Eski CHP Milletvekili Atilla Kart, Nevşin Mengü’nün YouTube kanalındaki programda, Yüksek Seçim Kurulu’nun 2017’deki Anayasa değişikliği referandumunda mühürsüz oyları geçerli sayması kararını, CHP adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmesinin engellendiğini belirtti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun referandum sonrası bu karara sert tepki göstermediğini belirtmesi üzerine Atilla Kart şunları anlattı:
“Mühürsüz zarf ve oylar meselesi dediğiniz zaman benim yaramı acıtıyorsunuz. Genel Merkezden yetki aldım. 16 Nisan referandumundan söz ediyorsunuz. Ben gittim 4 gün sonra anlattım, ‘Dava açarım, sonuç alırım’ dedim. Bülent Tezcan da [Kemal Kılıçdaroğlu’nun] yanında, birbirlerinin gözüne baktılar, kararlı olduğumu görünce ‘Tamam kardeşim, gereğini yap’ dediler. Bana özel vekalet verildi partim adına 20 Nisan 2017’de. Ben Danıştay’dan sonuç alamayacağımı biliyorum, iç hukuk bitmiş Türkiye’de. Ama nedir? Bir an evvel AİHM’ye götürmek istiyorum. 8-10 ayda bitirilecek davayı 45 günde bitirdim. Adalet Yürüyüşü’nün 3. günü, 15-16 Haziran, 45 sayfa dava dilekçesini hazırladım, 250 sayfa eklerini hazırladım, klasörü götürdüm, Kızılcahamam’da karavanda Sayın Genel Başkan’a sundum. ‘Bana izin vermenizi istiyorum. Strasbourg’da davayı doğrudan açacağım, postayla değil, zaman önemli çünkü’ dedim. İnceledi, ‘Emeğine sağlık, yolun açık olsun’ dedi. Uçak biletim alındı.”
“GENEL BAŞKAN ‘PARTİ ADINA GİTMESİN’ DEDİ”
“Görüşmeden bir gün sonra önce Haluk Koç, sonra Tekin Bingöl aradı. ‘Atilla Bey, Genel Başkan diyor ki parti adına gitmesin kendi adına gitsin’ dedi. Ben Atilla Kart olarak dava açmayı bilemez miydim! Önemli olan parti adına açmak, partinin görev ve sorumluluğu. Bir saat sonra Bülent Tezcan aradı, ‘Atilla Bey nereden çıktı bu’ dedi. Ne diyorsun nereden çıktı! Beraber değil miydik, siz bana yetki vermediniz mi? Durup dururken mi açtım! ‘Evet o zaman öyle düşünüyorduk ama bugün yönetim olarak böyle düşünüyoruz’ dedi.”
“TRAVMA YAŞADIM, GENEL BAŞKAN BİR GÜN BOYUNCA DÖNMEDİ”
Travma yaşadığını söyleyen Atilla Kart, Kılıçdaroğlu’nun aramasına bir gün boyunca dönmediğini söyledi. Bunun üzerine durumu anladığını söyleyen Atilla Kart, vatandaş olarak başvurmak zorunda kaldığını aktardı. AİHM bünyesinde en üst düzeyde randevu aldığını söyleyen Kart, “Yemekte bir araya geldik. Tercüman var, 3 kişiyiz. Her sayfanın sonunda en üst düzeydeki kişi diyor ki, ‘Mükemmel, mükemmel, bu dava böyle açılır’… 10. sayfaya geliyoruz. Davacı kim? Atilla Kart. Adam dedi ki, ‘Sen ne diyorsun. Türkiye’de CHP adına dava açıyorsun, buraya Atilla Kart olarak geliyorsun’. Ben de ‘Yurttaşım, bireysel başvuru hakkım var’ diyorum ama kendim de inanmıyorum. Çünkü taraf ve dava ehliyeti kopuyor.”
Kart’ın CHP’nin AİHM’e parti adına başvuru yapmadığını söylemesine rağmen CHP, 4 Temmuz 2017’de AİHM’e bir dava açmıştı.
21 Kasım 2017’de başvuru hakkında karar veren AİHM’in kararı şöyle başlıyor:
“4 Temmuz 2017 tarihli başvuru ile başvuran parti tarafından sunulan 10 Ekim 2017 tarihli ek görüşleri göz önünde bulundurarak gerçekleştirilen müzakerelerin sonucunda aşağıdaki kararı vermiştir: Başvuran parti konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi, merkezi Ankara’da bulunan bir Türk siyasi partisidir. Başvuran, Mahkeme önünde, Ankara Barosuna kayıtlı Avukat Ç. Çağlayan tarafından temsil edilmiştir.”
AİHM, kararında başvuruyu konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez bulmuştu:
“Başvuran parti, YSK’nın kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamadığından, Sözleşme’nin 13. maddesine dayanarak, yukarıda belirtilen şikâyetlerine ilişkin etkin bir hukuk yolunun mevcut olmadığı hususunda şikâyette bulunmuştur.42. 13. madde, yalnızca bir bireyin Sözleşme kapsamında “savunulabilir bir şikâyeti” olması halinde uygulanmaktadır (bk. Mozer/Moldova Cumhuriyeti ve Rusya [BD], no. 11138/10, § 207, AİHM 2016; ve De Tommaso/İtalya [BD], no. 43395/09, § 180, AİHM 2017 (alıntılar)). Dolayısıyla, bu madde, temel şikâyetin Sözleşme’nin maddi kapsamı dışında olduğu durumlarda uygulanmamaktadır (bk. Kaukonen/Finlandiya, no. 24738/94, 8 Aralık 1997 tarihli Komisyon kararı, KR 91, s. 14). Mahkeme, başvuran partinin 1 No.lu Protokol’ün 3. maddesi kapsamındaki şikâyetlerine ilişkin verdiği kararı göz önünde tutarak, bu şikâyetin de Sözleşme’nin 35 § 3 (a) maddesi bağlamında Sözleşme ve Protokollerinin hükümleriyle konu bakımından (ratione materiae) bağdaşmadığına ve Sözleşme’nin 35 § 4 maddesi uyarınca reddedilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu gerekçelerle, Mahkeme, oy çokluğuyla, Başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.”
Atilla Kart’ın iddiasının odağındaki CHP Grup Başkanvekili Bülent Tezcan da T24’e konuştu: “Öyle bir anlatıyor ki, dinleyen CHP, AİHM’e gitmemiş zannediyor. CHP, AİHM’e gitti mi gitmedi mi? Çok kapsamlı bir dilekçe hazırlandı. Rıza Türmen’in kontrolünden geçti, Anayasa hukukçularının denetiminden geçti. Ciddi bir heyet çalıştı. Partiyi bu kadar küçültmenin alemi var mı? Kendisi, kendi davasını taşımanın merakındaydı. Parti, kişilerin arzularına göre hareket etmez. CHP olarak biz AİHM’e gittik, dava açtık. AİHM, referandum ve yerel seçimler yetki alanında olmadığı gerekçesiyle, talebimizi yetkisizlikten reddetti.”