– AKP adayını açıkladı, Murat Kurum İBB Başkan adayı oldu. Rakibinizi nasıl bilirsiniz? “İnşallah İstanbul’u sizlerle birlikte geri alacağız. İstanbul’u basamak olarak görmeyeceğiz, İstanbul dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyeceğiz” sözlerini, “Bir metrobüsü alıp hatta koymaktan aciz yönetim var” diyerek sizi eleştirdiğini de hatırlatayım.
İstanbul’u bildiği ölçüde konuşabilir ve anlatabilir. Şu anda bilgisi kadar paylaşabildiği için gayet iyi gidiyor. Daha fazlasını beklemek hayalcilik olur diye düşünüyorum.
KURUM’UN ORTAYA KOYDUKLARI: KUPON ARAZİ, İMAR RANTI
– Bilmiyor mu İstanbul’u yani?
Bu cümleleriyle bilmediğini gösteriyor. Sayın Kurum, Çevre ve Şehircilik Bakanı’ydı. İstanbul’da ortaya koyduğu tek şey kent içinde tabiri caizse kupon arazi, boş arazi, rezerv alan, kamu arazisi ya da bir kesime ait arazideki imar rantı… Şimdi İpek Hanım, Türkiye’de iki noktayı yan yana koyup bakmak lazım. Birisi AK Parti dönemindeki Esenyurt trajedisi. Bu dünya ölçeğinde bir imar katliamıdır, tarifi yoktur, anlatılamaz. Bu sefilliktir, şehre kötülüktür. Pervasızlıktır, fütursuzluktur. Arazi kendi malın olsa bunu yapmazsın. Diğeri de İstanbul’da bir dönem merkezi irade ve yerel iradenin ortaklaşa yürüttüğü imar rantı sürecidir. Bu bakımdan Sayın Murat Kurum, tam da “İstanbul’a ihanet ettik” itirafıyla tarif edilen sürecin bir parçasıdır. Çok acıdır. Sayın Kurum bunları kendi iradesiyle mi yapmıştır sizce?
– Siz yanıt verin…
Hayır, yapamaz da. Zaten en acısı budur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı bir bürokrat. Bürokrat derken yanlış anlaşılmasın, bunu küçümsemiyorum. Bürokratlar çok değerlidir. Son beş yılda çok değerli bürokratlarla muazzam işler başardım. Fakat ben bürokratların dili düğümlenmiş, gözleri görmez, duymaz ve elleri bağlanmış, bir kağıda yazı bile yazamaz hale geldiğini son beş yılda çok yaşadım. Bir kısmı bakan, bir kısmı genel müdür, bir kısmı valiydi. O bakımdan Sayın Kurum’un bu şekilde İstanbul’a atanmasını yadırgamıyorum.
TALİMATLA HAREKET EDENLER İSTANBUL’A FAYDA SAĞLAMAZ
– Atanmak diyorsunuz…
İstanbul gibi bir dünya şehri çok net ifade edelim, ‘temsilcilerle’ yönetilemez. İstanbul bir komuta merkezidir ve İstanbul’a “tam yol ileri” diyebilecek bir kaptan gerekir. 16 milyon insanından fikir alan, beslenen ve o koltuğa oturduğu andan itibaren onların sözcüsü olduğunu unutmayan bir anlayışa, bir iradeye sahip olması gerekir. Sadece birilerinin iradesi ve talimatlarıyla hareket etme kabiliyetini göstermiş insanlar İstanbul’a asla fayda sağlamaz. Tam aksine zarar vermeye, ihanet etmeye devam eder. İstanbullu bir temsilciyle yönetilemeyeceğini bilir. İstanbul’a bildikleri, tanıdıkları, kendi iradelerini temsil edecek bir insan seçerler. Biz ona talibiz. Diğer arkadaşımızın böylesi bir taliplik süreci yönetemeyeceğini de biliyorum.
– Neden bu ara Kanal İstanbul hiç konuşulmuyor sizce?
Kanal İstanbul meselesi yaklaşık bir buçuk yıldan fazladır konuşulmuyor. 2022 yılından beri. Çünkü toplumun yüzde 60’ının 65’inin buna karşı olduğunu gördü ve sustular.
– Susmaları, caydıkları anlamına mı geliyor?
Hayır, hayır. Asla. Sokakta alım satım yapan emlakçı bakış açısıyla bir rant alanı üretmekten asla vazgeçmezler. Kaldı ki burada zaten bir kısım alım-satım yapılmış, işin sahipleri belirlenmiş, imarla ilgili rant süreçlerine başlanmış, planlamalar yürütülmüş, hem de kaşla göz arasında. Bakın Sayın Kurum’un ve onun gibi arkadaşların temsil ettiği dönemde yapılanlara bakın: Üç ayda beş Beylikdüzü ya da sekiz Şişli diyebileceğimiz büyüklükte bir alanın planını çıkarmışlar. Boğaz’da “Buraya kulübe bile koyamazsınız” diyerek yıkım yaptığımız yere bir gecede imar çıkartmış anlayışa sahiptir bu arkadaşlarımız. Onun için İstanbul’u yönetemezler. Ancak talimat alırlar.
SADECE ‘AİLEYE YAKIN İNSANLAR’ SİYASETE YAKIŞTIRILIYOR
– Sizce AKP karşınıza aday bulmakta zorlanıyor mu?
Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti zor durumdadır. Bakın bir başka Büyükşehir’e “20 yıldır AK Parti’ye oy vermedim” diyen kişiyi aday yapmıştır. Bu, AK Parti’nin kendi içinde yaşadığı sıkıntıları göstermektedir. Yani İstanbul’da bu işe talip olan yıllardır hizmet etmiş ya da bu işin parçası olmuş insanlardan belediye başkanı tercih etme yerine, yaptıkları hesap kitap ortadadır.. TOKİ, Emlak Konut, Şehircilik Bakanlığı eliyle İstanbul’a ihanet etme anlayışını temsil eden birini oraya koymuşlar. AK Parti daha çok emir komuta zincirini takip eden insanları yönetici yapma anlayışının sıkışmışlığında da değil.
– Ne demek istiyorsunuz?
Bir başka boyutu da aileye sıkışmışlığı. Yani sadece aile fertlerinin belli çapta siyasi figür olarak konuşulması, sadece aileye yakın insanların bir şekilde siyasette bir yerlere yakıştırılmasından bahsediyorum. Bunun net anlamı insan kaynağı tükenmişliğidir. İnsan kaynağı tükenmiş bir partiden İstanbul’a da, Türkiye’ye de fayda gelmez. İstanbul’u bile tanımayan, “Mahmutbey’deki ulaşım problemini çözeceğim” derken oranın tümden Ulaştırma Bakanlığı yetkisine ait olduğunu bilmeyen bir adaydır söz konusu olan.
Toplumsal ittifakın sesini duymayanlar istedikleri oyu alamayacaktır
– Biraz da belirginleşen kutuplaşmayı tartışalım. Birbirini sevmeyen iki yüzde 50 var ülkede. Bu kutuplaşmayı aşmak da bir siyasetçi için güç. 2019’dan farklı olarak ittifak da yok. Bu sizi korkutuyor mu?
Tabii ki her siyasetçi seçime girmeden hem siyasi hem toplumsal ittifakları kurabilmek ve daha rahat bir seçime gitmek ister. Bunun yollarını da arar. Biz de zorladık, zorluyoruz da. İttifaklara dair bir gün bile olumsuz bir cümle kurmadım. Hatta toplumsal ittifakla ilgili daha da ileri gidip AK Partili, AK Parti’ye oy vermiş, MHP’ye oy vermiş vatandaşlarımın da oyunu alacağım iddiasını en yüksek seviyede ortaya koydum. Bu istenir ama her zaman olmaz. 2019’da denendi, bir ölçüde başarılı oldu ama şimdi siyasi partilerin tercihi, kendi yolculukları var. Buna saygı duymak gerekir. İddiayla söylüyorum: Farklı açılardan toplumu en yoğun gözleyen ve bunu masasında tartışan, tartıştıran ekiplerden biriyiz. Ve bunu özellikle 28 Mayıs’tan beri sürekli yapıyoruz. Toplum bizden ne istiyor, ona bakıyoruz.
– Okumanız size ne söylüyor?
Toplumun kendisi bir ittifak arayışı içinde. Bu farklı tariflerle yapılabilir. Yaşadığın şehri dert edinmek mesela, yaşadığın şehirde çocuklarının mutlu olmasını istemek, kadınların iş hayatına daha fazla katılabilmesini sağlamak, nefes alınabilen, geleceğini daha sağlıklı şekilde sürdürebileceği bir kent var edebilmek. Bütün bu içeriklerle yoğun bir tartışmanın, müzakerenin toplumun zihninde olduğunu görüyorum. Biz buna hitap ediyoruz, burayı anlamaya çalışıyoruz ve onlarla işbirliği kuruyoruz. Ben örneğin en fazla çocuklarla muhabbet etmeyi seviyorum. Bir sokakta, caddede, meydanda kalabalığı delip, 5-6 yaşında bir çocuğun derdini dile getirme arzusu, koca koca insanların bacaklarının arasından geçip, benimle konuşma isteği toplumsal ittifak hararetinin göstergesi. Kişisel olarak böyle okuyorum, bundan da memnunum. Bu seçimin ittifak kuranları toplum olacak. Toplumsal ittifakın sesini duymak istemeyen, duymayan ya da buna dönük değil de kendi siyasi arkadaşlarıyla, ekipleriyle yolculuğu tariflemeye gayret edenlerin, bu seçimde istedikleri oyu ya da ölçüyü tutturamayacaklarını düşünüyorum.
Tehlike sinyalleri muhalefete ‘ayrışmayın’ diyor
– Mayıs seçimlerinden sonra muhalefet çok da hoşa gitmeyecek bir fotoğraf verdi. İYİ Parti genel seçimler üzerinden bir söylem geliştirdi, siz de o söylemin hedeflerinden biri oldunuz. Niye Sayın Akşener size o kadar öfkeli?
Aslında kendime dönük öyle bir öfke hissetmiyorum Sayın Akşener’de. Bir kez böyle bir açıklaması oldu ve ondan sonra bunu sürdürmediğini, en azından şahsıma dönük sürdürmediğini görüyorum. Kaldı ki siyasi partiler kendi yol ve yolculuklarını tariflemekte özgürdür. Ben bu ittifak süreci başladığında hem Sayın Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde hem Sayın Akşener’le sohbetimde ‘iktidar dönemim bitene kadar bu ittifak sürecek’ demiştim. Bizim ittifakımız 31 Mart’a kadar sürüyor. Dolayısıyla bu ne ifade eder? Bu, nezaketi, karşılıklı dayanışmayı, demokrasiye bakışı, İstanbul’a hizmet konusunda sağlıklı iletişimi ifade eder. 2023 seçimlerine gelirsek, muhalefetin müzakere ve münazara yapması talebim tam da bunun içindi. Belki onu yapamamanın, bir araya gelememenin, oturup konuşamamanın vermiş olduğu bir psikolojik durum diye de tarifleyebilirim. Biz belki partimizle ilgili geçirdiğimiz süreçle bunu farklı atlatabildik. Diğer partiler de atlatacaktır. Yerel seçimden sonra bunlar tekrar konuşulacaktır ama umut ederim ki Türkiye’deki muhalif düşünce, muhalif bakış büyüsün. Çünkü şu an Türkiye’deki mevcut rejimin önümüze koyduğu süreç, bize ödettiği bedeller ve ülkemizin geleceğine dair çizdiği yolun gösterdiği tehlike sinyalleri ayrışmamızı değil birlikte bir bakış büyütmemizi söylüyor. Bu, illa sandıkta müttefik olma anlamına gelmiyor. Konuşabilme, müzakere edebilme kabiliyetini son derece yüksek seviyede tutabilmemiz lazım. Bunun adı ister İYİ Parti olsun, ister Türkiye İşçi Partisi olsun, ister Deva Partisi ya da Saadet Partisi olsun hiç fark etmiyor. Bütün partilerin bu anlamda Türkiye’nin geleceği için konuşabilmeleri lazım. Bunun illa ittifak anlamına gelmediğinin altını çizeyim.
– Abla-kardeş, baba-oğul, hep aile üzerinden tanımlandı ilişkileriniz. Biraz aile dağıldı sanki.
Abla-kardeş ve baba-oğul duygusunun bana tariflendiği biçimiyle dağıldığını hissetmiyorum. Ama tek yönlü bir dağılmışlık var ise o benim irademle tarifleyebileceğim bir durum değil. Benim şahsımda, ruhumda böyle bir duygu yok. İşimi yaparken geçmişe dönük birbirimize minnet duyacağımız ya da teşekkür edeceğimiz, şükran duyacağımız anlar vardır. İster adı Sayın Kılıçdaroğlu, ister Sayın Akşener olsun. Yine minnet duygularımı dile getiriyorum. Ama bir yanıyla da koltuğun hakkını vermemle ilgili mutlu olduklarını, gurur duyduklarını düşünüyorum. Dolayısıyla burada en önemli resim bu olsa gerek. Diğer detaylar zaman içinde konuşulur.
Büyükerşen’den İstanbul adına talebim olacak
– Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’in aday olamaması çok tartışılıyor. Yılmaz Büyükerşen kırgın olduğunu benim yayınımda söyledi.
Sayın Büyükerşen gerçekten hepimizin duayeni, büyüğü, hocası. Herkesin gururla anlattığı bir belediye başkanı. Ben Eskişehir’i ilk 1996-97’de görmüştüm, çok genç yaşta. Sonra zaman zaman ziyaretlerim oldu. Ve oradaki değişimi gözlemleme şansına eriştim. Sayın Büyükerşen yerel yöneticilik anlamında tarih yazmış bir şahsiyettir. 25 yıl emek vermiştir. Bundan sonra da başta ben olmak üzere bütün belediye başkanlarımıza katkı sunmasını, büyüklük yapmasını, deneyimleriyle yanımızda olmasını çok arzu ederim. İstanbul adına kendisinden böyle bir talebim olacak, vakit ayırdığı ölçüde İstanbul’un her yönüyle analizinde bize katkı sunmasını isteyeceğim ve çok büyük katkı sunacağını da şimdiden hissedebiliyorum. Tabii ki seçim süreçlerinin bazı eksik tarafları olacaktır ama bildiğim kadarıyla çok uyumlu çalıştığı bir hanımefendi kendisinin oluruyla aday oldu. Arzumuz, isteğimiz, onun katkılarıyla, onun destekleriyle Türkiye’nin bir kadın büyükşehir belediye başkanı daha kazanmasıdır. Bu konuda gerekeni yapacağına inanıyorum.
Lütfü Savaş ile ilgili bir soğukluk varsa bunu hep beraber gidereceğiz
– Çok ciddi tartışma konusu da Hatay’da Lütfü Savaş’ın adaylığı…
Sayın Savaş, zor bir deprem döneminin belediye başkanı olmuştur. Türkiye tarihinin en trajik deprem felaketlerinden birisini yaşamış bir şehrin belediye başkanıdır. Böylesi bir durumda yargılamanın ya da tümden eksiltmenin sıkıntılı bir tarafı vardır. Çünkü çok objektif olamayabilir oradaki insanlar. Büyük acılar yaşadılar. Varsa karşılıklı bu soğumayı görmemiz ve buna göre tedbir almamız gerekir. Bu alınacak tedbir ve yapılacak iş/ işlemlerde elbette ki Sayın Lütfü Savaş’ın yanında olacağız. Bir yıla yakındır biz elimizi Hatay’dan hiç çekmedik, çekmeyeceğiz. Kendisine destek olmaya, Hataylılara destek olmaya devam edeceğiz. Bu konuda da bir soğukluk ya da bir eksiklik ya da bir problem varsa gidermeyle ilgili elbette Lütfü Bey de bunu düşünecektir. Biz de düşüneceğiz. Kendisine katkı sunacağız.