Suriye krizi bölgesel veya küresel bir savaş halini alırsa, Türkiye buna kayıtsız kalabilir mi?
Normal koşullarda cevabımız hayır olmalı. Çünkü Türkiye NATO ve Batı ittifakı içinde yer almakta. Altına imza attığı anlaşmalar ve içinde yer aldığı organizasyonlar, Batı ittifakı ile ortak hareket etmeyi gerektiriyor.
Ancak Suriye’de mesele bu kadar ak ve kara değil.
Eğer Batı ittifakı Suriye’yi yeni bir faza taşır ve Türkiye de buna katılırsa, bundan çok olumsuz etkilenebilir.
Çünkü ABD öncülüğündeki Batı ittifakının, Suriye fotoğrafı içinde Kürtlere biçtiği rol ve misyon (teritoryal bir coğrafya, modern silahlarla donatılmış ve eğitilmiş bir Kürt ordusu) Türkiye’yi ulusal güvenlik açısından kaygılandırıyor.
* * *
Suriye’de Batı ittifakı içinde yer almanın olumsuz yansımaları, sadece ittifakın Kürt stratejisinden kaynaklanmıyor. Bir de etki-tepki meselesi var. O da Türkiye’yi endişelendiriyor.
Türkiye Rusya-İran hattına karşı Batı blokuna çok aşırı angaje olursa, Kürt sorunu bundan nasıl etkilenir?
Bu soru bugünlerde siyasi karar vericiler ile devlet aklının gündeminde en üst sırada yer alıyor.
Esad’ı devirmeyi değil zayıflatmayı içerecek bir müdahale uğruna Rusya-İran ile alınan yolu terk etmek, Suriye’de son iki yıldır başarılı bir şekilde yürüttüğümüz “fayda esaslı” denge stratejimize zarar verebilir. Rusya ile olan faydalı işbirliklerinin sonunu getirebilir.
Rusya ve İran, Türkiye’nin Batı’ya aşırı angaje olması yüzünden Türkiye’ye misilleme yapma motivasyonu kazanabilir.
Bu da PKK-HPG’nin hava araçlarına karşı etkili füzeler edinmesine yol açabilir. Öyle ki, Rusya-İran hattının yardım derecesi Kürt sorununu yönetilemez bir hale de getirebilir.
Ve bu yönetilemez hal, Türkiye’yi İran’a savaş açma seçeneğine de sürükleyebilir.
* * *
O zaman Türkiye ne yapmalı?
Doğru olanı yapıyor. Sakin davranıyor. Panik yapmıyor. Kendisini karar vermeye zorlayanların döviz kartıyla ekonomiyi sıkıştırmaya başlamalarına rağmen bu tavrını değiştirmiyor.
Çünkü iyi biliyor ki, ulusal çıkarlarını öncelemezse, Kürt sorunu gerek ABD gerek Rusya tarafından yönetilemez hale getirilebilir.
O yüzden taraf tutmuyor. Tarafsız, özerk, şahsiyetli, karakterli kalmaya çalışıyor. Ama Türkiye’nin çıkarlarını düşünenlere pozitif ayrımcılık yapacağını da hissettiriyor. Erdoğan’ın formülasyonuyla, ne Batı ile olan ittifak ilişkisine halel getiriyor, ne Rusya ile olan işbirliklerinin bozulmasını sağlayacak zemin yaratıyor, ne de İran’la arasını bozuyor. Belâyı kendisinden uzak tutmaya çalışıyor.