İyi Parti lideri Meral Akşener, Ankara’da bir grup kadın gazeteci ile biraraya gelerek Altılı Masa ve iktidar çekişmesi etrafında dönen siyasi tartışmaları değerlendirdi, soruları yanıtladı.
Mecliste yumrukların konuşması, İyi Partili bir vekilin hastanelik olması neye işaret sizce?
“İktidarın gerilimden medet umma hali var”
Hüseyin Örs, bizim grubun en naif isimlerinden. Uzlaşmacı biri. Kavgayı ayırmak için araya giriyor. Yumruk yiyor. Ölümden dönüyor. Burada çok ayıp bir durum var. Yumruğu atan (AK Partili Zafer Işık) özür dilemeyeceğini söylüyor. Gelirsin konuşursun, böyle düşünmediğini anlatırsın. Onu yapmıyor. Burada, iktidarın gerilimden medet umma halini görüyorum.
İktidarın gerilim politikası seçim güvenliğine zarar verecek mi? Nasıl önlemler alıyorsunuz?
“Seçim güvenliği için 6 siyasi parti çalışacak. Bu birliktelik oyları korur”
Kemal Beye de (Kılıçdaroğlu’na) saldırmışlardı. Adamı tepelere çıkardılar. Evi türbeye dönmüştü. Sonra anlaşıldı ki; saldırgan bir inek hırsızı. Meclisteki durum da aynı. Niye oluyor bu gerilim? Birincisi; iktidar kaybetmekten korkuyor. Gerilimden, küfürden medet umuyor. Seçim güvenliği açısından bu durum sorun yaratmaz. Altılı Masa birlikte çalışıyor. Birbirinden habersiz kişiler yerine aynı anda belki de üç kişiyi bir sandığın başına koyacağız. O üç kişiden biri avukat. Her parti tecrübesini paylaşıyor. Tavrımız da tekleşiyor. Bu birliktelik oyları korur.
“Gerilimden sonuç alamazlar”
2017 referandumu ve 2019 İstanbul seçimi birlikteliği, dayanışmayı güçlendirdiğimiz zaman bize kazanmayı öğretti. Sinerjinin önemini gösterdi. 2017 referandumu olmasaydı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan 15 vekil istemek aklıma gelmezdi. Tanışmanın, dayanışmanın önemi çok mühimdi. İstanbul seçiminde de birinci olarak çalışkanlığıyla Canan Kaftancıoğlu ikinci olarak da Buğra Kavuncu alkış topladı. Birbirleriyle masanın altından tepişmediler. Hesap kitap yapmadılar. Seçim iptal edildi. 805 bin oy farkıyla aldık İstanbul’u. Birliktelik korudu oyları. Diyeceğim o ki, her türlü “cilleklik”i (hile, hurda, numara, gerilim) yapabilirler ama sonuç alamazlar. Dayanışmayı, birlikteliğin gücünü biliyoruz.
“Seçmeni ürkütmeye çalışıyorlar”
İktidar, seçmeni ürkütmeye çalışıyor. İnternet kısıtlamasının, bant daraltmasının anlamı bu. Seçim güvenliğine dönük her olasılık Altılı Masa’da konuşuluyor. İnsanların birbiriyle haberleşmesini engelleyemezsiniz. Burada o kütük eski Nokia telefonlar bile iş görür.
İstanbul örneği: “İşimizi iyi yaptığımızda kazanıyoruz”
İstanbul için İmamoğlu ismini ortaya Kemal Bey çıkardı. Ben onun kazanacağına iddiaya girdim herkesle. İstanbul’u biliyorum. Merkez sağ siyasetin seçmenle olan bağını biliyorum.
Bu genç arkadaşımızın birçok ön kabulü, önyargıyı yıkabileceğine inandım. Ekrem Bey ortaya çıkmadan önce CHP’de daha bilinir, tanınır isimler de konuşuldu. Birçoğunun bakış açısı “Tayyip Bey İstanbul’u vermez” şeklindeydi. İşimizi iyi yaptık ve kazandık.
İçtenlikle inanıyorum. Bu seçim; parlamenter sistemin konuşulacağı son seçim olacak. Bu seçimi riske atacak hiçbir davranış olmaz. İstanbul seçiminde önce çok üzülmüştük. İkinci seçimde ortaya çıkan farktan herkes bir şey öğrendi, Erdoğan dahil. Ben şimdi Erdoğan’ın, geriye bakınca ne düşündüğünü çok merak ediyorum. 13 bin 500 farkla kazanmış başkanın iş yapması başka, 800 bin fark atmış başkanın çalışması başka.
Aşırı gürültü çıkarmak doğru değil. Ürkütüyor seçmeni. O gürültünün getirdiği psikoloji uçuruyor. O uçma hali karşı tarafı “Ne oluyoruz”a getiriyor. Seçmeni konsolide edebiliyor. Ben bu tecrübeyi aktardım. Çok güzel yürüttüler o kampanyayı. Ekrem Bey, büyük miting yapmadı mesela. İlçe gezdi. Evlere girildi. Yeteri kadardı. Fatih, Bağcılar, Esenler gibi bölgelerde apartman zili çaldım ben; kamuya yansıtmadan. İnce işçilik yapıldı. Babasının ANAP İl Başkanlığı’ndan geliyor olması, bir başka katkıydı. MHP’nin kallavi, gelenekten gelen, etki alanı geniş insanları da çalıştı. Amcası MHP İl Başkan Yardımcısıydı; emanet gibi görüldü. Kimsede, “Ben öne geçeyim”, “Sonuç bana yazılsın” hikâyesi olmadı. Birlikte çalışınca oluyor. O birlikteliği yaklaşan seçimlerde de göstereceğiz. Şimdi de ince işçilik yapmamız gerekiyor.
Altılı Masa’nın parlamenter sisteme geçişin nasıl olacağını öngören yol haritası ne zaman bitecek?
“Altılı Masa’da ben sürprizli insan değilim”
Parlamenter sistemin yol haritasını çalışıyoruz. Bir seçim beyannamesi düşünün. Cumhurbaşkanı adayı olacak kişinin elbette “Şurası şöyle olsun” deme hakkı var. Ama bütün partilerin eğitimden ekonomiye, yargıdan toplumsal politikalara kadar oluşturduğu ana çerçeveyi o aday da benimseyecek. Biz genel başkanlar olarak hem adaya hem de birlikte oluşturduğumuz seçim beyannamesine oy isteyeceğiz. Koalisyon metni gibi olmakla birlikte aslında ortaya koyduğumuz metin aday gösterdiğimiz kişinin seçim beyannamesi olacak. Onları hepimiz cumhurbaşkanı adayı için birlikte savunacağız. Kimse adaya bir şey dayatmayacak. Aday, liderlerin ortaklaştığı konuları anlatacak kamuoyuna. Masada, DYP-SHP, Anayol, Refahyol koalisyonlarına şahit olup, zorluğunu, faydasını ve sorunların nasıl aşıldığını bilen tek ben varım. Uzun zamandır tek parti iktidarı övülüyor ama seçmene zarar verdi bu tek parti iktidarı. Seçmen velinimet olmaktan çıktı.
İşbirliği içinde rekabet kavramına ihtiyacımız var. Birbirinin ayağına basan bir yapı değil.
Ben sürprizli bir insan değilim o masada. Açık net bir insanım. Bir karar alındıysa paylaşmak başka şey ama o konuda karar verilmemişse konuşulmasa daha iyi. Masa hakkında en az konuşan da benim. Altılı Masa’da parti genel başkanları cumhurbaşkanının yardımcısı olsun diye öneriler konuşuldu ama henüz ortada bir karar yok.
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’nun ortak cumhurbaşkanının genel başkanlardan oluşan bir eşgüdüm kurulu ile ülkeyi yönetmesi önerisi nasıl değerlendiriliyor Altılı Masa’da?
Eşgüdüm kurulu konuşuluyor, tartışılıyor
Genel başkanlar, cumhurbaşkanı olacak şahsın yardımcısı olacak diye bir çıkarım var. Buna kimse itiraz etmiyor. Ama o zaman genel başkanların milletvekili olma hali ne olacak; onu düşürüyor mesela Temel Bey’in önerdiği eşgüdüm halinde danışma kurulu. İşin içinde yer almadığında olmuyor bu işler. Ben fiili olarak grubu olup milletvekili olmayan bir genel başkanım. Zorlukları; genel başkan, meclis grubuyla çok interaktif olamıyor. Faydası da; her konuda parmağını indir kaldır işini milletvekilleri mecliste kendileri yaptığı için genel başkan talimat vermiyor parti grubuna. Tam demokrasi bu aslında ama çok yorucu. Bunları konuşacağız daha.
Neden en çok sizin Altılı Masa’yı dağıtma ihtimalinizden söz ediliyor?
“Masadan kalksam kurban kesecek var”
Ben masayla ilgili bugüne kadar hiç “Acaba mı” mesajı vermedim. O algıyı oluşturmak isteyenler var. Bakın masada değil. Liderlerde sorun yok, birliktelik var. Masayı, muhalefeti tanzim etmeye çalışan, aydın maydın, akademisyen, kanaat önderi. Var babam var. Aklınıza gelebilecek çevreler. “Sinirini bozup kaldırsak mı?” diyorlar. Erdoğan’ın da seçmenini konsolide edebilmek için farkında olarak veya olmayarak kullanacağı bir masada çatışma olduğu algısı yaratıyorlar. İktidar da kullanıyor bu fırsatları. Her seferinde ben iktidar tarafından davet ediliyorum. Erdoğan’dan bu kadar davet alıp da, her seferinde net şekilde “hayır” diyen de yok başka. Ben her şeyin farkındayım, Gülhane parkındayım. Masadan kalksam, kurban kesecekler var. Kim, neden? Bunu çalışmadım henüz. Çalışmaya başlarsam yanar herkes.
“Benimle ilgili derin şüphe yaratılmasa Erdoğan beni davet etmez. Sınıfsal bir tanzim var”
Masanın altından itişmeye gerek yok. İlginç olan; masayı hep bizim üzerimizden tanzim etmeye dönük bir durum var.
Seçmen üzerine bu kadar genelleme haline inanamıyorum. Ben bilime çok saygı duyarım. Ama bireyin bu kadar önde olduğu dünyada bu kadar genelleyen bir yapı olmamalı. Enteresan bir sınıfsal bakış açısı var. Sağdan gelip, kendini Türk milliyetçisi olarak tarif etmiş biri olarak sınıfsal çelişkileri gördüm. Cumhuriyetin sınıfsal geçirgenliği sağlayan bir sistem olduğuna inandığım, bizim gibi kadınlara yol açtığına inandığım için 15 yıl inkılap tarihi derslerinde bunu anlattım. “İşçisin sen işçi kal, köylüsün sen köylü kal” yapıldı.
2022’deyiz. Dijital dünyanın genişlemesiyle bilumum şablonlar ortadan kalktı. Sosyoloji küçüldü. Psikosiyaset önde. Bunları fark etmeyen, genelleyen, bunu çalışmayan kişilerin bir şablonu var.
İçişleri Bakanı olduğumda, adamın teki “Eli kolu kocaman bilezikle dolu. Bir koyun tüccarının karısı olması gereken, kara kuru esmer kadın” dedi benim için. Anadolu’nun buğday yiyen kadınlarından bahsediyor. Defalarca söyledim duyulmadı. “Bir apartmanın balkonundan halı silkeleyecek bir kara kuru kadın” dediler. Bunu milliyetçilik üzerinden yapıyorlar. Bize yönelen bakış açısı bu. Bunun üzerinden yapıyorlar tanzim işlerini. Özü sınıfsal. “Komşunun balkonuna halı silkeleyecek kadın nasıl bakan olur” mesajı verdiler. O dönem modacıları toplayıp benim kıyafetlerimi tartıştılar. Ben ne şık ne rüküşüm. Siyasetle zenginleşmemiş biri olarak, bir yerden pantolon, bir yerden ceket alıp giyiyorum. Evimde masanın üstünden o danteli kaldırmadım hiçbir zaman. Bir sınıfın iyi tahsil görmüş bir kadınıyım. Cumhuriyet, bir sınıftan alıp buraya getirmiş beni. Ben profesör olacakmışım. Seneler boyunca cumhuriyeti temsil ettiğini iddia eden üsttencilerin hem cumhuriyete, hem CHP’ye dair öfkenin oluşmasını sağlayan dili bu.
İktidarın 20 yıl iktidarda kalışı da bu bakışın iyi kullanılması. Kemal Bey ilk genel başkan seçildiğinde bana sordular. “Dikkat etmeniz gereken delegelerin Kemal Bey’i seçmesi; Tunceli’de doğmuş bir küçük memurun oğlunu seçtiler. Babam gibi birini seçtiler yani. Bu Türkiye için çok önemli bir adımdır” demiştim. Masada arıza çıkmaz ama çıkarmaya çalışan çok. Benimle ilgili o derin şüphe hali yaratılmamış olsa Tayyip Erdoğan niye davet etsin?
Ben AK Parti’nin kurucularından biriyim; o gün anketlerde yüzde 42’ydi. Kimse sormadı. Niye ayrıldın? Aptal muamelesi gördüm. 2015’te de davet edildim. Yine “hayır” demişim. Demek ki en ilkeli şahıs benim.
“Otoriteyle hep çelişirim”
Ben Atatürk’ü çalışmış biriyim. Hayranlığım dijital dünyada iki kat arttı. Bireyin kalkınmasını merkeze oturtmuş daha o yıllar. Keşfettikçe hayranlığım artıyor.
Otoriteyle hep çelişirim. Sivil toplum kuruluşlarını demokratik kitle örgütü olarak tarif ederim mesela. O örgütler asla el sıkışamaz otoriteyle. Belediye fark etmez, el sıkışıyorsanız olmaz.
Bütün bu karşı çıkışların arkasında menfaat konusunda güçlü bir hassasiyet olması gerekir. Her kadının içinde vardır; zaman zaman tetikliyor.
“Anayasa değişikliği için Altılı Masa karar alacak”
Masaya bu konuyu ortak karara bağlamamız gerektiği teklif olarak götürdüm. Madem ortak yol yürüyoruz. Başörtüsüne özgürlük için Kemal Bey teklifte bulunduğunda bazı arkadaşlar destek açıklamıştı. Şimdi iktidarın anayasa değişiklik teklifini göreceğiz ve ortak bir karar alacağız.”
“Ortak adayın kazanması için şiddetle çalışacağım”
Seçime tek cumhurbaşkanı adayıyla gitmeliyiz. Cumhurbaşkanı adayı olma hakkımdan feragat ettim. Tek adayın, ortak adayın kazanması için de şiddetle çalışacağım.