Türkiye ve yurtdışından 89 üniversiteden 1128 akademisyenin imzaladığı "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiride imzası bulunan tutuklu dört akademisyen bugün ilk duruşma için hâkim karşısına çıktı. Duruşma Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda görüldü.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Muzaffer Kaya, Esra Mungan Gürsoy, Kıvanç Ersoy ve Meral Camcı ile avukatları katıldı.
Duruşmayı, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Enis Berberoğlu, Gamze Akkuş İlgezdi, Selina Doğan ve Mahmut Tanal, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Milletvekilleri Pervin Bulan ve Garo Paylan, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül de izledi.
Ayrıca, İsveç İstanbul Başkonsolosu Jens Odlander, Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Dr. Petr Mares, Almanya’nın Ankara’daki Maslahatgüzarı Robert Dölger'in yanı sınar bazı ülkelerden konsolosluk düzeyinde temsilciler ile Avrupa'dan iki milletvekili de duruşmayı takip etti.
Duruşma, kimlik tespiti, sanıkların avukatlarının usûle ilişkin talepleri ve sanıkların ifadeleriyle devam etti. Savcı, "mevcut delil durumu, atılı suçun mahiyeti, iddianame anlatımı içeriğiyle, sanıkların üzerine atılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesi kapsamında kalma ihtimaline binaen" TCK'nın 301/4 itibariyle dava hakkında durma kararı verilmesini talep etti. Davanın durdurularak Adalet Bakanlığı'ndan izin alınmasını talep eden duruşma savcısı, sanıkların mevcut delil durumu, atılı suçun mahiyeti ve sanıkların kaçma şüphesine dikkat çekerek tutukluluk hallerinin devamını istedi. Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
Aranın ardından tekrar söz alan savcı, davanın TCK 301. maddesi kapsamında kalma ihtimali ile davanın durdurulma kararı talebini tekrarladı. Savcı, "Dosyanın bu şekilde karar verilmesi durumunda Adalet Bakanlığı'ndan geç gelme ihtimali olduğundan sanıkların mağduriyetine sebebiyet vermemek için tahliyelerini talep ediyoruz" dedi.
Mahkeme heyeti de akademisyenlerin tahliyesine karar verdi.
TCK 301. madde
TCK'nın, "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçlarını düzenleyen 301. maddesi şöyle:
- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Devletin askeri veya emniyet teşkilâtını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
- Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
- Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanı'nın iznine bağlıdır.
"İşsizim"
Kimlik tespiti sırasında aylık geliri sorulan Meral Camcı "İşsizim" diye cevap verdi. Savunmasını ilk olarak akademisyen Muzaffer Kaya yaptı. "Terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 1,5 yıldan 7,5'ar yıla kadar hapsi istenen Muzaffer Kaya, iddianameyi ve savcıyı eleştirerek savunmasına başladı. Kaya, "Barış bildirgesini imzaladığım için 40 gündür tutukluyum. Terör örgütü propagandası yapmakla suçlanıyorum. Aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının barış hakkı yargılanmaktadır" dedi.
"Asla terör örgütü propagandası yapmadık"
Bildirilerinin arkasında olduklarını tekrarlayan Kaya, "Maaşlarımızı alıp sessiz kalamadık. Vicdanımızın sesini bastıramadık. Bildirimizi saçma bulabilirsiniz ancak asla ve asla terör örgütü propagandası yaptığımızı söyleyemezsiniz. Çözüm sürecinin canlanması için yaptık. Bizim yasadışı örgütten talimat almamız söz konusu olamaz. Bizi bağlayan hakikat ve vicdanımızdır. Siyasi iktidarı eleştirdiğimiz ve barış istediğimiz için tutuklandık. Derhâl beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Duruşma Esra Mungan'ın savunması ile devam etti.
7,5 yıla kadar hapis istemi
Gözaltına alınan ve görevden uzaklaştırılan imzacı akademisyenlerin bilançosunu açıklamalarının ardından dört akademisyen; Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy ve Meral Camcı hakkında soruşturma başlatılmıştı. Mungan, Kaya ve Ersoy 14 Mart'ta gözaltına alınmış, 15 Mart'ta da çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı. Yurtdışında bulunan Meral Camcı ise 15 gün sonra Türkiye'ye dönmüş ve havaalanında gözaltına alınmasının ardından 31 Mart'ta tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Akademisyenler hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 7,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Adliye önünde eylem
Bu arada, akademisyenlere destek için Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan grup, Ferhat Tunç ve CHP Hatay Milletvekili ve Grup Yorum eski solisti Hilmi Yarayıcı'nın şarkılarıyla halay çekti, horon tepti.
Gruptakiler, akademisyenlerin resmi ve "barış talebinde ısrarcıyız, bu suça ortak olmayacağız" ibaresi bulunan pankart ve çeşitli dövizler taşıdı.
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Ergenekon davasına ilişkin kararını hatırlatarak, "Türkiye'deki yargı mekanizmasında böyle gelişmeler yaşanırken, darbeci olduğu iddia edilen ve çeşitli insanlık suçlarında, kirli süreçlerde sorumluluğu olan insanlar beraate giden süreçle haklarında bir yargı kararı veriliyorsa Türkiye'de akademisyenlerin ve gazetecilerin yargılanması zûldür. Bu büyük çelişkinin yargı mekanizması tarafından ortadan kaldırılması gerekir" dedi.
Tutuklu akademisyenlerin serbest bırakılmasını isteyen Yüksekdağ, bir soru üzerine gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün yargılanmasının tek nedeninin haberi yazmak ve topluma ulaştırmak olduğunu savundu.
Burada ayrıca grup adına yapılan açıklamada da akademisyenlerin serbest bırakılması talep edildi. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Partisi Milletvekili Ska Keller, İngiltere'den gelen avukat ve gözlemci Margret Owen, Avrupa Irkçılığa Karşı Hareket üyesi Benjamin Abtan ve Brüksel Özgür Üniversitesi'nden Prof. Dr. Aude Merlin de aynı talepte bulunduklarını dile getirdi.
Basın açıklamasına KESK Genel Başkanı Lami Özgen ve Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca da katıldı.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından, bazı akademisyenlerin hazırladıkları ve imzaladıkları bildiriye ilişkin 4 şüpheli hakkında yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan 12 sayfalık iddianamede, akademisyenler Muzaffer Kaya, Esra Mungan Gürsoy, Kıvanç Ersoy ve Meral Camcı şüpheli sıfatıyla yer aldı.
İddianamede, 11 Ocak 2016'da şüphelilerin de içinde bulunduğu bin 128 kişi tarafından, "Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı "PKK/KCK terör örgütüne destek bildirisi" yayımlandığı ve "terör örgütünün alenen propagandasının yapıldığı" iddia edildi.
ABD'den açıklama: Yakından izliyoruz
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, tutuklu akademisyenlerle ilgili gelişmeleri yakından izleyediklerini söyledi.
Sözcü Kirby, başkent Washington'da düzenlediği günlük basın toplantısında, konu ile ilgili kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıtta, "Her şeyden önce, biz davayı çok yakından izliyoruz. Daha söylediğimiz gibi, Türk hükümetini, Türk anayasasında da korunan ilkelere uymaya, yargı bağımsızlığına, bunların hepsi dahil demokrasinin temel ilkelerine uymaya teşvik etmeyi sürdürüyoruz "diye konuştu.
Kirby, Amerikalı diplomatların bu tür davaları genel olarak izlediklerini, bu davaya katılım olup olmayacağı konusunda da bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Tutuklama kararından: Bese Hozat’la paralel
Akademisyenlerin tutuklanmasına karar veren hâkimlik, kararında, "Operasyonların devam ettiği sırada 11 Ocak 2016'da şüphelilerin de aralarında bulunduğu bin 128 kişi tarafından, 'Bu suça ortak olmayacağız' adı altında PKK terör örgütüne destek niteliğinde bir bildiri yayınlandığı ve sürece bakıldığında, Bese Hozat'ın PKK adına yaptığı açıklamalarıyla bu bildirinin birbirine paralel olduğu görülmüştür." ifadeleri kullanılmıştı.
Ne demişlerdi?
'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi' 11 Ocak'ta Ankara ve İstanbul'da düzenledikleri basın açıklamalarında "Bizler bu suça ortak olmuyoruz" başlıklı bir bildiri yayınladı. Türkiye ve yurt dışından 89 üniversiteden 1128 akademisyenin imzaladığı bildiride şöyle deniyordu:
"Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlâl etmektedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz."
Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz."
Kaynak: Al Jazeera, DHA, AA