Muhalefetin 6 partisinin Türkiye’nin güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmesi için birlikte hareket edeceklerini ortak bildiriyle duyurması siyasetin gündemine damgasını vurdu. Hem iktidar hem de muhalefet cephesi CHP, İyi Parti, Gelecek, DEVA, Saadet ve Demokrat parti liderlerinin verdikleri ortak fotoğrafı konuşuyor.
İktidar cephesinden gelen “şer ittifakı” tepkisi kimseyi şaşırtmadı elbette. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 6 liderin beraber yemek yediği yuvarlak masanın ayağını HDP olarak göstermesi iktidarın seçim sürecinde HDP üzerinden muhalefete yüklenmeyi sürdüreceğinin işareti. Masaya itiraz yükselten, 6 partinin birlikteliğinin demokrasi getirmeyeceğinden yakınanların çoğu da HDP’nin masada olmayışından şikâyetçi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu HDP’yle de görüştüklerini dile getirse de, siyaset kulislerinde “arka kapı diplomasisi” olarak adlandırılan bu temasın daha şeffaf ve çekincesiz olmasında HDP’nin ısrarını sürdüreceği konuşuluyor. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar bu ısrarı “HDP’yi meşru görüyoruz demek yetmez. Esas olan HDP ile açık müzakere yürütmektir” sözleriyle dile getirdi.
6 muhalefet partisine sadece HDP eleştirisi yok. Yuvarlak masa yemeğinden sonra kamuoyuna açıklanan bildiride topluma somut hiçbir şey önerilmediği eleştirileri de var. Bildiride Türkiye’de demokrasinin geleceği için kutuplaşmayı değil, istişare ve uzlaşmayı esas aldıkları, demokratik hukuk devletini güçlendirmek için güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişte ısrarlı oldukları mesajını açıkça veren liderler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı bir Türkiye’yi inşa etmek istediklerini duyurdular. Hedeflerini de dile getirdiler: Kamu yönetiminde şeffaflığın, eşitliğin, tarafsızlığın ve liyakatın sağlanması, yolsuzlukla mücadele edilmesi, Siyasi Etik Kanunu’nun hayata geçirilmesi.
Peki gerçekten bildiride eksik bir şeyler var mı? HDP’nin masada olmaması 6 liderin hedeflerini suya düşürür mü? Belde yöneticiliğinden partinin genel sekreterliğine kadar CHP’nin hemen her kademesinde görev yapan, 1977’de vekil seçilen, o yıl güvenoyu alamayan Bülent Ecevit hükümetinde bakan da olan deneyimli siyasetçi ve araştırmacı Tarhan Erdem; “Evet eksikler var” diyenlerden.
6 liderin yaklaşan bir seçim öncesinde biraraya gelmesini Türk demokrasisi açısından “tarihi” ve “ileri bir adım” olarak gören Tarhan Erdem’e bildiriye dair öngörülerini, eksik gördüklerini ve bildiri üzerine yapılan tartışmaları sorduk.
“KİMSE DIŞLANMASIN”
6 muhalefet partisi liderinin ortak fotoğrafını görünce ne hissettiniz?
45 yıldır bu işin içindeyim. Öyle kıymetli bir fotoğraf ki o; demokrasi için bir fırsat. Ama ben bu fırsatın elden kaçmaması için her şeyden önce diyorum ki; bu 6 lider de demokrat olacaklarına dair kamuoyuna bir söz versinler. Kendileri demokrat olsun ki; önümüzdeki süreçte birlikte iş yapabilsin. Ortak iş yaparken kimse kimseyi duruşundan, görüşünden ötürü dışlamasın.
Demokrat değiller mi? Kılıçdaroğlu sürekli helalleşme mesajı veriyor topluma örneğin.
Türkiye’de şu anda herkes değişik bakımlardan dışlanıyor. Türk diye, Kürt diye dışlanıyor. Emekçiler, kadınlar dışlanıyor. Dışlanan kesimler kendilerini diğer gruplardan ayrı görmeye başlıyor. Önce bu sorunu bir halletmemiz gerek. Bu bağlamda Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı çok mühim. Ama bunun çok açık samimiyetle yapılması gerekiyor. “Şu kırılır mı, bu ne tepki verir” demeden. Kimi neden kırdıysan, onun için özür dilediğini açıkça söylemelisin. HDP’ye de, İşçi Partisi’ne de, İslamiyet vurgusu yapan partilere de kimse duvar örmemeli. Muhalefet daha açık, daha net mesajlar vermeli. Kılıçdaroğlu 6 parti liderini ‘vatanseverliğin’ biraraya getirdiğini söyledi ama şu bilinmeli ki, herkesin yüzde yüz ortak paydası olamaz. Ne yapacaksın? Karşıt olan karşıtlığını muhafaza edecek, sen onu dışlamayacaksın.
HDP’nin masada olmaması 6 liderin demokratlığına halel getirdi mi?
HDP’nin masada olmaması İşçi Partisi ya da diğer birçok muhalif partinin masada olmaması gibi bir şey. Ayrı bir tartışma konusu. Ama burada şöyle bir mesele var. Erdoğan çok kuvvetle söylediği için bir Kürt korkusu yarattı toplumda. HDP’nin PKK’yla beraber olduğunu sürekli ama sürekli dile getirdi. Ne demek PKK’yla birlikte olmak? Olur mu böyle bir şey? PKK, terör örgütü. Kendi şahsi hırsızlığını, hilesini, şiddetini kullanıyor. Burada yapılması gereken; Erdoğan’ın yarattığı Kürt korkusunu yok saymaktır. Muhalefetin Erdoğan’a “Ne demek istiyorsun sen kardeşim” diye çıkışması gerekir. Devlet, bir partinin kanunsuzluğunu görürse cezalandırır. Ama bakın HDP kapatılmakla tehdit ediliyor. Parti kapatılmaz, suçlular cezalandırılır. Varsa bir partinin hareketinde şiddet, şiddete teşvik; o parti cezalandırılır. Bugün Türkiye’de MHP’nin bir ortaklığa girmesi serbestse HDP’nin de girmesi serbest olmalı.
“YEREL YÖNETİMLERDE VESAYETİN OLMAYACAĞI SÖYLENMELİ”
Nedir peki bildiride eksik gördüğünüz tam olarak?
Şu anda laik mi Türkiye? Bildiride laiklik vurgusu yok. Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Bugün Türkiye’de ekonomik kriz çıkıyorsa demokrasi bozulduğu için çıkıyor. Şu anda yapılması gereken demokratik bir devrimdir. Tamam siz kuvvetler ayrılığından söz ediyorsunuz, karar mekanizmasının yani parlamentonun serbest olmasından söz ediyorsunuz ama yerel yönetimlerin serbest olmasından niye söz etmiyorsunuz? Bildiride buna yer verilmemiş. Merkezi hükümet bugün yerel yönetimin her şeyine karışıyor, halkın iradesini hiçe sayıyor. Nerdeyse belediye başkanının adında yer alacak harflere bile karışıyor. Kanunlar buna zaten çok müsaitti. Şimdi özel kararlar alınıyor, bir şehirdeki herhangi bir mahallenin sokağındaki parselin imar durumuna göre iş yapılıyor. İstanbul’da bugünkü maskaralıklar onun için oldu. Şimdi zannediliyor ki bu, İstanbul Belediyesi’nden geçti. İstanbul Belediyesi’nden geçmedi. 200-300 senelik ahşap bir tarihi binanın yanına siz 60 katlı apartman, işyeri yaparsanız o binanın orada muhafaza edilmesi imkânsız olur. Bugünkü İstanbul’un durumu yürekler acısıdır. Bu 6 parti yerel yönetimlerde ne yapacağını söylemiyor. Bu 6 partinin “Yerel yönetimlerde vesayet olmaz” demesi lazım. “Yerel yönetim kendisi karar verir” demesi lazım.
“PARTİ İÇİ DEMOKRASİ DE EKSİK”
6 partinin önümüzdeki süreçte somut önerilerini duyurmaları da bekleniyor. Geç mi kalıyorlar?
Diyarbakır’dan başladı, Türkiye’de onlarca belediyeye kayyum atandı. Kayyum ne demek? Merkezi hükümetin kendinde belediye iradesine kayyum tayin etme hakkını görmesiyle, bir seçilmiş milletvekilini görevden almak, mahkemeye vermek aynı şey. Onun devamı o. Yasama organının özgür ve bağımsız, kuvvetli olmasının anlamı, asıl özü milletvekilliği dokunulmazlığıdır. Sen milletvekili dokunulmazlığını pat diye kaldırıyorsun, belediye başkanının yerine pat diye bir memur koyuyorsun, atıyorsun onu. Buna karşı çıkmadan demokrasi olmaz.
Bildiride “parti içi demokrasi”nin sağlanacağı güvencesi de olmalıydı. O olmadığı için demokrat değilsin. O olmadığı için eleştiriliyorsun. Bir partiyi teşkilat mı idare eder yoksa o teşkilatın seçtiği lider mi? İkisinin de yönetimde şüphesiz payı vardır. Ama eğer Konya, Adana il başkanı gibi örneğin, seçilen adamlara saygı göstermezsen o partiden adam olmaz. Ben 45 sene bununla uğraştım. Teşkilat eğer söylememişse bir şeyi, parti başkanının hiç kimseye dokunamaması lazım. Ama bizde il başkanları toplanır, ne için; genel başkanın söylediklerini tasdik için. Ona heyecan katmak için. Halbuki tersi olması lazım. Genel başkanın teşkilattan fikir alması, onun kararlarını uygulaması lazım. 6 lider yerel yönetim, parti içi demokrasi ve laiklik konusunda güvence vermeliydi. Geç olmadan vermeliler.
“MASA DAĞILMAZ”
6 lider ileri taşıyabilecek mi birlikteliklerini? Seçim için öngörünüz nedir?
Muhalefetin somut önerisi olmadığına dönük eleştirilere de katılmıyorum. Güçlendirilmiş parlamenter sistemden başka ne gibi bir somut öneri olabilir ki? Sadece daha açık ve net ifadelere ihtiyaç var. Birliktelikleri çoğalabilir. Masa dağılmaz. Dağılması için sebep de yok. Mesele demokrasiyi doğru anlamak ve bunun için birlikte çalışmak. Birlikte çalışma niyetleri var. Erdoğan’dan kurtulmanın yolu açık. Şimdilik öyle görünüyor. Ama dikkat edin; seçim kanununun nasıl değişeceğini bilmiyoruz. Her gün demokrasinin canına okuyan düzenlemeler geliyor. Süreç zor. Belki ben çok iyimserim ama halkın tecrübesinin yeterli olduğuna inanıyorum. Seçim akşamı diyeceğiz ki; her şeyi dikkate alarak, ince ince düşünerek karar verseydik, bu kararı verirdik.