Yıldıray Oğur yorumluyor: Çağrı-Görüşme- Terör
22 Ekim’de Bahçeli’nin Öcalan’a MHP’lileri bile şaşırtan silah bırakma çağrısı, 23 Ekim 11.00’de 43 ay sonra İmralı’da Öcalan’la yapılan görüşme ve aynı gün bir yıldır hiçbir eylem yapmayan PKK’nın 16.00’da TUSAŞ’a sansasyonel terör saldırısı…
Bu üçünün üst üste gelmesinin tesadüf olma ihtimali, dünyaya göktaşı çarpma ihtimalinden bile düşük olabilir.
Aldığım bilgilere göre iki hafta önce İmralı’ya gideceği kesinleşen yeğen ve milletvekili Ömer Öcalan’ın bu ziyareti 23 Ekim’de yapacağı da 5 gün önce netleşmişti.
Yani PKK, 23 Ekim günü Öcalan’la görüşme yapılacağını beş gün önceden biliyordu. Buna rağmen o görüşmeden çıkacak mesajları beklemeden uyuyan hücrelerden ve hazır planlardan birinin aynı gün düğmesine bastılar.
Yani PKK, Öcalan’ın silah bırakma çağrısını ağzına tıkadı, o konuşmadan konuştu.
Bu saldırı PKK’nın en azından etkin bir kanadının yürütülen sürece karşı olduğunu ve panikle düğmeye bastığını gösteriyor.
Yani Türkiye’nin içinde bazı muhaliflerin ciddiye almadığı süreci PKK’nın etkili bir kanadı (ya da onları tahrik eden birileri) ciddiye aldı ve ön aldı.
Bu sıkı disiplinin ve lidere sadakatın olduğu örgüt içinde ciddi bir kırılma olduğunu gösteriyor.
Bu saldırı akla Özal’ın girişimiyle Öcalan’ın ateşkes ilan etmesinden sonra, 1993 Mayıs’ındaki MGK’da PKK’lılar için af tavsiye kararının çıktığı günün gecesinde PKK’nın 33 Er’e saldırmasını getiriyor. PKK daha sonra o olay için örgüt içinde kırılmaya neden olmuştu.
İktidarın çözüm için tamam mı devam mı diyeceğini Erdoğan Türkiye’ye dönünce göreceğiz.
Öcalan’ın PKK’dan gelen bu iç isyana nasıl tepki göstereceğini, Demirtaş’ın çağrısına karşılık verip vermeyeceğini de…