Gürkan Zengin, 9 Ağustos’ta Twitter hesabına şöyle yazdı:
“İlker Başbuğ’a 2007’de verilen o flashdisk’in içeriğine, bugün bile bu kadar ilgisiz kalan bir toplumun ve devletin başına her şey gelir.”
Biliyorsunuz, bir itirafçı çıkıp meseleyi fâş etmeseydi ve bir savcı Tuncay Özkan’ı arayıp, “Size 2007’de ordu içindeki Fetullahçı subayların listesini içeren bir flashdisk verilmiş, o nerede?” diye sormasaydı ebedî uykusuna devam edeceği anlaşılan gizemli bir flashdisk’imiz var… Gürkan Zengin, işte o flashdisk’le ilgili meraksızlığımızdan söz ediyor…
Onun haklı olarak yakındığı “ilgisizliğin”, yukarıda aktardığım tweet’ini izleyen iki haftaya yakın sürede iyice koyulaştığını düşünürseniz, feveranını daha iyi anlarsınız.
Ortada bir sürü soru var, tabii en büyüğü ve en önemlisi de şu:
Gülen Cemaati’nin çanına ot tıkayacak devâsâ bir bilgi paketi, nasıl oluyor da başta Tuncay Özkan ve İlker Başbuğ olmak üzere Cemaat’in çanlarına ot tıkadığı kişiler tarafından 10 yıl boyunca gün yüzüne çıkarılmıyor? Acaba bu devâsâ bilgi paketi, bize “tester” olarak koklatılan “Ordu içindeki Cemaatçi subaylar listesi”ne ek olarak, kamuoyunun öğrenmesinde sakınca görülen başka bilgiler de mi içeriyor?
Flashdisk’in, belli ki ebedî olması arzu edilen 10 yıllık uykusunun nedeni, “tester”ı izleyen ve mecburen ortaya salınan başka kokular (mesela ordu içindeki subayların Kürt, Alevi, solcu, pornocu olarak fişlenmiş olması ya da bize henüz koklatılmayan başka bilgiler) olabilir mi? Keza, ulusalcısından Cemaatçisine, milliyetçisinden iktidara yakın olanına; bütün kalem erbabının şimdiki “meraksızlığı” da gene gizemli flashdisk’in içeriğinin herkesi rahatsız edecek kadar geniş yelpazeli olması ihtimaliyle açıklanabilir mi?
Bu soruların tamamının spekülasyonun ötesinde bir değer taşımadığını kabul ediyorum, fakat bazen öyle olur: Ortada çok önemli olduğu apaçık bir “malzeme” var ve fakat onunla ilgili bilgimiz bu önemle mütenasip değilse sorular da ister istemez spekülatif olur, somutlaşmaları zaman alır.
Gizemli flashdisk’in geç doğumunu ve onu izleyen bazı gelişmeleri alt alta sıraladığımızda, ortaya başka sorular da çıkıyor. Onları da soracağım, fakat ondan önce hikâyeyi birlikte gözden geçirmemiz iyi olur, çünkü ek sorular hikâyedeki ayrıntılardan çıkıyor.
25 Temmuz: İlk açıklama Kılıçdaroğlu’ndan
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 25 Temmuz’daki grup toplantısında milletvekilleri arasında heyecan doğuran bir açıklama yaptı. Buna göre, CHP milletvekili Tuncay Özkan 2007 yılında Genelkurmay’a Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Gülen Cemaati’ne bağlı subay ve astsubayların listesinin yer aldığı bir flashdisk vermişti; Özkan, o diski aynı gün savcılığa teslim edecekti. Kılıçdaroğlu, diskle ilgili olarak özetle şu bilgileri vermişti:
“9 Şubat 2009’da flashdisk’teki bütün bilgiler bir dosyaya aktarılır ve dosya bir şey yok diye kapanır. Bu flash bellekte 15 bin subay ve astsubay içeren bilgi ve belge vardı. Yaşam biçimi ve alışkanlıklarına dair bilgiler vardı. 86 general hakkında özel fişleme bilgileri vardı. Örgütle bağları, himmet ilişkileri vardı. Elimine edilmek istenen TSK mensuplarının nasıl şikayet edileceği yazışma örnekleri vardı ve bu dosya 2009’da kapatıldı. 2007’de Tuncay bey teslim ediyor, 2008’de gözaltına alınıyor, 6 yıl hapishanede kalıyor. Özkan bugün o flashdisk’i savcılığa verecek.”
Nitekim konuşmadan hemen sonra Tuncay Özkan, “Genel Başkanımızın grup toplantımızda açıkladığı belgeleri İstanbul Cumhuriyet Savcılarına şu an itibariyle teslim ettim” içerikli bir sosyal medya mesajı geçti ve süreç başladı.
Meğer iddianamede varmış…
Bundan iki gün sonra (27 Temmuz),Yeni Şafak muhabiri Mustafa Sait Özkan’ın, “FETÖ’nün hava kuvvetlerindeki mahrem yapılanmasına ilişkin iddianame”deki bazı bilgiler üzerine kurduğu haber, Tuncay Özkan’ın 10 yıl boyunca uhdesinde tuttuğu flashdisk’i neden şimdi savcılığa teslim ettiğini de açıklıyordu.
Habere göre flashdisk, Cemaat mensubu olduğu düşünülen bir subay tarafından 11 Aralık 2006’da düşürülmüş, bulunduktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmiş, komutanlık da incelenmesi için o dönem Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarata Karşı Koyma Şube Müdürü Albay Selçuk Başyiğit’e ulaştırılmıştı.
Savcıların iddianameye bu bilgileri yazabilmelerinin nedeni, 15 Temmuz darbesine iştirak ettiği ve “FETÖ üyesi” olduğu gerekçesiyle tutuklu bulunan Başyiğit’in itirafçı olup 2007’de bu diskin kendisine teslim edilmiş olduğunu savcılara bildirmiş olmasıydı.
İşte savcılar bu bilginin izini sürüp, diskin ilk olarak Tuncay Özkan tarafından TSK’ya verildiğini tespit etmişler, bilahare de Özkan’dan bu flashdisk’i talep etmişlerdi. Yani, böyle bir gelişme olmasaydı, Tuncay Özkan’ın bu devâsâ bilgi yığınını uhdesinde tutmaya devam etmesi ihtimali çok yüksekti.
Adil Öksüz, Akın Öztürk
Selçuk Başyiğit’in itirafı, 15 Temmuz darbesinin bir numaralı sivil ismi Adil Öksüz ile bir numaralı asker ismi Akın Öztürk’ü de zan altına alıyordu. Yeni Şafak’taki haberden hikâyenin bu tarafına da bakalım:
“İtirafçı olan Başyiğit, flash diske ilişkin önemli bilgiler verdi. Başyiğit, o dönem kendisinden sorumlu sivil imam ‘İbrahim’ kod isimli Cafer Sarıkaya’nın, düşürülen flash bellekten komutanlardan önce haberdar olduğunu söyledi. Bilgileri dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Faruk Cömert’e arz etmeden Sarıkaya'nın kendisini aracıyla alarak, Ankara Bahçelievler’deki bir apartmana götürdüğünü söyleyen Başyiğit, burada Öksüz’le görüştüğünü anlattı.
“Adil Öksüz’ün Hava Kuvvetleri’nden sorumlu en etkin kişi olarak tanıtıldığını söyleyen Başyiğit, görüşme sırasında flash bellekle ilgili konuşurken Adil Öksüz’ün ağlamaklı olarak ‘Bir arkadaşımız düşürmüş. Evet bunlar doğru’ diyerek bilgilerle ilgili ne işlem yapacağını sorduğunu söyledi.
“Bu toplantıdan sonra flash diske ilişkin TSK içinde yapılan soruşturma kapatıldı. O dönem flash belleği inceleyecek olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tümgeneral Erol Özgil ve İstihbarat Daire Başkanı Kurmay Albay Gürsel Tokmakoğlu’na ait ses kayıtları sızdırıldı. İki isim de görevden alındı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı görevine Orgeneral Akın Öztürk getirildi ve Öztürk dosyayı kapattı.”
Flashdisk ilk olarak Başbuğ’a verilmiş
Tuncay Özkan’ın ifadesini bilahare dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ da doğruladı ve flashdisk’in Özkan tarafından kendisine teslim edilmesinden sonra ne yaptığını avukatı aracılığıyla kamuoyuna şöyle duyurdu:
“1. Tuncay Özkan 2007 yılında bir flash belleği dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’a teslim etmiştir. 2. Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında yapılan ön incelemede flash bellekteki bilgilerin Hava Kuvvetleri Komutanlığı personeline ait olduğu görülmüştür. 3. Konu hakkında Genelkurmay Başkanlığına bilgi sunularak vakit geçirilmeksizin flash belleğin incelenmek üzere Hava Kuvvetleri Komutanlığına gönderilmesi sağlanmıştır.”
Demek ki, böyle önemli bir bilgi kaynağının akıbeti konusunda kayıtsız kalmaması beklenen, fakat 10 yıl boyunca Tuncay Özkan gibi sessiz kalan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ile dönemin Genelkurmay Başkanı’nın (Yaşar Büyükanıt) cevaplaması gereken sorular da var.
24 Ağustos Perşembe günü -sonradan hızla sönümlenecek olan- “flashdisk heyecanı”nın yüksekte olduğu ilk günlerde dile getirilen bazı soruları hatırlatacak, ben de ilave bazı sorular soracağım.