Seçimler bitti. Sonuçları üç soru eşliğinde ARGETUS Araştırma Şirketi’nden Erol Erdoğan, Areda Survey Araştırma Genel Müdürü Yusuf Akın ve Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki’ye sorduk.
- Millet İttifakı ve muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerindeki söylemi, performansı, açmazları, hataları ve güçlü yönleri nelerdi? Muhalefetin Cumhurbaşkanlığını kaybetmesi ve Parlamentoda çoğunluğu sağlamaması bir başarısızlık mıdır? Muhalefetin başarısızlığında hangi ittifak içi ve dışı dinamikler etkili oldu? Seçim sonrası muhalefetin nasıl şekilleneceğini ya da dizayn olacağını öngörüyorsunuz?
Erol Erdoğan-ARGETUS Araştırma Danışmanı
Millet ittifakı, güçlü çıkışını sürdüremedi, değişim statükoya, helalleşme hesaplaşmaya evrildi
2019 yerel seçimlerinde İstanbul’da AK Parti adayı Binali Yıldırım, CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun 5-6 puan önünde yarışa başlamıştı. Şubat başında fark azaldı, 31 Mart’ta fark kapandı, 2 Haziran’da İmamoğlu 806 bin oy farkıyla seçimi kazandı. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Kemal Kılıçdaroğlu rakibi Recep Tayyip Erdoğan’ın 3-4 puan önünde yarışa başladı lâkin farkı koruyamadı. Seçime birkaç hafta kala Erdoğan öne geçti. 14 Mayıs’ta yapılan ilk turda Erdoğan seçimi önde bitirdi, 28 Mayıs’ta yapılan ikinci turda yüzde 52,18 oyla cumhurbaşkanı seçildi.
2019 İstanbul seçimleri ile 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri, Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’nın doğru ve yanlış stratejilerinin yer değişimini göstermesi bakımından incelemeye değer bir manidarlığı barındırıyor.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sürecinin başlarında çoklu değişim mesajı verdi. Bu mesajlar başta etkiliydi. İttifakta farklı siyasi partilerin olması değişim duygusuna hitap ediyordu. Saadet, Deva, Gelecek gibi partiler aracılığıyla Millet İttifakı adına dindar seçmene ılımlı mesajlar verildi. Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” beyanı önemliydi. Bir de parlamenter sisteme dönüş vaadi vardı.
İttifak, bu güçlü çıkışlarını sürdüremedi, değişim statükoya, helalleşme hesaplaşmaya evrildi. Altı yedi cumhurbaşkanlığı yardımcılığı planlamasıyla da parlamenter sisteme dönüş vaadi gerçekçiliğini yitirdi. Masada hem HDP’nin hem İYİ Parti’nin olması ittifakın açmazıydı. Akşener’in masadan kalkması ve oturması İYİ Parti oylarında azalmaya yol açtı. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun PKK konusundaki duruşu ve savunma sanayine dönük eleştirileri de CHP’nin milliyetçi seçmeninde yer yer kırılmalara neden odu.
Akşener’in masadan kalkması, iyi parti oylarını azalttı
Deva, Gelecek ve Saadet partileri, beklenen oy geçişini sağlayamadılar. CHP 2018’deki yüzde 22,65’lik oyunu, Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu, Uysal, Sarıgül yani 5 partinin desteğiyle 25,38’e çıkarabildi. Bu 3 puan bile olmayan artışa karşılık 38-40 milletvekilliği verildi. Kaldı ki, CHP ana muhalefet partisi olarak oyunu bir miktar da artırmış olmalıydı.
Muharrem İnce’nin ittifaka dâhil edilemeyişi de Millet İttifakı için yanlıştı. İnce’nin ittifak dışında kalışı oy kaybına yol açtığı gibi seçim boyunca İnce’ye karşı yürütülen linç kampanyaları, partililerin enerjilerini getirisi olmayan hatta kötü imaja neden olan bir alana teksifine neden oldu.
Deva, Saadet, Gelecek ve Demokrat partilerin oy pusulasında logolarının olmaması, tepki oylarının ittifak dışındaki partilere yönelmesinden dolayı, yanlış bir stratejiydi.
Bu seçimin ana konularından biri ekonomi, geçim sıkıntısı, gelir dağılımıydı. Kılıçdaroğlu başta olmak üzere Davutoğlu, Akşener, Babacan ve Karamollaoğlu’nun AK Parti’nin ekonomi politikalarına yönelik eleştirileri güçlüydü. Ancak, yatırımlar, gelir dağılımı, kalkınma, ticaret, konut edinme gibi ekonomiyle ilgili vaatlerinin ve projeksiyonlarının zayıf kalması, seçim yaklaştıkça, seçmenin istikrar endişesiyle Cumhur İttifakına yönelmesine yol açtı.
Ayrıca HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması, TİP’in ayrı listeyle seçime girmesi, CHP listelerindeki tartışmalı ittifak adayları da Millet İttifakının dezavantajları olarak sayılabilir.
Muhalefetin cumhurbaşkanlığını kaybetmesi ve meclis’te çoğunluğu sağlamaması başarısızlıktır
14 Mayıs sonrası depremzedelerin seçim tercihine yönelik vicdanları yaralayan tavırlar ise CHP algısında eksi puanları artırdı.
Genel kabulün aksine, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının Millet İttifakı için doğru olduğunu düşünüyorum. İki belediye başkanı ve diğer genel başkanlar Kılıçdaroğlu’ndan daha güçlü değildi, bu isimlerden hiç biri, seçim sürecini daha az hasarla atlatamazdı. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının geç açıklanması, Memleket Partisi ve DSP’nin ittifak dışında bırakılması, CHP teşkilatlarının veri toplama yetersizliği Millet İttifakı aleyhine olumsuzluğu artırdı.
Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun asıl argümanı ekonomi olmalıyken, bizzat kendi sözleriyle seçim gündemini zaman zaman İHA, SİHA, TEKNOFEST, TCG Anadolu, Rusya ile ilişkiler gibi AK Parti’nin güçlü olduğu alana kaydırması da onun hata listesine dâhil etmemiz gereken hususlar arasında sayılabilir.
Sonuçta, muhalefetin Cumhurbaşkanlığını kaybetmesi ve TBMM’de çoğunluğu sağlamaması başarısızlıktır.
Bütün bunları bir arada düşündüğümüzde, siyasetin yeni hareketliliklere, belki de yeni partilere ve yeni ittifaklara gebe olduğunu düşünebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu iktidara yönelik değişim kartını kullanamadığı için şimdi kendisine yönelen güçlü değişim talebini yönetmek zorunda.
Yusuf AKIN-Areda Survey Genel Müdürü
Masa formülünü fikirsel başarısının, yönetsel anlamda gerçekleştiğini söyleyemeyiz
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakını genişletme gayretiyle masa formülünü muhalefete teklif etmesi iddialı bir adımdı. Tabanı genişletmek, hedef kitleyi büyütmek ve seçmeni ikna edebilecek kadro fotoğrafını vermek adına etkili bir hamle olan masa formülünün oluşumundaki fikirsel başarısını yönetsel anlamda da gerçekleştirebildiğini söyleyemeyiz. Masanın kuruluş aşamasında kararsız olduğu bilinen potansiyel seçmenin dikkatini çeken fakat devamını getiremeyen bir performans sergilenmesi muhalefet bileşenlerinin en büyük hatalarından biriydi.
İttifakların iki motivasyonla oluşumu mümkündür, ittifak partileri arasında “ideoloji uyumu” veya “hakim parti karşısında konumlanma”. Genel olarak; Millet İttifakı, altılı masa, HDP/YSP desteği ve Zafer Partisi mutabakatı ittifaklarının tümünde bir araya gelme motivasyonunun, tutkal gücün Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı olduğunu görüyoruz. Bu karşıtlığı ana motivasyon yaparak ideolojik anlamda, ana politika alanlarında, tutum ve söylemlerinde birçok farkı olan siyasileri ve belli oranda tabanlarını bir araya getirebilirsiniz fakat yönetim güveni veremediğiniz taktirde genişleme fazına geçemezsiniz.
Siyaset bir iddiadır, daha iyisi olduğunu düşündüğünüz fikrinizin/politikanızın hedef kitlenizce satın alınması için ikna edici bir vaat ve bu vaadi hayata geçirebilme iradenize güveni tesis etmelisiniz. Muhalefet genel başkanlarının ve üst düzey temsilcilerinin karşılıklı imaları seçmeni korkuttu. Sayın Kılıçdaroğlu’nun çıkabilecek anlaşmazlıkları çözecek bir irade sergileyebileceğine de seçmen ikna olmadı.
Muhalefet seçmeni, yöneticilerini değiştirmedikçe başarıya ulaşma ihtimali bulunmuyor
Akademik açıdan iddialı fakat sadece yazanları tatmin eden metinler seçmeni etkilemedi. “Koşulsuz muhalif” taban hariç yeni hedef kitleye neredeyse hiçbir ikna edici mesaj iletemeyen muhalefet, AK Parti’den ayrılan DEVA ve GELECEK partilerinden de beklediği desteği alamayınca mevcut seçim sonuçları kaçınılmaz oldu. “Biz artık ders almak değil ders vermek istiyoruz” motivasyonundaki muhalefet seçmeni, yöneticilerini değiştirmedikçe başarıya ulaşma ihtimali bulunmuyor.
Can SELÇUKİ-Türkiye Raporu Direktörü
14 Mayıs sonuçlarında gördük ki, muhalefet, seçmenin kararında aidiyetin önemini atlamış
2023 seçimleri muhalefet için son derece adil olmayan bir ortamda gerçekleşti. İktidarın hem medya gücü hem de devlet kaynaklarına erişimi muhalefeti birçok açıdan dezavantajlı bıraktı. Ancak tüm bunlara rağmen hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları itibariyle muhalefetin başarısız olduğunu söylemek lazım. Muhalefetin bir araya gelme iradesi, ortaya koydukları metinler Türkiye’de daha önce görülmemiş bir çabayı ortaya koydu. Ancak süreçler iyi idare edilemedi.
Altılı masanın, hem kampanyadan önce hem de kampanya döneminde, yaşadığı iç çekişmeler bir yandan mesajın doğru iletilmesini engelledi diğer yandan da seçmende güven sorunu yarattı. 14 Mayıs sonuçlarında gördük ki kampanyanın temel hatası seçmenin oy verme kararında aidiyetin ne kadar önemli olduğu atlanmış.
Muhalefetin nasıl şekilleneceğini şimdiden öngörmek zor. Kuşkusuz her partide seçin sonuçlarına yönelik bir muhasebe dönemi olacaktır. Ancak unutulmaması gereken 10 ay sonra muhalefet için çok daha zor olacak bir yerel seçim var.
- Cumhur İttifakı ve İktidarın, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerindeki söylemi, performansı, açmazları, hataları ve güçlü yönleri nelerdi? Cumhurbaşkanlığını kazanması ve Parlamento çoğunluğu sağlaması bir başarı mıdır? Bu başarıda hangi ittifak içi ve dışı dinamikler etkili oldu? İktidarın seçim sonrasında Türkiye’nin kronik sorunlarına ve dış politik konseptine dair nasıl bir yol haritası çizeceğini öngörüyorsunuz?
Erol Erdoğan-ARGETUS Araştırma Danışmanı
Deprem bölgesinde Erdoğan’ın aldığı oylar da seçmen memnuniyetini görüyoruz
Cumhur İttifakındaki partilerin genel başkanları, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını tartışmasız benimsemişlerdi. Aralarında çatışma yoktu, güven vardı, saygın bir dil hâkimdi. Bu benimseyiş, Erdoğan’a ittifak yöneticiliğinin ilerisinde ittifak liderliği sağladı.
İttifak partilerinin pusulada yer almasından dolayı, AK Parti’ye kırgın ve kızgın seçmen MHP, BBP, Yeniden Refah’a yönelerek, oyunu olabildiğince ittifak içerisinde tuttu. AK Parti’nin oyu düşse bile ittifakın oyu korundu.
6 Şubat depremleri, ev kiralarının artması, temel gıdada artışlar ve fiyat istikrarsızlığı, petrolün son yıllarda sıkça zamlanması gibi hususlar Cumhur İttifakının zayıf yönleriydi. Deprem bölgesinde hükümetin yaptığı çalışmalar, bu alanda güçlü olmasını sağladı. Deprem bölgesinde Erdoğan’ın aldığı oylarda seçmen memnuniyetini görüyoruz. Ancak, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerde, ekonomik sorunların AK Parti aleyhine sonuç verdiğini gördük.
HÜDAPAR’ın ittifakta yer alması ise Doğu ve Güneydoğuda sandık hâkimiyeti ve oy artışı sağlarken Batı illerindeki MHP seçmeninde ve AK Partili seçmenin bir kısmında çekincelere yol açtı.
TBMM çalışmalarında ve 2024 yerel seçimlerinde Cumhur İttifakının devam etme şansı Millet İttifakına göre daha yüksek gözüküyor. Ancak, AK Parti’yi İstanbul ve Ankara başta olmak üzere belediye seçimlerinde zorlu bir sınav bekliyor. En azından bu büyükşehirleri kazanabilmesi için farklı stratejilere ihtiyacı var.
AK Parti, Trakya ve Ege seçmeninden yeterli oy alamamasına dair özeleştiri yapmalıdır
Yine de bir iki detaya değinmem gerekirse, mesela, AK Parti ve Yeniden Refah Partisi arasında kadın ve aile politikalarına yaklaşımda farklılıklar oluşabilir. Benzer şekilde HÜDAPAR ile bazı konularda ayrışmalar olabilir. İkinci turda Erdoğan lehine çekilerek ittifaka dâhil olan Sinan Oğan’ın süreçte üstleneceği rol de önemli.
Bütün bunların yanı sıra, AK Parti başta olmak üzere Cumhur İttifakının, yüzde 60-40 veya 70-30 sağ sol dengesini ölçek kabul ederek, eksikliğin nerede olduğuna dair analizci bir özeleştiriye ihtiyacı var. Bu çerçevede yapılacak analizler, 2024 seçimleri için işe yarayabilir. Daha önemlisi, çok partili siyasi hayata geçildiği dönemlerde sağ partilere yüksek oy veren Trakya ve Ege seçmeninden yeterli oy alınamadığının nedenlerini de, AK Parti bu özeleştiri veya analizle bulabilir. AK Parti’nin 2018’den 2023’e oylarının yüzde 42,6’dan 35,6’ya düştüğünü unutmamalıyız. Cumhur İttifakının oy toplamı yüzde 49,46 oldu. Erdoğan’ın ilk turda oyu yüzde 49,52 iken ikinci turda 52.18 oldu.
Önümüzdeki dönemde Cumhur İttifakı ve hükümeti bekleyen temel sorun ekonomik konulardır. İttifak partilerinin dış politikada ortaklaşmada ciddi sorun yaşayacağını zannetmiyorum.
Seçimden sonraki günlerde Twitter’de CHP, HDP, İYİ Parti ve Memleket Partililerin sohbet odalarına sıkça takıldım, konuşmaları özenle dinledim. Erdoğan’ın bir cumhurbaşkanı olarak bu dönemde aklındaki konulardan biri de CHP’li seçmen başta olmak üzere muhalif seçmenin yenilmişlik, bıkkınlık, ümitsizlik duygusu olmalıdır. Burada devlet aklının yapması gereken hususlar olduğuna inanıyorum.
Yusuf AKIN-Areda Survey Genel Müdürü
“Türkiye kazandı” inancını hâkim kılacak toplumsal kucaklaşma açılımlarının yapılması elzemdir
Türkiye seçmen sosyolojisinin dilini anlamak ya da anlamamak. İşte bütün mesele bu. Çalışabilir, üretebilir, bir değer ortaya koyabilirsiniz fakat bunu hedef kitleye anlatamazsanız, seçmenle samimi bir aidiyet bağı kuramazsanız siyasal bir başarı ve bu başarının sürdürülebilir olmasını sağlamanız çok mümkün olmayabilir. Maksimum düzeyde işkolik bir siyasi figür olarak Recep Tayyip Erdoğan; sürekli iş, söylem ve politika üretmekte. Muhalif tabanına karşı kendi tabanı ile kesintisiz bir iletişim kurarak tabanını korumuş ve genişletmiştir. “Doğru Adam, Doğru Zaman” sloganı hem adayın doğruluğunu hem rakip adayın yanlış olduğunu ima etmesi açısından sade ve anlaşılır bir mesajdır.
Seçim döneminde özellikle güvenlik, dış politika ve milli atılımlar (savunma ve enerji alanlarındaki gelişmeler) başlıklarına vurgu yapılması ve muhalefetin terör ilişkisinin işlenmesi seçmenin umut ve tedirginlik duygularını yoğun hissetmesine sebep olmuştur.
Cumhur İttifakı ve AK Parti listelerinden seçime girerek birlikteliklerini gösteren partilerin lider ve tabanlarındaki uyumlu fotoğraf tabanlarını motive etmiştir. Netlik isteyen seçmene mesajın net verilmesi tüm iktidar bagajlarına (metal yorgunluğu vb.) rağmen Recep Tayyip Erdoğan’a AK Parti ile 22. seçim (önde biten referandum, genel seçimler, büyükşehir ve ilçe seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimleri) galibiyetini getirmiştir.
Bundan sonraki süreçte öncelikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi, ekonomide güven ve istikrarı sağlayacak adımların atılması, enerji ve savunma sanayi alanındaki yatırımların kalıcı hale getirilmesi, “Türkiye Kazandı” inancını hakim kılacak toplumsal kucaklaşma açılımlarının yapılması elzemdir.
Can SELÇUKİ-Türkiye Raporu Direktörü
İktidarın iki argümanı olan, terörle mücadele ve muhalefetin yönetimde istikrarsızlık getireceği etkili oldu
Cumhur ittifakı ekonomik sıkıntıları hafifletmek için, hükümet gücüyle çok kuvvetli bir harcama programı uyguladı. Bu programın önümüzdeki dönemde olumsuz etkilerini göreceğiz. Ancak bu program iktidara karşı biriken öfkeyi dindirdi ve seçmeni kampanyanın söylemlerine kulak verebilecek hale getirdi. İktidarın en kuvvetli iki argümanı muhalefetin HDP ile işbirliği üzerinden terörle mücadelede zafiyet göstereceği ve çok parçalı muhalefet yapısının yönetimde istikrarsızlık getireceğiydi. Sonuçlar gösteriyor ki her iki söylem de seçmende karşılık buldu.
- HDP/YSP’nin seçimler boyunca izlediği, seçim stratejisini nasıl buldunuz? Söylemi, kadrosu, performansı, hataları, açmazları ve güçlü yönleri nelerdi? Doğu ve Güneydoğu’da Cumhurbaşkanlığı 2.Tur seçimlerinde yüzde 5-9 arasında olduğu söylenen katılım düşüklüğünü nasıl okumak gerekir? HDP/YSP’yi seçim sonrasında neler bekliyor? Nasıl bir yapı ve söylem ile hareket edeceğini öngörüyorsunuz?
Erol Erdoğan-ARGETUS Araştırma Danışmanı
HDP’yi, HDP’li gençleri analizde başarısız görüyorum zira gençler artık sorguluyor
Selahaddin Demirtaş’ın 2015 yılında Erdoğan’a karşı söylediği “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” sözü HDP çizgisindeki en önemli sapma sayılır. Oradan itibaren HDP yöneticileri, klasik savunularını zayıflatarak büyük ölçüde Erdoğan karşıtlığı temelinde siyaset yapmaya başladılar. Tezin değil de antitezin öne çıkması, hiçbir parti için doğru değildir. Benzer hatayı Saadet Partisi de yaptı, Gelecek Partisi de yaptı. HDP’nin birikimini ve geleneğini zayıflatarak salt Erdoğan karşıtlığı zamanla Türk Solu ile işbirliği çerçevesinde daha da marjinalleşti.
2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP/YSP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması Kılıçdaroğlu’na destek anlamına gelse de, HDP’li seçmenin hem kendi partisiyle aidiyetini zayıflattı hem de Kılıçdaroğlu’na verdiği desteği eksiltti. İlk turda HDP/YSP aday çıkarsaydı, daha farklı sonuçlar elde edilirdi.
HDP, kendi seçmenini önceki seçimlerde de CHP’ye yönlendirdiği olmuştu. Bu durum, el alışkanlığına yol açtı, HDP’den CHP’ye oy geçişi 2023 seçiminde arttı. Böylece HDP/YSP yurt dışı oylarda 2018’e göre yüzde 16-17’den yüzde 9-10’a, yurt içi oylarda da yüzde 11,7’den 8,8’e düştü. HDP’nin CHP’nin bölge mitinglerine ve teşkilatlanmasına destek vermesi de bu sonuçta etkili olmuştur diye düşünebiliriz.
HDP oylarının düşüşünde PKK’nın zayıflaması, HDP’li belediyelere kayyumlar atanması, HDP’li yöneticilerden bazılarının siyaset dışında kalması da hesaba katılması gereken faktörler. TİP’in ittifak içinde ayrı liste çıkarması ise Cumhur İttifakındaki gibi sonuç vermedi, aksine çatışmayı açığa çıkardı. Tabii TİP’in yoksullar, işçiler, emekçiler yerine daha çok zengin semtlerden oy alması da Emek ve Özgürlük İttifakı için dezavantajdı.
HDP/YSP’nin, İYİ Parti söylemlerini açıkça eleştirmemeleri de seçmeninde memnuniyetsizlik oluşturdu. HDP, eleştirerek Kılıçdaroğu’na desteğini sürdürseydi seçmenini memnun edebilir, böylece sandığa daha çok gitmelerini sağlardı.
HDP’yi, HDP’li gençleri analizde başarısız görüyorum. Yirmi otuz yıl öncesinde olduğu gibi, parti veya örgütün vereceği mesajın şartsız kabul edileceği sanılıyor. Oysa gençler soruyor, sorguluyor.
HDP’yi önümüzdeki dönem şu hususlar üzerinden gözlemleyebiliriz: TBMM’de HÜDA PAR ile konumlanması, CHP ile ilişkileri, 2024 yerel seçimlerine dönük söylemi ve ittifak arayışları, Türk Solu ile ilişkileri.
Yusuf AKIN-Areda Survey Genel Müdürü
Konsolide bir tabana sahip olan HDP’nin oylarında, önceki seçimlere göre anlamlı bir gerileme var
HDP’nin desteğini istemek ama yan yana görünmek istememek. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir yere kadar bu şekilde başarıyla götürdüğünü değerlendirebileceğimiz bu strateji HDP siyasi aktörlerince defalarca eleştirildi. HDP’nin seçim sürecinde daha az görünme stratejisi, ismini son ana kadar belirtmeden Sayın Kılıçdaroğlu’na destek verme formülü ve CHP ile ortak hedefi olan “Recep Tayyip Erdoğan iktidarını bitirmek” hedefine varana kadar sessizliğini koruma gayreti taban motivasyonunu düşürmüştür.
Birçok partiye göre çok daha konsolide bir tabana sahip olan HDP’nin bir önceki seçime göre anlamlı oranda oy kaybetmesinde bu stratejinin etkisi olmuştur. 2. tura giderken gelen Zafer Partisi mutabakatı yok sayıldığını düşünerek motivasyonunu zaten kaybetmiş HDP seçmeninin tamamen düşmesine sebep olmuş ve tüm çağrılara rağmen sandığa gitme oranlarında anlamlı azalmalar olmuştur.
HDP/YSP’nin terörle ilişkisini kesmeden bir Türkiye partisi olması veya varlığından bahsedilen baskı unsurları olmaksızın mevcut seçmen aidiyetini devam ettirebilmesi mümkün gözükmemektedir.
Can SELÇUKİ-Türkiye Raporu Direktörü
Bu konuda henüz net bir görüş oluşturamadım. Biraz daha zamanın gerekli olduğunu düşünüyorum.