Türkiye’nin ana muhalefet partisi olan CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ofisinde kendisini Mahatma Gandhi’ye benzeten bir karikatür bulunduruyor. Karikatür, sandaletleri ve kendine has şalıyla Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a doğru yürürken resmediyor.
Erdoğan korku içinde yutkunarak “Adalet!” diye haykırıyor.
Bu durum, Türkiye medyasının “Gandi Kemal” diye nitelendirdiği Kılıçdaroğlu’nun 2017 yılında haksız tutuklulukları protesto etmek için başkent Ankara’dan İstanbul’a yaptığı yürüyüşe bir gönderme.
Bütün bunlara rağmen baskılar devam etti ve Kılıçdaroğlu gelinen noktada Erdoğan’a bu kez sandıkta meydan okuyor.
10 Nisan’da TIME’a verdiği bir röportajda Kılıçdaroğlu, “bu seçim otoriter bir yönetime karşı demokrasiyi savunanların seçimidir” diyor. Yirmi yıllık Erdoğan yönetiminden sonra milyonlarca Türkiyeli, Erdoğanın devlet üzerindeki kontrolünü sona erdirmek ve daha dengeli bir yönetim tarzını tesis etmek için 74 yaşındaki Kılıçdaroğlu’nu son umut olarak görüyor. Ancak 14 Mayıs’taki genel seçimleri kazanmak, Ankara’dan İstanbul’a yürümekten çok daha zorlu olacak.
Yine de Kılıçdaroğlu iyimser bir tavır sergiliyor. Bir asır önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve onu modern, laik bir ülkeye dönüştüren Kemal Atatürk’ün siluetinin önünde dururken “baskıcı bir yönetime demokratik yollarla son vereceğiz” diyor.
Seçimin sonucu sadece Avrupa ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında yer alan ve yaklaşık 4 milyonu mülteci olmak üzere 85 milyon insana ev sahipliği yapan Türkiye için değil, küresel açıdan da önem taşıyor. Erdoğan, İsveç’in NATO’ya katılma arzusunu kendi siyasi ajendaları uğruna rehin aldı ve ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarmasına kadar varacak şekilde Rusya ile yakın ilişkiler kurdu. Kılıçdaroğlu ise Türkiye’yi “yeniden uygar dünyanın bir parçası” yapmak için ABD, NATO ve Avrupa Birliği ile ilişkileri yeniden inşa edeceğini söylüyor.
Artık değişim zamanı. 1999’daki depremin ardından 2003’te işlevsel bir yönetim vaat ederek göreve gelen Erdoğan, yüksek faiz oranlarının “tüm kötülüklerin anası” olduğu yönündeki inadıyla bir enflasyon krizi yarattı. Çoğu ekonomistin tavsiye ettiğinin tersini izleyen Erdoğan, faizleri yükseltmek yerine düşürmeye devam ederek geçen yıl enflasyonu %85 gibi olağanüstü düzeyde şaşırtıcı bir seviyeye çıkmasına neden oldu. Daha da kötüsü, Şubat ayında meydana gelen şiddetli depremler en az 50,000 kişinin ölümüne yol açarken, yetkililerin güvenli olmayan binalara “imar affı” çıkarmış olmaları ve bu binalar çöktüğünde de devletin kurtarma çalışmalarındaki yetersizliği ciddi bir öfkeye yol açtı.
Deprem bölgesini Erdoğan’dan önce ziyaret eden Kılıçdaroğlu, ülkeye yatırım çekmek için vergi indirimi sözü verdi ve aralarında Jeremy Rifkin ve Daron Acemoğlu’nun da bulunduğu ekonomi uzmanlarıyla işbirliği geliştirdi. Ancak ekonomik kaygılar ve deprem sonrası yaşananlar önümüzdeki seçim için belirleyici olsa da birçok uzman Türkiye halkının aslında Erdoğan’ın “tek adam yönetimi”ne karşı bir oylama yapacağını belirtiyor.
2016’da kendisine karşı düzenlenen başarısız askeri darbenin ardından Erdoğan, Türkiye’yi parlamenter sistemden bir çeşit başkanlık sistemine dönüştüren 2017 anayasa referandumu yoluyla bir güç gaspı gerçekleştirdi. Bu yaşanan gelişmeler Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak yetkilerini büyük ölçüde genişletti. Erdoğan bu gelişmelerin aynı zamanda iki dönem sınırını “sıfırladığını” ve bu Mayıs ayında üçüncü bir beş yıllık cumhurbaşkanlığı dönemi için aday olmasının önünü açtığını iddia ediyor. Uzun zamandan beri devlet kurumları ve mahkemeler kendisine sadık olanlarla dolduruldu ve eleştirmenler, yer yer sosyal medyada Erdoğanı tiye alan paylaşımlardan başka bir şey yapmadıkları için hapse atılmaya devam ediyor. Basının çoğu artık Erdoğan’ın İslamcı partisine angaje. Bütün bunlar düşünüldüğünde, Türkiye, Freedom House’un yıllık sıralamasında “kısmen özgür” konumundan “özgür değil” konumuna geriledi.
Çoğu ankette önde olan Kılıçdaroğlu, Erdoğan dönemini sona erdirmek için ciddi bir şansa sahip olan ilk aday. Kılıçdaroğlu, parlamenter sistemi geri getirme ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etme vaadini destekleyen ideolojik açıdan farklı parçalı bir muhalefeti birleştirmeyi başardı. Kemal bey, Cumhurbaşkanı olarak kendi yetkilerini kısıtladıktan sonra, “bir köşede oturup torunlarıyla oynamak” için görevden ayrılacağını vaat ediyor.
“Ben hırsları olan biri değilim. Uzun yıllar keyfini sürdüğümüz ve ayaklarımızın altından kayıp giden demokrasiyi yeniden tesis etmemiz gerekiyor.”
Tek sorun, kısa boylu, yumuşak huylu 74 yaşındaki Kılıçdaroğlu’nun, bırakın Türk hükümetini, kalabalık bir kasa kuyruğunun başına kadar savaşabilecek gibi görünmemesi. Karizmatik ve hırçın Erdoğan 1989’dan beri seçim kaybetmezken, Kılıçdaroğlu 2010’da parti lideri olduğundan beri merkez sol CHP’ye daha fazla sandalye kazandıramadı. Kılıçdaroğlu’nun gücü, seçmenleri heyecanlandırmak değil, perde arkasında uzlaşma sağlamak oldu.
“Ben sakin bir insanım; sert eleştirilere karşı soğukkanlılığımı korurum ve daha sonra cevap veririm.”
“Sakin” kelimesi kesinlikle bu durumu ifade etmek için kullanılabilecek bir kelime: Kılıçdaroğlu güler yüzlü ama ölçülü, sevimsiz kelime oyunlarına tebessüm ediyor ve konuşmadan önce dikkatlice düşünüyor.
Kişisel web sayfasında bir zamanların meşhur Ekonomik Trend dergisi tarafından “Yılın Bürokratı” olarak seçilmesiyle övünüyor. Küçücük mutfağında bir bardak çay eşliğinde video mesajları kaydetmeyi kürsü konuşmaları yapmaktan daha çok seviyor. Eşi Selvi hanım, “Kemal asla sesini yükseltmez, asla bağırmaz,” diyor. Onunla doğru dürüst bir tartışma bile yapamazsınız” diyor.
Ancak bazıları için Erdoğan’ın 20 yıllık bölücü popülizminden sonra sükûnet oldukça ferahlatıcı. İlişkilerinin bozulmasından korktuğu için ismini vermek istemeyen Türkiye’deki deneyimli bir üst düzey uluslararası diplomat Kılıçdaroğlu’nu “Erdoğan’ın zıddı” olarak tanımlıyor. Diplomat, “Hayatta bazı anlar vardır ki daha gri bir kişilik tam da insanların istediği şey olabilir” diye ekliyor.
Cumhurbaşkanlığını kazanmak, Türkiye’nin doğusundaki Tunceli bölgesinde yoksulluk içinde başlayan bir hikaye için mükemmel bir son olacaktır. Kılıçdaroğlu, izole bir dağ köyü olan Ballıca’da dokuz kişilik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi, keçi yetiştirdi ve okula yalınayak yürüyerek gitti. Genç Kemal, geleneksel bir çalgı olan saz çalıyordu ve liseyi birincilikle bitirdi. Okul arkadaşlarının aksine, öğretmen olmayı hayal ediyordu.
“Herkes polis, asker derken ben sivil olmayı tercih ederdim.”
Kılıçdaroğlu, Ankara’daki üniversite yıllarında sol protestolarda aktif rol aldı ve vergi müfettişliğine kadar yükseldi. Kuzeniyle evlendi, ardından çocukları oldu ve ulusal sosyal güvenlik kurumunun müdürlüğüne kadar yükseldi.
Siyaset Kılıçdaroğlu’nun emeklilik hobisiydi. Muhalefet danışmanlarından biri olan Selim Sazak’ın deyimiyle “muhasebeci karizması” sayesinde üst düzey AKP’lilerin yolsuzluklarını ortaya çıkaran Kılıçdaroğlu, 2002 yılında 53 yaşındayken parlamentoya girdi. Kılıçdaroğlu 2008’de televizyonda yayınlanan bir tartışmada dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i bir okul müdürü edasıyla azarladı. 2010 yılına gelindiğinde, Gandi’de hayranlık duyduğunu söylediği “sabır ve metanet” ile CHP’nin zirvesine yükselmişti.
Genel başkan olarak Kılıçdaroğlu, partiyi seküler kentli elitin sözcüsü olmaktan çıkarıp Avrupa tarzı bir sosyal demokrat partiye dönüştürdü ve Türkiye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini grupları arasında “uzlaşma” çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu geçen sene öyle bir çıkış yaptı ki iktidarın muhafazakâr seçmenler nezdinde istismar ettiği CHP’nin geçmişini tersine çevirerek başörtülü kadınların devlet kurumlarında çalışmasının hiçbir sorun teşkil etmeyeceğini söyledi.
Gelinen noktada Erdoğan rakibini Washington ve Londra’daki “emperyalistlerin Truva atı” olarak karikatürize ediyor ve Kılıçdaroğlu’nun PKK ile ilişkisi olduğunu iddia ediyor. Erdoğan “Bay Kemal “in Alevi kimliğinden bahsetmeyi ihmal etmedi ve bir iftar yemeğinde yanlışlıkla seccadeye bastığı için onu yerden yere vurdu.
“Kürt sorunu” uzun zamandır oldukça problem teşkil eden bir mesele. Erdoğan hükümeti 2015’ten bu yana HDP üyelerini hapse atıyor ve partiyi kapatmaya çalışıyor.
Atatürk’ün 1937-38 yıllarında kendi bölgesinde Kürt Alevilere yönelik katliamını kaleme alan Kılıçdaroğlu için bu sorunlar oldukça hayati. Kılıçdaroğlu PKK’yı reddediyor ve hatta 2016’da konvoyuna bir PKK saldırısı gerçekleşti. Kılıçdaroğlu gelinen noktada HDP ile diyalog geliştirilmesi gerektiği çağrısında bulunuyor.
“Biz kimlik kontrolü yapmıyoruz. Herkesin kimliğine saygı duyuyoruz.”
Adaylığı hakkında ciddi endişeler olmasına rağmen Kılıçdaroğlu’nun en büyük avantajı, Türk milliyetçilerinden Kürtlere kadar muhalefet içindeki pekçok grubu tek bir aday etrafında birleştirmiş olması. İttifakın diğer bileşenleri Mart ayında Kılıçdaroğlu’nu aday gösterdiğinde İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’ndan daha zayıf bir aday olduğunu öne sürerek ittifaktan çekildi. Erdoğan Kılıçdaroğlu’nu aday olması için teşvik ederken, iktidarın savcıları İmamoğlu’nu suçlamalarla sindirmeye çalıştı. Kamuoyunun baskısı altındaki İyi Parti, ittifakın Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde Yavaş ve İmamoğlu’nu başkan yardımcısı olarak atamayı kabul etmesinin ardından yeniden masaya döndü.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu bir kenara itmek yerine onun popülerliğinden yararlanmaya çalıştı. Çatalca’daki ortak mitingde, İmamoğlu kalabalığı hareketlendirirken Kemal Kılıçdaroğlu gülümseyerek bakıyordu. Kılıçdaroğlu’nun konuşması güçlüydü. Mitingin sonlarına doğru Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nun 2021 belediye başkanlığı kampanyasından ödünç alınan bir slogan olan “her şey çok güzel olacak” sloganıyla kalabalığa liderlik etti.
Meydandaki bir büfede ekmek satan 32 yaşındaki Alper Malgaç, İmamoğlu’nun aday olmasını dilese de ekonomik sorunlar nedeniyle oyunu CHP’ye vereceğini söylüyor. Malgaç, “Kılıçdaroğlu iyi bir konuşmacı ama onun kadar iyi değil” diyor.
Yine de her şeye rağmen Kılıçdaroğlu önde görünüyor. Metropoll’ün bu ay yaptığı bir ankete göre seçmenlerin %42,6’sı Kılıçdaroğlu’na, %41,1’i ise Erdoğan’a oy vermeyi planlıyor. Hiçbir aday %50’den fazla oy alamazsa, ilk iki sıradaki adaylar ikinci tura kalacak.
Ancak depremlerden bu yana Erdoğan’ın popüleritesi düşerken, Kılıçdaroğlu’nunki sabit kaldı. Muhalefet danışmanı Sazak, “çoğu insanın Kılıçdaroğlu hakkındaki izlenimlerinin aynı kalmasından endişe ediyorum” diyor.
Metropoll Direktörü Özer Sencar, Cumhurbaşkanı’nın hala daha geniş bir tabana sahip olduğunu ve Türkiyelilerin “başarı ve güçlü liderlik” gibi değer verdikleri ölçütler bağlamında Erdoğan’ın daha iyi algılandığını söylüyor.
Sencar, “seçim sonuçlarını Kılıçdaroğlu’nun başarısı değil, Erdoğan’ın başarısızlığı belirleyecek” diye belirtiyor.
Cumhurbaşkanı yargı ve diğer hükümet organlarının çoğunu kontrol ettiği için analistler Kılıçdaroğlu’nun kayda değer bir farkla kazanması gerektiğini söylüyor. Aksi takdirde Erdoğan, örneğin İmamoğlu’nun İstanbul belediye başkanlığı seçimini kıl payı kazanmasında olduğu gibi, seçim kuruluna sonuçları iptal etmesi ve tekrarlaması için baskı yapabilir. (Öfkeli seçmenler tekrarlanan seçimde İmamoğlu’na ezici bir zafer kazandırmıştı).
Analistler bunun gerçekleşmesi halinde, Gezi benzeri kitlesel protestoların gerçekleşebilme ihtimalini söylüyor. Yüz binlerce protestocu Gezi Parkı’nda ve diğer şehirlerde sokaklara dökülmüştü, göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su sıkan polislerle çatışmıştı. Olaylar sırasında en az sekiz kişi öldü ve binlerce kişi yaralanmıştı.
“Yılın bürokratı”, Erdoğan kaybeder ama gitmeyi reddederse böyle bir direnişe liderlik etmeye hazır mı? Kılıçdaroğlu buna gerek olmayacağını iddia ediyor.
Kılıçdaroğlu: “Erdoğan kaybedecek ve gidecek. Toplum onu gitmeye mahkum edecek. Kargaşa Erdoğan’ın işine yarar. Bizim kaosa değil, haklı olduğumuzu geniş kitlelere anlatmaya ihtiyacımız var.”
Ancak Kılıçdaroğlu olmasa bile destekçileri sokağa çıkmaya hazır olabilir. Galatasaray Üniversitesi’nde öğrenci olan ve bir gençlik grubuyla çalışan 25 yaşındaki Nevzat Taşcı, Erdoğan’ın yenilgiye direnmesi halinde büyük protesto gösterileri olacağını öngörüyor. Kendisi de büyük olasılıkla bu protestolara katılacak; Taşcı’ya göre Kılıçdaroğlu’nun kampanyası adaydan çok daha fazlasıyla ilgili.
“Beklentimiz Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarıyla gaza gelmek değil, Kazanmayı ve ülkeyi değiştirmeyi umuyoruz.”
Çeviri: Hasan Ayer
Kaynak: https://time.com/6274645/exclusive-kemal-kilicdaroglu-turkey-election/