Yazarlar

Yeni İttihatçılığa dipnot (5) Muhalefet ve Türkiyelilik

İktidar (devlet) Kürtlere yönelik tutumunda bir değişikliğin emarelerini göstermeye başladı. Ülke içinde ve dışında Kürt etnisitesine karşı olmadığını, ama Türk devletine doğrudan ya da dolaylı biat etmeyen bir Kürtlüğe geçit vermeyeceğini ima eden adımlar atmakta. Böylece Kürtlerin Türklüğe değil, (bu haliyle) devlete rıza göstermesi isteniyor. Ancak bu yeni yaklaşımın PKK/HDP cenahına ‘uygun’ geleceğini beklemek gerçekçi gözükmüyor. Devletin Kürt kimliğine yönelik tutumundaki değişim, iç siyasette Kemalizm’in tükenmesi ve ekonomideki çöküntüye rağmen muhalefetin seçimi kazanamaması, muhtemelen Kürtlere ‘Türkiyelilik’ tezinin son kullanma tarihinin geçmiş olabileceği mesajını vermiştir. Yeni İttihatçı paradigma altında ‘Türkiyeli’ olmaya çalışmak Kürt siyasi aktörlerine de gerçekçi gözükmeyebilir… Muhtemelen önümüzdeki sürede ‘Kürdi’ hassasiyetin özerkleşip derinleşmesine tanık olacağız. Tüm Kürtlerin tekil bir özne gibi telakki edildiği, Kürdistan fikrinin merkeze konduğu yeni bir gelecek hayali ve bundan neşet eden yeni bir siyasetle karşılaşabiliriz.

Sosyalist Syriza’nın yeni liberal lideri Stefanos Kasselakis: Devrime kısa bir Amerikan rüyası molası

Yunanistan’daki 2023 genel seçimlerini kaybeden sosyalist Syriza’nın karizmatik lideri ve eski başbakan Aleksis Çipras Nazım Hikmet’in dizeleriyle istifa etti, partide değişimin önünü açtı. 150 bin parti üyesi ise %56 oyla 35 yaşındaki Stefanos Kasselakis’i Syriza’nın yeni genel başkanı seçti. Yunanistan’ın ilk eşcinsel parti lideri Kasselakis, aynı zamanda sosyalist Syriza’nın ilk liberal genel başkanı. 14 yaşından beri ABD’de yaşayan Kasselakis, armatör bir babanın oğlu, eski bir Goldman Sachs bankacısı, 2008 yılında Biden kampanyasında çalışmış bir gönüllü ve finans uzmanı başarılı bir girişimci. KKTC’ye “devlet” dediği için milli meselelerde cehaletle suçlanan Kasselakis, henüz 2 ay öncesine kadar Miami’de oturan ve Yunanistan’da kimsenin tanımadığı bir iş insanıydı. Şimdi ise sosyalist Syriza’yı ABD’deki Demokrat Parti’ye çevirmek için beyaz gömleğinin kollarını sıvayan karizmatik bir ana muhalefet lideri. Fakat bunun için önce 20 sene yurtdışında yaşadığı için yapmadığı zorunlu askerlik hizmetini tamamlaması ve “sanki Netflix partiyi ele geçirmiş gibi” diyen Syriza’nın solcu elitlerini sakinleştirmesi gerekiyor.

Avrupa ile habire yol ayrımına gidip geliyoruz

Türkiye Cumhuriyeti, altına imza attığı uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu ve kendi kanunlarının üstünde bir yere sahip olduğunu belirtiyor. Yine de “içişlerimize karışamazlar” tepkisinin beklendiği gibi devam edecek olduğu anlaşılıyor. AİHM kararları olsun, Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı, sert itirazlar, “önyargılı davranıyorlar” çıkışları görebiliyoruz. Ancak Türkiye’deki hukuk sistemi, bu kararı uygulamakla yükümlü. Siyaseten bu kararın ve bu gibi kararların uygulanmasına yol verilerek, Avrupa ile ilişkilere, yeni bir yön çizilebilir.

Bu AİHM de çok şey yani; ülkenin başkanının konuşmaları var, daha artık ne “kanunsuz ceza olmaz” falan…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2014 başlarındaki bazı konuşmaları sadece iktidar ve iktidar basını tarafından değil, yargı tarafından da Gülen cemaatinin bir terör örgütü olduğunun miladı ve ‘kanuni gerekçesi’ olarak benimsendi, hükümler böyle verildi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 17 Mart 2017 tarihli genel kurur kararından: “17/25 Aralık bürokratik darbe girişimini müteakip ilk defa Devlet katında yüksek sesle FETÖ / PDY terör örgütünün silahlı bir terör örgütü olduğu açıkça vurgulanmış[tır]… [Dolayısıyla 17/25 Aralık’ın FETÖ/PDY’nin] terör örgütü olarak nazarı itibara alınmasının miladi tarihi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır…” AİHM, hukukumuzun yerli ve milli özünü bilmediği için TC devletine naif sorular soruyor.
- Advertisement -

Yeni İttihatçılığa dipnot (4) Öze Dönüş

Yeni İttihatçılığın adım adım olağanlaşıp normalleşmesi onu ‘görmeyi’ zorlaştırıyor. Siyasete ve iktidara eleştirel bakanlar hala vatandaşlık bağlamındaki meseleleri öne çıkarmakla yetiniyorlar. Oysa benlik alanında bir benzeşme, aynılaşma dalgasının içinde sürükleniyoruz. Büyük harflerle yazılan geçmiş ve gelecek, bugünü neredeyse anlamsız kılıyor. Toplumun büyük kısmı modern anlamıyla siyasetle ilgilenmeyip, modernliğe alternatif olması istenen bir ‘büyük’ siyasetin cazibesine kapılıyor.

En Son Çıkanlar