Ana SayfaHaberlerAli Duran Topuz, Narin haberlerinin ilk kaynaklarından “benzinci”nin paylaşımlarını inceledi: “Ya bir...

Ali Duran Topuz, Narin haberlerinin ilk kaynaklarından “benzinci”nin paylaşımlarını inceledi: “Ya bir gazeteci ya bir avukat ya da kolluk görevlisi…”

Gazeteci ve hukukçu Ali Duran Topuz, Narin cinayetiyle ilgili yazı dizisinin yeni bölümlerinde “(Dez)enformasyon bombası” diye tarif ettiği, soruşturmanın ilk tutuklusu olan Narin’in amcası Salim Güran’ın gözaltına alındığı 31 Ağustos 2024 günü, Salim Güran ve diğer aile üyeleri hakkında iddialar ortaya atan ve sahte olduğu ortaya çıkan “benzin istasyonu çalışanı Murat Çınar Çatalca”nın paylaşımlarını inceledi: “Bu metnin bir gazeteci, bir avukat ya da bir kolluk görevlisi tarafından yazılmış olma ihtimali çok yüksek. Metnin, 27-31 Ağustos arasında kamusallaşan diğer bilgilerle (haber ve/veya paylaşımlarla) tutarlı olmayı gözeten bir şekilde kaleme alınmış olması, öyle bir trollük faaliyeti, bir kendini bilmezin ortalığı karıştırmak için yazdığı türden bir şey, yani bir ‘tesadüf’ olamayacağının bir göstergesi.”

Gazeteci ve hukukçu Ali Duran Topuz’un, Narin cinayetiyle ilgili kendi blog sitesinde yazdığı “Narin Güran vakası” yazı dizisinin 3’üncü ve 4’üncü bölümleri yayınlandı.

Topuz, dizinin 3’üncü ve 4’üncü yazılarında “(Dez)enformasyon bombası” diye adlandırdığı, Narin’in amcası Salim Güran’ın gözaltına alındığı 31 Ağustos 2024 tarihinde, Salim Güran başta olmak üzere Narin’in ailesiyle ilgili iddialarda bulunan ve daha sonra sahte olduğu ortaya çıkan Facebook paylaşımlarını inceledi.

Dizinin 27 Ekim’de yayımlanan “Enformasyon bombasının atıldığı gün” başlıklı 3’üncü ve 30 Ekim’de yayımlanan “(Dez)enformayon bombasındaki şarapneller” başlıklı 4’üncü bölümlerini sırasıyla aktarıyoruz.

Narin Güran vakası 3: Enformasyon bombasının atıldığı gün

Bugünkü bölümde teori, laf kalabalığı yok, “vakalar” var.

Narin vakasındaki belki de en kritik gün 31 Ağustos’tu, köyün muhtarı da olan amca Salim Güran o gün gözaltına alındı; aracında “Şüpheli DNA” ya da Narin’e ait DNA bulunduğu bilgisini içeriyordu haberler. Çok kritik bir gündü, özellikle Murat Çınar Çatalca adlı bir facebook kullanıcısının aynı gün yaptığı paylaşım, hem medyanın hem sosyal medyanın hem de anlaşılan o ki dosyanın gidişatının yönünü belirleyecekti. Bir ay sonra “fake” olduğu ortaya çıkan ve bir daha kimsenin pek ilgilenmediği bu paylaşımın iki önemli özelliği vardı: Bir, o zamanlar kamuoyunun bilmediği ama soruşturmayı yürütenlerin (ve onlarla temastaki avukat, gazeteci ve siyasetçilerin) bildiği bazı bilgilerin kullanılmasıydı; iki, karar aşamasına kadar gelen “aile fena suçlu” teorisinin temelinin atılmasıydı.

BABANIN ŞİKAYETİ: SOSYAL MEDYADAN BİZİ İNCİTMEYİN

Bu kritik güne ve bu kritik paylaşıma gelmeden önce 27 Ağustos -31 Ağustos 2024 arasındaki dört günün atmosferini anlayabilmek için birkaç nota daha ihtiyacımız var; bazıları tekrar gibi gelebilir fakat devamı okunduğunda önemleri daha iyi anlaşılır. Arif Güran (baba) o gün rencide edici haber ve paylaşımlardan şikayet edecekti:

“Muhtarı (yani Salim Güran’ı) da ifade için çağırırlar, beni de annesini de çağırırlar. Bu karalama niye? Oğlum suçluysa, ben suçluysam bu devletin bileceği bir şey. Biz bekliyoruz. Oğlum için de öyle dediler. Diş Narin’in çıkmış dediler, yalandır.

Köyün muhtarıdır gidip ifade veremez mi, ya da gidip başkası için gidemez mi, kendi ifadesi için gidemez mi? Biz de sizin gibi bekliyoruz. Zaten uyuyamıyoruz, içemiyoruz. Aklımız başımız da değil, sosyal medyadan bizi incitmeyin.”

( https://www.yenisafak.com/hayat/kayip-narin-guranin-babasi-gozalti-ve-ifadelere-iliskin-konustu-bu-karalama-niye-4641991 )

Arif Güran neden şikayet ediyordu? Sosyal medyada (verilen beyanatların, sızan bilgilerin ve o bilgilerle beyanatların çok hatalı biçimde haberleştirilmesinin etkisiyle) bir teori yavaş yavaş şekilleniyor, aile aleyhine ağır sözler eşliğinde paylaşımlar yayılmaya başlıyordu. Daha 27 Ağustos gibi erken bir tarihte, gazetelerde değilse bile sosyal medya zaten Enes Güran ve dolayısıyla aile aleyhine ağır ithamlarla dolu paylaşımlara başlamıştı. Enes Güran ve iki arkadaşının “esrar içtiğinden” emin, köpeğe zarar verdiğinden (önce eziyetti, sonra işkenceye dönüştü, en son tecavüz oldu atfedilen fiil) daha da emin kullanıcıların sayısı belli bir ritimle artıyordu. Artık doğrudan aile aleyhine hakaretlerin önü açılmıştı. 

‘GÖRMEMESİ GEREKEN BİR ŞEYİ GÖRDÜ”

“Narin görmemesi gereken bir şeyi gördü” argümanı da ilk olarak sosyal medyada dillendirilmişti: sosyal medya üzerinde bu lafın en eski kaydı 28 Ağustos’a gidiyor; pek de takipçili olmayan ve “anonim” kalmayı seçtiği anlaşılan bir hesap şöyle yazıyordu: “Ntv de bir gazeteci açıkladı kişiyi. Çok yakın biri. Sanırım narin görmemesi gereken bir şeyi gördü. Umarım yanılırım ve narin bulunur.”

Enes hakkında sızdırılan işlemler ve bilgiler ile bu cevval vicdan şampiyonlarının teorileri günden güne pişiyor, 31 Ağustos ve sonrasında “genel kamu algısı” haline dönüşme yolunda ilerliyordu. Enes ve arkadaşlarının “köpeğe kötülük yaptığı/tecavüz ettiği” yalan bilgisi, sokak hayvanlarına ilişkin hükümet düzenlemeleri aleyhine yürütülen kampanyayla birleştirilme çabası gözleniyor, insanlar 1 Eylül 2024’te Yenikapı’da düzenlenecek mitinge çağırılıyordu.

“Narin görmemesi gereken bir şeyi gördü” formülü özellikle Salim Güran’ın 2 Eylül’de tutuklanmasından sonra hızla yayılacak, adeta “işin özü ve özeti” haline gelecekti.

Şimdi, gün gün 31 Ağustas’a gelmek üzere bazı kritik paylaşımlara yakından bakmakta yarar var:

1

“COĞRAFYA KENDİ PAÇASINI KURTARMAK İÇİN…”

27 Ağustos, “saygın takipçileri” olan bir hesaptan: 

“Köpeğe tecavüz ederlerken görmüştür Narin. Bu türler acaip tehlikelidir demedi demeyin. Coğrafya kendi paçasını kurtarmak için herseyi satar, gözden çıkarır.”

Paylaşım, Eylül’de harekete geçecek olan “oryantalist” ve “kolonyalist” akıl küplerinin kullandığı argümanlara ilişkin ilk işareti düşüyordu “coğrafya” sözüyle. 

2

“ANNE KİMDEN KORKTU DA…”

27 Ağustos, 11 bin takipçili “saygın” bir hesap, 2.3 milyon görüntüleme alan şu paylaşımı yapacaktı: 

“Ve anne… Soruşturmanın belki de seyrini değiştirecek bir detayı ekranda konuştu: “İlk defa söylüyorum bizden şüphelenirler diye söylemedim.#Narin kaybolduğu saatlerde ağabeyi ve iki arkadaşı evin arka tarafında tütün içti ve yanlarındaki #köpeğe zarar verdiler.Oğlum yazık günah dedim…” Bu sözlerin ardından soruşturmanın selameti açısından ki böyle olması gerekir annenin sesi yayından kesildi ve jandarmanın tekrar ifadeye çağırdığı anons edildi.

’Tütün’ diye bahsettiği esrar mı?

‘Oğlum yazık,günah’ bu sitemden ne anlamalıyız? Köpeğe te**vüz mü edildi? 

Anne kimden/kimlerden korktu da ifadesinde bu ayrıntıya yer vermedi?! Zaman daralıyor parçalar birleşince ortaya çıkan tablo yüreğimi dağlıyor ! 20 haneli bir köy ya! 7 gün ya 7 gün!! Ama sen bana bakma çocuk… Yine de umudumuz diri . Çık gel diyorum! #NariniBulalım #NarinNerede #Kıyamet #NarinGüranNerdesin”

3

“HAYVANI ÖLDÜREN İNSAN ÖLDÜRÜR”

28 Ağustos 2024 tarihli bir paylaşım: “ #1EylüldeYenikapıdayız #narin Bu iblis (Eylül Yağlıkara isimli küçük çocuğa cinsel saldırıda bulunan ve öldüren kişi kast ediliyor) hayvana tecavüz ettiğinde hapse atılsaydı Eylül’e musallat olamayacaktı. Hayvanı öldüren insan öldürür. Hayvana tecavüz eden insana eder. Bunu bilin,kanunu ona göre şekillendirin ve çocuklarımızı koruyun… Sapıkları,katilleri salmayın…” Az takipçili bir hesaptı bu, az etkileşim almıştı, fakat alıntıladığı 27 Ağustos günlü şu paylaşım 6 bin beğeni, bin yeniden paylaşım ve 400 binden fazla görüntüleme almıştı: 

4

“KÖPEĞE YAPTIKLARI GÖRMEZDEN GELİNEMEZ”

“Minik Eylül’ün (başka bir vakanın mağduru kast ediliyor) katilinin de daha önce köpeğe tec*vüz ettiği ortaya çıkmıştı unutmayın ! Annenin bizden şüphelenirler diye söylemedim dediği oğlunun ve iki arkadaşının köpeğe yaptıkları da görmezden gelinemez #Narin #NarinGüranNerde”

5

“KÖPEKLERİ ÖLDÜRMEYİ TEŞVİK EDEN … AZMETTİRİCİDİR”

28 Ağustos tarihli bir paylaşım, hayvan haklarına ilişkin eylemle vaka arasında bağ kurma çabalarının örneklerindendi: 

“Narin’in Katili

Köpeğe Eziyet eden

TECAVÜZ Eden Abisi Çıkarsa,

Bu Eziyete Tecavüze Sebebiyet Verenler,

Sokakların Köpekler olmayınca Güvenli Olacağını Söyleyenler,

Köpekleri Öldürmeyi Teşvik Edip İnsan Ölümlerinin Önünü Açanlar Bu Cinayetin AZMETTİRİCİSİDİR!!!

#SokakHayvanlariSahipsizDegildir #1EylüldeYenikapidayız “

6

9 MİLYON TAKİPÇİLİ HESAP: 

“AİLE VE AMCA İLİŞKİLERİ BİRAZ KARIŞIK”

Aynı gün, 9 milyondan fazla takipçisi olan hayli ünlü ve hayırsever bir müzisyenin hesabından şu paylaşım yapılacaktı ki diğerlerine göre “nispeten” masum kalıyordu:

“Ahbaplar araştırdı.

#narin

Abisinin kolunda ısırık izleri çıktı.

“Kendim kendimi ısırdım” dedi.

Konu adli tıp’a intikal etti.

Sonuç bekleniyor.

Aile ve amca ilişkileri biraz karışık.

Yetkililer bu özel durumu da araştırıyorlar.

Aile bireylerinin ifadelerinde çelişkiler mevcut.”

Tahmin edileceği gibi 8 milyon görüntüleme, 52 bin beğeni, beş bin yeniden gönderim, iki binden fazla cevap, menşın vs. de almıştı. 

Paylaşımın bir özelliği de sadece gazeteciler ve avukatların değil, “sosyal yardım çabasındaki gönüllülerin” de bir takım bilgilere ulaşma imkanı olduğunu göstermesiydi; “ailenin ilişkilerinin biraz karışık olduğu” bilgisi, “yetkililer bu özel durumu da araştırıyorlar” sözüyle beraber bize bunu anlatıyor; hemen belirtelim ki Murat Çınar Çatalca paylaşımında Amca-Ağabey ve Amca-Anne arasında netameli ilişki olduğuna dair imalar, paylaşımı yapan “sahte hesap sahibi”yle dosyanın etrafındaki kimi kişilerin aynı bilgi havuzundan beslendiğini gösteriyor. 

Altındaki yorumlarda, “köpek teorisi” dillendiriliyor, İçişleri Bakanı menşınlanıyor, “yanlış aileye doğmuş zavallı kız” bilmişliği yapılıyordu. 

7

“YANLIŞ AİLEYE DOĞMUŞ ZAVALLI KÜÇÜK KIZ”

28 Ağustos tarihli bir başka derin vicdan dolu paylaşım:

“Keşke yaşıyor olsan güzel cocuk, keşke seni o aileden alıp korusalar, keşke! – Hüda-Par sempatizanı babası “cep telefonumu kapattım” dedi dün! Babanın bu durumu ilginç gelmişti bana… Ve anne de baba da ürkütücü derecede soğuk kanlılardi hep! – Bugun de DNA örneği alınmak üzere gözaltına alınan abisinin kolunda ısırık izi olduğu açıklandı. Yani köpeğe eziyet edip tecavüz eden abisi kollarında tırnak izleri olmasına rağmen gözaltına alınıp serbest bırakılmış! Ve sonrasinda da abisi ifadesinde “izi kendim yaptım” diyor! Abinin köpeğe zarar vermek kısmı dedikleri de cinsel istismar, sonrasında öldürmüş olabilirler tabi! Narin maalesef öldürüldü, ailenin en masumu gitti.. Aranan da Narin değil cesedi! İlk saatlerde bulunamayan çocukların canlı bulunma olasılığı yok denecek kadar azdır. Kaybolduğu anda bütün aileyi içeri almalılardı! Babasi, annesi, abisi, hepsini! Yanlış aileye doğmuş zavallı kayıp küçük kız! Geride kalan herkes; ağlayıp zırlayan annesi dahil, beter olursunuz insallah! #NarinGueranıArıyoruz #NarinGüranNerdesin”

Bir milyon görüntüleme, yedi bin beğeni, 650’nin üstünde yeniden paylaşım. 

8

“KIZINIZI DEĞİL OĞULLARINIZI EĞİTİN ÖNCE”

“Demek ki kuran kursuna göndermekle değil aile içinde çocuğuna ahlak dersi vermekle başlıyor her şey. Kızınızı değil oğullarınızı eğitin ilk önce. Abisi olacak şerefsiz narin’e bir şey yapmadıysa bile köpeğe yaptığı bu iğrençlikten dolayı yargılanmalı”

9

“BÜTÜN AİLE GERÇEĞİ BİLİYOR VE GİZLİYOR”

29 Ağustos tarihli paylaşım: 

“Narinin abisi Enes o gün bir köpeğe tecavüz ediyor,  Esrar içiyor, Kolunda  Narinin diş izi var. 

Büyük ihtimalle Narin öldü ve katili abisi. Bütün aile gerçeği biliyor ve gizliyor..

İlk andan itibaren eksik bilgi verdiler. Yüz ifadelerinde üzülmekten çok, şok ve panik vardı.”

“Yüz ifadelerinde üzülmekten çok, şok ve panik vardı” ifadesi, yani aile bireylerinin duygu durumunu kestirmeye çalışarak teori oluşturma meselesinin kamuoyunda öne çıkması, belki de “sızdırmalar”ın yol açtığı en önemli meseleydi. Sonradan hem ana davanın kamusallaşan evrakından hem de “suçu gizlemeye yardım” davasından bu yöntemin soruşturma/kovuturma birimleri tarafından da benimsendiğini görecektik.

10

Kamu yararına işler yapan bir kurumun temsilcisinin 31 Ağustos’’ta yayın yasağına uyma uyarısı vardı:

“Narin hakkında hala devam etmekte olan sepkülatif paylaşımlara ilişkin UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan, Genel Başkan Yardımcısı Yücel Ceylan ve derneğin Türkiye Hukuk Koordinatörleri ve Hukuk Müşavirleri dışında hiçbir birimden teyit edilmemiş bilgilerin UCİM adına yayınlanmamasını rica eder; yayın yasağı ihlali durumunda hukuki sorumluluğumuz olmadığını belirtiriz.” 

Fakat aynı kişi, 27 Ağustos’taki paylaşımını “teyit edilmemiş bilgilerin yayınlanmaması” ricasına uyarak düzeltme ya da kaldırma gereği görmemişti: 

“Anne konuşmaya başladı !! Askere gidecek olan abi ve iki arkadaşı Narinin kaybolduğu saatlerde evin arka tarafında sigara içiyor ve bir köpeğe zarar veriyorlar. Anne “ilk defa söylüyorum bizden şüphelenirler diye söylemedim” Hayvana zarar veren insanlara güvenilmeyeceğini anne de biliyor. Gerçekler geç de olsa ortaya çıkacak,az kaldı.

 #NarinGüranNerde”

Paylaşıma cevaben, 23 bin takipçili ve saygın takipçileri olan biri şöyle yazmıştı: 

“Onlara göre Köpeğe tecavüz edilmesi o kadar doğal bir olay ki kadın normal bir şekilde anlatıyor, gidip müdahale etmemiş, hep söylüyoruz anlatamadık, bugün köpek diye sessiz kaldığın olayın sadece köpekle sınırlı kalmayacağını anlamışsınızdır umarım.” Buradaki “onlar” vurgusuna dikkat, “coğrafya” sözünde olduğu gibi örtülü bir nefret söylemi tanısı taşıyor. 

Hasılı, “köpeğe zarar” yalanı o tarihte nispeten “makul” gibiydi, fakat bizzat programın yayıncısı 28 Ağustos’ta düzeltme yapmıştı, gerçi kime ne? Dahası, “askere gidecek ağabey” Enes de değil di ama önemi mi var? 4.6 milyon görüntüleme alan bir paylaşımı silmek herhalde kimsenin içinden gelmiyordu.

SALİM GÜRAN GÖZALTISI VE EŞLİK EDEN HABERLER

Salim Güran’ın 31 Ağustos’ta alınıp 2 Eylül’de tutuklanmasına eşlik eden bir bilgi de, “araçta DNA bulunduğu” bilgisiydi. Neredeyse bütün gazete ve internet siteleri elbette ilgili haberleri paylaşacaktı; kimi (TRT Haber ya da DW Türkçe gibi) kendi haberi olarak yapacak, kimi meşrebine göre alıntılayacak, “kimi kopyala-yapıştır”la işi bitirecekti. İlgili haberlerin “editoryal olarak en özenli”lerinde şu bilgiler yer alıyordu: 

“S.G.’nin kullandığı aracının şoför koltuğunda bulunan DNA ile Narin Güran’ın kıyafetleri ve battaniyesinden alınan DNA örneği eşleşti. Bu gelişme amcayı şüpheli hale getirdi.

Ayrıca amca S.G.’nin, yeğeni Narin Güran’ın en son arkadaşlarıyla görüldüğü zamandan 15 dakika sonra hızlı bir şekilde köyden ayrıldığı da tespit edildi.

Jandarma ekipleri, gözaltına alınan amcanın telefonunda da inceleme yaptı. İnceleme sonucunda, S.G.’nin telefonundaki WhatsApp yazışma ve görüşmelerini sildiği belirlendi.”

Besbelli jandarma kaynaklı bilgilerdi bunlar, “Narin Güran’ın en son arkadaşlarıyla görüldüğü zamandan 15 dakika sonra hızlı bir şekilde köyden ayrıldığı da tespit edildi” ifadesi hayli ilginçti; daha da ilginci fake/sahte facebook hesabındaki paylaşımda yazılanlarla bu bilgiler arasında bir “etkileşim” de vardı.

BİR FAKE HABER BOMBASI: MURAT ÇINAR ÇATALCA

Zaman geçince yol açtığı etki unutulan, süreci nasıl yönlendirdiği gölgelenen vakalardan biri de “Murat Çınar Çatalca” vakası oldu. Salim Güran’ın 15 Ağustos’ta facebook’ta yaptığı bir paylaşımın altında 31 Ağustos 2024 günü yorum yazan MÇÇ çarpıcı iddialarda bulunuyordu. Aynı gün 300 takipçili bir hesap, FB paylaşımının görüntüsünü alarak, yorum yapmadan X’te bir paylaşım yapacaktı: 

“#NarinGüranBulunsun #NariniBulunArtık 

#NarinGüranıArıyoruz 

Murat Çınar Çatalca adındaki vatandaşın, Narin’in Amcasının sosyal medya hesabına yazdığı mesaj..”

Kısıtlı takipçi sayısına rağmen 80 bin paylaşım almıştı ama meselenin “kamusallaşması” için bir iki gün daha lazımdı; “anonim” ya da “fake” hesaplardan paylaşılan içeriklerin bir iki gün içinde hızla kamusallaşması elbette bir yandan medyanın içler acısı durumunun bir sonucudur elbette ama öte yandan bu “durum”u bilerek hareket edenlerin var olduğu kuşkusunu uyandıran bir yanı var meselenin. Özellikle bu vaka bunun en tipik örneğidir. 

MÇÇ’nin sahte (fake) bir hesap olduğu bilgisini kamuoyu ancak 2 Ekim 2024’te Habertürk’ten Mustafa Şekeroğlu’nun haberiyle öğrendi; o zamana kadar hesapta yazılanları “hakikatin ta kendisi” sayan yüzlerce haber, binlerce paylaşım yapıldı, içerik milyonlarca kişi için gerçeğin en büyük kanıtı haline geldi. Bu paylaşıma, “Salim Güran’ın aracında kan ve kusmuk örnekleri bulundu” yalanı da eklendi. 

HABER SAĞANAĞI

Bütün unsurları bir arada kullanan bir haber örneği, 04.09.2024 tarihinde Sabah gazetesinde çıktı; sadece örnek anlamında zikrediyorum çünkü A Haber, Gerçek Gündem, Halk TV, Takvim, CNN Türk, Karar, T24 ve Türkiye dahil birçok kuruluş benzer haberleri yapıyor, daha küçük haber portalları da çeşitli değişikliklerle aynı haberleri çoğaltıp duruyordu.

( https://www.sabah.com.tr/galeri/yasam/son-dakika-gelismesi-narin-guranin-amcasi-salim-guran-hakkinda-sok-iddia-aracindan-kan-kusmuk-ve-idrar-ornegi-alinmis )

Haberde, okları amcaya yönelten bir başka “yalan bilgi” de kullanılacaktı: “AHaber muhabiri Sinan Yılmaz, Türkiye’nin konuştuğu olayda Salim Güran’ın ifadesiyle ilgili detayları anlattı. Öyle ki Salim Güran’ın Narin’in babasına “Sana böyle bir acı yaşatacağım, ömür boyu unutmayacaksın” dediği iddiası ortaya atılmıştı.”

Atılmıştı da doğru muydu değil miydi, o kadar önemli görülmeyecekti. MÇÇ’nin yazdıkları da haberde yer alıyordu, elbette “jandarmaya ifade verdiği bilgisine ulaşıldı” ibaresi ihmal edilmeden. 

ÇELİŞKİSİNİ İÇİNDE TAŞIYAN İDDİALI HABER

Aynı 4 Eylül günü halktv.com.tr sitesinde imzalı, “özel” kaşeli, “Narin olayında ilk ipucu böyle yakalandı” başlıklı bir haber çıktı. Alt başlıkta Salim Güran’ın tutuklandığı bilgisi veriliyor, “Amca Güran’ın gözaltına alınmasına ise facebook’ta yaptığı bir paylaşım sebep oldu” deniliyordu.

( https://halktv.com.tr/gundem/narin-olayinda-ilk-ipucu-boyle-yakalandi-867385h )

Halk Tv haberini seçmemin bir nedeni imza ile yazılması yani hem kurumsal hem kişisel güvene dayalı olması, ikinci nedeni en erken ve en çok alıntılanan haberlerden biri olmasıydı. Burada da alıntı yapanlar ya da bağımsız haber yazanlarda olduğu gibi editoryal faaliyet hayli kısıtlıydı. 

Haberde, “önce Çatalca’nın ifadesi alındı, daha sonra da amca Güran gözaltına alındı” deniliyordu; öne sürüldü, iddia edildi, konuşuldu, söylendi, atıldı, tutuldu demiyordu. Emindi yazan ve yayınlayanlar. Durum da kesindi. Fakat kendi eminlikleri haberin son satırında terse dönüyordu: “Öte yandan olayı soruşturan jandarmanın sosyal medyada yorum yapan Murat Çınar Çatalca adında bir kişinin bilgisine başvurmadıkları öğrenildi.” 

Hasılı, ne alıntıladığım iki mecradan ne de onlardan alarak ya da kendi başlarına haber yapan bir mecrada kimse açıp  “sosyal medyadaki paylaşım” dedikleri FB paylaşımına bakmamıştı anlaşılan, çünkü kullanıcı hakkında hiçbir şey gözden geçirilmemişti, içerikteki tuhaflıklarla ilgilenilmemişti, olduğu gibi “doğru” kabul edilmişti. Hesabın “fake” olduğu ve yurt dışından paylaşım yapıldığının “kesin olarak öğrenildiği” 2 Ekim’e kadar yağmur gibi haber, video çekimi, program ve paylaşım yapılmıştı. Başka bir mecradaki (koza24) haberde “Çatalca’nın jandarmaya gidip ifade verdiği bilgisine ulaşıldı” cümlesi güvenle kullanılıyordu mesela. AHaber 4 eylüldeki kapsamlı haberinde, amcanın sorgusundan kesitler veriyor, Çatalca’nın iddialarını eleştirisiz tekrar ediyordu, ancak “iddia” olduğunu belirtiyordu. 

( https://www.ahaber.com.tr/galeri/yasam/kayip-narin-bulundu-mu-cesetsiz-cinayet-tartismasi-iste-detaylar/24 )

Yeni Şafak mesela 5 Eylül’de “gidip ifade verdi” bilgisini tekrarlayacak, yazdıklarını eleştiri süzgecinden geçirmeden haberleştirecekti. Başka bir site (TRHaber) 9 Eylül’de aynı şeyleri tekrar edecekti, “ifade verdiği” ayrıntısı yoktu.

Milliyet gibi bir “marka” 10 Eylül’de uzman görüşlerinin de alındığı haberde, şu ifadeyi kullanmakta bir sakınca görülmemişti: “Narin Güran’ı tutuklanan amcası Salim Güran’ın otomobilinin ön koltuğunda Narin’in DNA örneklerine rastlandı. Salim Güran için benzin istasyonunda çalışan Murat Çınar Çatalca, jandarmaya “Narin ya baygın ya da Salim elleriyle boğmuş vaziyette yatıyor ön koltukta ve üstünde koyu kahve renginde bir battaniye vardı” ifadesini vemiş ve ardından amca tutuklanmıştı.”

Nevzat Bahtiyar yakalandıktan sonra, 11 Eylül’te “Benzin istasyonu çalışanının ifadeleri Bahtiyar’ın söylediklerini doğruladı” haberi de yapılacaktı elbette: “Amca Salim Güran’ın sosyal medya hesabına yorum yapan bir benzin istasyonu çalışanının yazdıkları” Bahtiyar’ın ifadesini doğrulamıştı buna göre. 

( https://www.takvim.com.tr/guncel/2024/09/11/narin-guran-cinayeti-cozuldu-mu-cesedin-sarildigi-battaniye-kime-ait-dugumu-anne-guranin-itiraflari-cozecek/5 )

Artık yalnızca ağabey değil, amca ve anne de “suçlu” heyetine neredeyse kesin biçimde dahil edilmişti. Şimdi artık MÇÇ paylaşımının “içerik ve biçim”ine daha yakından bakabiliriz; fakat o kadar uzadı ki, bunu bir sonraki bölüme bırakıyorum. Bir iki gün içinde çalışmamın “Enformayon bombasının içeriği, dili, üslubu” başlıklı (belki de en kritik) bölümünde buluşmak üzere.

Narin Güran vakası 4: (Dez)enformayon bombasındaki şarapneller

Salim Güran’ın gözaltına alındığı 31 Ağustos 2024 günü Facebook üzerinde (yine Salim Güran’ın eski bir paylaşımına cevaben) yazılmış ve medyanın/sosyal medyanın derhal, sorgusuz sualsiz üzerine atladığı bir post ortaya çıktı. Yazan, “Murat Çınar Çatalca” isimli biriydi, metnin “zamanlaması”, dili, içeriği, her şeyi dikkat çekiciydi.

Önce tam metni:

“Salim Güran köyün muhtarıdır HTS kayıtlarında olay öncesi ve sonrası da Narin Güran’ın annesi ile hem mesajlar hem de arama kayıtları var, olay günü Narin kaybolduktan 15-20 dakika sonra Salim Güran kendi aracıyla hızla köyden çıktı, yakıtını da almıyor, bir petrole giriyor, marketten ıslak mendil alıyor. kamera kayıtları alındı yemin ederim. Kamera kayıtlarını kendim verdim jandarma komutanına ve benim görüntülerden hiçbir şey paylaşmamam istendi hatta bu delilleri medyaya vermekten ceza alırım denildi. Bu muhtar Narin’in erkek kardeşi Enes ile de görüşüyordu.Telefon kayıtlarına göre olay sonrası ve kamera kayıtlarında ne yazık ki Narin ya baygın ya da Salim elleriyle boğmuş vaziyette yatıyor ön koltukta ve üstünde koyu kahve renginde bir battaniye vardı. Muhtarı petrol çalışanları da tanıdığı için şüphe yoktu ayrıca muhtarın telefonu kapalıydı ve 2 saat sonra köye karanlıkta dönüyor. Bu sefer köye döndüğünde sanki hiçbir şeyden habersiz gibi davranıp ne olmuş Narin’e diye ağlamış üzüntü süsü vermiştir. Bu muhtar hem tefeci hem de ahlakı bozuk bir insandır şerefsizdir.”

Bununla da kalmadı, “Yusuf Mahir Koçyiğit” isimli bir başka kullanıcı devreye girdi, o da şöyle yazdı: 

“Arkadaşlar Murat Çınar çalıştığımız petrolün market görevlisidir. Dedikleri gerçektir. Yanılgı veya yalan yoktur içinde. Bu şerefsiz namussuz p…enk Salim Güran petrole aracı hızlı biçimde kullanarak geliyor. Islak mendil alıyor. Aracı da marketin önüne çekmiyor, oto yıkama tarafına park ediyor. Islak mendil alıyor araca biniyor çıkıp gidiyor. Bu doğru bilgilere yalan diyen şerefli namuslu onurlu cesaretli ise ve Salim Güran itinin pislik ortağı değilse jandarmayı arasınlar gerçek mi yalan mı? Şayet Murat’ın kılına zarar gelirse taş üstünde taş kalmaz o köyde. Kimsenin ne namus ne de can güvenliği kalır. Kimse Murat’ı tehdit etmesin.”

Ardından bir hesap daha çıktı ortaya, “Murat Akkaya” bu hesabın adı, onun yazdıkları:

“Saatlerdir Salim Güran’ın abisi, kardeşi, ailesi ve eşinin ailesi tarafından ölümle tehdit ediliyorum. Şahsıma tehdit, hakaret mesajları atılmıştır. Çalıştığım benzinlik sahibi tehdit edilmiştir.”

GÖZALTI GÜNÜ ÇIKAN HABER

Bu metinlerin analizine geçmeden önce bir hatırlatma: Aynı gün, kolluktan verilen bilgilere dayalı önemli bir haber de çıkmıştı. DW Türkçe’de çıkan bu haberi birçok site meşrebine uyarlayarak (mesele bazıları “galeri” yapmıştı, yani bir her fotoğrafın altına bir iki cümle koyarak çok sayıda fotoğraf eşliğinde) kullanmıştı. Haberde şu bilgiler yer alıyordu: 

 “S.G.’nin kullandığı aracının şoför koltuğunda bulunan DNA ile Narin Güran’ın kıyafetleri ve battaniyesinden alınan DNA örneği eşleşti. Bu gelişme amcayı şüpheli hale getirdi.

Ayrıca amca S.G.’nin, yeğeni Narin Güran’ın en son arkadaşlarıyla görüldüğü zamandan 15 dakika sonra hızlı bir şekilde köyden ayrıldığı da tespit edildi.

Jandarma ekipleri, gözaltına alınan amcanın telefonunda da inceleme yaptı. İnceleme sonucunda, S.G.’nin telefonundaki WhatsApp yazışma ve görüşmelerini sildiği belirlendi.”

Bu bilgilere ulaşan işini iyi yapmasıyla bilinen gazetecilerden biriydi, haberinin paylaşılması da olağandı, fakat Facebook paylaşımında “paralel içerik” vardı ve bir tür öykü, senaryo içerdiği için kısa sürede akıl almaz bir şekilde yayıldı; artık bu bilgiler eşliğinde Murat Çınar Çatalca paylaşımına cümle cümle bakalım:

28 AĞUSTOS TARİHLİ PAYLAŞIMA ATIF

Metnin ilk cümlesindeki şu bölüm, 28 Ağustos’ta 9 milyon takipçili çok güçlü bir hesaptan atılan X paylaşımındaki “aile ve amca ilişkileri biraz karışık” ifadesine götürüyor bizi: 

“HTS kayıtlarında olay öncesi ve sonrası da Narin Güran’ın annesi ile hem mesajlar hem de arama kayıtları var.”

Hemen devamı ise aynı gün çıkan DNA ile ilgili haberdeki bilgiyle örtüşüyor: 

“… olay günü Narin kaybolduktan 15-20 dakika sonra Salim Güran kendi aracıyla hızla köyden çıktı, yakıtını da almıyor, bir petrole giriyor, marketten ıslak mendil alıyor.”

Haberdeki “haber cümlesi”nin kuruluğu etkileyici değil belki fazla fakat bir “öyküleme içinde” hayli etkileyici olacağı açık, çünkü sadece çıktığı haber verilmiyor, “hızla” çıktığı da belirtiliyor. Dahası, marketten ıslak mendil aldığı sözde bilgisinin özel önemi var, “kirli bir iş, pis bir iş” yaptığını daha iyi anlatacak çok az ifade bulunabilirdi.

Kamera kayıtlarının jandarma komutanına verildiği, medyaya verilmeyeceği filan sadece süs olarak yazılmıyor, inandırıcılığı artıracak öğeler olarak kullanılıyor, “niye görüntü yok o zaman” türü sosyal medya aklıyla sorulacak sorulara erken bir cevap: E yok çünkü jandarma almış, zaten suç da. 

Paylaşımdaki diğer bir kritik ve bizi ünlü hesabın “aile ilişkileri karışık” ifadesine götüren cümle: “Bu muhtar Narin’in erkek kardeşi Enes ile de görüşüyordu.”

PAYLAŞIMA GÖMÜLÜ ZAMAN ÇİZELGESİ 

Böylece zaten 27 Ağustos’tan itibaren köpek/esrar hezeyanıyla suçlu olarak mimlenen ağabeyin yanına amca ve anne de oturtulmuş oluyor. Fakat bu kısacık paylaşımdaki meseleler bunlardan ibaret değil: 

“ve kamera kayıtlarında ne yazık ki Narin ya baygın ya da Salim elleriyle boğmuş vaziyette yatıyor ön koltukta ve üstünde koyu kahve renginde bir battaniye vardı.”

Paylaşımın bu bölümünün en kritik yeri ilerde tartışılacağı gibi çocuğun “baygın ya da Salim elleriyle boğmuş vaziyette” olmasından çok, aslında ön koltukta olması. Aynı gün çıkan habere göre de “Narin’in DNA örneği ön koltukta bulunmuş”tu. 

Son cümleler de önemsiz değil: Boğulmuş bir çocuğu ön koltukta taşıyan bir adam benzinciye girmez diye soranlar olursa tedbiren yazılmış şu cümle: “Muhtarı petrol çalışanları da tanıdığı için şüphe yoktu…” Öte yandan, benzinliğe “hızlı” girmesi ve arabayı marketin önüne ya da pompaya değil de “oto yıkama”nın oraya park etmesiyle “kuşku” hiç dile getirilmeden metin içinde ustaca yerleştirilmişti. 

Kalan ifadelerin kritik noktası: “… telefonu kapalı (…) ve 2 saat sonra köye karanlıkta dönüyor…” 

Paylaşımdaki “bilgiler” sadece o gün yayınlanan ve çok paylaşılan haberdeki bilgilerle “paralellikler” içermiyordu, o zaman kamuoyunun bilmediği bir başka bilgiyle de özel ve özenli bir uyum içindeydi: Bazı çocukların Narin’i 17.40’ta gördüğünü söylemesi üzerine kolluk araştırmayı, soruşturmayı o saatler etrafında yoğunlaştırmıştı, sonradan öğrendiğimize göre. Haberde “Narin’in son görüldüğü andan 15 dakika sonra köyden ayrıldığı belirlendi” deniliyor ama ayrılış için bir saat verilmiyordu. Oysa paylaşım tam da bu saate göre, yani 17.40 bilgisine göre düzenlenmişti: Hızla geliyor, ıslak mendil alıyor, gidiyor, iki saat sonra karanlıkta dönüyor. 

YA GAZETECİ, YA AVUKAT, YAZ KOLLUK

Haberi gazeteci yapıyor, kaynağı doğal olarak kolluk ya da kollukla yakın işbirliği içindeki diğer bürokratlar ve avukatlar olabilir, kolluğun bilgi sızdırmasına dair eleştiriyi tekrar etmek gerekmez, o artık kanıksadığımız ama kanıksamamız gereken bir durum. Peki paylaşımı kim yaptı? Kim bu kadar şey bilebilir? Kim böyle bir paylaşımdan nasıl bir yarar umabilir?

Paylaşım metni bu konuda bir delil sunmuyor elbette ama bazı ipuçları, düşünmek için bazı doneler veriyor: Metin, “olay raporlamayı” bilen biri tarafından yazılmış, imlaya pek dikkat edilmemiş ama bu “özensizlik” anlatım becerisine bakılırsa kasti olma ihtimalini taşıyor. Olay raporlama, üstelik bunun içine alt metin yerleştirebilme, bu konuda tecrübesi olmayan kişiler tarafından kolayca yapılabilecek bir şey değil. O nedenle bu metnin bir gazeteci, bir avukat ya da bir kolluk görevlisi tarafından yazılmış olma ihtimali çok yüksek. 

Metnin, 27 Ağustos – 31 Ağustos arasında kamusallaşan diğer bilgilerle (haber ve/veya paylaşımlarla) tutarlı olmayı gözeten bir şekilde kaleme alınmış olması, öyle bir trollük faaliyeti, bir kendini bilmezin ortalığı karıştırmak için yazdığı türden bir şey, yani bir “tesadüf” olamayacağının bir göstergesi.

Bu paylaşımla “etkileşime” giren Yusuf Mahir Koçyiğit hem bozacının şahidi şıracı kadrosundan sahne alıyordu hem de Salim Güran aleyhine saldırgan söylemleri tetikleyecek, söylemlere sufle niteliğinde bir ton içeriyordu. 

“Murat Akkaya” adlı hesap ise işi hem “bütün aileye” teşmil eden ilk “sanal kişilik” oluyor, hem de aile aleyhine söylemlerin prototiplerinden birini oluşturuyordu: “Saatlerdir Salim Güran’ın abisi, kardeşi, ailesi ve eşinin ailesi tarafından ölümle tehdit ediliyorum. Şahsıma tehdit, hakaret mesajları atılmıştır. Çalıştığım benzinlik sahibi tehdit edilmiştir.” Akkaya kişiliği, Salim Güran için, “terliydi telaşlıydı panikti” tarifiyle, “ıslak mendil sordu, üç tane aldı” ya da “önce nakit dedi ceplerine baktı nakit yoktu sonra kredi kartı çekti o slipler emniyete verildi” türü yine imlaya bilerek özen gösterilmeyen ama gayet etkili bir anlatımla meselenin “inandırıcılığını” artırmayı da başarıyordu. 

Bu paylaşımlara yaslanan haberler özellikle 4 Eylül’den sonra hızla yayıldı. Arada bazı sosyal medya kullanıcıları, hesapların kuşku verici olduğuna, fake olabileceğine dair paylaşımlar yaptı artık “gerçeği hem de onunla bağlantılı iyi/açıklayıcı bir öykü eşliğinde bulmuş” dijital kamunun ve ne yazık ki gazetecilerin böyle şeylerle uğraşacak vakti yoktu. Hesapların “fake” olduğu kamu tarafından ancak 2 Ekim’de öğrenilebildi, ancak yine dönüp haberlerini düzeltenler olmadı, kaldı ki o paylaşımların yol açtığı etkiyi inceleyip, kaynağına dair bir araştırmaya girişenler olsun. 

HÂLÂ FACEBOOK’TA BİR MÇÇ VAR

Halen FB üzerinde arama yapıldığında Murat Çınar Çatalca adıyla bir kullanıcı çıkıyor. “Avukat” olduğu bilgisi var, “katılma tarihi” Nisan 2015, tek bir paylaşım yapmış 9 Mayıs 2017 tarihinde, bir “Behzat Ç.” dizisine ait görsel ki üstünde şöyle yazıyor: “Benim içime tam bir parlamenter sistem hakim yani her kafadan başka bir ses çıkıyor ama ben ne dersem o oluyor.” (erişim tarihi 26.10.2025) Dokuz beğeni almış. “700 arkadaş” başlığı var ama tıklanınca açılmıyor. 

Az bilgi var “info”da: Erkek olduğunu, 1989 doğumlu olduğunu, Kürtçe ve İngilizce bildiğini öğreniyoruz. 

“Sevdiği sözler” kısmı var, cevap var buna: “Heger em nebin yek,eme herin bı yek u yek..” (imlaya hiç dokunmadım.)

Bu kullanıcı ile onun arasında bir bağ var mı? Bu gerçek bir kullanıcı da ortalığı karıştıran paylaşım mı sahteydi? Bilmek mümkün değil. Değil ama biz faniler için değil, yoksa “ideal” bir yargı sürecinde, bu kadar tuhaf, kritik ve açık biçimde soruşturmanın içeriğine dair bilgiler içeren bir paylaşımı/paylaşımları kimin yaptığını bulacak her imkanın seferber edilmesi gerekmez mi? “Fake, yurt dışından açılmış” tespitiyle sınırlı Türkiye’de yargının dijital işleri inceleme kapasitesi? E bütün kamu kurumları, üniversiteler dahil, şirketler dahil, gerektiğinde sahip oldukları bilgi, donanım ve araştırma imkanlarını yargının hizmetine vermekle yükümlü değiller mi? Hesaplar yurt dışından bile açılmış olsa o bilgiler hayli içerden.

Devam edeceğim, daha 31 Ağustos’tayız. 

NOTLAR

1

Paylaşımın sahte olduğunu biz 2 Ekim 2024’te HaberTürk’ten Murat Şekeroğlu’nun haberinden öğrendik. 

https://www.haberturk.com/narin-sorusturmasinda-sahte-hesap-etkisi-asilsiz-paylasimlarla-ifadeler-arasinda-dikkat-ceken-benzerlik-3725077/4 )

Haberde, paylaşımla o zaman artık tutuklanmış olan Nevzat Bahtiyar’ın yakalandıktan sonra verdiği ifadelerle ortak yanlar içermesine yönelik bir bakış da yer alıyordu. Fakat benim kanaatime göre o ifadelerle ilişki farklı bir mesele, ilerleyen bölümlerde oraya geleceğim, asıl önemli bir yanı 27 Ağustos –  31 Ağustos arasındaki bilgiler ve gelişmelerle bir uyum içinde olması, diğer yanı da sonraki haberlerin yönünü belirlemesi ve gelişmeleri neredeyse önceden “onaylayan” bir vaka/bilgi muamelesi görmesi oldu. 

2

Faruk Bildirici’nin “Medyanın 12 Yanlışı” çalışmasında da bu vaka üzerinde ayrıntılı biçimde duruluyordu, buyrunuz. 

https://www.farukbildirici.com/2025/08/14/narin-cinayetinde-medyanin-yargiyi-etkileyen-12-yanlisi/ )

Faruk abi nazik biri olduğu için “yanlış” dedi, oysa bunların çok önemli bir kısmı bildiğiniz “meslek suçu” niteliğinde. 

3

Meseleyi daha önce ele alan isimlerden biri de Rana Polat Sönmez’di, buyrunuz: 

https://halkweb.com.tr/narin-guran-icin-bir-mum-ii-bir-kor-inanc-bir-gorunmez-supheli-uc-hikaye/ )

Rana Polat Sönmez’in yazısındaki ilgili bölüm, zaman meselesini farklı biçimde ama aynı sonucu verecek şekilde ele alıyor, Güran’ın otomobiline dair önemli bir ayrıntıyı da anlamlı biçimde kullanıyor: 

Yapılan incelemeler, söz konusu hesapların sahte olduğunu ortaya koydu; ne öyle bir benzinlik ne de iddia edilen çalışanlar vardı. Dahası, Salim Güran’ın köyden çıkıp böyle bir benzinliğe uğraması ve ardından geri dönmesi, olay saatinin zaman aralığına sığmıyordu.

Nevzat Bahtiyar’a, bu paylaşımları görüp görmediği ilk duruşmada soruldu; kendisi ise “Görmedim, ama duydum” yanıtını verdi.

Ancak bu paylaşımlar ile Bahtiyar’ın ifadesi arasında bir ortak yön maddi bir delile işaret ediyordu: Salim Güran’ın aracında tespit edilen DNA verisiyle örtüşüyordu. İlginç olan, söz konusu paylaşımların DNA tespitinin yapıldığı gün yayımlanmış olmasıydı. Dahası, paylaşımlar, soruşturmanın senaryolarından haberdar olunuyormuş izlenimi veriyordu. Anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran’a işaret ediliyor, medyadan sıkça duyduğumuz ve bugün asılsız olduğu anlaşılan görüşme trafiklerine değiniliyordu. Amca Salim Güran’a ilişkin ise, 18.55’teki köyden çıkış görüntüsüne dayanan bir senaryo kurgulanmıştı.

Ön koltukta ceset taşınması da olağan bir durum sayılmazdı ama Salim Güran’ın aracını bilen birileri böyle bir tanıklığı ancak bu şekilde ileri sürülebilirdi; zira aracın arka camları filmliydi.

4

BAŞLIK HAKKINDA: DEZENFORMASYON DEVRİMİ

Enformasyon Bombası, Fransız düşünürlerden Paul Virilo’nun bir kitabının adı. Atom bombasından mülhem, “Maddenin bileşenlerinin radyoaktifliği gibi enformasyonun bileşenlerinin interaktifliği…” bu bombayı mümkün kılıyor.

Modern bilimin felsefi temellerinden uzaklaşarak farklı yollara saptığı gibi çarpıcı tezleri işleyen kitap, bugün zihinsel analojik yaklaşımın giderek silindiğini, yerini araçsal ve sayısal yaklaşımlar aldığını dile getirir. “Geçmişinden farklı olarak “hakikat”ten ziyade “etki”liliğe bağlı olan bilim kendi çöküşüne, medeni bir yozlaşmaya doğru sürüklenmektedir.” (Paul Virilo, Enformasyon Bombası, çeviri Kaya Şahin, Metis Yayınları)

Buradaki “bilim” yerine “medya”yı koyarsak cümle bu yazılara daha uygun bir hale gelir. Medyanın hali “kötü” lafıyla yetinilemeyecek kadar kötü, yozlaşma bile belki masum bir ifade olarak kalır. 

Virilo, “Radyoaktif enerjiyle maddeyi parçalayan atom bombasının ardından yaşadığımız binyıl sonunda ortaya ikinci bir bombanın hayaleti çıkmıştır. Bu bomba enformasyonun interaktifliği aracılığıyla uluslar arasındaki barışı parçalama yeteneğine sahip olan enformasyon bombasıdır” derken, kitabın temalarına uygun biçimde daha çok uluslararası meseleleri ve dünyanın gidişatını düşünmektedir. Fakat düşünürün bu hayli öngörülü kitabı bugün “uluslar arasındaki barış”ın olduğu kadar, toplumlar arası barışın, toplumların içindeki barışın, giderek toplum olmanın kendisinin parçalandığını anlamamıza da yardımcı oluyor. 

Kitap, doğrudan Narin Güran vakası etrafında olan bitenleri anlamaya yardımcı olacak saptamalar da içeriyor, hem medya olarak hem de toplum olarak, “iletişimin alışılmış teknik sorunlarının yanına, anında yorum yapmanın getirdiği korku verici tuzaklar”ın içinde debelendiğimizi söylemek mümkün, Virilo: “Bu öncü işaretler gerçek enformasyon devriminin aslında sanal dezenformasyon devrimi olduğunu… göstermektedir.”

- Advertisment -