ABD, Türkiye’den, Rusya’dan ve İran'dan gelen uyarılara kulak verme gereğini duymaz; şiddetli itirazlara rağmen Taşınabilir Hava Savunma Füzelerini (Stinger) YPG’ye teslim eder. Füzeler ağırlıklı olarak Türkiye sınırına, geri kalan kısımları da doğu, güney ve batıdaki uç noktalara yerleştirilir. Artık Rojava'yı bombalayacak bir uçağın, bu hava savunma sisteminden çıkabilmesi mümkün görünmemektedir.
Batı’dan aldığı maddi, manevi ve cephesel destekle özgüveni yerine gelen PYD ile Türkiye arasında yeni bir dönem başlar. PYD, Türkiye’nin Menbiç’ten çekilmesi talebine direnir. Menbiç krizi tırmandıkça tırmanır. Türkiye’nin Menbiç’e müdahalesi üzerine PYD Menbiç’e Stinger füzeleri yerleştirir. Kriz çatışmalara dönüşür. Türkiye Menbiç’, hem karadan hem havadan bombardıman altına alır.
Stinger’lar Türkiye’de kullanılmaya başlar
Menbiç savaşı KCK’nın ve Türkiye’nin karşılıklı yeni hamleler yapmasına yol açar. Türkiye Menbiç’te bir savaş uçağının düşmesi üzerine hava bombardımanını tüm Rojava’ya yayar. Daha önce belirlediği askeri hedeflere bomba yağdırır. Ancak bombardıman sırasında diğer savaş uçakları da Stinger’lara hedef olur.
KCK ise Rojava bombardımanına tepki içinde Stinger’ları Türkiye’ye taşır. Türkiye-İran-Irak sınır hattında savaş uçakları ve helikopterler peşpeşe düşer. Bunun üzerine Türkiye Rojava'ya karadan askeri müdahaleyi tartışmaya başlar.
Müdahaleciler ve müzakereciler
Kamuoyu ve Ankara’daki karar vericiler ikiye ayrılmıştır. Birinci grup “Türkiye ateşi tutan maşa ile değil maşayı tutan elle mücadele etmeli” demektedir. Bu grup ayrıca ABD ile ilişkilerin dondurulmasını, ABD’nin stratejik çıkarlarına zarar verilmesini, Türkiye’nin NATO’dan çekilmesini, Rojava ve KCK’ya çok sert misillemede bulunulmasını, YPG’nin Rojava’daki askeri kapasitesinin hem karadan hem de havadan yerle bir edilmesini talep eder.
İkinci grubu oluşturanlar hedef büyüterek savaşmanın doğru olmayacağını, ABD ile çıkar ilişkilerini bozmak yerine Rojava ve KCK’ya çok sert misilleme gösterilmesini, ancak Rojava’ya yönelik herhangi bir adımın mutlaka ABD, Batı ve NATO ile müzakere edilmesini ileri sürer.
Tartışmaları birinci gruptakiler kazanır. Çünkü kamuoyunun ezici çoğunluğu da böyle istemektedir. Türkiye tarihinin en ağır askeri operasyonunu Rojava’ya yapar. Taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmaz. Operasyon bir saatte tamamlanır. YPG’nin askeri altyapısı, kapasitesi, savaşçıları imha edilir.
KCK karşı hamle gerçekleştirmeye çalışır. Hedef gözetmeksizin eylem yapmaya çalışır. Ancak son operasyonlarla birlikte altyapısı ciddi şekilde zarar gördüğü için etkili olamaz.
Dünyanın gündemi Türkiye olur
Rojava savaşından sonra dünyanın gündemi Türkiye ve Kürtler olur. ABD ve Batı kamuoyu, IŞİD’e karşı savaşta yanlarında yer alan KCK-PYD çizgisinin İslâmcı Erdoğan tarafından yok edildiğini, bunun karşılıksız bırakılmamasını ister. Bunun için dünyanın her yerinde Türkiye’ye yönelik gösteriler olur. BM ve NATO acilen toplanır. Türkiye’ye yaptırım uygulanması, Türkiye’nin NATO'dan çıkarılması müzakere edilir.
ABD ve Batı’yı kaybettiğini gören Türkiye, rotayı Rusya ve Çin’e kırar. ABD ve Batı’nın gazabından kurtulabilmek için Rusya ve Çin ile ortak hareket etmeyi müzakere eder. Rusya ve Çin’in desteği sayesinde BM’den ekonomik ambargo kararı çıkmaz. Ancak Türkiye NATO’dan çıkartılır, AB ile müzakere süreci rafa kaldırılır. ABD ve Batı ayrıca KCK’nin daha etkili ve güçlü şekilde desteklenmesi, beslenmesi kararı alır. Barzani de Türkiye ile arasına mesafe koyar, ancak tarafsızlığını bozmaz.
Jeostratejik kırılmalar yaşanacak
Çatışmalar tüm Ortadoğu coğrafyasını, Avrupa ülkelerini, ABD’nin bölgedeki stratejik çıkarlarını etkiler. Tüm dünyada jeopolitik kırılmalae yaşanır. Avrupa peş peşe gelen milyonlarca mültecinin yarattığı kriz ile boğuşur. Birlik içinde çok ciddi ayrışma ve çatışmalar baş gösterir. AB’deki yeni durum ABD’nin Atlantik ötesi ilişkilerini zedeler. ABD, İngiltere, İtalya, Belçika, Hollanda öncülüğünde bir blok doğar. Bu blokun karşısına Almanya, Fransa, Avusturya'nın öncülük ettiği diğer bir blok çıkar. Almanya’nın öncülük ettiği blok, ABD’nin Türkiye’yi karşısına alan yeni düzen stratejisini sorgulamaya ve eleştirmeye başlar. Bu iki blokun diğer ucunda ise Rusya, Çin, İran ve artık Türkiye’nin de dahil olduğu Avrasya bloku yer alır.
Uluslararası sistem kaos dönemine girer. Kaos bittiğinde hiç kimsenin kazanmadığı, herkesin kaybettiği koca bir enkaz kalır.
Tavşana kaç tazıya tut politikası
Öcalan, ABD’nin Kürt sorununa yaklaşımını sıklıkla “tavşana kaç tazıya tut” olarak tanımlamıştı. O Öcalan darbe gecesi, Cemaat’in devlet içindeki Gladyo uzantıları tarafından Erdoğan’dan sonra öldürülmek istenen ikinci kişi olarak hedef seçilecek, ancak bu hedef MİT ve polisin ortak çalışmasıyla sonuçsuz kalacaktı.
ABD’nin YPG’ye Stinger füzeleri vermesi Türkiye’nin ulusal güvenlik çıkarlarını can evinden vurmakla kalmayacak; devlet aklında giderilmesi ve telafisi imkansız öfkeye yol açacak. Türkiye ile ABD arasında da yeni bir dönem başlatacak.
Maalesef Kürt sorunu ABD’nin Türkiye’yi etkileme istidadı içeren en güçlü kartına dönüştü.