Ana SayfaSeçim 2023Mesut Yeğen: Doğru taktiklerle ikinci tur kazanılabilir

Mesut Yeğen: Doğru taktiklerle ikinci tur kazanılabilir

Yeğen: “Çok zor ama cumhurbaşkanı seçimleri halen kazanılabilir. Ancak kazanmak için çok sayıda şeyin doğru yapılması gerekiyor. Öncelikle ikinci turda muhalefetin kampanyasının seçimlerin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında bir seçim olduğu fikrini vermekten uzaklaşması lazım. Burada avantajlı olan Erdoğan. Kampanyayı iki Türkiye fikri üzerine kurmanın, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun iki ayrı Türkiye’yi temsil ettiklerini anlatan bir kampanyanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Ancak bunu da “Bir tarafta nobranlık diğer tarafta sevgi var” şeklinde değil, “İlk tarafta enflasyon, depremde bile işlemeyen bürokrasi, liyakatsiz yöneticiler, dünyadan uzaklaşma; diğer taraftaysa rasyonel ve ehliyetli bir ekonomi yönetimi ve etkin ve ehliyetli idare var” şeklinde sunmak gerekir”

Evrensel Gazetesi’nden Şerif Karataş’a konuşan Siyaset Bilimci Prof. Dr. Mesut Yeğen’in röportajındaki mesajları şöyle:

seçimin ikinci turunda Kılıçdaroğlu’nun kazanmasının imkansız olmadığına işaret ederek, doğru taktiklerle bunun başarılabileceğine vurgu yaptı. Seçimin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında bir seçim olmadığına dikkat çekilmesi gerektiğini belirten Yeğen, “Kampanyayı iki Türkiye fikri üzerine kurmanın, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun iki ayrı Türkiye’yi temsil ettiklerini anlatan bir kampanyanın daha doğru olacağını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu. Yeğen’in sorularımıza yanıtları şöyle:

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk turunu Kılıçdaroğlu’nun 4 puan önünde tamamlaması seçimlerin tamamlandığı, Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanamayacağı anlamına mı geliyor?

Erdoğan’ın önemli bir avantaj yakaladığı ortada. Ancak kazanamadığı da öyle. Dolayısıyla çok zor ama cumhurbaşkanı seçimleri halen kazanılabilir. Ancak kazanmak için çok sayıda şeyin doğru yapılması gerekiyor. Bana göre doğru olanlar şunlar:

Öncelikle ikinci turda muhalefetin kampanyasının seçimlerin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında bir seçim olduğu fikrini vermekten uzaklaşması lazım. Burada avantajlı olan Erdoğan. Kampanyayı iki Türkiye fikri üzerine kurmanın, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun iki ayrı Türkiye’yi temsil ettiklerini anlatan bir kampanyanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Ancak bunu da “Bir tarafta nobranlık diğer tarafta sevgi var” şeklinde değil, “İlk tarafta enflasyon, depremde bile işlemeyen bürokrasi, liyakatsiz yöneticiler, dünyadan uzaklaşma; diğer taraftaysa rasyonel ve ehliyetli bir ekonomi yönetimi ve etkin ve ehliyetli idare var” şeklinde sunmak gerekir.

İkincisi, seçmeni ilk turda yapıldığı gibi bir mesaj ve vaat bombardımanına tutmaktan vazgeçmek gerektiğini düşünüyorum. Çarşı-pazar fiyatlarını düşürmek, ehliyetli yönetim, adil bir hükümet, güçlü sosyal yardımlar, kucaklaşma gibi birkaç ana vaat üzerine bina edilen bir kampanyayı tercih etmek daha doğru olur ikinci tur kampanyasında.

Üçüncüsü, Kılıçdaroğlu’nun bakanlar ve üst düzey bürokratlar kadrosunu açıklayarak mevcuttakinden daha iyi ve daha ehliyetli bir yönetim oluşturacağını göstermesi işe yarayabilir.

Dördüncüsü, bütün kampanyayı ilk turda Oğan’a oy vermişleri ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy vermeye çağırmak üzerine bina etmekten uzak durmak gerekir. Oğan’a oy vermişleri Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna etmek önemli. Ancak, burada her ne yapılırsa yapılsın bir miktar Oğan seçmeninin Erdoğan’ı destekleyeceği, bir miktarının da sandığa gitmeyeceği kesin. Bu itibarla, Oğan’a oy vermişleri Kılıçdaroğlu’na ikna etmeye çalışmaktan vazgeçmeden ilk turda alarm durumuna geçip Erdoğan’a oy vermiş gönülsüz Erdoğan seçmenlerini Erdoğan’dan ise Kılıçdaroğlu seçeneğine çağırmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Son olarak, Kılıçdaroğlu seçmeninin bu iş bitti duygusuyla ikinci turda sandıktan uzak durma eğiliminden uzaklaştırılması gerekiyor. Şunu unutmamak lazım: Kılıçdaroğlu seçmeni bu iş bitti, kaybetti duygusundayken, Erdoğan seçmeninin bir kısmı da bu iş bitti, kazandık duygusunda. Dolayısıyla, Erdoğan da ilk turda ulaştığı oy sayısına ulaşamayabilir. Bu itibarla, zor ama ilk turda Kılıçdaroğlu’na oy vermişlerin hepsini yeniden sandığa götürecek bir hevesin yaratılması gerekiyor. Burada hepimize görev düşüyor.

“UZAKLAŞANLAR İÇİN CUMHUR İTTİFAKI İÇERİSİNDE KALMANIN ADRESİNİ YARATTILAR”

Cumhur İttifakında yer alan AKP’nin oy oranı düşerken, ittifakta yer alan Yeniden Refah Partisinin aldığı oy dikkat çekti. Özellikle Sinan Ateş cinayeti sonrasında seçim anketleri MHP’yi yüzde 7 bandında hatta daha düşük gösteriyordu. Bu sonuçlara göre, MHP’nin ittifak içinde eridiğine dair yapılan eleştirilerin aksine yükseliş yaşandı. Neden böyle oldu? Elini güçlendirmiş bir MHP’nin AKP üzerindeki etkisi nasıl olur? Millet İttifakında yer alan İYİ Parti bu durumdan etkilenir mi?

İki şey var: İlkin, belli ki MHP seçmeninin bir kısmı anket yanıtlamayı kabul etmiyor. Kamuoyu yoklamalarının bundan böyle bunu bir şekilde hesaba katmaları gerekiyor. İkincisi, yine belli ki MHP kurmayları partililerini iyi tanıyor. AK Parti şemsiyesi altında seçime girmek fikrinin MHP seçmenini azalttığını erkenden fark edip, gereken adımı attılar ve böylelikle hem partisinden uzaklaşan MHP seçmenini geri çevirdiler ama hem de AK Parti’den uzaklaşanalar için Cumhur İttifakı içerisinde kalmanın imkanını yaratıp yeni bir adres oluşturdular. Bu açıdan MHP’nin kurmaylık becerisini teslim etmek lazım.

MHP’nin büyümesinin Türkiye siyaseti üzerindeki etkisini zaten çok uzun zamandır tecrübe ediyoruz. Bunun artacağına şüphe yok. Ancak burada MHP’nin ideolojik etkisinin artmasından çok matematik etkisinin artması daha önemli olabilir. Bu durum bir yandan önümüzdeki dönemde yapılacak Meclis çalışmalarında AK Parti’yi MHP’ye daha fazla mecbur kılabilir ama bir yandan da AK Partililerde MHP’ye doğru erimemizi durdurmak gerekir fikrinin güçlenmesine de yol açabilir. Gerçi, partilerin ve Meclisin cumhurbaşkanlığı karşısında bu kadar önemsizleştiği bir durumda bu ikinci iş önemli olur mu ondan da çok emin değilim.

İYİ Parti hakkında konuşmak içinse henüz erken. Cumhurbaşkanlığı seçimleri tamamlanıp hükümetin oluşmasını bekleyip değerlendirme yapmak daha doğru olur.

“KÜRT SEÇMENİN KILIÇDAROĞLU TERCİHİNDE BİR SÜRPRİZ YOK”

Kürt seçmen ise cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda oyunu Kemal Kılıçdaroğlu’na verdi. Ortaya çıkan bu durumu nasıl değerlendirirsiniz? Kürt seçmenin ikinci turda tercihi nasıl olur?

Kürt seçmenin Kılıçdaroğlu tercihinde bir sürpriz yok. Erdoğan’ın Kürt meselesi siyasetinin Kürtleri Kılıçdaroğlu’na yönlendirdiği seçim öncesinde de belliydi. Burada bir sürpriz olmamakla beraber ikinci tur öncesinde Kürt seçmen de “Bitti bu iş, Erdoğan kazandı” duygusuna kapılıp sandıktan uzak durabilir. Bunun için bu son on günde muhalefet partilerinin yerel örgütlerinin tam kapasite yeniden harekete geçmesi gerekiyor. Ancak, Yeşil Sol Partinin seçim başarısızlığından ötürü seçmende ve örgütlerde yaşanması muhtemel moral bozukluğu Kürt seçmeni sandığa ikinci kez gitmeye ikna etmeyi zorlaştırabilir. Bunu da teslim etmek lazım. Bu da Kürt seçmen söz konusu olduğunda ekstra çalışma yapmak gerektiğine işaret ediyor.

Seçim sonrasında Yeşil Sol Parti ve HDP temsilcileri yaptıkları açıklamada, hedeflere tam olarak ulaşamadıklarını, sonuçlar üzerinde hile ve kumpasın etkisi olduğunu belirterek, sonuçlara ilişkin eleştiri ve öz eleştiri de yapılacağını ifade etti. Bu açıklamayı nasıl okumak gerekir?

Durumun kabullenilmesi bir olgunluk göstergesi elbette. Umarım, yaşanan başarısızlığa yol açan hile ve kumpasın dışındaki sebepler de hakkınca tespit edilebilir. Ancak, şartlar aynı kalmaya devam ettikçe HDP içerisinde bir büyük yeniden düşünmenin oluşabileceği konusunda iyimser değilim. Bugünkü başarısızlık bir şeyleri yeniden düşünmek için teşvik edici bir faktör olabilir elbette. Ancak, bugünkü HDP’de yeniden düşünme ihtiyacına cevap verecek türden bir dirilik, bunu mümkün kılacak türden bir çeşitlilik, bu türden bir enerji var görünmüyor. Ya da belki vardır da dışarıdakilere görünmüyordur.

“SİYASET ÜRETİLEMİYOR” DUYGUSU ETKİLİ OLABİLİR

Yeşil Sol Partinin hem Kürt seçmeni hem de batıdaki seçmeni nasıl bir mesaj verdi?

Henüz seçim sonuçlarını çok ayrıntılı incelemedim. Bu itibarla detaylı bir analiz yapmam bu aşamada zor. Ancak burada da büyük bir sürpriz yok. Yeşil Sol Partinin oy kaybedeceği belliydi ve bilenler biliyordu. Bu başarısızlık durumunun oluşmasında da birkaç faktörün etkili olduğunu düşünüyorum.

İlk olarak, bir bütün olarak Kürt hareketi 2015’teki büyük yenilgiden sonra oluşan yeni duruma uyarlı bir yeni söz, yeni bir siyaset oluşturabilmiş değil. Kürt hareketinin geride kalan yüz senesinde birkaç büyük yenilgi var ve her yenilgiyi ya bir söz ya da bir kadro yenilenmesi bazen de ikisi birden takip etmiş. 2015’ten sonraysa bu olmuş değil. 2015’te ne söylendiyse bunların türevleri daha etkisiz biçimde ve daha az ikna edici isimlerle söylenmeye devam ediyor. Bu da HDP’nin çeperindeki seçmenlerin adım adım hareketten, partiden uzaklaşmasına yol açıyor. Bu belli ve bir değişiklik olmazsa bu eğilimin devam etmesi kaçınılmaz.

İlkiyle ilintili ikinci bir faktör de şu: HDP duruma uyarlı bir yeni söz, bir yeni siyaset ya da strateji üretemedikçe, yapması kolay ancak insani maliyeti yüksek bir aktivizme gömülmek zorunda kaldı ya da bu türden bir aktivizm HDP siyasetinin tamamı haline geldi. Bu aktivizm şık, cazip görünmekle beraber, farklı kesimlerden oluşan kitle partileri açısından bir eksiklik. Aktivizme gömülmek kalabalıklara “siyaset üretilemiyor” duygusunu geçiriyor olabilir. Bu da bir parti açısından siyasi adres olma kapasitesinin küçülmesi demek.

Üçüncü olarak, Kürt hareketinin çeperindekiler ve yeni Kürt seçmenler için yeni siyasi adresler oluşmuş durumda ve kayıtsız kalma seçeneği de cazipleşmiş görünüyor. Üçüncü yol hattına karşın muhalefetten uyarınca ayrışamamak, HDP harici muhalefet partilerini HDP’nin dış halkasındaki seçmenler için gidilebilir bir adres yapmış durumda.

Son olarak, HDP/Yeşil Sol Parti büyük bir kadro meselesi yaşıyor. Büyük kısmı 2015’ten sonra yaşananlara bağlı olarak HDP kadrolarının önemli bir kısmını cezaevine ya da yurt dışına kaybetti. Ancak kadro açığı meselesinin tek sebebinin bu olduğunu düşünmediğimi de ekleyeyim. Bütün karşı iddiasına rağmen HDP’de ‘Esas’ kararların alınmasında ‘merkeziyetçi’ bir anlayış var ve bu anlayış HDP’de temsil edenle edilen arasında büyük bir açı oluşturmuş durumda. Kadro açığı meselesinin arkasındaki bir büyük sebep de sözünü ettiğim bu açı. Keza, az önce sözünü ettiğim aktivizme gömülme hali de tek tip bir kadro oluşmasına yol açmış olabilir. Gördüklerim bunlar.


- Advertisment -