Ana SayfaDış HaberTrump-Putin zirvesi bugün: Alaska’da küresel çözüm süreci denemesi

Trump-Putin zirvesi bugün: Alaska’da küresel çözüm süreci denemesi

Trump’ın 15 Ağustos Cuma günü Alaska/Anchorage’da Putin’le gerçekleştireceği zirve öncesinde, Avrupa liderleriyle ve Berlin’e bizzat gelen (ama Alaska’ya davetli olmayan) Zelenski’yle videokonferansın ardından, son düzlüğe girildi. Tansiyon kısmen yükseliyor, kısmen yatışıyor. Aslında bu süreç de bir çözüm süreci. Ama Türkiye’nin Kürt meselesindeki çözüm sürecinden farklı olarak, küresel çapta bir çözüm süreci.

Trump, “Ukrayna masada olmadan hiçbir toprak konusunu konuşmayacağım” diyerek Avrupalılara güvence verdi. Ancak Zelenski, Alaska’ya davetli değil. Ukrayna, masada değil. Avrupa Birliği de masada değil. Yani Trump’ın söyledikleriyle gerçek davranışları tam olarak örtüşmüyor.

Rusya ve ABD’nin, Ukrayna’nın geleceğini, Ukrayna’nın yer almadığı bir masada konuşacak olması; bir Meksika gazetesinde, “kolonyalist” bir politika olarak tanımlanmış. Meksika her ne kadar Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelere oranla ABD‘ye daha yakın duran bir ülke olsa da kendi içinde çok farklı sesleri de barındıran bir ülke.

Zelenski’nin ve AB’nin sadece zirve öncesindeki videokonferansa katılım şansları olabildi. Ki bu da AB’nin ısrarları sayesinde mümkün oldu. Hedefinin “Alaska’da bir ateşkes sağlamak olduğunu” söyleyen Trump, Putin ateşkesi reddederse Rusya’yı “çok ağır sonuçlarla” tehdit ediyor. Trump, “Putin-Zelenski-Trump” üçlü formatında barış görüşmelerini başlatmak istediğini söylüyor. Ancak birçok yoruma göre Putin müthiş bir manipülasyon gücüne sahip ve Trump’ın tüm iddialı hatta tehditkar söylemlerine rağmen Putin eninde sonunda kendi isteklerini Trump’a kabul ettirebilir.

Ki geçen cuma süresi dolan ve sonuçsuz kalan bir ABD ültimatomu var. Öncesindeyse, Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff’un Moskova temaslarında ortaya atılan muğlak “bölge takası” önerisi, Kiev’de alarm zillerini çaldırmıştı. Zelenski, toprak tavizlerini reddetmiş, “masada olma” şartını yinelemiş ve müttefiklerini harekete geçirmişti.

Avrupa Birliği’nin kırmızı çizgileri, yaklaşık olarak şunlar: (1) Önce ateşkes (2) Barış görüşmelerinde Ukrayna’nın doğrudan taraf olması (3) Rus işgalindeki bölgelerin hukuken tanınmaması (4) Olası bir ateşkesten sonra Rusya’nın yeniden saldırmasını engelleyecek uluslararası güvenlik garantileri (5) Moskova’nın ateşkese direnmesi durumunda Moskova’ya yönelik yeni yaptırımlar. Bu maddeleri dile getiren kişi, Almanya Şansölyesi Merz… Ancak tüm Avrupa Birliği de kırmızı çizgileri paylaşıyor değil, örneğin Macaristan bambaşka bir havada. Genel olarak da Avrupa Birliği’nin kırmızı çizgilerinin Avrupa Birliği dışında ne kadar ciddiye alındığı tartışma götürür.

Üçüncü maddeyi de doğru anlamak gerek… Ukrayna ve Avrupa sahadaki fiili duruma yani güncel cephelere resmi statü kazandırmak istemeseler de aslında fiili duruma gerçek anlamda karşı çıkamıyorlar… Karşı çıkmaları mümkün de değil… Alaska görüşmesi öncesindeki videokonferansın ilk turu, geniş katılımlıydı. İkinci turdaysa, Almanya, Fransa, Britanya, Polonya, İtalya, Finlandiya ve Ukrayna liderleri ile NATO Genel Sekreteri ve AB üst düzey yönetimi, Trump ve Vance’le daha dar bir formatta görüştü.

Moskova cephesine gelecek olursak… Moskova, çizgisini sertleştiriyor. Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı Aleksey Fadejev’e göre, Ukrayna; Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson üzerindeki iddialarından vazgeçmeli. Putin, Ukrayna’nın NATO’dan vazgeçmesini, ordusunu küçültmesini ve seçimlerle “Moskova’ya yakın” bir yönetimin gelmesini isterken, “Ruslar ve Ukraynalılar tek halktır” tezini ve “Rus askeri nereye basarsa orası bizimdir” söylemini sürdürüyor.

“CIA uzmanı” olarak tanınan ünlü Amerikalı gazeteci Tim Weiner, Trump’ın Putin için kolay lokma olacağı görüşünde. Tim Weiner, bu yorumunu şöyle açıklıyor: “Trump, egosantrik bir lider. Pohpohlanmaya bayılıyor. Biraz ışıltı ve şatafatla tavlanabilir. Putin için Trump’ı yağlayıp kandırmak çocuk oyuncağı. Sonuçta, insanları manipüle etme konusunda, KGB tarafından eğitildi.”

Alexander Dugin ise konuya ironik yaklaşmayı seçiyor: “Alaska’dan çıkacak en iyi senaryo, Putin ve Trump’ın Ukrayna’dan hiç bahsetmemesi olur. Başka pek çok önemli konu var.”

Rus köşe yazarı Petr Akopov da şöyle diyor: “Ama asıl sorun, Avrupa’nın kendini yanlış değerlendirmesi. Avrupa, Kiev ve Harkov’u, Odessa ve Donetsk’i, Kırım ve Lugansk’ı sanki kendi kapsamına dahilmiş gibi düşünüyor. (…) Ancak ABD Başkanı açısından Ukrayna’nın kime ait olduğu meselesi tartışmalı(…) Trump gerçekliği çok daha isabetli kavrıyor ve Avrupalılar, bunu bilmiyorlarsa bile en azından hissediyorlar. Bu yüzden Rus ve Amerikan liderlerinin yüz yüze görüşmesinden korkuyorlar: Ya iki başkan gerçekten Ukrayna’nın bölünmesi konusunda anlaşırsa? Bu korku temelsiz, çünkü Trump defalarca Putin’in Ukrayna’nın tamamına ihtiyaç duyduğuna inandığını söyledi.(…)Trump ve Putin ilke olarak Ukrayna’nın bölünmesi konusunda anlaşamaz; ancak bir ateşkese ilişkin bazı çerçeve koşullarını fiilen ortaya koyabilirler. Bunlar Ukrayna sorununu çözmeyecek olsa da, çatışmayı bir süreliğine sıcak aşamadan soğuk aşamaya taşımaya elverişli olabilir. Bunun ardından ABD çözüm sürecinden uzaklaşabilir ve bu yalnızca Zelenski için değil, Avrupa için de tam bir felaket olabilir. Bunu önlemek isteyen Avrupalılar, gerçekten şaşırtıcı gerekçeler ileri sürerek Trump’a baskı yapıyorlar.”

- Advertisment -