Ana SayfaHaberlerTürkiye’nin SDG politikasını eleştirdi, Yeni Şafak’taki yazılarına  “mola” verdi: “Gördüm ki eski Türkiye’nin...

Türkiye’nin SDG politikasını eleştirdi, Yeni Şafak’taki yazılarına  “mola” verdi: “Gördüm ki eski Türkiye’nin aklı ve ezberleri kolay kolay terk edilmiyor”

Eski AK Parti milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, “Süreçle ilgili yazılar ayrıca yordu” diyerek yazılarına ara verdiğini duyurdu. Çözüm sürecine destek veren konuşmalar yapan Metiner, sosyal medya hesabından “Türkiye oyuna gelmemeli” diyerek Türkiye’nin SDG’nin Kamışlı’da düzenlediği konferansa verdiği tepkileri eleştirmişti.

Çözüm süreci konusunda sık sık polemik yaşayan eski AK Parti milletvekili Mehmet Metiner, Yeni Şafak’taki köşe yazılarına geçici olarak ara vereceğini duyurdu.

Kendi görüşlerinin AK Parti adına değerlendirilmemesi gerektiğini belirten Metiner, bugüne kadar yazdığı hiçbir sözden pişman olmadığını da ekledi.

Metiner, “Gördüm ki eski Türkiye’nin aklı ve ezberleri kolay kolay terk edilmiyor. Söylediğiniz her yeni şey, hatta Kur’an ayetleri ve Peygamber (sav) sözleri bile olsa o duvara çarpıp geri dönüyor. Çünkü resmî ideoloji büyük ölçüde zihnimize egemen olmuş durumda” dedi.

“Çok yoruldum”

Metiner yazısında şu ifadeleri kullandı:

Çok yoruldum.

Süreçle ilgili yazılar ayrıca yordu.

Söylenmesi gerekenleri söyledim.

Tarih hepimizin sözlerini kayda geçiriyor.

Gelecek nesillere emanet ediyorum o sözleri.

Sürecin öngörülen doğrultuda başarılı olmasını yürekten diliyorum.

Burada söylediklerimin hepsi kişisel düşüncelerimdi.

Benim sözlerim üzerinden AK Parti okuması yapmak doğru değil, AK Parti’yi eleştirmek hiç doğru değil.

AK Parti’nin üç dönem milletvekilliğini yapmış olsam bile AK Parti’yi temsil makamında değilim.

O yüzden söylediklerim yalnızca beni bağlar.

Söylediklerim AK Parti’nin kâr hanesine yazılacaksa bundan memnuniyet duyarım.

Sözlerimde varsa bir yanlışlık ve kusur onun üzerinden Cumhurbaşkanımızın ve AK Parti’mizin suçlanmasını hem haksızlık hem de üzücü bir yanlışlık olarak görürüm.

Bu köşede bugüne kadar yazdığım hiçbir sözden pişman değilim.

Hiçbir sözümün de İslami akideye ve AK Parti’mizin kurucu ilkelerine aykırı olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Hepsinin sonuna kadar arkasındayım.

Çünkü söylediklerim İslami öğretimize uygun sözlerdi.

Adalet ve hakkaniyete uygun sözlerdi.

Demokrat duruşuma uygun sözlerdi.

Hiç kimseyi memnun etmek için yazmadım.

Hiç kimseye ve hiçbir topluluğa husumet besleyerek de yazmadım.

Kişisel husumete vaktim yok.

Bilirim ki kişisel husumet tüketir insanı.

Bir şahsa ve topluluğa duyduğum öfkenin beni adaletsizliğe sevketmesine izin vermedim.

Doğruya doğru yanlışa yanlış dedim.

Bu vakte kadar onca söz ettim.

Her bir söz, sadece bugün yaşayanlara değil gelecek nesillere de bırakılmış bir emanettir.

Cesur olmak gerektiğine inandım.

Çünkü yılların ezberlerinin İslami akidemizi bulandırmış ve düşünsel kıblemizi değiştirmiş olduğunu görüp de suskun kalmak yakışmazdı.

Korkakça davranmak da yakışmazdı.

Gördüm ki eski Türkiye’nin aklı ve ezberleri kolay kolay terk edilmiyor.

Söylediğiniz her yeni şey, hatta Kur’an ayetleri ve Peygamber (sav) sözleri bile olsa o duvara çarpıp geri dönüyor.

Çünkü resmî ideoloji büyük ölçüde zihnimize egemen olmuş durumda.

Neo-ittihatçı ve Kemalist zihnin içselleştirilmiş olduğunu görmek elbette üzücü.

Gövdelerimiz Müslüman ama zihnimiz İslami öğretiye ait kavramlara ve düşünme biçimine hayli zamandır kapalı.

Bunun farkında olmamak ayrıca üzücü.

İslami öğretinin/akidenin zıddı olan kavramlar üzerinden İslamiyet’e gömlek giydirmeye çalışanlar, Kur’an’ın nassları yerine Batı’dan ithal kavramları nas mertebesine oturtanların sözlerinin baş tacı edildiğine tanık olmak da ayrıca üzücü.

Şimdi mola verme zamanı.

Okunmayı bekleyen onca kitap var.

Şimdi tefekkür ve tezekkür zamanı.

Kendi içime yönelme zamanı.

Nefs muhasebesi yapma zamanı.

Zihnen, ruhen ve bedenen yenilenme zamanı.

Yaşlandık gayrı.

Kendimize bakma zamanı.

Süreci takip edeceğim.

Rabbimden dileğim sürecin başarıyla sonuçlanmasıdır.

Artık bir tek damla kanın ve gözyaşının dahi akmamasıdır.

Tarihi fırsatı tarihi kazanıma dönüştürmek için herkes üstüne düşeni yapmalıdır.

Kim ki sürecin bozulmasına sebebiyet verirse Allah onu her iki cihanda da zelil eylesin diyorum.

Bir süreliğine izninizi talep ediyorum.

Rabbim de nasip ederse burada tekrar buluşuruz.

Bilmeden kalbini kırdığım kim varsa helallik diliyorum.

En kalbi muhabbetlerimle.”

Türkiye’nin SDG’ye yönelik politikalarını eleştirmişti

Metiner, Suriye Demokratik Güçleri’nin Kamışlı’da düzenlediği” Rojava Bileşenleri Ortak Tutum Konferansı”na Türkiye’den gelen eleştirilerin yersiz olduğunu belirterek şu sosyal medya paylaşımını yapmıştı:

“O 500 kişiyi sadece SDG ve Kürtlerden ibaret değil; bölgede yaşayan Sünni Arap aşiretlerinden, Türkmenlerden, Nusayrilerden vs müteşekkil bir topluluk. Bildiriyi okuyan Arap aşiretlerinden birinin lideri. Oradaki talepler, hepsinin ortak talebi. O taleplerin hiç birisi bölücü talepler değil. Hepsinin yüzü Şam’a ve Türkiye’ye dönük. Şam yönetimi şayet bu birlik eksenli toplantıyı felaket olarak görüyorsa asıl felaket bu bakış açısında saklı. Suriye’ye yazık edecekler bu anlayışlarıyla. Eski Suriye’nin anlayışıyla Suriye’yi yönetmeye kalkışmak felaket getirir. Şam yönetimi Suriye’yi oluşturan toplulukların talepleri doğrultusunda kendini inşa etmezse, herkesten koşulsuz itaat ve biat beklerse, kendi toprak bütünlüğü ve milli egemenliği konusunda çok ciddi sorunlar yaşar. Suriye’de patlak verecek yeni bir iç savaş, İsrail’in ekmeğine yağ sürer. 

“Türkiye oyuna gelmemeli”

Türkiye kendini bu iç savaşın bir tarafına dönüştürmek isteyenlerin oyununa gelmemelidir. Sorunun çözüm gücü olmalıdır. Ankara’da kurduğu çözüm masasına Suriye’yi de yeni paradigma çerçevesinde dahil etmelidir. Türkiye Suriye’yi doğru temelde birleştiren ve herkesin meşru taleplerinin kabulünü sağlayan ve herkesin yegane çözüm gücü olarak göreceği bir merkez ülke olmalıdır. Türkiye Yüzyılı böyle oluşur.”

- Advertisment -