DEM Parti’nin Kandıra Cezaevi’nde tutulan Ankara Adayı Gültan Kışanak, Gazete Duvar‘dan Ceren Bayar’a konuştu.
Kışanak’ın sorulara verdiği cevaplardan öne çıkan satırlar şöyle:
“Seçim kampanyasını dışarıda yürütüyor olsaydım mutlaka yapardım” dediğiniz bir şey var mı?
Yerel siyaset, genel siyasetin gölgesinde küçük iktidar hesapları yapılan ve bol keseden vaatlerin havada uçuştuğu bir alana sıkıştırıldı. Çok yazık… Oysa demokratik sistemlerin temel taşı yerel demokrasidir. Yerel yönetim halka en yakın ve en demokratik olması gereken yönetim alanıdır.
Dışarıda olsaydım yerelde demokrasi kültürünü açığa çıkaracak bir kampanya yürütmeye çalışırdım. Örneğin, meydanlarda halka açık kürsüler kurardım. Kadınların, gençlerin, emekçilerin, emeklilerin, Alevilerin, engellilerin, Kürtlerin, Türklerin velhasıl derdi olan herkesin sesini duyurmasına vesile olmak isterdim. Siyasetin gerçek özneleri sahaya çıkarsa sorunlarımızın çözümü için bir yol açabiliriz diye düşünüyorum. Ayrıca 81 ilden gelen 81 kadınla bir araya gelip kadınlar olarak barış siyasetine öncülük edeceğimize dair bir tutum belgesi açıklasak güzel olurdu.
Partinizin yerel yönetimlere bakışı Türkiye’deki diğer tüm partilerden farklı. Bu fark Ankara’da da hissedilecek mi? Nasıl bir yerel yönetim anlayışıyla karşılaşacak Ankaralılar siz seçilirseniz? Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanlığı yaptığınız dönemdekine benzer projeler olacak mı?
Halk beni seçerse; Ankara demokratik, halkçı, kadın belediyeciliği ile tanışacak. Belediyenin kapıları 24 saat halka açık olacak. Ayrım gözetmeden tüm Ankara halkına hizmet edeceğim. Ankara’yı eril sistemin tahakkümünden çıkartıp kadın kenti yapmak için çalışacağım.
Kayyım, Diyarbakır’da ilk iş olarak, kadın çalışmalarına dair tüm idari yapıyı dağıttı, kadın kurumlarını kapattı. Ben de Ankara’da ilk iş olarak kadın daire başkanlığı kuracak, kadın çalışmalarına hız vereceğim. Kadınların kamusal alana katılımını kolaylaştıran sosyal politikalar geliştireceğim.
Belediyeyi halkla, kadınlarla, gençlerle, kentin tüm demokratik dinamikleriyle birlikte yöneteceğim. Bizde ayrımcılık yok. Demokratik, katılımcı, şeffaf, hesap veren belediyecilik var. Bir de baştan söyleyeyim; Ankara’yı parsel parsel satmayacağım, rantçılara fırsat vermeyeceğim…
Öyle güzel sorular sormuşsun ki insanın arka arkaya onlarca proje anlatası geliyor. “Keşke dışarıda olsaydım” diyorum ama maalesef ben dışarıda değilim. Adaylığımı da “demokrasi ve barış mücadelesini geliştirecek olanakları açığa çıkartma” hedefiyle sınırladım. Ama şunu söyleyebilirim; Ankara, misyon ve vizyon açısından en geride kalan kentler arasında. Zaten kimsenin de böyle bir derdi yok. Ankara Cumhuriyetin kurucu kenti. Cumhuriyeti demokrasiyle Ankara’yı da demokratik bir vizyonla buluşturmak gerekir.
Belediye Eşbaşkanı seçilirsem hayata geçireceğim en önemli projelerden biri “Eşitlik Politikaları Enstitüsü” olacaktır. Bu enstitüde her türlü ayrımcılığı önleyecek akademik çalışmalar yapılarak eşitlik politikaları geliştirilecek. Ben de bu politikaları hayata geçireceğim. Ankara, diğer kentlerimize, hatta dış ülkelere de bu konuda proje üreten bir kent olarak önemli bir misyon edinmiş olacaktır.
“İyi ki DEM Parti aday gösterdi de Ankara halkı demokratik bir seçenekten yoksul kalmadı”
En güçlü iki rakibiniz milliyetçi kimlikleriyle öne çıkan iki erkek siyasetçi. Rakipleriniz hakkında değerlendirmeniz olur mu?
Rakiplerim “Aslı yok yaylasında bin 500 koyunum var, herkes kesesinden yesin, içsin, eğlensin, davetim var bugün benim” misali havalı vaatler rüzgârıyla seçim kampanyasını götürüyorlar. Biri televizyon ekranında milliyetçilik sınavından çaktı. Öteki milliyetçilik kozunu cumhurbaşkanlığı seçimine giden yolun anahtarı olarak cebinde saklıyor. Yerel demokrasiden bahseden yok.
Ne diyeyim; iyi ki DEM Parti aday gösterdi de Ankara halkı demokratik bir seçenekten yoksun kalmadı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğunuza dair açıklamanızda “Türkiye’nin dört bir yanına toplumsal barış köprüleri kurmak için yola çıkıyoruz” demiştiniz. Ankara adaylığınız nasıl bir katkı sunacak bu köprülerin kurulmasına?
Ankara adaylığımı bir başlangıç olarak görüyorum. Kadın özgürlük mücadelesi ve barış siyaseti bir seçime indirgenemeyecek kadar önemli ve kapsamlıdır. Herkesin yerel iktidar hesaplarına kendisini kaptırdığı bu süreçte genel doğrulara dikkat çeken birileri de olursa seçim sonrasında bu mücadeleyi yükseltmek daha kolay olur diye düşünüyorum.
Toplumsal barışı engelleyen en önemli şey siyasetin iki kampa ayrılması ve karşılıklı olarak birbirlerini köşeye sıkıştırmak için Kürt sorununu kullanmaları. Bu gidişatı durdurmak, Kürt sorununu iç politika malzemesi olmaktan çıkartmak gerekiyor. Ankara adaylığım bu konuda güçlü mesajlar içeriyor. Umarım bu mesajı alırlar ve vebali oldukça ağır olan Kürt sorununu politik hesaplarda bir koz olarak kullanmaktan vazgeçerler, çözüme katkı sunacak bir tutumu benimserler.
“Kayyım gibi bir facia karşısında Kürtler yalnız bırakıldı”
2019’da partinizin kazandığı hemen tüm belediyelere kayyım atandı. 31 Mart’tan sonrası için böyle bir risk görüyor musunuz? Kayyım atanmaması için muhalefete düşen bir sorumluluk var mı?
Ne yazık ki kayyım gibi bir demokrasi faciası karşısında Kürtler yalnız bırakıldı. Artık seçim sonrasına da bırakmadan muhalefet partileri şimdiden kayyım konusunda net bir tutum almalı. Bunu en çok da CHP’nin yapması gerekiyor. Genel seçimlerde ortaya çıkan ‘kayyım protokolü’ rezaletini telafi edecek demokratik bir tutum almalılar. Bu seçim herkes için son şans olabilir.
“DEM Parti çözüm konusunda tüm partilerle istişare etmeli”
Kürt sorununun çözümü için iktidar dahil herkesle görüşülebileceğine dönük partinizden yapılan açıklamalar, bazı gazeteciler ve siyasetçiler tarafından ‘iktidarla işbirliği’ olarak yorumlanıyor. DEM Parti iktidarla görüşür mü? Hangi koşullarda görüşür?
Görüşmek işbirliği yapmak değildir. DEM Parti tüm siyasi partilerle görüşmeli, diyalog kurmalı ve çözüm konusunda tüm partilerle istişare etmelidir. Bu, halka karşı sorumlu siyasetin bir gereğidir bence. Aynı tutumu diğer partiler de sergilemeli. Görüşme için ön koşul sürülmez ama tabii ki iş birliği demokratik ilkeler çerçevesinde olur ancak.