Mazlumder, kendisine geldiğini ifade ettiği başvurular üzerine 16 Mart tarihli açıklamasında şu görüşleri ortaya koydu:
“İki yıldan fazla süren Çözüm Süreci’nin bozulmasıyla beraber yaklaşık 8 aydır içinde bulunduğumuz çatışmalı süreçte çatışan taraflardan kaynaklanan zincirleme hak ihlalleri giderek ağırlaşmakta, çatışmaların tarafı olmayan üçüncü kişilerin, kadın, çocuk, yaşlılar dahil sivillerin yaşadığı mağduriyetler her geçen gün derinleşmektedir. PKK bağlantılı YDG-H/YPS isimli silahlı grup, sivil yerleşim alanlarına hendekler kazıp barikatlar kurarak devletin şiddetini buralara çekmekte, şiddetin hayatı durma noktasına getirdiği yerlerde can, mal, eğitim, sağlık gibi temel haklar neredeyse tamamen ihlal edilmektedir.
Yerleşim yerlerinde hendek ve barikatların kazılması ve devletin askeri müdahalesi ile yaşanan şehir içi çatışmaları Silvan, Sur, Cizre, İdil gibi yerlerde sona erince Nusaybin, Şırnak, Yüksekova ve Bağlar gibi başka sivil yaşam alanlarında aynı yönteme başvurulmuş, buralarda hendekler kazılarak barikatlar oluşturulması ve sonrasında devletin müdahalesi sebebiyle çatışmalar oraya da sıçramış, bölge halkından kimi evlerini terk ederken kimileri de bu savaş ortamında gidecek yerleri olmadığından yahut gitmesine izin verilmediğinden, çatışma alanında mecburen mahsur kalmışlardır.
Bu bağlamda Şırnak, Bağlar ve Yüksekova’dan mağdurlar tarafından derneğimize ulaşmış aşağıdaki somut hak ihlalleri ile ilgili acil bir çağrı yapma ihtiyacı hasıl olmuştur:
Dün sabah derneğimize Diyarbekir’den ulaşan bazı mağdurlar; Bağlar İlçesi’ndeki evlerine dün gece gelen YDG-H isimli örgütün silahlı üyelerinin evleri üs olarak kullanacaklarını söylediğini aktarmış, anlatımlarına göre silahlı kişiler evlerdeki ahaliyi bir odaya toplayarak evleri terk etmelerine izin vermeyeceklerini söylemişlerdir. Evlerin ortaokul ve lise öğrencisi kız ve erkek çocuklarını kendileriyle birlikte hendek kazmaları için zorlayan silahlı kişiler, bazı evlerdeki çok özel durumlar sebebi ve ailelerin ısrarlı yalvarmaları neticesinde evlerin erkeklerinin onlarla birlikte kalıp hendek kazmaları şartıyla ailenin diğer fertlerinin çıkışına izin vermişlerdir.
Yine derneğimize Şırnak’tan ulaşan mağdurlar; Şırnak’taki 6 mahallede silahlı kişilerin bütün evleri gezerek; evlerin, ihtiyaç duyulduğunda kullanılacağı için kapılarının geceleri dahil olmak üzere sürekli açık kalması, her evden mutlaka bir kişinin hendek ve barikat çalışmalarına ve gece nöbetlerine katılması şeklinde direktifler verdiklerini aktarmışlardır.
Yukarıdaki hadiselerin benzerlerinin Nusaybin ve Yüksekova’da da yaşandığı bilgisi tarafımızca edinilmiştir. Ayrıca mezkur yerlerde YDG-H mensuplarının yol kesip, anahtarları almak suretiyle araçlara geçici veya kalıcı olarak el koyduğu ve insanların çatışma bölgelerinden çıkmalarına engel olunduğu, devletin silahlı personeli tarafından okul ve sağlık ocaklarının askeri karargah olarak kullanıldığı, mağdurlar tarafından çokça dile getirilen şikayetlerdir. (Mağdurların açık kimlikleri kurumumuzda mahfuzdur, güvenlik sebebiyle açıklanmamıştır).
Yukarıda somut örnekleri paylaşılan fiillerde; özel mülke izinsiz girilerek mülkiyet hakkı ve özel hayatın gizliliği ihlal edilmiş, mala zorla el konulmuş, kişiler zorla alıkonularak kişi özgürlüğünden mahrum bırakılmışlardır. Ayrıca sivil yerleşim yerlerinde çatışma ortamı oluşturacak her türlü davranış ile çocukların silahlı çatışmalara doğrudan yahut dolaylı dahil edilmesi hem insancıl hukukun ihlalidir hem de evrensel bütün insan hakları belgelerinde mahkum edilmiştir. Bütün bu sayılan sebeplerin yanında yukarıda anlatılan somut ihlalleri işleyenlerin gerekçesi ne olursa olsun bu edimlerin gayrımeşruluğu sabittir.
MAZLUMDER olarak; yukarıda sayılan fiillerin sahiplerine şehir merkezlerine taşıdıkları çatışmaların ortaya çıkardığı trajedideki sorumluluklarını hatırlatıyor, PKK yetkililerine bölge halkını her gün ölüm, yaralanma, iç göç gibi daha büyük mağduriyetlere maruz bırakan ve yaşam hakkı başta olmak üzere eğitim, sağlık, barınma, seyahat gibi temel hakları tamamen ihlal edecek sonuçlar doğuran bu eylemleri durdurma çağrısında bulunuyoruz. PKK ve onunla bağlantılı YDG-H isimli örgüte Cizre’de, Sur’da, Silvan’da yaşanan trajedideki payını görüp kabul etmesi ve bu politikanın sürdürülemez olduğunu görmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Cizre’de, Sur’da, Silvan’da, İdil’de yaşananların Yüksekova, Şırnak, Nusaybin ve Bağlar’da tekrarlanmaması için sorumlu davranmaya, şehirlere taşınan çatışmaları durdurmaya ve tek taraflı da olsa ateşkes ilan etmeye davet ediyoruz. Bölgenin siyaset ve sivil toplum dinamiklerinin yaşanan yıkım karşısında daha güçlü inisiyatif almaları gerektiğini bir kere daha altını çizerek vurguluyoruz.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti’ne "kamu güvenliği"ni ileri sürerek güvensiz bir ortam yaratmaması, hukuk düzenini ortadan kaldıran uygulamaları cezasızlık politikasıyla teşvik etmemesi, çatışma alanlarında sivillerin haklarını ihlal eden müdahalelere başvurmaması ve PKK tarafından ilan edilecek ateşkes çağrısına uyarak çözüm masasına dönülmesi için gerekli sorumluluğu alması çağrısında bulunuyoruz. Meskun mahalde tank ve top atışları yapmak telafisi mümkün olmayan tahribatlara yol açmakta, okulları ve sağlık kurumlarını askeri üs olarak kullanmak evrensel insan hakları normlarına aykırı olmakla birlikte eğitim ve sağlık hakkını temelden ihlal ederken bu kurumların bu şekilde kullanılması bu kurumlara karşı uzun süreli güvensizlik oluşmasına sebep olmaktadır. Ayrıca ifade etmek isteriz ki şehirlerimizi Suriye’ye benzeten bu çatışma manzaralarını durdurma çağrısı yapabilecek olan en güçlü aktör Abdullah Öcalan, İmralı cezaevinde bulunmaktadır. Bu yıkımın durdurulması noktasında devletin, böyle bir çağrı yapması için gerekli iletişimi kurmasını ve iletişim kanallarını açmasını hayati derecede önemli görüyoruz.”
MAZLUMDER Çatışma İzleme ve Çözüm Grubu