının çanına ot tıkayacak hazırlıklar bir yandan sürdürülürken, ele yeni bir fırsat daha geçti. Daha doğrusu, apaçık bir bilgiye ilk defe duyuyormuş muamelesi yapıldı ve yurt dışından aldıkları kaynaklarla yayıncılık yaptıkları bu haber sayesinde ‘öğrenilen’ sitelerin de çanına ot tıkama hazırlıklarına başlanacağı duyuruldu:
“Kimsenin şüphesi olmasın ki, ne basın özgürlüğü ne de bir başka bahaneyle demokrasimizi kimsenin masasına meze yaptırmayız. Yeni kisveler altında beşinci kol faaliyetlerine müsaade etmeyiz.”
Bir gün sonra RTÜK de girdi devreye:
“Yabancı kurum ve kuruluşların fonlarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren medyanın olası milli güvenlik sorunlarına yol açabileceği gerçeğiyle hareket ederek Üst Kurul olarak gerekli tüm düzenleme ve denetleme faaliyetlerini titizlikle ele almaktayız. Yerli ve milli medyamız yalnız ve sahipsiz değildir. Ülkemiz kendi milli yayın kuruluşlarının her zaman yanındadır.”
Beşinci kol… Ulusal tehdit… Güvenlik sorunu… Kamu düzeni… Beka sorunu… Yerli medya… Milli medya…
Eh, “bizim takım dökülüyor, kusura bakmayın, bu durumda sizi de oynatmamaktan başka çaremiz yok” denemeyince akla bunlar geliyor işte.
Pek tatsız bir pozisyon.