Fransız gazetesi Liberation, efsane yönetmenin ölümünü, “Bin hayatı ve değişken olduğu kadar üretken bir kariyeri olan film yapımcısı, sürekli arayış içinde bir sanatın çelişkilerinin vücut bulmuş hali Jean-Luc Godard’ın 13 Eylül Salı günü 91 yaşında öldüğünü öğrendik. Ardında, hayatı boyunca onu bir efsane yapan şaheserler ve yanlış anlamalarla dolu bir kariyer bırakıyor” diye duyurdu.
Le Monde da Godard’ın evinde huzur içinde hayata veda ettiğini, bütün zamanların en büyük sinemacılarından biri olan sanatçının Michelangelo Antonioni ve Ingmar Bergman gibi modern sinemanın en önemli isimleri arasında yer aldığını yazdı: “Yeni Dalga akımının diğer isimleri Truffaut ve Chabrol’ün reformizmiyle veya Rohmer ve Rivette’in stratejik geri çekilmesiyle karşılaştırıldığında, Godard, daha az kalıcı olmayan bir kopuş pahasına; daimi devrimin kutsal ateşini koruyan kişi olarak görünür.”
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da ölüm haberi üzerine attığı tweet’te, “Yeni Dalga’nın en ikonoklastik film yapımcısı Jean-Luc Godard, kararlı bir şekilde modern, son derece özgür bir sanat icat etmişti. Ulusal bir hazineyi, dahi bir bakışı kaybediyoruz” yazdı.
Godard’ın ölüm haberinin duyulmasıyla daha önce hiçbir Fransız yönetmenin ulaşamadığı uluslararası etki alanını teyit edercesine, dünyanın dört bir yanından Godard’a veda eden ve dehasına övgüler yağdıran mesajlar gelmeye başladı.
The Guardian gazetesine göre Godard, “sinemanın sert bir şekilde yargılayan Robespierre’iydi, Beatles’ın John Lennon’ydu. 7. sanatın Sokrates’iydi.”