Bloomberg News’in konuya yakın kaynaklara dayandırdığı habere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile geçen hafta Türkmenistan’da yaptığı görüşmede S-400’lerin iadesini gündeme getirdi.
Habere göre, Türkiye, ABD ile savunma alanındaki ilişkilerini düzeltmek üzere Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemlerinin iadesi seçeneğine bakıyor.
Haberde Türkiye tarafının konu hakkında yorum yapmaktan sakındığı, Kremlin’in ise iki liderin görüşmesinde anılan gündeme geldiği iddiasını reddettiği kaydedildi.
Serbestiyet bir hafta önce duyurmuştu
Serbestiyet Genel Yayın Yönetmeni Yıldıray Oğur, Serbestiyet’in YouTube kanalında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:
“Kulislere göre Barrack’ın mesajının arkasında Türkiye’nin atacağı bir adım var. Türkiye, S-400’leri Rusya’ya iade edecek. Rusya, S-400’leri satacağı için buna razı. Böylece Türkiye, F-35’leri alacak. Türkiye, 10 yıl sonra her alanda ABD ile ittifaka geri dönüyor. PKK meselesinde çözüm, Suriye’deki etki, SDG meselesinin çözümünü bu stratejik kararla düşünmek gerek.”
S-400 krizi
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki S-400 krizi, 2010’lu yılların başından itibaren Türkiye’nin hava savunma sistemi ihtiyacı için başlattığı arayışla filizlendi. Başlangıçta ABD’den Patriot sistemleri talep eden Ankara, teknoloji transferi ve maliyet konularında uzlaşma sağlanamaması üzerine alternatif arayışlara girdi. 2013-2015 yılları arasında Çin ile yürütülen müzakerelerin NATO baskısıyla iptal edilmesinin ardından, 2017 yılında Rusya ile imzalanan S-400 anlaşması müttefikler arasındaki en büyük kırılma noktalarından biri oldu. Washington, Rus radarlarının NATO’nun en gelişmiş uçağı olan F-35’lerin gizlilik sırlarını ele geçirebileceği gerekçesiyle bu alıma şiddetle karşı çıktı.
2019 yılı itibarıyla S-400 parçalarının Türkiye’ye sevkiyatının başlamasıyla kriz diplomatik bir çekişmeden somut bir askeri yaptırım sürecine evrildi. ABD, Türkiye’yi ortağı olduğu ve üretiminde pay sahibi olduğu F-35 savaş uçağı programından resmen ihraç etti. Ardından 2020 yılının sonunda, “Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” (CAATSA) kapsamında Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı’na yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Bu durum, sadece uçak alımını değil, Türk savunma sanayiinin genel tedarik zincirini ve modernizasyon projelerini de olumsuz etkileyen uzun bir tıkanıklık dönemini beraberinde getirdi.
Takip eden yıllarda Rusya-Ukrayna savaşı gibi küresel değişimler, Türkiye’nin NATO içindeki stratejik önemini yeniden ön plana çıkarırken krizin çözümü için yeni kapılar araladı. Ankara’nın F-35 yerine filosunu modernize etmek için F-16 Viper talebinde bulunması ve İsveç’in NATO üyeliği sürecindeki diplomasi trafiği, buzların erimesine yardımcı oldu. 2024 ve 2025 yıllarında ise odak noktası, S-400’lerin mülkiyeti Türkiye’de kalacak şekilde “denetlenebilir bir pasif statüde” tutulması formülüne kaydı.
Bugün, 2025 yılının son aylarında, iki müttefik arasında krizin sonlandırılmasına yönelik en ciddi müzakereler yürütülüyor. Washington’un sistemlerin “kullanılmaması” garantisiyle yaptırımları kaldırma ve Türkiye’yi tekrar F-35 projesine veya satış listesine dahil etme eğilimi, krizde son düzlüğe girildiğini gösteriyor. Bu süreçte Trump yönetiminin pragmatik yaklaşımı ve Ankara’nın yerli savunma projeleriyle kazandığı özgüven, on yıllık bu stratejik düğümün çözülmesinde belirleyici bir rol oynuyor.











