TÜM YAZARLAR

Devamı

    İşletmeler, kamusal sorumluluk ve “ben”

    Şikayet etmenin demokratik bir hak değil, memnuniyetsizlik belirtme, hınç alma, fesatlık gibi algılanıp, ayıp sayılıyor. Hatta hep kötü düşünme kaygı bozukluğu olarak görüyor. Bir otele yangın güvenlik önlemlerinin, uyarı sistemlerinin, yangın sistemi yönetimlerinin olup olmadığını sormak şimdiye kadar kimin aklına gelirdi, hatta başını kaldırıp duvarlarında yangın merdiveni var mıdır diye bakmazdık bile. Artık bir süre belirli değişikler olabilir, bir bakarsınız artık bilgi almadan o otellerde yer ayırtmama gibi bir müşteri bilinci gelişir ya da tam tersi yıllar içinde bir başka kazaya kadar unutur gider miyiz?

    Erdoğan’ın Metris ve Bayrampaşa günleri

    Cumhurbaşkanı Erdoğan hayatında üç kere cezaevine girdi. Siyasi yasak alarak Pınarhisar cezaevine girdiğini herkes biliyor. Ama Erdoğan’ın ilk iki cezaevine girişini çok kişi bilmez. Özellikle de 1978’de Metris cezaevine girişini hatırlayan çok azdır.

    “Dedim üniversite, dedi çiftliktir / Dedim düzelmez mi, söyledi YÖK YÖK”

    İhsan Doğramacı bebeğin ilk doktoru… Onun annesine verdiği “kendi kitabı” ile büyüyor. Da, büyüdüğünde, “Annenin Kitabı”nın “intihal” olduğunu öğreniyor. Hacettepe’deki bölümü “İhsan Doğramacı Üstün Başarı Ödülü”yle bitirdikten sonra asistan. Lâkin bir yıl sonra askeri darbe, hemen ardından Doğramacı YÖK Başkanı. O da Hacettepe’deki “Yökzede”lerden. Fonda o dönemin türküsü “YÖKLEME” çalıyor.

    Serenay Sarıkaya ile Ahmed Eş-Şara nasıl aynı örgütün mensubu çıktı?

    Adli makamlara göre Arap Baharı ile Gezi Olayları aynı mihrakların işi, patron aynı. Yani günün sonunda Ayşe Barım, Osman Kavala ile Ahmed Eş-Şara aynı uluslararası komplonun, aynı örgütsel ağın yöneticileri oluyor.

    Ahlâksız kapitalizm, ahlâklı denetim

    Benim kültürümde, dünya görüşümde, evrene, hayata, insanlığa, topluma, siyasete ve kendime bakışımda, kader ve tevekkül kavramlarına yer yok. Kontrol edilebilir ve kontrol edilemez olaylar ayırımı tabii geçerli. İster doğal ister toplumsal; şu veya bu ölçüde benim dışımdaki gelişmeler bir şekilde bana çarptığında, eh, tabii o kısa vâdeli çerçeve ölçüsündeki kaçınılmazı içime sindiriyor ve sonrası için bir veri, bir çıkış noktası sayıyorum. Ama benim Stoikliğim bu kadar. Tahammül ve dayanıklılığı kapsıyor. Bu kabullenişi kader ve tevekkül kavramlarıyla ifade edemiyorum.

    Amedspor 1960 model

    Boyu kısa bir oyun, kompakt bir organizasyon, ''üçlü oyun çeteleri'', Amedspor’a dinamizim getireceği gibi, takım, temaslı her pozisyonun içinde olan ve ikili mücadele kazanan bir takıma dönüşecektir. Hem savunmada hem hücumda bu yapılanma Amedspor’un çehresini değiştirecektir. Amedspor 1960 model. Hücum girişimlerimiz de bu yapılardan yoksun olduğu için, ataklar, uzun paslara havale edilmiş durumda. Amedspor geriye düştüğünde ne tepki verdi? Oyuncu değiştirdi. Oyun değiştirmek doğruydu ama yeterli değildi, oyunu da değiştirmek gerekiyordu.

    Elon Musk’a şaşırmanın dayanılmaz saflığı

    Elon Musk, küçükken dayak yediği, erkeklik krizi yaşadığı, orta yaş bunalımında yeni bir hobi aradığı veya faşist olduğu için değil; ekonomik çıkarları ve ideolojik beklentileri nedeniyle Trump’ı destekliyor. Elon Musk’ın bugüne kadarki en başarılı yatırımı Donald Trump. ABD Başkanı aracılığıyla hem tekno-liberteryenizmi hakim kılacak, hem de şirketlerine yönelik baskıları, soruşturmaları savurup ödediği vergileri azaltacak.

    Neden bize melekutun kapıları kapalı?

    Komplo teorileri, kötü niyet, önyargılar, iktidar dili, spekülasyon, içi boş polemikler, retorik, itham, ispiyon, ihanet suçlamaları, tekfir vs. şeyler havada uçuşuyor. Bunların tümü kalbin kirleridir. Yapılacak şey önce kalbin kirlerden arındırılıp zihnin doğru yöntem ve araçlarla çalışmasını sağlamaktır. Selim aklın manevi zemini selim kalbtir, bu tamı tamına “takva”dır; ikisi bir arada bulunmadıkça “Kitab’ın müslümanlara faydası yoktur” (2/Bakara, 2), faydası olmuyor da. Bu yüzden melekutun kapıları bize kapalıdır.

    Kartalkaya trajedisi: Kader ve ahlâksız kapitalizm

    Otele daha çok ne müşteri çekecekse, oda fiyatını ne artırırsa onu yaparım. Yangın önlemleri ne müşteri çeker ne de fiyatı arttırır. Dolayısı ile ona para harcamaya gerek yok! Bu kazanın tek sorumlusu bu otelin sahibi ya da ona göz yuman yetkililer değil. Aynı zamanda bir kanser gibi toplumda yayılan ahlaksız kapitalizmdir. Bu kültür ifşa edilmeden, özel önlemler almadan ve etkin bir şekilde mücadele etmeden daha çok böyle trajedi görürüz ne yazık ki.

    Mevcut sürece “Make Türkiye Great Again”in merceğinden bakarsak…

    Sembolik kuruluş tarihi 15 Temmuz 2016 olan yeni rejim başka her şeyin ona tâbi kılındığı bir ‘vizyon’la yola koyuldu: “Make Türkiye Great Again…” Bu, siyasi iktidarla birleşmiş devletin yüz yıldır hayalini kurduğu bir hedefin zamanının geldiğini düşünmesinden kaynaklanan bir ‘vizyon…’ Bu vizyonun sahibi ‘talep’ten hoşlanmıyor, herkesten ‘vizyon’a gönüllü yazılmasını bekliyor, “Seni seviyorum ama benden talepte bulunursan şefkatimi kaybedersin” diyor, tıpkı ataerkil bir baba gibi… Türklere de öyle diyor Kürtlere de öyle diyor.

    Bahçeli’nin yaklaşımına ihtiyaç var

    Kürt sözünün bile yeniden yadırganır hale geldiğini düşündüğümüz bir ortamda, Bahçeli ortaya çıktı ve ezberleri bozarak yeni bir siyasi iklimin öncüsü oldu. Kürt tarafı böyle bir çağrıya hazırdı. Bölgeden güçlü destek geldi. “Öcalan’ı dinlemezler” teorileri, boş çıktı. Umut havası doğunca, bunun zıddı da kaçınılmaz olarak ortaya çıktı. Yeni duruma alışmakta zorlananları da anlayışla karşılayabiliriz. DEM adına ilişkileri yürüten ekibin ikinci İmralı ziyareti sonrası, beklenen açıklama gelmedi. Öcalan, beklenen açıklamayı yapmadı. İmralı heyetinin adada onunla geçirdiği 4 saat konusunda, değişik yorumlar ortalığı kapladı.

    Türk birliği, Kürt birliği

    Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı kendilerine gelmeleri aynı zamanda birbirlerine gelmeleri anlamına geliyor. Bu imkan ve fırsat penceresi daha önce bu şekilde açılmamıştı. Türklerin faşizmi, Kürtlerin de fetişizmi terkederek duygusal tepkiler ve ezber formüller yerine kendi spesifik realitelerinin hakkını veren bir analitik ciddiyetle meseleye yaklaşması lazım.

    Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi

    Devrimci (revolutionary) başka, devrimsever veya devrimperest (revolutionist) başka. Bu ayırımı geçmişteki pek çok yazımda yaptım. Bilim (science) ve bilimperestlik (scientism) farkından türettim. Bilimperestlik nasıl yüzeysel bir bilim fetişizmiyse, devrimperestlik de yüzeysel bir devrim fetişizmi demeye getirdim. Fransız Devrimi’yle ve sonrasında asıl Marksizmle alıp yürüdü. 20. yüzyılda tavana vurdu. Ama öncesinde yoktu devrime bu kadar katı, bu kadar dogmatik bir yaklaşım. Amerikan Devriminin kurucu metni, kritik bazı boşluklarına rağmen daha dikkatli, daha nüanslı bir tavrı içeriyordu. Olsa olsa, eksik ve kaygılı bir devrimperestliği söz konusuydu. Bunu olumlu anlamda kullanıyorum.

    Bir otelde meydana gelen yangın…

    Henüz ölü sayısı 10 iken ilk haberlerde otelin adı “Kartalkaya’da bir otel”de diye saklandı. Halbuki 1978’de açılan Kartal Otel, (sonra 1998’de Grand Kartal) Kartalkaya’nın ilk oteli. 2019’da ölen kurucusu Mazhar Murtezaoğlu olmasaydı Kartalkaya diye bir yer olmazdı. Bolu’nun üç ünlü turizm markası Varan Tesisi, Koru Otel ve Kartaltepe onun eseri. O yüzden bu büyük felaket, bu ülkedeki ahbap çavuş ilişkilerinin, onun sonucu olan denetimsizliğin masaya yatırıldığı bir hesaplaşmaya dönmeyecek.

    Amerika’nın demokrasi karşıtı radikal sağcı prensi: Curtis Yarvin

    20 sene önce kamusal ölçekte dikkate alınmayacak türden fikirlerin ana-akımlaştığı ve progressive medyanın amiral gemisi New York Times’ın monarşi savunan aşırı sağcı ideolog Curtis Yarvin’le röportaj yaptığı bir dönemdeyiz. Belki de yakın bir gelecekte liberallerin ve solcuların eleştireceği türden milliyetçi, popülist ve her şeye rağmen anayasallık savunan bir geleneksel muhafazakarlığın yerini çok daha tehlikeli ve açıktan demokrasi karşıtlığı yapan bir sağ siyaset alacaktır.

    Barışı Trump’a kalmış dünya

    Dünyanın en kuvvetli adamı… En zengin devletinin başkanı… En çok askeri olan ordunun komutanı… “Amerika’nın parasını kimseye yedirmem” diyen ABD milliyetçisi… Dostları, düşmanları ne söyleyeceğini...

    GS, Okan Buruk duvarına tosluyor

    Galatasaray, direk hücum oyununa göre tasarlandığı için, top bir an önce orta sahadan üçüncü bölgeye aktarılıyor ve üçüncü bölgede rakip defansın dengesini bozmak için hücumcular genişleyerek, atağı savunulamaz hale getirmeye çalışıyor. Bir başına şapka çıkarılacak çok cesur bir plan bu; ama bu plan da defans hariç herkes ceza sahası çeperinde pozisyon alınca, sonlanmayan atak ya da kaptırılan her top çok kolayca GS kalesine kadar gelebiliyor.

    Toprağımız pestisitle nasıl tanıştı?

    Başladığımız yere dönüp, bozulmanın ilk adımını düzeltmezsek pestisit hayatımızda olmaya devam edecek maalesef. Topraklarımızı dinlendirmek zorundayız, oluşacak ekonomik boşluğu ise yeni tarım alanlarını çiftçilere tahsis ederek doldurabiliriz. Topraklarımızı ekolojiyle uyumlu yöntemlerle iyileştirmek mümkün. Hem bir iş kolu olacak hem çiftçiye destek kuvvet sağlayacak hayvan gübresi ve kompost üretimine yatırımların yapılması ve teşviklerin verilmesi gerekir. Topraklarımıza dışardan verdiğimiz azotu bitkilerle verebiliriz, nohut ve yonca üretimini teşvik edip toprağın iyileştirilmesinde kullanabiliriz.

    Rusya’dan: PYD’nin geleceğine ilişkin bir analiz

    “Mevcut Yeni Suriye’de, Türkiye, gerçek bir hami gibi davranıyor. Türkiye, ülkedeki iktidar değişikliğinden asıl yararlananın kendisi olduğunu doğrulamaya çalışıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a göre, Fransa, Almanya, İtalya ve diğer ülkelerden meslektaşlarının son dönemdeki tüm ziyaretleri, Türkiye’nin arabuluculuğu sayesinde gerçekleşti. Türkiye, yaptırımların kaldırılması ve Arap Cumhuriyeti’nin yeniden kurulması için Riyad’da düzenlenen son zirvede ve benzeri uluslararası toplantılarda lobi faaliyetleri yürütüyor.”

    “Yallah Arabistan”daki Oscar törenine…

    İstanbul’a gelmelerinden rahatsız olunan, şikayet edilen, kaba, ilkel, geri bulunan, birkaç yerde dayak atılan, kazıklanan, arkalarından konuşulan o Arapların memleketi. Ama bütün bu kötü hislere rağmen, en büyük ödül törenlerinde baş köşede Hollywood yıldızlarıyla birlikte Türk aktörler ve aktrisler var.

    Ahmet Davutoğlu Serbestiyet için yazdı: Stratejik Derinlik tezinin uygulama alanı olarak Türkiye-Suriye ilişkileri: Ne yaptık, ne yapmalıyız?

    Gelecek Partisi lideri, eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Serbestiyet için yazdı: “Suriye krizinin başladığı 2011 yılından bu yana Stratejik Derinlik tezini itibarsızlaştırmak için yoğun bir algı operasyonu yürütüldü. Stratejik Derinlik, bazılarının okumadan iddia ettikleri gibi “Yeni Osmanlı”cı bir hükümranlık doktrini değildi. Türkiye son yaşanan sürece asla bir siyasi zafer veya fetih psikolojisi ve söylemi ile yaklaşmamalıdır. Söylenmesi ve vurgulanması gereken ana argüman şu olmalıdır: “Yaşanan devrim bir bütün olarak Suriye halkına aittir ve Suriye Suriyelilerindir.”

    Masal masal magazin

    Yani bu menajerinin gücünü ‘abartıyor’ olamaz mısınız? Gezi olaylarından belediye seçimlerine kadar her yerde parmağı varmış. Herkesi çekip çeviriyormuş. Neredeyse Türk insanını dizayn ediyor demeye getiriyorlar… Magazin dünyasından çıkan biri memleketi böylesine avcunun içine alıyorsa acaba o devletin işleyişinde bir eksiklik olduğunu ima etmiş olmuyor musunuz? Hukuksuzca işleri varsa yargılansın, ceza alacaksa alsın. Ama her hıyarım var diyene Darth Vader muamelesi etmeye gerek var mı? Bunu düşünen biraz kendini de küçültmüyor mu?

    ……ne yapsa yeridir

    Trump, “America First” derken ABD tarihindeki toprak genişlemesi olan “Manifest Destiny”i de (Kaçınılmaz Kader) kastediyor. Dünya değişirken Trump diplomasiyi de değiştirdi. Bu sözleri Trump değil de başka bir ABD Başkanı söylese idi belki tepkiler farklı olurdu. Sefirler geri çekilir ilişkiler bozulurdu. Devletlerin çoğu” o Trump’dır ne derse yeridir” diye düşünüyor olmalı.

    Güneş gerçekten Çin’den mi doğuyor?

    Geçenlerde İstanbul’da katıldığım bir toplantıda konuşmacı olan ve bir üniversite tarafından ülkemize davet edilen Singapurlu emekli büyükelçi ve profesör, ölçüsüz ifadelerle Çin’i övücü bir konuşma yaptı. Çin’in karşılaştığı başta nüfusun yaşlanması ve azalması gibi sorunları dile getirdiğimde bunların robotların daha fazla kullanılması ile aşılabileceğini, Uygur sorunundan bahsettiğimde Şinkiang halkının (tabii Doğu Türkistan demedi ve Uygur adını kullanmadı) Gazze’deki Filistinlilerden daha iyi durumda olduğunu anlattı.

    Krallığı alaşağı etti, sonra İmparatorluğu getirdi

    Fransız Devrimi’nin üzerinden yaklaşık 130 yıl geçti. Devrimlerin coğrafyası Avrupa’nın batı ucundan doğu ucuna kaydı. John Reed’in “Dünyayı Sarsan On Gün” diye idealize ettiği uğultunun içinde Lenin, peşpeşe “Devlet ve İhtilâl”i (Ağustos-Eylül 1917) ve “Proletarya İhtilâli ve Dönek Kautsky”yi yazdı (Ekim Kasım 1918). Sadece Bolşevik Devrimi için değil, genel olarak bütün modern devrimler için, (a) iyi, faydalı ve (b) kaçınılmaz olmalarının ötesinde, yeni bir argüman geliştirdi: (c) o kadar da pahalıya malolmadıklarını iddia etti. Evet, dedi, tabii vardır devrimin kanlı bir bedeli. Ama işçilerin ve bütün emekçi sınıfların devrim olmadığı takdirde Eski Düzen altında yaşamaya devam edeceği sürenin günlük acılarının toplamıyla karşılaştırılacak olsa, devrimin maliyetinin çok daha düşük olduğu görülecek; üstelik bu sayede, insanlığın mutlu geleceğine çok daha geniş ve ferah bir yoldan, çok daha çabuk ulaşmak mümkün olacaktır.

    … Ve silâhsız Kürtlerden silâha kırmızı kart: 2015 Hendek felaketi

    Çözüm Süreci’nin PKK’dan ve Erdoğan’dan gelen karşılıklı volelerle ekarte edilmesinden bir süre sonra (ki Çözüm Süreci’nin gömülmesi gerek devlet-iktidar gerek PKK için bir kazan-kazan operasyonuydu) PKK Güneydoğu’daki Kürt şehirlerinde alan tutmayı ve orada kalıp devlete karşı direnmeyi hedefleyen Hendek çatışmalarını başlattı. Bu da Kürtlerin silaha ve -silahlı direnişte ısrara ettiği sürece- PKK’ya geri dönüşsüz olarak kırmızı kart göstermesi sonucunu doğurdu.

    Öğretmenler ve Uç uç böcekleri

    Bu haftanın başında Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalı öğretmenler iş bıraktı. Sosyal medyada koparılan kıyamete gerçekten inanamadım. Eylemin ana nedeni yüzde 11.54 zam kararı. Ama sorunları, dertleri derin… Dünü bugünüyle “uzun hikâye”. Öğretmenler, Uç uç böcekleri, “akşama düğünler”, öğretmene hediye edilen “kısacık saplı” kır çiçekleri, “etik hediyeler”, yüzükler-efendiler, darbeler, meçhul öğretmen-öğrenci anıtlarıyla da acı bir masal sanki.

    “Vatan menfaatlerinde Türkiye Kürtlerinin hassasiyeti”

    Yeni açılım sürecinin siyasi sonuçlarından memnun olmayan muhalif kesimde bir Kürt sorunu inkarcılığı filizlenmeye başlandı. Halbuki Türkiye’de Kürt sorunu sürekli bir vesileyle nüksedebilen Cumhuriyet’in kalıtsal bir hastalığı. Bugün Suriye merkezli olarak nüksediyor, bundan 50 yıl önce ise Irak merkezli olarak nüksetmişti