*Çeviri: Enis Aydın
Öğrencilerle yaptığı videokonferansta şaşırtıcı iddialarda bulunan Putin, cezaevinde bulunan muhalif lider Alexey Navalny’nin yabancı istihbarat örgütleri yardımıyla Rus halkının beynini yıkamaya çalıştığını ileri sürdü.
Putin, Navalny’nin -halihazırda 100 milyon kez izlenen ve Rusya Devlet Başkanı’nın Karadeniz’e nazır bir sarayı olduğunu iddia eden- sansasyonel videosunu henüz izlemediğini söyledi. Bununla birlikte kendisinin veya ailesinin, Navalny ekibinin drone uçurarak görüntülediği bu mülk üzerinde herhangi bir çıkarının olmadığını savundu.
Hafif absürtlüklerle yüksek riskli siyasetin birbirine karıştığı bu ikna edici kısa hikâye, dünyanın Sovyetler Birliği’nin yıkılışından bu yana ne kadar çok değiştiğine, protesto teknolojisinin ne büyük bir hızla dönüştüğüne işaret ediyor.
Bir siyasi aktivistin Moskova’daki Matrosskaya Tişina hapishanesindeki hücresinde otururken yayımlanan bir videoyla ülke genelinde tartışmayı şekillendirebilmesi ve Rusya’nın 125 ayrı şehrinde protestoların fitilini ateşleyebilmesi, bilginin kontrolünün baş aşağı döndürüldüğünü açığa çıkarıyor.
1980’lerin sonunda, Sovyet siyaseti üzerine yüksek lisans yaparken, Rus muhalifler tarafından çıkarılan ve ülke hakkındaki en kullanışlı haber kaynaklarının bulunduğu Samizdat’ı okurdum. Samizdat, ya da “kişisel yayıncılık”, o zamanlar muhaliflerin birbirleriyle ve dış dünyayla iletişim kurabildiği ve koordine olabildiği tek araçtı.
O zaman, tüm TV ve radyo istasyonları, gazeteler ve yayınevleri Sovyet Komünist Partisi’nin kontrolü altındaydı. KGB her türlü bağımsız ses çıkarma girişimini bastırırdı. Aynı Peter Reddaway’in The Dissidents’ta anlattığı gibi, insan hakları aktivistleri tüm siyasi davaların dökümlerini, yasaklanan makaleleri, şiir ve romanları karbon kâğıdın üzerine yazıp yurtdışına gizlice ulaştırırdı.
Entelektüeller arasında hayli tesirli olsa da, Samizdat’ı aslında çok az kişi okuyordu. Ama internet devrimiyle artık bilgi kıtlığı kalmadı; bilgi yığınının ortasında yaşıyoruz. Cebindeki akıllı telefonla herkes kendi kendinin yayınevi, video stüdyosu olabiliyor ve olayları kendi açısından paylaşabiliyor. Artık bugünkü mücadele bilgiyi yayımlamak ve engellemekte değil; onu mobilize ve manipüle edebilmekte.
King’s College’da ders veren Rus interneti uzmanı Gregory Asmolov, Navalny’nin teknolojiyi her zaman çok yaratıcı kullandığını söylüyor. Blog yazmaya başladıktan sonra, Navalny internet üzerinden “crowdsourcing” ile fikirler üretti, yolsuzluk araştırmalarında açık kaynak istihbaratı kullandı, akıllı oy stratejileri için seçim istatistiklerinden faydalandı ve maharet dolu ilginç videolar yayımladı.
Navalny ayrıca sosyal medyadaki takipçilerinin cüretkâr dilini de benimsiyor. “Onu başarılı bir muhalefet figürü yapan şey, yenilikçiliği ve mizahı” diyor Asmolov.
Asıl kafa karıştırıcı -ve büyük ihtimal hiçbir zaman tam anlamıyla cevabını bulamayacak- soru şu ki: Çin kendi Büyük Güvenlik Seddi’ni inşa etmiş, interneti Pekin’in kontrolüne vermişken Putin neden 2000’lerde Rusya’nın internetini açık tuttu? Kremlin uzun süreden beri Rus Facebook’u VKontakte’yi devralma gibi hamlelerle kontrolünü artırıyor. Dijital bağımsızlığı ve yabancı platformları engellemek için daha sert kanunlar yürürlüğe koyuyor.
Amerikan seçimlerindeki müdahalesinde gösterdiği gibi, Kremlin “online oyunları” oynamasını da iyi biliyor. Bunun sonucu da Navalny’nin dijital destekçileriyle aralarında kedi-fare misali sürekli bir kovalamaca oldu.
Bu kovalamacanın son raundunda, Navalny’nin destekçileri protestolar ve kısa videolar paylaşmak için TikTok’a, haberleşmek için şifreli mesajlaşma programı Telegram’a geçiş yaptı. Instagram da siyasi iklim için önemli bir barometre haline geldi. Rusya’nın efsanevi pop şarkıcısı Alla Pugacheva, Instagram’da Navalny’i takip edip Kremlin yanlısı eski kocasını takipten çıkarak interneti salladı. Meduza isimli haber sitesine göre sosyal medya influencer’larına “Navalny vatansever değil” gönderileri paylaşmaları için 150 bin ruble teklif edildi.
Zeynep Tüfekçi gibi internet bilimcileri, dijital aktivistlerin sosyal medyayı kullanarak kısa süreli protestoları mobilize edebildiğini fakat uzun dönemli ve organize bir dirençliliği bu yolla diri tutmalarının zor olduğunu savunuyor. İşte Navalny’nin meselesi de bu.
Genç çevrimiçi jenerasyon üzerinde olağanüstü bir etki yaratsa da Navalny kaba kuvvetin tahakkümü altındaki çevrimdışı yaşlılara ulaşmakta zorlanacak. Komşu Belarus’ta görüldüğü üzere güçlü bir devlet adamı, yakın çevresi dağılmadıkça geniş halk protestolarına aylarca meydan okuyabiliyor.
*John Thornhill, Alexei Navalny protests show the power of digital ‘samizdat’, 28 Ocak 2021