Ana SayfaYazarlarRomen Diyojen’in akıbeti

Romen Diyojen’in akıbeti

 

Roma ordusunun Malazgirt’te ağır bir yenilgiye uğradığı ve Romen Diyojen’in esir düştüğü haberi çok geçmeden Konstantinopolis’e ulaşmıştı. “Kral öldü, yaşasın kral” misali, imparatorluk elini çabuk tutmalı ve bir an önce yönetim işi hal yoluna konmalıydı. Aslında bu tür durumlarda yapılacak iki şey vardı: Esir düşmüş imparatorun yapacağı “barış” antlaşmasının şartlarını kabul edip yola devam etmek; veya çabucak yeni bir imparator tayin edip, eskisini tanımamak.  Romen Diyojen gibi, imparatoriçe ile yaptığı evlilik sayesinde Roma tahtına çıkmış biri için, ilk tercih imkânsız gözüküyordu. Zira Dukas ailesi  daha ilk günden itibaren pusuda beklemekteydi ve üstelik ölen imparatorun en büyük oğlu Mikhael, artık imparator ilân edilebilecek yaşa gelmişti.

 

Mikhael Psellos, Eudokia’nın Romen Diyojen ile evlenmesini,  şehvete veya daha şatafatlı bir yaşam arayışına değil,  doğudaki barbar saldırılarının imparatorluğu zor durumda bırakmasına bağlar. Psellos’un aktardığına göre, kilisede “inşallah öleceğim zamana kadar imparatoriçe kalmak benim kaderim olmayacak” diye dua eden Eudokia’nın en büyük amacı, oğullarını yavaş yavaş tahta oturtmaya hazırlanmaktır (Psellos:101-102). Eudokia’nın Romen Diyojen ile evlenmesinin bir diğer nedeni de, iktidarın ölen eşinin kardeşi ve oğullarına geçmesini önlemek olabilir.

 

Mikhael Attaleiattes’e göre, Romen Diyojen’in esir düştüğü haberi Konstantinopolis’e ulaşır ulaşmaz, imparatorun serbest bırakılmasını sağlayacak bir anlaşmayı reddeden İmparatoriçe Eudokia, ölen eski eşi Konstantinos Dukas’tan olma iki oğluna ve gene eski eşinin kardeşi Ioannes’e danışarak[1], bütün eyaletlere emirler yazıp Diyojen’in imparator olarak tanınmaması ve kendisine biat edilmemesini ister.  Ancak daha sonra Eudokia’ın iki oğlu ve amcaları, imparatoriçenin tüm yetkilerini elinden alıp, büyük oğlu Mikhael’i tek yetkili imparator ilan eder. Taht üzerindeki yetkileri elinden alınan Eudokia’ya oldukça kaba bir şekilde davranılır; rahibelerin giydiği kara elbiselerden giydirilerek gemiye bindirilip Boğaz’ın doğu yakasındaki Stenon’a sürgün edilir.  Bundan sonra hayatını rahibe olarak sürdürmesi istenir (Attaleiattes:307).

 

Mikhael Psellos, Romen Diyojen’in esir düşmesinden birkaç gün sonra, savaştan kaçarken arkadaşlarını geride bırakan bir askerin kötü haberi Konstantinopolis’e ulaştırdığını yazıyor. Ondan sonra ikinci ve diğer habercilerin de ulaşır; kimileri Romen Diyojen’ı yaralı gördüğünü, kimileri öldüğünü, kimileri de elleri zincirlenmiş olarak esir alındığını anlatır. Bu haberler üzerine, başkentte İmparatoriçe Eudokia öncülüğünde bir toplantı düzenlenir. Oy birliğiyle alınan kararda, ister ölü ister diri ele geçirilmiş olsun, imparatorun görmezlikten gelinmesi, tüm yetkilerin Eudokia ve oğullarına verilmesi kararlaştırılır. Ancak Romen Diyojen’in hayatta olduğunu duyan Mikhael insiyatifi alır ve annesiyle de irtibatını koparıp tek başına hareket eder. Daha sonra bir kararname ile Eudokia, kendisinin Hz. Meryem onuruna deniz kenarında yaptırmış olduğu bir manastıra gönderilir (Psellos:105-106). Psellos’un yetiştirdiği VII. Mikhail Dukas, 24 Ekim 1071’de tek başına hükümdar ilân edilir (Ostrogorsky:316).

 

Romen Diyojen’in taht mücadelesi

 

Sultan Alparslan’ın kendisini serbest bırakmasından sonra yola düşen Romen Diyojen ise, etrafına topladığı bir ordu ile Amasya’ya gelir.  İmparator Mikhael, kuzeni Konstantin komutasında bir ordu düzenleyerek Romen Diyojen’in üzerine gönderir. İki ordu Amasya’da çarpışır ve karşılıklı kayıplar yaşanır. Attaleiattes, Dokeia (Tokat) civarında meydana gelen bu çarpışmada, Roma ordusunda yer alan Frank askerlerin büyük bir kısmının Romen Diyojen’e katıldığını yazar (Attaleiattes:309). Fakat daha sonra Romen Diyojen nedense Tokat kalesine sığınır. Bir zamanlar Diyojen tarafından önemli bir mevkie getirilmiş Chatatoure (?) adlı bir Ermeni o sırada Antakya’daki ordu komutanıdır ve Romen Diyojen’i ele geçirmekle görevlendirilmiştir. Fakat Romen Diyojen’in safına geçerek ona Kilikya’ya gitmeyi önerir. Attaleiattes,  Romen Diyojen’in Kilikya’ya gitmek istemesinin sebebi olarak, yaklaşan kışı orada geçirip ordu toplamayı ve bu arada, daha önceden kararlaştırıldığı üzere sultandan gelecek yardım birliklerini karşılamayı gösterir.

 

Amasya’daki saldırılarda Roma ordusu başarılı olamayınca, Konstantinopolis’te yapılan istişare toplantılarında Romen Diyojen ile barışma alternatifi üzerinde de durulur ve bizzat imparator Mikhael kendisine mektup göndererek güvence verir. Ancak Romen Diyojen hiçbir kabahati olmadığını ileri sürerek tahttan feragat etmek istemez. Bunun üzerine Mikhael, kuzeni Andronikos’u bütün doğu eyaletleri komutanlığına getirerek gizlice Romen Diyojen’in üzerine gönderir.  Aynı zamanda, araya bazı papazları ve kimi diğer arabulucuları koyup, her türlü güvenceyi içeren dostça mesajlarla Romen Diyojen’i ikna etmeye çalışır (Psellos:106).

 

Romen Diyojen’in Kilikya’daki kuvvetlerine Chatatoure komuta etmektedir. Çatışma sırasında Chatatoure atının bir çukura girmesi üzerine düşer ve çalılar arasına saklanır. Ancak onu gören Romalılarca yakalanır; elbiselerini soyar ve onu çıplak bir şekilde komutanlarına götürürler. Bunun üzerine Chatatoure ihanet edip karşı saflara geçer ve Roma kuvvetlerini doğruca Romen Diyojen’in kaldığı yere yönlendirir. Bu arada Romen Diyojen Sultan Alparslan’dan (metinde “Perslerden” diye geçer) yardım gelmesini beklemektedir.  Herhangi bir yardım gelmeyince ve etrafındaki kuvvetler de iyice zayıflayınca, Romen Diyojen Mikhael’in verdiği sözlere ve güvenceye dayanarak koşulsuz teslim olur. Teslim olur olmaz, derhal bir keşiş elbisesi giydirilerek saçları oracıkta kesilir. Psellos’un anlattıkları doğru ise, eski imparatordan korkan imparatorluk konseyi üyeleri, Mikhael’den habersiz bir mektup yazıp Romen Diyojen’in kör edilmesi emrini verirler.

[2] Ancak İmparator Mikhael Diyojen’in kör edildiği haberini alınca çok üzülür ve ağlar (Psellos:106-107).

 

Attaleiattes de, Romen Diyojen’in teslim olduktan sonra Romalılar tarafından oldukça onur kırıcı muamelelere tabi tutulduğunu yazar. Saçları kesilip keşiş elbisesi giydirilen Romen Diyojen, daha önce imparator olarak geçtiği ve âdetâ bir ilâh gibi karşılandığı topraklardan, bu kez kafese kapatılmış bir hayvan gibi götürülmektedir. Yolculuğun Adana’dan Kütahya’ya kadar olan kısmını, Romen Diyojen dayanılmaz mide ağrılarıyla geçirir. Düşmanlarının kendisine baldıran zehiri içirdiği söylenir. Kütahya’da, başkentin düşük eski imparator hakkındaki kararı beklenir ve gözlerinin kör edilmesi hükmü birkaç gün sonra burada ulaşır. Kararın uygulanacağı an, daha önce Romen Diyojen ile Mikhael arasında barış için arabulucu olmuş ve Romen Diyojen’e yeminle güvence vermiş olan Kadıköy, Herakleia (Milas yakınlarındaki antik kent) ve Koloneia (Şebinkarahisar) piskoposları da hazır bulunmaktadır. Romen Diyojen’in tüm yalvarmaların karşılık, artık onların da ellerinden gelen bir şey yoktur. Sonunda Romen Diyojen küçük bir odaya konur; elleri ve ayakları bağlanır; sırtüstü yere yatırılır ve göğsüne birkaç zırhlı adam tarafından bastırılır. Daha önce bu işlerde hiçbir tecrübesi olmayan bir Yahudi, elindeki şiş ile Romen Diyojen’in gözlerini çıkartır. Romen Diyojen bu dehşetli acı içinde çırpına çırpına boğa gibi böğürmektedir. Attaleiattes, “Rab İsa’yı öldürenlerin soyundan gelen adamın” şişli işkencesini bir değil tam üç kez tekrarladığını yazar.  Böylece Romen Diyojen’in gözlerindeki nur ilelebet söner ve yarı ölü halde oracıkta kalır. Daha sonra bir görevli, gözleri önüne akmış bir leşi taşır gibi, Romen Diyojen’i ayaklarından tutup dışarı çıkartır. Eski imparator birkaç gün içinde korkunç acılar içinde ölür; ancak henüz ölmeden bedeni kokmaya başlamıştır bile (Attaleiattes:325).

 

Urfalı Mateos, Romen Diyojen’in papaz elbisesi giyerek Dugidz’in kardeşi olan Romalı kumandana sığındığında, “İşte artık benden endişe etmenize lüzum kalmamıştır. Zira ben bundan sonra manastıra çekileceğim. Mikhael imparatorunuz olsun ve Tanrı ona yardım etsin” dediğini, ama Romalıların ona kulak asmadan gözlerini çıkardığını yazar.   Mateos devamla, “O gün Romalılar, Yahudilerin yapmış oldukları veçhile Tanrıyı [İsa’yı – AK] tekrar çarmıha gerdiler” der  (Mateos:144).

Oğlundan izin alan Eudokia, eski eşinin cenaze merasimini Kınalı Ada’da bizzat Romen Diyojen’in yaptırmış olduğu manastırda düzenler ve bahtsız eski imparatoru adanın zirvesine gömer.

Urfalı Mateos’un aktardığına göre Sultan Alparslan, Romen Diyojen’e yapılanları duyunca ağlar ve çok kederlenerek şöyle der: “Romalıların Allah’ı yoktur. İranlılarla Romalılar arasında akdedilmiş olan dostluk ve ittifak yemini bugün çözülmüş oldu. Bundan sonra haça tapınan bütün milletler kılıçla mahvedilecek ve bütün Hıristiyan milletleri esaret altına alınacaktır.” Mateos devamla, “O Romen Diyojeni hatırlayıp ah çekiyor ve bütün İranlılarla beraber onun akıbeti için ağlıyordu” der (Mateos:144).

 

Son stratejik hatâsı Romen Diyojen’in sonu oldu

 

Amasya ve Tokat civarındaki çatışmalarda Romen Diyojen’in kuvvetleri ilk başta üstün gelmiş ve Roma’dan Konstantin komutasında gönderilen ordu dağılmıştı. Diyojen’in tam bu sırada, mevcut ordusu ile Roma toprakları içine doğru ilerlemesi gerekirken, Kilikya tarafına çekilmesi askeri açıdan stratejik bir hata olmuştur (Attaleiattes:313). Eğer Diyojen, Roma ordusunun toparlanmasına fırsat vermeden doğrudan Konstantinopolis’e yönelseydi, Dukas ailesi ikinci kez ordu toplayıp Romen Diyojen’in üzerine gönderemeden, şu veya bu şekilde uzlaşmak zorunda kalabilirdi. Diyojen’in ikinci stratejik hatası, Kilikya’da, engebeli Toros geçitlerine asker yerleştirmeyip, Andronikos’un kuvvetlerini burada karşılamaması olmuştur. Oysa elindeki kuvvetlerle Roma ordusunu buralarda darmadağın edebilirdi. Sayıca üstün bir duruma geçmiş olan Roma ordusunu Adana düzlüğünde  karşılayan Romen Diyojen, savaştan umudunu yitirince, imparatorluktan feragat edip bundan sonraki yaşamını bir keşiş olarak geçirmeyi kabullenerek teslim olmak zorunda kalmıştır.

 

Asıl adı Romanus olan Romen Diyojen, daha çok babası Diyojen’in adıyla bilinmekteydi. İşe bakın ki babası Diyojen de, Romanus Argyrus döneminde bir ihtilâl girişiminden tutuklanıp yargılanmış ve daha sonra kendisini bir uçurumdan atarak hayatına son vermişti (Psellos:102).  Anlaşılan o ki kader babaya da, oğula da fena bir tuzak hazırlamıştı. Ancak Malazgirt gibi koca bir zafer ile adını tarih kitaplarına kaydeden Sultan Alparslan’ın 1072’deki ölümü de, Diyojen’in ki kadar olmasa da trajik olacaktır.

 


[1] Mikhael Attaleiattes, imparatoriçenin iki oğlundan Andronikos’un, ordudan henüz yeni firar etmiş olduğunu yazıyor. Oysa bu Andronikos’un, ölen imparatorun kardeşi Ioannes’in oğlu olması kuvvele muhtemeldir.

[2] Pek çok kaynakta Romen Diyojen’in gözlerine mil çekildiği yazılmaktadır.  Oysa Diyojen’in gözlerine mil çekilmemiş; gözleri şişle kör edilmiş veya çıkartılmıştır.  Mil çekmede, kızgın demir göze yaklaştırılır ama temas ettirilmez; göz bebeği eriyene ve göz kapakları pişerek birbirine yapışına kadar öyle tutulur.

- Advertisment -