Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un basın açıklaması sonrasında elimizde şu bilgiler var:
31 Ağustos’ta Eğitim Bilişim Ağı (EBA) destekli uzaktan eğitim başlıyor, 21 Eylül’de de yüz yüze eğitime geçilecek. Kendi önlemlerini alacak olan özel okullara ise 17 Ağustos’tan itibaren açılma imkânı tanındı.
Öğrenciler aşamalı bir şekilde okullara davet edilecek, ama hangi yaş grubuna öncelik verileceği net değil.
Müfredatı kısaltma/seyreltme çalışmaları ve okulları belirli günlerde açık tutma seçeneği gündemde. Özel okullar velilere pleksiglas paravanlarla yalıtılmış tek sıralı sınıflarla, maske ve koruyucu takan öğretmenlerle, kapanan kantinlerle güvence vermeye çalışıyor. Devlet okullarında hangi tedbirlerin alındığı meçhul.
Günlük vaka sayılarıyla birlikte öğrenci velilerinin endişeleri de yükselmeye başladı. Okulların açılması, felakete davetiye çıkaracak mı?
Tüm dünyanın sorduğu bu soru Mayıs ayında okulları öğrencilere açan iki ülkede kısmen cevap buldu: İsrail ve Almanya.
Serbestiyet’in “Okula dönüş” dosyasının ilk bölümünde bu iki ülkede yaşananları ele alacağız.
İsrail/Kudüs: Acele iş felaketi getirdi
Virüsü kontrol altına aldığına kanaat getiren İsrail hükümeti Mayıs ayının ortalarında tüm öğrencileri okullara davet etmişti. O günlerde İsrail’deki günlük vaka sayıları 100’ün altında seyrediyordu.
Okullar açıldıktan çok kısa bir süre sonra Kudüs’te bir lisede rapor edilen birkaç vaka, kısa sürede tek bir okuldaki en yüksek vaka sayısı olarak kayıtlara geçecek bir salgına dönüştü, yüzlerce öğrenci, öğretmen ve veli enfekte oldu. Sonunda okulların çoğu kapatıldı, on binler karantinaya alındı.
İsrail’deki pandemi bilim kurulu üyelerinden Eli Vahman’ın diğer ülkelere tavsiyesi: “Kesinlikle bizim yaptığımızı yapmamalılar, büyük bir fiyaskoydu.”
Peki İsrail’in olanlardan çıkardığı ders ne? Uzmanların reçetesi: Seyreltilmiş sınıflar, 2 metre sıra mesafesi ve yeterli sayıda ventilatör.
Hata neydi? Eli Vahman anlatıyor:
“Hatamız şuydu: Vaka sayıları düşünce salgın sona erdi diye düşündük. Okullar açılırdı açılmasına ama bunun kademeli, kısıtlı ve çok dikkatli bir şekilde yapılması gerekirdi.”
9 milyon nüfuslu İsrail pandeminin başlangıcında virüsle en iyi mücadele eden ülkeler arasında gösteriliyordu. Sınırlar ve okullar hemen kapatılmış, 2 milyon öğrencinin önemli bir kısmı uzaktan eğitime geçmişti. Nisan’a denk gelen Hamursuz bayramı ve Ramazan ayı sokağa çıkma kısıtlamaları altında geçmişti.
Hükümetin önceliği ebeveynlerin işe gitmesi olunca…
Mayıs başında vakaların 750’lerden iki haneli rakamlara düşmesiyle, üçüncü sınıf ve altındaki öğrenciler mesafeli derslikleri dönüşümlü olarak kullanmaya başladı, diğer öğrenciler ise veremedikleri sınavlar için küçük gruplar halinde sınıfları doldurdu.
17 Mayıs’ta, yeni hükümetin ilk icraat gününde, düşen vaka sayısından cesaret alıp okulları tamamen açan Netanyahu, ibadethane, kafe, restoran, spor salonları ve AVM’ler üzerindeki kısıtlamaların da kaldırdığını müjdeleyerek vatandaşlarına “Biranızı alın, dışarı çıkın ve iyi vakit geçirin” demişti.
Netanyahu yeni dönemindeki ilk konuşmasında yeni bütçenin üç şeyi getireceğini vaat etmişti: “İş, iş, iş.” Yeni atadığı eğitim bakanı Yoav Gallant’a göre de, okul sisteminin birincil misyonu, ebeveyn velilerin çocuklarını okula teslim edip gönül rahatlığıyla kendi işlerine gidebilmeleriydi.
Planlamada okullar arası eşitsizlik ihmal edildi
Aynı gün Kudüs’ün Ha’ivrit lisesinde bir öğretmen, öğrenci velisinden telefon aldı. Anne, lisede 7. sınıf öğrencisi olan oğlunun Covid-19 testinin pozitif çıktığını söylüyordu. Ertesi gün 9. sınıf öğrencilerinde de testleri pozitif çıkanlar oldu. Sonunda aynı okulda toplam 154 öğrenci ve 26 okul görevlisine koronavirüs bulaşmış oldu.
Lise Müdürü Daniel Leibovitch, “Herkes ilk virüs dalgasının üstesinden gelindiğini, tehlikeyi geride bıraktığımızı düşündü, tabii ki büyük bir yanılgıydı” diyor.
Veliler öfkeliydi. Sınıfta öksürüp virüs şakaları yapan, ya da sıraları tek tek dolaşıp öğrencilere telefonundan virüs semptomlarını anlatarak video izleten öğretmenlerin koronavirüs testi pozitif çıkıyor, öğrencilerden de pozitif vaka haberleri geliyordu.
Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı güvenlik talimatlarında şu maddeler yer alıyordu:
- Dördüncü sınıf ve yukarısı için maske zorunlu.
- Pencereler açık olacak.
- Öğrenciler sık sık ellerini yıkayacak ve en az 2 metre sosyal mesafe uygulanacak.
Fakat İsrail’deki birçok okul bu kurallara riayet edebilecek imkâna sahip değildi. Sınıf başına ortalama 40 civarı öğrenci 100 metrekare alana sıkıştırılmış bir halde ders görmekteydi.
Maskeli çocukları sıcak basınca veliler klimaların açılmasını istedi
Sıcak havaların da bastırmasıyla öğrencilerin hamama dönen sınıflarda maskeyle oturmak zorunda kalmasından şikâyetçi olan veliler, açık pencere zorunluluğunun kaldırılıp klimaların açılması için bastırmaya başladı.
Hükümet bu taleplere maske zorunluluğunu ve açık pencere uygulamasını kaldırarak karşılık verdi. Uzmanlara göre asıl felakete davetiye çıkaran da bu karar oldu. 22 bin 250 öğrenci ve öğretmen karantinaya alındı, 240 okul kapatıldı.
Haziran sonu kapatılan okulların bilançosu: 997 öğrenci ve öğretmen koronavirüs pozitif. Üstelik vakaların yüzde 60’ı asemptomatikti.
İsrail’de okulların açılması, koronavirüs vakalarının tekrar artmasında en büyük etkenlerden biri olarak görülüyor.
İsrail, okulların tekrar açılmasının planlandığı 1 Eylül’de aynı hataları yapmak istemiyor. Mevcut plana göre birinci ve ikinci sınıflar okulda, üst dönemler ise büyük oranda uzaktan eğitim görecek. 18 kişilik izole sınıflarda eğitim görecek öğrenciler, diğer gruplarla görüştürülmeyecek. maske zorunluluğu üst sınıflarda mevcut. Her okulun ventilasyon makinesi bulundurması ve mümkün olduğunca pencerelerin açık tutulması isteniyor.
Almanya/Berlin: Karmaşık ama başarılı bir örnek
Pediatristlerin özellikle küçük yaştaki çocukların mental sağlığı için okulların açılması yönündeki ısrarlı tavsiyeleri sonrası Berlin Senatosu, Mayıs sonunda okulları açmak için bir kılavuz yayımladı. Sosyal mesafe ve hijyen konusunda katı kurallar olsa da, her okula Senato’nun yol haritasına uymak kaydıyla kendi önlemlerini alma serbestiyeti tanındı.
Örneğin bir okul birinci sınıfları ikiye böldü, risk taşıyan öğretmenleri müdür yardımcıları ve kütüphanecilerle değiştirdi. Maske takmanın zorunlu olmadığı sınıflarda teneffüs ve yemek arası yasaklandı. Öğrenciler hafta içi günde 3 saat okulda, geri kalan sürede uzaktan eğitim gördü. Dersler dilbilgisi ve matematik konularıyla sınırlandırıldı.
Sınıflar geniş ve açık alanlara yayıldı
Anaokullarında (Kindertagesstätten) ise pedagogların tavsiyesi doğrultusunda kurallar gevşetildi, öğretmenlerin maske zorunluluğu kaldırıldı. Velilerin okula girişi yasaklandı.
Haziran’ın sonuna kadar devam eden eğitim döneminde herhangi bir salgınla karşılaşılmadı. Medyaya konuşan veliler çocuklarının sağlığının yerinde ve çoğunun tekrar arkadaşları ve öğretmenleriyle bir araya geldiği için daha mutlu olduğunu belirtti.
Ağustos başında, Almanya’da en az vakaya sahip olma unvanını taşıyan Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde okullar tekrar açıldı. Bu eyaletteki okullara maske zorunluluğu getirilmedi. Ama Hamburg gibi daha yüksek sayıda vakaya sahip yerlerde lise düzeyindeki eğitim kurumlarında maske takma mecburiyeti katı bir şekilde uygulandı. Okullarda eğitimin olabildiğince geniş ve açık alanlara yayılması için çaba sarf edildi.
Robert-Koch Enstitüsü’nün tavsiyesi: Gruplaştırma
Virüsün yayılmasını engellemek için alınan en dikkat çekici önlemlerden biri gruplaştırma. Kantin ve bahçelerde her sınıf ve grup için farklı bölmeler oluşturuldu. Ders saatlerinin de ayrı tutulmaya gayret edildiği planlar Almanya’nın salgınla mücadele kurumu Robert-Koch Enstitüsü’nün (RKI) tavsiyeleri ışığında uygulanıyor.
Bu yöntem sayesinde bir grupta vaka çıktığı takdirde tamamen karantina uygulanırken, diğer gruplar öğrenimlerine devam edebiliyor.
Fiziki temasın yasak olduğu okullarda her sınıfa her dersten sonra havalandırılma şartı getirildi. Dezenfektanlar istisnai durumlarda kullanılabilecek. Sprey şeklindeki dezenfektanlar okullarda kullanılamayacak. Öğretmenler, herhangi bir belirti gösterme şartı aranmadan, ücretsiz olarak koronavirüs testi yaptırabilecek.
Almanya’da zorunlu olmadıkça dijital eğitime başvurulması beklenmiyor. Sadece tamamlayıcı nitelikte alıştırmalara yer verileceği açıklanan uzaktan eğitim sistemi “en kötü senaryo” olarak görülüyor. Yine de üst sınıflarda haftalık ders saatinin yüzde 20’sinin online eğitimle tamamlanması öngörülüyor.