Sedat Peker’in son videosunda dikkat çeken ilk ayrıntı önceki 6 videodan farklı bir mekanda çekilmiş olmasıydı.
Daha önceki videoların çekildiği villa, geçen hafta sosyal medyada tespit edilmişti.
Peker bu kez bir otelin toplantı salonuna benzeyen bir mekanda kameranın karşısına geçti. Bu değişikliği, “Türkiye’den kalabalık misafirler geldi. Devletimizi işin içine kattılar, o yüzden yer değişikliği yaptık” diyerek açıkladı.
Peker arkasına kurduğu ayaklı tahtaya üç kitap yerleştirmişti:
Oral Çalışlar’dan “Hz. Ali: İslam’ın Doğuşu ve İlk Ayrılıklar”, Dostoyevski’den “Ezilmişler” ve Mümin Sekman’dan “Her Şey Seninle Başlar.”
Peker’in arkasına kurduğu tahtaya ise, “İran-Sabiha Gökçen-Mersin-S.D.?” yazan bir şema çizildiği görüldü. Şemada İran’dan çıkan oklar üç yere gidiyor: Mersin’e, Sabiha Gökçen’e, oradan soru işaretiyle gösterilmiş biri ya da bir başka yere ve yine soru işaretiyle S.D. olarak kodlanmış bir başka kişi ya da yere.
Peker, videoda arkasında yazanların ne anlama geldiğini anlatmadı. Ama videonun içinde, arkasındaki tahtada yazanları işaret ederek “Hadi sen bizim şu arkadaşları bir alsana, bana destek olacaklarmış diye 600 küsur kişiye dinliyorsun ya, bir alsana. Nasıl uyuşturucu hattı?” diyerek Süleyman Soylu’ya seslendi, arkadaşlarına yönelik bir operasyon olması halinde tahtada yazılanları açıklamakla tehdit etti:
Peker’in sözleri şöyle:
“Allah’a yemin olsun. Bir de böyle beni seven insanları toplayıp zulüm falan etmeyi planlıyormuşsun. Allah’a yemin olsun. Şurayı oku Sülü, ben sabahlara kadar yaptığım açıklamalarda devlete zarar gelmesin diye uluslararası hukuku okuyorum. Oku Sülü, Suriye ile falan kalmam, o tarafa geçeriz. O zaman öyle şeyler olur, inan… Devletin aleyhine söylemem, uluslararası hukuk önümde. Ama… Siz yapın, beni sevenleri toplayıp dövecekmişsiniz, dövün. Kibrit kutusuna sokacağım ulan hepinizi. Adam nasıl küçültülüyor göreceksiniz.”
Peker’den Soylu’ya: “Rahat ol, ben sana böyle bir şey demem”
Peker’in son videosunun hedefinde ise TRT Haber’de, kendisi için “Karısının iç çamaşırlarının arkasına saklanan edepsiz” cümlesini kullanan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu vardı.
Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik olarak şu ifadeleri kullandı:
“Uyuşturucu satıcısıyla resmimi koymuşsun, diyorsun ki ‘Bunlar yeni bir uyuşturucu yolu.’ Ben sana sizin kurduğunuz o uyuşturucu yolunu anlatacağım. Daha çok konuşacağız. Artık parça parça değil, avuç içi kadar koparma dönemi geldi.”
“Zamanı gelmiş bir fikir hiçbir suretle engellenemez. Tarihi okudun mu süslü Sülü? Tarih bunlarla dolu. Vallahi ben inanıyorum Tayyip Abi bunları görecek. Ama bunu da anlamıyorum, bir İçişleri Bakanı, sinir kontrolü olmayan bir adam televizyonun karşısında ‘Karısının iç çamaşırlarının arkasına saklanan’ diyor. Biraz namus. Rahat ol, ben sana böyle bir şey demem. Bana milyonlarca genç çocuğa haksız yere küfür ettirdiler, onlara bile demedim. Herkes küfür etti, bakın geçmişe yönelik ben bir tanesinin ailesine küfür etmiş miyim? Çünkü biz akıncı ruhluyuz, biz fedaiyiz, vatan delisiyiz.”
“O görüntüleri neden vermiyorsun?”
“Bir yalanı söylerken bilmiyor musun yalanın ömrü kısadır. Ben en başından beri ne söyledim? Geldiklerinde kadın polis yoktu, diğer polis memurları görevini yaptı onlardan Allah razı olsun dedim. İki tanesini, özellikle yaşlı olan biri, eşimi silahla duvara iten, çocukların odasına girip silah doğrultan lan o görüntüleri niye vermiyorsun? Milletin kandıracaksın he? Evde bayan polis geldi demedim mi, milletin aklıyla dalga geçiyorsun. Süslü Süleyman çok ayıp ettin, yüzündeki boyalar düşünce gerçek yüzün ortaya çıktı.”
“Soylu’nun yeğeni Ankara’da müsteşar gibi bakanlığa yerleşmiş”
“Süleyman Soylu’nun yeğeni Sadık Soylu Ankara’da müsteşar gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yerleşmiş, sanki bakanlığı Murat Kurum değil Sadık Soylu yönetiyor. Sadık Soylu Ankara’da devlete ait Next Level iş merkezinde sürekli bürokrat ve iş insanlarıyla görüşüyor. Bu kişi gerçekten FETÖ’cüyse… Tabii FETÖ’cü olduğunu bilmiyorum. Ama her şeyi depoluyordur, ‘Bu işin hesabı olacak’ diye. Şimdi kat kat imarlar çıkıyorsunuz. Bu Sadık Soylu’nun resmi bir görevi yok. Devletin binasında nasıl oturuyor müsteşar gibi neden devletin bütün görevlileri, iş adamları orada. Sayın savcılar bir yazı yazacaksınız HTS kayıtları gelsin. Hangi bürokratlar bu kişinin yanına geliyor, telefonla görüşüyor. İddia ediyorum o Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki bürokrat Murat Kurum’u o kadar aramıyordur.”
“AA muhabirinin soru yönelttiği iki bakan bu sorular muhatap, birinin abisi de FETÖ’cü”
“En komiği bir AA muhabiri genç arkadaş Süleyman Soylu ile ilgili soru sordu. Adamın abisi FETÖ’cüymüş dediler. Size devleti anlatacağım. Bunlar kamikaze gibiymiş. Senin elinde devletin imkânları yok muydu? Bilmiyor muydun abisinin FETÖ’cü olduğunu. Onun abisi FETÖ’cü ise orada iki bakan bu konularla muhatap onun da abisi FETÖ’cü. Her abisi FETÖ’cü olan FETÖ’cü ise bakan devletin her sırrının olduğu toplantıyı izliyor. Yaptığınız savunmanın mantıksızlığını anlatıyor. Ciğeri yanmış adam söylüyor. Devletin ruhunu yok ettiniz.”
“Devletin bakanına inanan en fazla yüzde 9 çıkıyor, yüzde 91 onun suç örgütü dediği insana inanıyor”
“Üzülüyorum, utanıyorum, mahcup oluyorum. Devletin bakanına inanan en fazla yüzde 9 çıkıyor. Yüzde 91 onun suç örgütü dediği insana inanıyor. Orada oturmuşun, vücut dili okuyanların hepsinin psikolojisi, suçüstü yakalanmış bir insanın ezikliği hali vardı üzerinde. Gördüm resmini. Gazetecilere de bir atar yapmışsın ya girerken içeri Sülü. “
“Ben sizin kurduğunuz o uyuşturucu yolunu anlatacağım herkese”
“Ben sana ben sana sizin kurduğunuz o uyuşturucu yolunu anlatacağım herkese. Daha çok konuşacağız. Artık parça parça değil, avuç içi kadar koparma dönemi geldi. Birlikte resmimizi gösterdiğin adam uyuşturucu satıcısıysa o sırada niye cezaevinde değil? Diyelim ki uyuşturucu satıcısı adam. Senin başında olduğun, sana bağlı olan kriminal suçlar, istihbarat, terör şu sistemle çalışır; bir adamla bir kişinin resmi var, peki bu insanlar o resmi çektirmenin haricinde yan yana gelmişler mi? Bu insanların yan yana gelip gelmedikleri o sinyaller vasıtasıyla netleşir. İkincisi bunlar birbirini karşılık aramış mı, HTS kayıtları denen şey bunun adı. Adamla birbirimizi hiç aramamışız. Ben adamla bir daha hiç yan yana gelmemişim, HTS kayıtlarını çıkarın. Ben adamın tipini bile bilmiyorum.”
“Bir tane siteyi kapattınız, ne oldu?
“Bak benim bu adamla yan yana gelmişliğim, onun haricinde, ki ben Türkiye’de en çok resmi olan insanım. Bazıları resimleri siliyorlarmış. Yüce Allah ne diyor biliyor musun süslü Süleyman. Abese Suresi 17. Ayet, ‘Ey insanoğlu sen ne kadar da nankörsün’ diyor. Sen zaten nankörsün o ayrı, o eski dostlarımızın içinde de varmış. Ben demiyorum yüce Allah diyor. Vicdan ya, yarım saat orada uyuşturucu konusunu anlatmışsın. Ben hayatım uyuşturucu satanların ölümüyle suçlanmakla geçti. Orayı çıkıp onları söyleyip benim bu şekilde seni rezil edeceğimi düşünemedin mi? BTK’dan devamlı yazdırıyorsunuz ya, siteler kapansın diye. Ne oldu kapattınız bir tanesini, ne oldu?”
Köfteci Yusuf mevzusu
“Bir de Köfteci Yusuf. Devletin İçişleri makamında bir deli oturuyor, bu adam hasta, manyak. Köfteci Yusuf konusu nedir anlatayım. Köfte yemedim Süleyman. Köfte Süleyman. Bizim atalarımızın sürgünüyle ilgili Bursa’nın Gürsu ilçesinde bir anma etkinliği yapıldı. Ben oraya geldim, duyuru yapıldı. Yer gök insan. Köfteci Yusuf var senin hayranın tanışmak ister misin diye sordular. Ayıp olmasın nezaketen tanıştık. Kapattık. Başka ne hayatımda Köfteci Yusuf gördüm, ne köfte yedim ne bir şey yaptım.”
“Sonra bu 4 arkadaş kim biliyor musunuz? Bir tanesi Afyon’un en zengin ailesi. Bilmem kaç bin tane daireleri, et kesim fabrikaları vardır, öbürü gazeteciler bilmem neyin yetkilisi ismi aklıma gelmiyor, öbür bir tanesi de diş malzemeleri ihraççısı. Bunlar hayatta sabıkaları olmayan, varlıklı arkadaşlar. Bu arkadaşlar demişler Köfteci Yusuf’a ‘Bizim et kesim yerimiz var, onu alır mısın? Değeri bu kadar, eksper değeri, biz sana daha ucuza verelim’ Bu da bunlar benim yakın diye çekinmiş birine demiş, emniyete gitmiş. Benim ne adım var, ne sanım var, ne de haberim var. Bu arkadaşları polis gözaltına almış şimdi hepsi serbest. Araştırıyoruz sonradan bu dosyanın içine bu şahıs bir daha gidiyor, ’Ben diyor Sedat Peker’den de davacıyım’ Telefonda tanıştık, köfteni bile yemedim. Farz edelim ki ben demiş olsam git yerini buna sat, eksper değerinden daha düşük, suç yok. Ama böyle de bir şey yok.”
“Yalancı bir adam yönetiyor İçişleri Bakanlığı’nı”
“Bir tane yeni savcı, üzerinde zan bırakmak için demiyorum ama bu kadar tesadüf kafa karıştırıcı. Avukatlıktan savcı olup aynı anda da özel yetkili, örgütlü suçlara bakan, benim dosya bir anda bu beyefendinin önünde. Vallahi zan altında bırakmak istemiyorum. Belki gerçek meslek adabı olan bir insandır bilmiyorum. Çünkü halen daha bu dosyayla ilgili aranmam yok. Yalancı bir adam yönetiyor İçişleri Bakanlığı’nı. 10 tane köfte tezgâhı kurarım 30 bin kişiye satsam, Köfteci Yusuf’un bütün hasılatından daha çok param olur.
“Devletin bakanısın, neden başkasının telefonundan konuşuyorsun?”
“Bir de gazetecilere operasyon yaptırmışsın, komikliğe bak. Gazetecilerin HTS kayıtlarını, telefon trafiklerini açıklamıyorsun? Kaç kere konuşuyorsun? Devletin bakanısın neden facetime’dan, WhatsApp’tan, niye müdürünün telefonundan konuşuyorsun?”