“Bu olayda çok ilginç birkaç nokta var:
“1) Büyük hayretler içindeyim: Muhalefet, bu konudaki en önemli hususu hâlâ dile getirmiyor: Bu Ayasofya işinin ibadetle ilgisi yok, çünkü Ayasofya 1991’den beri Hünkâr Mahfili ve Hünkâr Kasrı bölümleriyle ibadete açık idi! Üstelik, buraya atanmış son/şimdiki imam, adı Önder Soy, 17 Temmuz 2016’da (yani darbe teşebbüsünden 48 saat sonra) atanmıştı. Bu bilgi bizzat devletin Anadolu Ajansı’ndan: https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/ayasofyada-her-ezan-okudugunda-ilk-gunku-heyecani-yasiyor-/1873252
“2) Erdoğan buraya doğrudan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle cami statüsü verebilirdi, çünkü müze statüsü veren 1934 tarihli karar bir Bakanlar Kurulu kararı idi ve o kurumun şu andaki karşılığı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi.
“Ama bunu tercih etmedi, çünkü Danıştay’ı kendisine ‘eylem ortağı’ yapmak istedi. Aynen, ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ sözünde olduğu gibi, şeriatın yardımına gereksinme duydu. Şeriat burada Danıştay. Erdoğan ile Yargı arasındaki ilişkiyi net biçimde gösteriyor.
“3) Hani, hukuk kalmadı deniyor ya, buyurun en net kanıtını: Kemal Göktaş’ın da yazdığı gibi, devletin eylemlerine karşı idare mahkemelerine/Danıştay’a dava açılacaksa, 60 gün içinde açılır. Sonra açılamaz. Burada 86 yıl sonra açılmış ve başarılı olmuş! El insaf yahu.
“4) Çok ilginç: 1930 Modeli Kemalistler, yani kendilerine laik diyenler ve başörtülü kızların üniversiteye girmesini engelleyerek Erdoğan’ı bugün geldiği yere getirenler, bu konuda hiç ses çıkarmayarak Erdoğan’ın işini kolaylaştırdılar. Başta da Ergenekoncular ve Ulusolcular. İftihar etsinler.
“5) İsminin başında “Prof.” olan bitakım ‘tarihçi’ler, Erdoğan’ı desteklemek için, 1934 Kararnamesindeki Atatürk imzasının sahte olduğunu iddia ettiler. Düşünün ki, 1927’den ölümüne kadar Atatürk ülkeye A’dan Z’ye tek başına hâkim.
“Bu cinsten şahısları resmen kutlamak lazım. Atatürk’ün mahcur (hacir altına alınmış), yani ne yaptığını bilemez, kendisi hakkında ne yapıldığından da habersiz biri olduğunu söylediler ki, büyük ‘cesaret’tir, öyle diyelim.
“6) Erdoğan, bundan önce, Ayasofya’yı cami yapmanın kendisi açısından sakıncalarını çok net biçimde dile getirmişti:
“Önce 2019’da, 31 Mart seçimlerinden önce Tekirdağ’da verdiği demeç: ‘Önce Sultanahmet’in dolduralım da…’
“Sonra, yine aynı seçimlerden önce TV’de canlı yayın programında söyledikleri: ‘Bunları da aşmak bizim için sorun değil ama getirisi götürüsü nedir? Bunun bir götürüsü var. Onun faturası çok daha ağır. Dünyanın çeşitli yerlerinde bizim binlerce camimiz var. Bunu söyleyenler acaba o camilerin başına ne gelir düşünüyor mu? Bunları düşünmeden söylüyorlar. Bunlar dünyayı tanımıyorlar. Muhataplarını bilmiyorlar. Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim.’
“Bu durumda, Erdoğan gibi zeki ve tecrübeli bir politikacı böyle bütün dünyayı ayağa kaldıracak bir iş yapmışsa ve de bunları söylemişken yapmışsa, istikamet konusunda herkese bir fikir vermiş olsa gerek.”