Sabah Gazetesi Barış Bildirisine imza atan akademisyenlerle ilgili verdiği 'Hak ihlali var' kararı sonrası AYM Başkanı Zühtü Arslan'ı hedef alan bir haber yaptı… Hürriyet Gazetesi ise haberi 'Kaliam diyeni haklı buldu' yorumuyla verdi…
İşte Sabah Gazetesi'nin haberi:
AYM Başkanı Zühtü Arslan'ın skandalları bitmiyor!
“Barış Bildirisi” başlığı altında terör örgütü PKK’ya destek veren imzacı akademisyenleri aklayan karara imza atan Anayasa Mahkemesi’nin vatan haini Can Dündar’ın tahliyesi için rapor yazan hakim Murat Şen’i de 22/2/2019 tarihinde Anayasa mahkemesi genel sekreterliğine getirdiği öğrenildi. AYM’nin son skandal kararından sonra gözler AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın imza attığı ve büyük tartışmalara neden olan kararlara çevrildi. İşte o skandallar…
Anayasa Mahkemesi (AYM), "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adıyla hazırlanan metne imza atan 10 akademisyenin, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda hak ihlali kararı verdi.
OYU TERÖR DESTEKÇİLERİNİ AKLADI
Anayasa Mahkemesi Zühtü Arslan da "hak ihlali" yönünde oy kullandığı toplantıda 8 üyenin ihlal kararına karşı 8 üye ihlal bulunmadığı yönünde görüş bildirdi. Ancak, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın "ihlal" yönünde oy kullanması nedeniyle "eşitlik halinde başkanın katıldığı tarafın oyunun iki oy sayılacağı"na ilişkin hüküm gereği bireysel başvuruda ihlal kararı verildi. Anayasa Mahkemesi, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adı altında hazırlanan metne imza atan 9 akademisyenin, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda hak ihlali kararı verdi! Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, ihlalin ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti.
Barış bildirisi adı altında PKK'ya destek!
9 İSİM AYM'YE BAŞVURMUŞTU
Bir grup akademiysen tarafından yayımlanan bildiriye imza veren 9 akademisyen Füsun Üstel, İbrahim Garip, Yasemin Gülsüm Acar, Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz, Melda Tunçay, İzzeddin Önder, Canan Özbey, Nazlı Ökten Gülsoy ve Zübeyde Gaye Çankaya Eksen, "terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmaları" nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.
AYM DEVLETE "KATİL" DİYEBİLMEYE VİZE VERDİ
Star'ın haberine göre; AYM'nin skandal kararı bundan sonra üniversitelerde ya da başka platformlarda devlete "Katil", "terörist", "Katliamcı" gibi ifadelerin kullanılmasının, devlet büyüklerine hakaret edilmesinin önünü açtığına yönelik tartışmaları da berberinde getirdi.
AYM'YE TEPKİ YAĞDI
Anayasa Mahkemesi'nin bu skandal kararına ise art arda tepki yağdı. "Siviller hayatını kaybetti, çocuklar katledildi, askerimiz polisimiz şehit düştü, camiler yakıldı, şehirler yıkıldı… Bunları yapanları desteklemek suç değilmiş demek!" sözleriyle sosyal medyada tepkiler yağarken gözler AYM Başkanı Zühtü Arslan'ın daha önce aldığı kararlara çevrildi.
1: DÜNDAR RAPORUNU YAZAN İSMİ ÖDÜLLENDİRDİ
Devlete katil demeyi ve terör örgütüne destek bildirisini ifade özgürlüğü olarak kabul eden Zühtü Arslan'ın 22/2/2019 tarihinde de AYM'ye genel sekreter olarak firari Can Dündar'ın tahliyesi için rapor yazan hakim Murat Şen'i görevlendirmişti.
2: CAN DÜNDAR'IN TAHLİYESİNİ SAĞLADI
Zühtü Arslan, MİT tırları ile ilgili Cumhuriyet gazetesi tarafından 29 Mayıs 2015'te atılan ihanet manşeti ardından FETÖ işbirlikçiliği, darbe ve casusluk suçlamaları gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine konan Can Dündar ve Erdem Gül'ün hak ihlaline uğradıkları yönünde karar verilmesini sağlamıştı. Vatan haini Can Dündar'ın tahliyesinin önünü açan ve bunu hemen kamuoyu ile paylaşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın gerekçesi yazılmayan bu karar nedeniyle büyük tepki çekmişti.
3: AYM BAŞKANI DAHA ÖNCE AÇIKLADIĞI KARARIN AKSİNİ SAVUNMUŞ
Can Dündar'ın tahliyesi için olağanüstü çaba sarf eden Zühtü Arslan 2008 yılında AYM'nin gerekçesi yazılmamış kararlarını kamuoyu ile paylaşmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu açıklamıştı. Geçmişte Paralel Yapı'nın eline geçtiği gerekçesiyle kapatılan Polis Akademisi Başkanlığını da yapan Arslan, 21 Haziran 2008 tarihinde Iğdır Barosu'nun düzenlediği panelde şunları söyledi: Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi sürekli yaptığı gibi 153. Maddeyi de ihlal etmiştir. Yani gerekçesi açıklanmadan, gerekçesi yazılmadan bu iptal kararını yine açıklamıştır. Bu Anayasa hükmünün yorumlanması, yorumlanarak işte, 'gerekçesi yazılmadan bazı kararlar açıklanabilir' şeklinde anlamlandırılması imkansızdır. Çünkü o kadar yalın bir ifadedeki iptal kararları, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bunu 100 kişiye sorduğunuzda 100 kişi de aynı şekilde anlayacaktır. Çünkü burada esneklik, elastiki bir şey yok. Önce gerekçesini yazacaksınız kararların ondan sonra açıklayacaksınız. Ama uzun süredir Anayasa Mahkemesi bu kuralı, bu Anayasa normunu ihlal ediyor ve gerekçesini yazmadan kararlarını açıklıyor.
AYM ÜYESİ İLE TARTIŞMIŞTI
AYM'de Dündar ile Gül kararı görüşülürken sert tartışmalar yaşanmış, bir AYM üyesi, "Kendimizi mahkeme yerine koyarak karar veremeyiz. Yargılama devam ediyor henüz iddianame bile okunmadı" itirazında bulunmuştu. Red oyu veren diğer iki üyenin de "Yargılama devam ediyor erteleyelim" demesi üzerine Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın devreye girmiş, "Bu işi bugün bitirmeliyiz. Bugün karar vermeliyiz" diyerek oylamaya geçilmişti.
JET GÜNDEM JET KARAR
Anayasa Mahkemesi, 25 Şubat'ta Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmaları suretiyle hak ihlaline maruz kaldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruları jet hızıyla gündeme almıştı. AYM, aynı gün iki ismin hak ihlaline maruz kaldıkları yönünde karar vermiş bunu hemen kamuoyu ile paylaşmıştı.
4: FETÖ'CÜ POLİSLERİ KORUYAN İFADELER VERMİŞTİ
AYM'nin başkanı Arslan'ın, emniyetteki FETÖ yapılanmasına ilişkin 2010'da başlatılan soruşturma kapsamında da müfettişlere örgütü aklayan bir ifade verdiği gündeme gelmişti. Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın "Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabında Fetullah Gülen yandaşlarının Emniyet'te örgütlendiğini ve yasa dışı faaliyetlerde bulunduğunu yazmasının ardından Emniyet Genel Müdürlüğü müfettiş görevlendirdi. Dönemin Polis Akademisi Başkanı Zühtü Arslan'ın da "Bilgisine başvurulan kişi" sıfatıyla ifadesine istendi.
HAİNLER ARSLAN KALKANIYLA NEFES ALDI
Uzun yıllar öğretim üyesi olarak görev yaptığı Polis Akademisi'nde 3 yıl da başkanlık yapan Arslan, Emniyet'teki Paralel Yapı'yı gizledi. Arslan, müfettişlerin polis alımlarında Gülen gurubuna mensup adaylara kolaylık sağlanıp sağlanmadığı yönündeki soruya, "Sınav komisyonunu oluşturan kişilerin herhangi bir kadrolaşma içerisinde olduklarını ve öğrenci seçerken buna göre hareket ettiklerini görmedim" yanıtını verdi. Arslan, "Seçilen öğrencilerin dünya görüşlerini belirlemeye yönelik bir çalışmamız olmadı" iddiasında da bulundu. Arslan bu ifadesiyle Emniyet'teki FETÖ'cülere o dönem kalkan oldu.
İFADEYİ ALAN KİŞİ FETÖ'NÜN HEDEFİ OLMUŞTU
Arslan'ın ifadesini alan Mülkiye Başmüfettişi ise Ferda İleri'ydi. İleri, İzmir'de yürütülen FETÖ soruşturması çerçevesinde şüpheli oldu. Casusluk kumpasına adı karıştığı gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine konan İleri'nin İzmir'deki Askeri Casusluk iddiası çerçevesinde "düzenlediği raporlarla diğer örgüt mensupları ile birlikte bürokratların ve TSK mensuplarının tasfiye edilmesini sağladığı" iddia edildi. Arslan'ın FETÖ'cülere şahit olmadığını iddia ettiği Polis Akademisi 17-25 Aralık sonrasında örgüte eleman kazandığı iddiasıyla kapatılmıştı. Devrimci Karargah Soruşturması kapsamında 28 Eylül 2010'da gözaltına alınan Hanefi Avcı, çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.
Hürriyet Gazetesinin Haberi:
Anayasa Mahkemesi’nden tartışılan karar
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriyi imzaladıkları gerekçesiyle, ‘Silahlı terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan cezalandırılan 10 akademisyenin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Oylama 8’e 8 çıkınca AYM Başkanı’nın oyu belirleyici oldu.
BARIŞ için Akademisyenler’ İnisiyatifi; Sur, Cizre ve Silopi’de terör örgütü PKK’nın hendek eylemleri sonrası gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin olarak 10 Ocak 2016 tarihinde “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bir bildiri yayınladı. Bildiriyi ilk etapta 1128 akademisyen imzaladı. İmzacı akademisyenlerine yönelik sert eleştiriler üzerine, bildiriye daha önce imza atmayan bazı akademisyenler de destek verdi. Böylece imzacı akademisyen sayısı 2 bin 218’e çıktı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL sürecinde çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle, bildiriyi imzalayan 404 akademisyen görev yaptıkları üniversitelerden ihraç edildi. İhraç kararlarının ardından savcılar hareket geçerek, akademisyenler hakkında ‘terör örgütü propagandası yapma’ suçundan soruşturma başlattı. 784 akademisyen hakkında dava açıldı, 191 akademisyene hapis cezası verildi. Akademisyenlerin büyük bölümünün cezası ertelendi. Ancak aralarında Prof. Dr. Füsun Üstel’in de bulunduğu 35 akademisyenin mahkûmiyet kararı ertelenmedi. Üstel, hakkındaki 1 yıl 3 aylık cezası nedeniyle Eskişehir Kadın Kapalı Cezaevi’ne koyuldu. Prof. Üstel, yaklaşık 2.5 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Cezaları onanan 10 akademisyen ifade hürriyetlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Akademisyenlerin başvuruları tek dosya olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından dün görüşüldü. Toplantıda konuya ilişkin yoğun tartışmalar yaşandı. Müzakereler sonucunda oylamaya geçildi. 8 üye ihlal yönünde oy kullanırken, 8 üye ‘ihlal yok’ dedi. Yasaya göre eşitlik durumunda başkanın oyu 2 sayılıyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, ihlal olduğu yönünde oy kullandığı için ‘ihlal’ kararı çıktı.
YENİDEN YARGILAMA
AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9’ar bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti. Bu kararla kesin hüküm giyen Profesör Füsun Üstel, İbrahim Garip, Yasemin Gülsüm Acar, Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz, Melda Tunçay, İzzeddin Önder, Canan Özbey, Nazlı Ökten Gülsoy, Zübeyde Gaye Çankaya Eksen ve Ece Öztan yeniden yargılanacak. Bu kararın yargılaması süren 784 akademisyenin davası için de emsal teşkil edeceği bildirildi.
TERÖRDEN TEMİZLENDİ
Terör örgütü PKK, Diyarbakır ve Şırnak’ın bazı ilçeleri başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’da kazdığı çukurlar ve tuzakladıkları bombalarla saldırılar düzenlemiş, 20 Temmuz 2015’ten sonra terör örgütü mensuplarınca düzenlenen saldırılarda 793 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 300’den fazla sivil hayatını kaybetmişti. TSK, PKK’ya yönelik “çukur” adı verilen operasyonlar düzenleyerek bu bölgeleri terörden temizlemişti.
BİLDİRİ KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı: “Bildiri esas itibariyle yaklaşımı, değerlendirmesi bakımından kabul edilebilir bir bildiri değildir. Çünkü PKK’nın bölgede büyük can ve mal kayıpları doğuran, Türkiye’nin güvenliği ve esenliğine yönelik açık saldırılarıyla ilgili bir bildiriydi. Burada devletin bu olayları meşru bir şekilde önleme çerçevesinde üstlendiği rolü acımasızca eleştiren bir bildiriydi. Bu bakımdan toplumsal infial yaratan bir mahiyete de sahipti. Hukuken ve siyaseten tartışmalı olan kısmı şu ki, AYM, ilgili kişiler doğrudan şiddete yönelik bir rol üstlenmedikleri takdirde çeşitli olaylara ilişkin değerlendirmeleri ve terör örgütüne karşı devletin meşru görevine yönelik ağır bir eleştirel dili dahi fikir özgürlüğü kapsamında görme eğilimi taşıyor. Ülke zor bir süreçten geçiyor, terörle uzun yıllara dayalı bir mücadelesi var, bu mücadelede devlete yönelik kimi eleştiriler zaman içinde dile getirildi. Ama bu bildiri bu tür eleştirilerin ötesinde, hendek olaylarına ilişkin adeta devleti suçlayan, terör örgütüne hiçbir eleştiri getirmeyen, Türkiye’nin terörle mücadelesine ilişkin gerçeği ıskalayan mahiyetiyle çok problemliydi. AYM’nin yaklaşımı mutlaka önemli, değerlidir, fikir vericidir. Anlamaya çalışmakla birlikte AYM’nin bu kararına eleştirilerimizi de ifade etmeden geçemeyiz. Temelde kimsenin suçlanmasını, kimsenin herhangi bir şekilde hukukla karşı karşıya gelmesini istemeyiz. Böyle bir karşılaşma yaşanması durumunda da bundan memnun olmayız. Ama asıl mesele Türkiye’nin terör tecrübesi çerçevesinde anlamları, kavramları yerli yerine oturtmaktır. Burada yerli yerine oturmayan bir durum vardır. Ümit ederim buradaki örnek olay, AYM’nin neredeyse başabaş hükmü, bildiri sonrası yaşanan toplumsal infial ve buna yönelik tecrübe herkes için fikir verici olur.”
ÖZÜR BORCU VAR
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel: “Anayasa Mahkemesi barış akademisyenlerine ilişkin kararıyla; olağanüstü halin en tartışmalı kararını mahkûm etmiştir. Hükümetin hukuka zerre kadar saygısı varsa derhal bu tarihi hatadan dönmeli, akademisyenlerin ellerinden alınan görevleri, pasaportları ve bütün hakları iade edilmeli, zararları da tazmin edilmelidir. Uygulayabilecekleri üçlü bir reçete var. 1- Özür, 2 – Hakların iadesi, 3- Tazmin. Bütün hakların iadesi çok hızlı şekilde gerçekleşmelidir.Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın dün yaptığı ve kendi kararlarından sonra başka bir başvuruya gerek olmadan işlem yapılması gerektiği biçimindeki açıklamalarının da bu süreçte altını çizmek gerekiyor. Ancak barış akademisyenlerine bir de Anayasa Mahkemesi’nin özür borcu bulunuyor. Anayasa Mahkemesi, OHAL’in ilk günlerinde ‘OHAL KHK’sının içine bakmam’ diyerek, hükümete bu cesareti verdi.”