İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Karar TV canlı yayınında Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını cevapladı.
Koronavirüs mücadelesinde sağlık çalışanlarının ve vatandaşların başarılı olduğunu belirten Akşener hükümeti geç kalmakla eleştirdi. İran sınırının zamanında kapatılması, umrecilerin karantinaya alınması gibi önlemlerle vaka sayısının bu kadar yüksek olmayacağını belirten Akşener “Bir keşmekeş vardı. Bu hala sürüyor” dedi.
Hükümetin ekonomi yönetimine de eleştirilen yönelten Akşener “20107’den 2020’e kadar herkesin cebinden yılda 8 bin TL gitti. Yıllık. Gayri Safi Milli hasıla 8.500 dolara düşmüş. Damat bakan sürekli paketler açıklıyor ama o paketlerin reel sektör, çalışanlar, koronavirüs ile kapanan esnaf ve çalışanları, KOBİ’lerle ilgili en küçük bir paket yok ortada. Damat bey bakan olduktan sonra 8-9 tane ekonomi paketi açıklandı. İnşaatlardan vazgeçilmedi. Tarımda, sanayide üretim düştü. Esnafa kan ağlıyor. Ama bunlara bir şey yok. MB’nin ihtiyat akçesi gitti. İşsizlik fonu ortada yok. Varlık Fonu diye anlamadığımız bir alan var. Öte yandan insanların alım gücü düşmüş durumda. Buna karşılık maliyetler, kiralar artmış. İşsizlik had safhadaydı” dedi.
Akşener, salgın döneminde çalışan başına hükümetin işletmelere 10 bin TL vermesi gerektiğini söyledi. Bunun faizi ile birlikte 10 milyar TL tutacağını belirten Akşener “Bu müşteri garantili projelere ödenecek paranın üçte ikisi kadar. Yani bunlara para vermezseniz, herkesi desteklersiniz. İhracat yapan firmalar ve bel kemiği olan sanayi alanları desteklenmeli” önerisinde bulundu.
YARDIMLAR ERDOĞAN'IN PR ÇALIŞMASINA DÖNÜŞTÜ
ABD, İngiltere gibi ülkelere gönderilen sağlık malzemelerinin Türkiye adına PR çalışması olarak değerlendirilebileceğini belirten Akşener “Ancak bu Erdoğan adına bir iletişim çalışmasına döndü. ABD’ye gönderilen ikinci uçak inmeden, PYD’ye yardım gitti. Irak’a yardım gönderdik. PKK’dan da Neçirvan Barzani’ye yardım teşekkürü geldi. Yani eyyy diye yürünen bir Türkiye, öbür taraftan YPG’ye yardıma yol açmış bir Türkiye. Bunun böyle PR’ı olmaz” diye konuştu. Yardım edilen İtalya ve İspanya’da milli gelirlerin Türkiye’nin 3-4 katı olduğuna dikkat çeken Akşener “Yeni Cami’de dilenip, Sultan Ahmet Camii önünde sadaka dağıtmaya benziyor bu işler. Sadece öncelik sayın Erdoğan’ın siyaset iletişimini öne çıkarmak” diye konuştu.
18 YILDA FAY HATLARI DERİNLEŞTİ
Meral Akşener AK Parti’den ayrılış süreciyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Siyasi hayatının en kara gününün 16 Nisan 2010 olduğunu belirten Akşener şöyle konuştu:
“Keşke haklı çıkmasaydım. Ekonomi gitti. Hani uçuşa geçecektik. Korona ile mücadelede bir eş güdüm yok. Bütün öneriler yapılıyor Sayın Erdoğan bekleniyor. Sayın Erdoğan’ın her şeyi bilmesi mümkün mü? Pandeminin yönetiminde Sağlık Bakanlığı’nın koordinatör olmalıdır. Altında ilgili bakanlarla bu iş yürütülmelidir. Bilim insanlarının önerdikleri de yerine getirilmelidir. Bütün bunlar tek bir kişinin iki dudağı arasına verilmiş bir sistem Meclis’i neredeyse lağvetti. Mesele Erdoğan değil. Başka biri olsa da yönetemez. AK Parti 2002’de seçim kazandığı zaman Sayın Abdullah Gül’ü aradım ‘Size bu millet büyük bir güç verdi. Devlet ve millet kaynaşmasını başarabilirsiniz’ dedim. Bu hükümet geleli 18 sene oldu, bütün ihtilaf sahaları, fay hatlarımız yeniden derinleşti. Böyle bir dil olamaz. Sayın Erdoğan, en azından bu salgın ortamında Cumhurbaşkanı olmak zorundadır. Tek adam sistemi Erdoğan’a da zarar veriyor.”
AK PARTİ’NİN NEDEN KURUCUSU OLMADI?
Kendi evinde kuruluş çalışmaları yapılan AK Parti’nin kurucusu olma teklifini neden reddettiğini de anlatan Akşener şunları söyledi:
O zaman içerinde bir eleştiri yapmadım ama AK Parti ile uyuşmadım, orada başka türlü bir anlayış mevcuttu. Bize bir araya geldiğimizde eski partilerin kökleşmiş alanlarını yok ederek, önümüze bakmak ile başladık. Erdoğan, bizim evimizden insanlarla görüştü. Bana dedi ki, Rahmetli Özal’ın 4 eğilimi gibi bir parti kuracağım dedi. Ben dedim ki bunu yönetmek çok zor, Türkiye’nin bir demokrasi mücadelesine ihtiyacı var. Uzlaşarak yürümeliyiz demişti. Şu anda gördüğümüz o ki bazı şeyleri uzlaşarak yürütemiyorsunuz.
ABDULLAH GÜL’E BEN ENGEL OLMADIM
2018 seçimlerinde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktığı iddialarına ilişkin de Akşener, “Ben bir kişinin ki sayın Abdullah Gül çok saygı duyduğum bir insandır. Ne Sayın Gül’ün ne de bir başkasının aday olmasını istemiyorum gibi bir hadsizliği yapmam mümkün değil” dedi.
Akşener şöyle konuştu: “Benim aday olacağım, arkadaşlarım ve yakın çalışma arkadaşlarım tarafından açıklandı. Sayın Kılıçdaroğlu ile konuştuğumuzda CHP’nin adayı olabilirdi dedi. Bin imza ile aday oldum. Toplayamasaydım aday olmayacaktım. Sayın Gül’e herhangi yanlış bir tutumumun olmadığı gibi başka bir adayımız için de bunu yapmadım.
DAVUTOĞLU VE BABACAN'LA İTİTFAK: KUL KURAR…
Akşener Gelecek Partisi ve Deva Partisi ile bir ittifak yapıp yapmayacağı sorusunu da açık kapı bırakarak cevapaldı. Akşener "Rahmetli Demirel 'Doğmamış çocuğa don biçilmez' derdi. Ben de annemin sözüyle cevap vereyim: Kul kurar, kader gülermiş"
ANKARA BAROSU’NUN HADDİ DE HAKKI DA DEĞİLDİ
Akşener, Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik tepkisine ilişkin de "Baro’nun açıklamalarını çok yanlış bulduğumu söylemek isterim. Haddi de hakkı da değil. Fakat biz de bu gerilimli işlerden bıktık artık" dedi.
"İnsanları, müminleri 'çağlar ötesinden gelen ses' diyerek nitelendirmesini yanlış buldum. Haddi değil, hakkı da değil. Diyanet İşleri Başkanı’nın kişiliğinden kaynaklı itirazlar başka bir şey" diyen Akşener sözlerini şöyle sürdürdü.
"Yıllardır imamlar, içki haramdır diye gelen imamların içki içen şahısları hedef gösterdiği görüldü mü? Hayır, inanır veya inanmaz saygı duyacaksınız. Din adamının görevi Kuran-ı Kerim’deki haramları insanlara göstermektir. Baro’nun açıklamalarını çok yanlış bulduğumu söylemek isterim. Fakat biz de bu gerilimli işlerden bıktığımızı söylemek isterim."