İş insanı İnan Kıraç, Koç Holding kurucusu Vehbi Koç’un kızı olan ve Koç Holding’de yöneticilik yapan eşi Suna Kıraç’ın 2020 yılındaki vefatından 4 yıl sonra yeniden evlendi.
87 yaşında yeniden evlenen İnan Kıraç’ın yeni eşi Emine Alagonya ise 75 yaşında. Patronlar Dünyası’ndan Özlem Ermiş Beyhan’ın haberine göre, İnan Kıraç evlenmek için Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden rapor aldı.
İnan Kıraç Vakfı’nın genel müdürü
Alagonya, İnan Kıraç’ın damadı olduğu Koç ailesine ait Koç Holding’in finans bölümünde 52 yıl çalıştı. Aynı zamanda, İnan Kıraç’ın geçen yıl Galatasaray Eğitim Kurumları öğrencileri ile mezunlarına yurt içi ve yurt dışında lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimlerinde kaynak sağlamak amacıyla kurduğu İnan Kıraç Vakfı’nın genel müdürlüğünü yapıyor.
Bir kızı İnan Kıraç Vakfı’nda, diğeri Kıraça Holding’de çalışıyor
Alagonya’nın kızı da bir süre önce İnan Kıraç Vakfı’nda çalışmaya başladı. Alangonya’nın diğer kızı da İnan Kıraç’a ait Kıraça Holding’de çalışıyor.
Can Kıraç: “İnan’ı ayıplıyorum”
İnan Kıraç’ın kardeşi Can Kıraç, bir süre önce sosyal medyadan paylaştığı bir mesajda, ağabeyinin kızı İpek Kıraç başta olmak üzere yakın çevresinden birçok insanla arasının bozulmasının ve 40 yıl boyunca asistanlığını yapan Ayşe Kurt’u işten çıkartmasının nedeni olarak, isim vermeden Alagonya’yı işaret etmişti.
Can Kıraç, Ayşe Kurt’a hitaben şunları yazmıştı:
“Ayşe Kurt kardeşim, senin İnan Kıraç’tan ayrılma durumunu bugün daha sakin bir kafayla değerlendirdim. Kimse kimseye hayat boyu bağlı kalamaz. Ancak bazı örnekler vardır ki bu beraberlikler tarafların kişiliği ile bütünleşir, ‘karakter’ göstergesi olur. Tıpkı senin bu vakanda olduğu gibi.
“İnan Kıraç’ı senden koparanları ve İnan’ı bunun için ayıplıyorum. İnan Kıraç’ın Vehbi Koç’un damadı olma sorumluluğunu taşıyamamış olmasına, ‘Koç kültürü’ ile yaşamaya devam eden biri olarak ‘esef’ ediyorum.”
İnan Kıraç’ın kızı İpek Kıraç, babasına vasi atanması talebiyle mahkemeye başvurdu
Babasının evliliğini e-devletten öğrenen kızı İpek Kıraç yaptığı basın açıklamasında İnan Kıraç’ın manevi ve maddi olarak korunması amacıyla kısıtlanması ve kendisine vasi atanması talebinde bulunduğunu söyledi.
İpek Kıraç’ın açıklaması şu şekilde:
Bugün İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, babam İnan Kıraç’ın manevi ve maddi olarak korunması amacıyla kısıtlanması ve kendisine vasi atanması talebinde bulundum. Konunun artık adalete intikal etmiş olması sebebiyle, haberin duyulmasının ardından oluşabilecek bilgi kirliliğini ve gerçek dışı yorumları önlemek ümidiyle, sadece bu kapsamda, basın ve kamuoyunu bizzat bilgilendirmeyi tercih ediyorum.
Öncelikle ifade etmek isterim ki, bu benim için çok zor alınmış bir karardır. Beni henüz iki aylıkken annem Suna Kıraç’la birlikte evlat edinen ve büyük bir sevgi ve özenle yetiştiren babam İnan Kıraç’ın içine düşmüş olduğu durumdan kurtulabilmesi için tek bir başka şans dahi kalmış olsaydı hiç kuşkusuz o yolu seçiyor olurdum. Ancak gerek babamı koruma arzum, gerek babamın yönetimindeki kurum ve kuruluşların sağlığı ve devamlılığı konusunda hissettiğim sorumluluk ve gerekse de annemin manevi ve maddi mirasının korunması yönündeki iradem bu kararı almayı zorunlu hale getirmiştir.
Babam İnan Kıraç’ın son yıllarda basına da sıkça yansıyan yanlış tercihleri ve davranışları sadece beni değil onu tanıyan ve seven herkesi şaşırtmış ve üzmüştür. Başta anlamlandırmakta zorlandığımız ve babamın karakteriyle uyuşturamadığımız bu davranışların sıklığı ve boyutu giderek artmış olup neticede, özellikle son zamanlarda, yakın çevresindeki herkesin açıkça gözlemlediği bir şekilde “muhakeme kaybı ve akıl sağlığı sorunu” yaşadığı malum olmuştur.
Annem Suna Kıraç’ın 2020’de vefatı sonrası babamın hayatına giren bazı şahıslar, babamın akli melekelerinin zayıflamasını acımasızca istismar etmekte olup adeta babamın yaşamını tüm açılardan istila etmişlerdir. Özellikle babamı duygusal olarak suistimal eden bir şahıs, kendine ve yakınlarına menfaat sağlamak amacıyla kurguladığı düzeni fark edecek, karşı gelecek ve babamın çıkarlarını koruyacak herkesi babamın iş ve özel hayatından tek tek uzaklaştırmıştır. Bilimsel tüm araştırmalar akıl sağlığı ve hafıza problemleri yaşayan insanların uzun süredir tanıyıp güvendiği kişilerle birlikte olmaya, rutinlerinin devamını sağlamaya ihtiyaç duyduğunu kanıtlamışken, bu şahıs bilerek ve kasıtlı olarak babamın uzun yıllardır en yakınında çalışan, sevdiği ve güvendiği insanların tümünü işten çıkarmak suretiyle babamı bütünüyle yalnızlaştırmış, onu korumasız ve sahipsiz kılmıştır. Babama şahsi cep telefonundan doğrudan ulaşmak dahi pek çok dostu ve ailesi için imkansız hale gelmiştir. Dolayısıyla babamın son birkaç yıldır bizleri üzen ve şaşırtan tüm davranışlarının ardında kendi öz iradesi değil hayatına bir anda giren bu şahısların kararları ve yönlendirmeleri olduğu artık çevresindeki herkesçe aşikârdır. Hatta öyle ki, babamın ağabeyi merhum Can Kıraç dahi, vefat etmeden kısa bir süre önce bu duruma isyan etmiştir.
“Babamın sevgi ve iyi niyet temelli olmadığı aşikâr olan bu sözde evliliğin bilincinde bile olmadığına inanıyorum”
Aldığım son habere göre de, 87 yaşında ve malum sağlık durumunda olan babam 20 Aralık tarihinde aile ikametimiz ya da işyerlerimizle hiçbir ilgisi olmayan Büyükçekmece’de yıldırım nikâhı ile evlenmiştir. Babamın sevgi ve iyi niyet temelli olmadığı aşikâr olan bu sözde evliliğin bilincinde bile olmadığına inanıyorum.
Yaklaşık iki senedir babamın açtığı acımasız ve haksız davalarla mücadele etmek zorunda kalmama ve bütün bu anlamsız dava süreçlerinin arkasında şimdi evlendiği bu kişinin olduğunu bilmeme rağmen, babama duyduğum sevgi ve aile birliğimizin hatırına babamın akıl sağlığını gündeme getirmeyi içime sindirememiştim. Ancak 87 yaşındaki babamın içine düşürüldüğü bu son tuzak, artık gerekeni yapmam ve bu suistimale bir son vermem konusunda beni ikna eden nihai gelişme olmuştur.
Babama annemden kalan manevi ve maddi mirası korumak için elimden geleni yapacağımın, tüm hukuki yollara başvuracağımın bilinmesini isterim. Babamın hukuki koruma altına alınması da bu sürecin bir parçasıdır. Eminim ki annem de her türlü istismara, suistimale ve haksızlığa karşı ailemizi korumaya devam etmemi isterdi. Bundan sonra en doğru kararı muhakkak ki yüce Türk adaleti verecektir.
Elbette ki bizi bir aile yapan annemin, babam ve benim için hayal ettiği hikâye bu değildi. Ve elbette ben de bu hayatı babamla karşı karşıya değil el ele geçirmeyi dilerdim. Keşke böyle olabilseydi.