İstanbul’da Haziran’ın son günleri. Yaz, aheste aheste girdiği ayın son günlerine saklamış sıcağını. Ortalık yanıyor. Beton ve asfalt ikilisi sıcaklığı daha da artırarak yayıyor. Anadolu yakasındaki Üsküdar ilçesinin müstesna köşesinde ise bir koru bu durumu tersine çeviriyor; varlığıyla insanlar dâhil sayısız canlıya kol kanat geriyor. Validebağ Korusu, Üsküdar’a bağlı Acıbadem, Altunizade ve Barboros ile Kadıköy’e bağlı Koşuyolu mahalleleri arasında uzanarak soluk aldırıyor, betona gömülmüş İstanbul’a. Yıllar içinde dört bir yanı binalarla kuşatılmış olmasına rağmen kent için, kentin içinde vaha gibi.
Fotoğraf: Üsküdür Belediyesi’nin Validebağ Korusu Plan Açıklama Raporu’ndan.
200 yılı aşan bir tarihe sahip olan Validebağ Korusu’nun hikâyesi Osmanlı döneminde başlıyor.
Padişah III. Selim, annesi Mihrişah Sultan için 1800’lü yıllarda Çamlıca eteklerinde bir bağ köşkü yaptırır. Sultan Abdülmecid tahta geçtiğinde, o da yapıyı kendi annesi Bezmialem Valide Sultan’a hediye eder. Bezmialem Valide Sultan köşkün çevresini ülke içinden ve dışından getirttiği bitki çeşitleriyle bezer, meyve ağaçları diktirir ve bir botanik bahçesine çevirir. Ölümünden sonra, onun adıyla anılan Validebağ arazisi Altunizade ailesinin mülkiyetine geçer. Altunizade İsmail Zühtü Paşa, burada göz alıcı bir köşk inşa ettirir. Bir süre sonra köşkü Sultan Abdülaziz’e armağan eder. Sultan Abdülaziz, 1853 yılında köşkü yıktırıp koru içinde başka bir yapı inşa ettirir ve annesi Pertevniyal Valide Sultan’a armağan eder. Yapı, 1863’te Adile Sultan’a yazlık saray olarak verilir. Daha sonra koruya bir de av köşkü eklenir. Böylece koru, Adile Sultan Kasrı ile birlikte yeni bir değer kazanarak günümüze kadar gelir.
Ve bugün… Validebağ Korusu, 354 bin metrekare büyüklüğüyle Anadolu yakasının ikinci büyük yeşil alanı olmasının yanı sıra muazzam türde ağaç, bitki ve hayvanı barındıran varlığıyla ekolojik bir yaşam alanı olarak da İstanbul’un en değerli yerlerinden biri. Hâl böyle olunca inşaat iştahını kabartmaması mümkün değil. Nitekim son yıllarda AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve yıldızları bu dönem boyunca parlayan iki inşaat şirketinin “proje konutları” koruyu kuşatmış durumda. Biri DAP Yapı’nın Validebağ Konakları, diğeri TAŞYAPI’nın Koşuyolu Koru Evleri. Her ikisi de, Validebağ Korusu’na hâkim konumda bulunan evlerini koruyu referans gösterip satıyor.
Validebağ’da var bir koru…
Koşuyolu’ndan Altunizade’ye doğru uzanan caddeyle koru arasındaki duvar boyunca yürürken, devasa genişlikteki ve boydaki ağaçlar dikkatini çekiyor insanın. Araç ve insan kalabalığı arasında kaldırımda ilerlerken ağaçların bir şemsiye gibi açılmış dallarıyla oluşturduğu gölge, korunun varlığının ilk işareti.
Yakınlarda bir yerden megafonla yapılan çağrının cümleleri duyuluyor: “Korumuza sahip çıkıyoruz, proje iptal edilene kadar nöbetteyiz…” İkinci işaret de bu ses, koruya az kaldı…
Koru, Eski Türkçe korığ “korunmuş yer” sözcüğünden evrilmiş; korı- “korumak” fiilinden türetilmiş. Divan-i Lugati’t-Türk’te ḳorıġ; beylere ait korunmuş, özel hizmete tahsis edilmiş yer, herkese açık olmayan çevrili yer anlamında geçiyor. 16. yüzyılda korı, bugünkü anlamına yakın olarak park, bahçe karşılığı olarak kullanılıyor (kaynak: Nişanyan Sözlük). Bir sözcüğün etimolojisi bugün olanları ancak bu kadar iyi anlatır: Eylemden yola çıkan bir isim, koru! Tıpkı mahallelilerin bir araya gelip yaptığı gibi… Validebağ Korusu’nu yapılaşma tehditlerine karşı korumak için mahalle sakinleri tarafından 20 yıl önce kurulan Validebağ Gönüllüleri Derneği, korunun tarihine eklenmeyi hak eden bir oluşum, bir inisiyatif. Çeyrek asırdır koruyu kutsal bir hazine gibi koruyorlar. Ortada henüz şimdiki kadar büyük tehlike yokken, daha 1990’lı yıllarda geleceği öngörüp imara açılacağı endişesiyle imzalar toplayıp, var olan davalara ek davalar açarak Validebağ Korusu’nun 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak belirlenmesinde katkıları büyük. O yıllardan bugüne, Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin koruya yönelik her “proje” atağında savunmaya geçiyorlar. Günlerdir de Üsküdar Belediyesi’nin bu kez “Bakım ve Rehabilitasyon” adıyla hayata geçirmek istediği projeye itiraz ederek koruda nöbet tutmaya başladılar. Korudaki bu hareketliliği yakından görmek, projeye neden karşı çıktıklarını öğrenmek için oradayım.
Adile Sultan Kasrı’na açılan girişten girip de birkaç metre yürüyünce caddenin keşmekeşini, araçların gürültüsünü bir anda kesen yoğun yeşillik, kuş sesleri ve çiçek kokuları karşılıyor. Asırlık ağaçların eşlik ettiği toprak yolda epey ilerledikten sonra bir masa etrafında toplanmış, üzerinde Validebağ Gönüllüleri yazan sarı önlüklü insanlar ortaya çıkıyor. Kadınlar ağırlıkta. Kimi grup hâlinde hararetle konuşuyor, kimi korunun yeşilliği altında gizlenmiş patikalarda gidip geliyor, kimi desteğe gelen insanlara bilgi veriyor.
Üsküdar Belediyesi koruda ne yapmak istiyor, mahalleliler neden karşı çıkıyor?
“Sadece insan için değil barındırdığı ağaç, bitki, hayvanlar yani tüm canlılar için koruyoruz bu koruyu…”
Konuşan Validebağ Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu üyesi Şengül Kılıç. Validebağ Korusu’nun korunmaya neden ihtiyacı var? Soruma karşılık ilk söyledikleri bunlar oluyor ve devam ediyor: “Üsküdar Belediyesi’nin burada sürekli bir amacı var. 2004 yılında elektrik direkleri dikmek için kepçe getirerek kazmaya başladılar, ışıklandırma amacıyla. Hiç yararlı bir şey değildi. Çünkü Validebağ Korusu’nun bir özelliği var. Burası börtü böceğiyle, gece yaşayan canlılarıyla SİT alanıdır. Direklerin dikilmesi buradaki canlı hayatın yok olması demektir.”
Mülkiyeti Hazine’ye ait olan 354 bin metre karelik Validebağ Korusu için 2013 yılında “koruma amaçlı imar planları” hazırlama çalışmaları başladı. Koru, 2014 yılından bu yana da “proje ve dava” minvalinde yaşıyor. Üsküdar Belediyesi’nin her hamlesi koruya komşu mahallelerde yaşayanların itirazıyla karşılaşıyor. Önce, 2014 yılında iki yıllığına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi, bölge sakinlerinin tepkisi sonucu herhangi bir faaliyet yürütülemedi. Daha sonra 2018 yılında koru için hazırlanan “Millet Bahçesi Projesi” gündeme geldi, davalar açıldı, hayata geçemedi. Bu kez, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı’na tahsisli kısımları dışında kalan 261 bin metrekarelik alanı, onarım ve bakımı yapılmak üzere 2020 yılının mayıs ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Üsküdar Belediyesi’ne tahsis edildi. Son olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum geçtiğimiz Nisan ayında Üsküdar Belediyesi ile birlikte “Düzenleme ve Rehabilitasyon Projesi” gerçekleştireceklerini duyurdu. Bakan, projenin bütçesini 50 milyon TL olarak açıklarken yüzde 50’si için hibe, kalanı için de kredi desteği vereceklerini söyledi. Belediye hızla ihaleye çıktı ve ihale yaklaşık 18 milyon TL karşılığında Bitki Dünyası Sanayi ve Ticaret isimli şirkete verildi.
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen kameralar karşısında yaptığı açıklamada “Bir metreküp beton dökmeyeceğiz, 7 bin ağaç dikeceğiz, yalnız doğal malzeme kullanacağız” dese de ihalede kafa karıştıran noktalar var. Bunlardan biri, hem tarihi hem doğal SİT alanı olarak 1. derece koruma altında olan korunun 88 bin metrekarelik alanına saha çimi döşenmesi. Korunun proje ihalesinde en çok dikkat çeken noktalardan bir diğeri, “Doğal niteliği bozmayacağız” denilmesine rağmen makinelerle yapılacak kazı işlemlerine ve doğal hayatı olumsuz etkileyecek elektrik direklerine de bütçe ayrılmış olması.
Mahalleli, soru işaretlerine neden olan ihale nedeniyle ne Üsküdar Belediyesi’ne güveniyor ne de Başkan Hilmi Türkmen’in “rehabilite” adı altında getirdiği projesine… “Yapay çimi nasıl muhafaza edeceksiniz?” diye soruyor Validebağ gönüllüsü Feral Tercan ve ekliyor:
“Mümkün değil. Koru içinde 2015’te yapılan cami buna en iyi örnek. Yapay çim döşediler o zaman. Şimdi çim diye bir şey kalmadı. Yerlerde plastik yapay telleri kalmış. O kadar yerde yapay çimi muhafaza edememişler, 88 bin metrekare alanda nasıl yapacaklar? İhalede koruyu yavaş yavaş yok edecek işler de var, elektrik direkleri, gözetleme kulesi, seyir terası, bisiklet yolu, kırma taşlar… Parayı toprağa gömecekler. Projeyi yırtacak karşımızda, ben vazgeçtim diyecek, sadece öyle anlarız.”
Korunun dört bir yanında nöbet
İstanbul’da geleneksel mahalle yaşamı, dikine yükselen konutlarla giderek yok olurken, Validebağ Korusu etrafında hâlâ varlığını koruyor. Validebağ Gönüllüleri Derneği, bu mahalle yaşamının içinden doğmuş bir oluşum. Koruyu evleri gibi görüyorlar. Çöp toplamaktan temizliğe, hayvanların beslenmesine, ağaçların bakımına her şeyiyle ilgileniyorlar. Sabah altıda başladıkları nöbetlerini, akşamın geç saatlerine kadar devam ettiriyorlar. Biz konuşurken korunun Acıbadem tarafında nöbet tutan gönüllülerden gelen telefonla hareketleniyorlar, belediye çim biçme makineleri getirmiş, hemen o yöne doğru koşturma başlıyor. Peşlerinden yürümeye başlıyorum. 1 kilometre kadar yürüdükten sonra tepe noktadaki girişe varıyorum. Belediyeye ait aracı, çim biçme makineleriyle birlikte daha koruya girmeden gönderiyorlar. Geriye dönüyorum, bu kez yavaş adımlarla ilerliyorum. Bu kadar ağacı, bitkiyi, otu, yeşilliği İstanbul’da bir arada görmek mucize gibi. İnsanlar ağaçların altına serilmiş, kimi çocuklarıyla oynuyor, kimi sohbet ediyor, kimi tek başına kitabını okuyor. Koru huzur sığınağı gibi.
Hafıza mekânı olarak Validebağ Korusu
Koru gönüllülerinden, doğma büyüme Üsküdarlı olan 55 yaşındaki Faruk Yege korunun, yakın tarih olsa da, artık tamamen unutulmuş bir yanını anlatıyor. Koru onun hafızasında bir “sosyal devlet” örneği aynı zamanda. Toplum sağlığını önceleyen, sağlığı bir hak ve devletin hizmeti olarak gören bir anlayışla yapılan prevantoryum ve sanatoryum komplekslerinden bahsediyor, tedavi gördüğü yıllardaki korunun hayatına katkısını şükranla yâd ediyor:
“Bugün Huzurevi olan bina prevantoryum olarak kullanılıyordu. Burada ilkokul çocukları, fakir çocuklar, zayıf çocuklar rehabilite ediliyordu. 1972-73-74 senelerinde her yaz gelip 3 ay burada kaldım. Çok geniş balkonları olan odalarda kalıyorduk. Binanın altında mutfak ve sinema vardı. Bahçeye seyyar yataklar, ranzalar konurdu, öğle uykusu uyurduk. Meyve bahçeleri çok yoğundu. Buralardan toplanan meyveler verilirdi hep bize. Asırlık ağaçlar altında dinlenirdik, oyunlar oynardık.”
Faruk Yege koruyu gözü kapalı biliyor. Neresinde hangi ağaçlar var, hangileri meyve ağacı, hangileri anıt ağaç; bir bir anlatıyor. Çocukluğundan bu yana korunun değişen yüzünü ve taraflarını, betona kurban giden yollarını, eksilen ağaçlarını, yok olan meyvelerini biraz da hüzünle hatırlatıyor.
Faruk Yege koru içinde çıktığımız gezintide hem tedavi olduğu zamanlardan kalma anılarını hem de koruyu anlattı.
Ağaçların, projelerin ve davaların gölgesinde forum
Gün akşama doğru ilerleyip gölgeler uzarkan Validebağ Korusu için nöbet tutan gönüllüler asırlık meşe ağacının gölgesindeki geniş alanda toplu bir şekilde bir araya geliyor. Gün sonu değerlendirmesi için forum yapılacak. Yuvarlak oluşturacak şekilde oturdukları yerlerinden herkes söz alarak konuşuyor. Gündem, koru hakkında yargıdan çıkan sevindirici iki haber. Korunun Millet Bahçesi yapılmasını uygun bulan koruma kurullarına 2018 yılında açılan davada İstanbul 6. Bölge İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme ayrıca Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nı da iptal etti. Üsküdar Belediyesi konuyla ilgili olarak resmi bir açıklama yapmadı. Mahkeme kararlarına rağmen Üsküdar Belediyesi’nin ihalesini yaptığı “Bakım ve Rehabilitasyon Projesi” hayata geçecek mi? Henüz yanıtı yok ama Validebağ’da mahalle sakinlerinin koru nöbeti devam edecek.
Validebağ Gönüllüler Derneği’nin Belediyeden talepleri:
• Validebağ Korusu’nun koru olarak kalması, doğal hâline hiçbir şekilde müdahale edilmemesi.
• Köpeklerin aşılanması, kısırlaştırılması ve tekrar koruya bırakılması.
• Hayvanlara barınma hakkı tanınması ve bakımlarının yapılması.
• Çöplerin toplanması.
• Ağaçların bakımının yapılması.
• Çimlerin kesilmemesi.
• Koru içine yol yapılmaması.
• Elektrik direklerinin dikilmemesi.
• İhalenin ve tüm projelerin iptal edilmesi.