Sığınmacılar Platformu, Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların son dönemde maruz kaldıkları saldırılara dikkat çeken bir açıklamada bulundu. “Gündelik hayatı ve siyaseti hak temelli biçimde dönüştürelim” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Suriye 2011’de başlayan savaş ile korkunç bir dram yaşanıyor. Katliamlar, kullanılması yasak silahlar dahil işlenen savaş suçları, sistematik tecavüz, işkence, zorla kaybettirme dahil dehşet verici hadiseler BM ve sivil kuruluşlarca rapor edildi. Bu vahşet karşısında her yaştan Suriyeli ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve komşu ülkelere sığındı.
Bugün çatışmalardan, iç savaşlardan, şiddet ve zulümden dolayı ülkelerinden ayrılmak durumunda kalan milyonlarca insan var. Bu insanların bir kısmı da Türkiye’de.
Türkiye’ye de sığınan Suriyeli sığınmacılar, hukukun temel ilkeleri ve mevcut normları ile yasal olarak koruma altında olmalarına rağmen, özellikle siyasi partiler, ırkçı veya ayrımcı çevreler ve sosyal medya üzerinden sürekli olarak saldırıya ve nefret söylemlerine maruz bırakılıyor.
“Sığınmacılarla ilgili olumsuz haberler”
Basında, medyada, sosyal medyada sürekli sığınmacılarla ilgili olumsuz haberler yer alıyor. Son birkaç ayda çıkan haberlerden bazıları şöyle:
• Kayseri’de bir otobüste Çerkesçe konuşan iki genç, alenen ırkçı nefrete maruz kaldı.
• İzmir’in Çiğli ilçesindeki Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde 300 civarında sığınmacı hukuksuz bir şekilde otobüslere bindirildi, 226 Afgan sığınmacı ülkelerine zorla geri gönderildi, diğer sığınmacılar Edirne kırsalında boş bir araziye terk edildi.
• Bursa’nın İnegöl ilçesinde Suriye uyruklu 17 yaşındaki Mecit, yolunu kesen kişiler tarafından sigarası olmadığı gerekçesiyle bıçaklanarak yaralandı.
• Sosyal medyada “sığınmacı” oldukları iddia edilen kılıçlı üç kişi film şirketi çalışanı çıktı.
• Gaziantep’te yaşayan Suriyeli öğrenci Salah Alddin, kendisine yönelik ırkçı iftira kampanyası sonrası, sınır dışı edildi.
• Bolu’da parkta oturan 5 Suriyeliye bıçaklı saldırı düzenlendi.
• Ankara Kızılay’da faaliyet gösteren SAAB lokantası son aylarda dozu gittikçe artan sistematik ırkçılığa maruz kaldı. Sahiplerinden birisi sınır dışı edildi.
• Eşiyle birlikte, turistik amaçla Türkiye’ye gelen İspanyol gazeteci Lluis Miquel Hurtado, Taksim’de saldırıya uğradı. 3 kişilik ırkçı grup, İspanyol gazeteciyi Afganistanlı sanarak dövdü, hakaret etti.
“Kamu görevlileri bile bu negatif dilden etkilendi”
Görülen odur ki, genel seçimlere doğru yaklaştıkça siyasi partilerin çoğu, başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılara dönük negatif söylem kampanyalarının yörüngesine girmiş durumda.
Bu negatif söylem ve tutumlar gündelik hayatın içinde ayrımcılık, ırkçılık ve şiddete, hatta yer yer linç girişimlerine varan ürkütücü hadiselere sebep oluyor; sokakta sığınmacılara dönük daha fazla saldırı anlamına geliyor. Kamu görevlilerinin bile bu negatif dilden etkilendikleri görülüyor.
Sığınmacılara dönük negatif söylem ve kampanyalar, günlük hayatta yaşananlar, zorla geri göndermeler ve geri gönderme merkezlerinde yaşanan olaylar, temel insani hassasiyetlere sahip herkesin harekete geçmesi gereğine işaret ediyor.
“Sığınmacı meselesi, çok temel bir adalet meselesidir”
Suriyelilerin ülkelerinden göç etmesine sebep olan Esad ile görüşmelere başlama ve Suriyelileri zorla göç ettirme önerileri, bazı partilerin merkezi siyasi önerisi haline gelmiş durumda. Bu tutumlar sosyal uyuma zarar veriyor, Suriyelilerdeki savaş ve savaş sonrası travmanın aşılmasını engelliyor.
Oysa sığınma hakkı en temel insan haklarındandır. İnsani hukuk mevzuatı bir savaş ve çatışmanın tarafı olsun olmasın tüm devletlere sığınmacıların mültecilerin yaşamlarının korunması sorumluluğunu verir. İnsanlığın yüz yıllar boyu süren serüveni sonucunda ortaya çıkan temel hakların korunması düşüncesine aykırı bir şekilde hiç kimse ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına geri gönderilemez.
Sığınmacı meselesi, çok temel bir adalet meselesidir. Bütün siyasi fayda ve maliyet analizlerinin ötesinde, insani boyutuyla ele alınmalıdır. Hiçbir siyasi hedefin aracı haline getirilmemelidir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, bütün insanların eşit doğduğunu ve birbirlerine karşı kardeşlik duygularıyla hareket etmeleri gerektiğini söyleyen ifadelerle başlar. Sığınmacılar konusunda da her insanın alması gereken tavır bellidir: anlamak, adil olmak, her türlü zulüm ve kötülüğe karşı sığınmacı haklarının yanında durmak, onlarla dayanışma ve kardeşlik duygularıyla hareket etmek.
Endişemiz şudur ki, seçim sürecine doğru çok daha vahim hadiseler ve sonuç olarak da telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkabilir. Bunun olmaması, gündelik hayatın anlama ve adalet temelinde dönüştürülmesi için, Türkiyeli ve Suriyeli STK’lar olarak bizler ağır bir sorumluluk yüklenmiş durumdayız.
Bu çerçevede hak ve adalet duygusuna sahip herkesi bu konuda inisiyatif almaya, sığınmacılarla dayanışmaya, onları siyaseten hedef haline getirme çabalarına birlikte karşı durmaya davet ediyoruz.