Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkılması gerektiğini anlattığı konuşmasıyla bugünlerde Türkiye’deki İslami çevrelerde oldukça popüler.
Sosyal medyada, WhatsApp gruplarında hızlıca yayılan konuşmasında Polonyalı bakan şöyle diyor:
“İstanbul Sözleşmesi kabullenemeyeceğimiz ideolojik dayatmalar içeriyor. Mesela bunlardan biri ‘toplumsal cinsiyet’ düşüncesi. Buna göre cinsiyet doğuştan değil, herkesin sosyo kültürel kararına göre belirleniyor; doğduğumuz cinsiyet önemsiz, önemli olan tercih ettiğimiz cinsiyet. Bunu yanlış buluyoruz ve reddediyoruz.”
Konuşmayı Twitter hesabından paylaşan Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan şöyle yazdı:
“Şu müslüman ülkede Polonya Adalet Bakanı kadar İstanbul Sözleşmesi’ni açıkça reddeden 1 devlet adamı çıkmadı ona yanarım! Kadın cinayetini kimse savunamaz! Kadın cinayeti maskedir! Amaç eşcinsel ilişkilerin yasayla dayatılması ve ailenin çökertilmesi!”
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ise görüşünü şöyle açıkladı:
“’İstanbul Sözleşmesi kabullenemeyeceğimiz ideolojik dayatmalar içeriyor.’ [Polonya Adalet Bakanı]
“İstanbul Sözleşmesi’ne itirazları bastırmak için ‘kadına şiddet’ taraftarı/karşıtı propagandasına sarılanlar, Polonya Bakanı Ziobro’ya bi kulak verebilirler mi?”
Peki kim bu Polonyalı Adalet Bakanı?
50 yaşındaki Zbigniew Ziobro, Adalet Bakanı olması dışında Birleşik Polonya Partisi’nin de lideri. Parti, iktidardaki sağcı Hukuk ve Adalet Partisi’nin küçük koalisyon ortağı.
Ziobro da 2011’e kadar bu partinin içindeyken daha muhafazakâr görüşleri yüzünden ayrılıp, kendini Katolik-milliyetçi olarak tanımlayan radikal sağ Birleşik Polonya’yı kurdu.
Birleşik Polonya ve Ziobro’nun en hassas olduğu konulardan biri LGBT hakları. Bu yüzden AB parlamentosundaki muhafazakâr birlikten bile ayrılmıştı.
Ama Polonya’nın sağcı Adalet Bakanı’nın hassas olduğu tek konu LGBT hakları değil.
Ondan daha şiddetle mültecilere ve İslam’a karşı.
Neredeyse bütün konuşmalarında İslam ve mülteci tehlikesinden bahsediyor.
Örneğin 2015 yılında yapılan seçimin ardından kurulan koalisyon hükümetinin adalet bakanı kimliğiyle seçim sonuçları için şöyle demişti:
“Seçimden farklı bir sonuç çıksaydı, şimdiye kadar ülkede İslami bölge kurulmuş olacaktı, ülkeye hiçbir şekilde mülteci kabul etmeyeceğiz”.
Geçtiğimiz Nisan ayında katıldığı bir televizyon yayınında ise şöyle konuştu:
“Bazı AB kurumları gerçeklikle bağlarını tamamen koparmış durumda. Polonya, Çekya ve Macaristan gibi mültecileri kabul etmemekte haklıdır. Biz egemenliğimizi, AB’nin bize dayattığı yabancı İslam kültürüne karşı koruyoruz.”
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma sinyali veren Polonya’nın sağcı iktidarının ana söylemi İslamofobi ve göçmen karşıtlığı.
Geçen haftalarda az farkla da olsa yeniden Polonya Cumhurbaşkanı seçilen Andzrej Duda, “İslamofobi, büyük sorunların tartışılmasını önlemek için Müslüman Kardeşler tarafından icat edilen bir propaganda kelimesidir” dediği için İngiltere hükümetindeki görevinden uzaklaştırılan muhafazakâr felsefeci Roger Scruton’a 2019 yılında Polonya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı’nı takmıştı.
Ziobro’nun partisi de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Duda’yı desteklemişti.
Polonya’da İslamofobi
Polonya, Avrupa’nın en dindar halkına sahip, aynı zamanda Avrupa’da İslamofobinin en geniş halk desteğine sahip olduğu ülke. “Her zaman İncil, asla Kuran” diye sloganların atıldığı kitlesel mitinglerin yapıldığı ülkedeki sağcıların temel fikirlerini Salzburg Üniversitesi’nden siyaset bilimci Farid Hafez, şöyle özetliyor: “Irksal olarak saf, Müslümanlardan, Yahudilerden ve eşcinsellerden arınmış bir Polonya istiyorlar. Bu hareketlerin takipçilerine göre, Suriyeli göçmen akını George Soros’un bir komplosu. Soros da Avrupa’da şeriat kurallarını ve eşcinselliği hakim kılmak, Avrupa’yı İslamileştirmek için komünistlerle iş birliği halinde.”